Yukarıda her yeni doğanın İslam fıtratı üzerine doğduğunu dile getirmiştik. Ve ancak, insan yanlış seçimler sebebi ile zamanla bu fıtrattan az veya çok sapar. Yolun en başında sapmanın sebebi de, kurtuluşa dair ipucu da aşağıdaki sözde saklıdır:
İbnu'l Cevzi rahimehullah der ki:
"Şeytanın ilk hilesi insanı ilimden alıkoymasıdır. Çünkü ilim nurdur. Eğer nuru söndürürse onlara karanlıkta istediği gibi vurur."
{Telbisu'l İblis)
Evet, insan ilimden (Kur'an ve Sahih Hadislere dayalı; eğip bükmesiz, açıkça/net belli olan ilimden) ayrıldıkça sapar. Ve doğru yola yönelmesi de, yine aynı kapıdan olur. Kısaca insan doğru yoldan "ilim kapısından çıkarak" ayrılır; ve doğru yola "ilim kapısından girerek" kavuşur. İlim böyle bir öneme sahiptir işte ve bu sebeple olmalı ki:
“İlim talep etmek/öğrenmek her Müslümana farzdır.”
(İbn Mace, Mukaddime, 17).
Ve bu farziyetin önemine bakın ki, Allahu Teala "ilim aramızda tümden yok olmasın" diye önlem olarak bize bu emri buyurmakta:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla*
“Müminlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminde bir grup dinde (dinî ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar. ”
(Tevbe, 9/122)
İlim işte, bu şekilde korunmaya alınmıştır. Ve ancak, savaştan geri kalmaya mazeret olabilecek kadar önemli bu farziyet adına, insanlar onu elde etmede (ve doğru şekilde elde etmede) ne kadar gayret sahibi?
Topluma şöyle bir bakınca bu konuda maalesef durumumuz iç açıcı görünmüyor. Ve ama nasihatimiz akledenleredir: kimde bu konuda eksiklik var ise kendisi için onarsın, henüz imkanı var iken...
İnşaAllah devam edecek...
|