Çocukken oturduğumuz apartmanda kapı komşumuz vardı. Öğretmendi. 3 tane küçük kız evlat. Her akşam sarhoş gelen bir koca. Biz sarhoş ne bilmezdik. Çok kıymetli bir kadındı. Çok üzülürdük hallerine. Bazı akşamlar adam eve sarhoş geldiğinde 3 çocuğuyla kapıya atardı kadını. Merdiven başında bekleşirler, kimseye gitmezdi. Farkettigimizde biz alırdık. Hiç kapıya attı demez, şikayet etmez, heryerde kocasını anlatmazdi. O yüzden onunla komşuluk yapmaktan hiç utanmaz çok severdik. Bazı akşamlar utanır kimseye gitmez kocasının sızmasını beklerdi eve girmek için. Daha bir sürü zorluk. Başetmek zorunda kaldığı hastalıklar. Çok dua ederdi. Bize çok özenirdi. Ailecek yemek yediğimizi görünce çok duygulanir bizde böyle olabilsek diye ağlar dua ederdi.
Sonra ne oldu nasıl oldu ise bir tövbe etti adam. Bu kadar mı yakışır tevbe insana.
Kızlarını öyle özenle yetiştirdiki hem ahlaken hem fıtraten. Okuttu, evlendirdi doktor, avukat, hemşire oldular. Yanlarından ayrılmıyor. İnsan tevbei nasuh ettimi saygı sevgi hepsi geliyor. Şiddet dayak namussuzluk olmadıktan sonra sabreden eşin mükâfatını Allah bu dünyada da veriyor. Ama çekmeyene niye sabrermedin denmez. Zamanın fitnesi sadece alkol değilki sabredesin. Aldatma, dayak, şiddet, zina, bağımlılık hepsi var. Kimseye sabret diyemeyecgimiz zamanlar