Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19 Kasım 2008, 20:15   Mesaj No:7

Seyyid

Medineweb Paylaşımcı Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Seyyid isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2834
Üyelik T.: 29 Temmuz 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 350
Konular: 67
Beğenildi:7
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cvp: kötü huy gıybet



Genç adam karşılaştığı kişiyi çok sevmişti. Bir kitapçı dükkânında yapılan sohbete önce kulak misafiri olmuş, sonra da müsâade alarak açıktan dinleyici olarak katılmıştı.

O güne kadar, böyle güzel ve etkileyici bir sohbete çok az şahit olmuştu… O günkü programını unutacak derecede, ağzından bal damlayan kişinin anlattıklarına daldı gitti...

Saatler sonra veda ederken, içinde biriken merakı yenmek maksadıyla bu bilgi, birikim ve anlatım sahibini tanımak istedi.

‘Efendim, sizi tanıyabilir miyim?’ sorusuna aldığı cevapla dondu kaldı. Ne diyeceğini bilemedi. Çareyi, apar topar kendini dışarı atmakta buldu. Çünkü sohbetine doyamadığı, sevecen tavırlarına hayran kaldığı kişi, onun yıllardır aleyhinde konuştuğu ve dolayısıyla da hiç sevmediği bir yazardı...!

Genç adam o gece hiç uyuyamadı. Kendisine empoze edilen ön yargıların tesiriyle, yıllardır bu yazarı çekiştirip durmuştu. Belki yazdıklarını okusa, karşıtlığı sona erebilirdi. Ama o öylesine aleyhte fikirlerle doluydu ki, buna imkân yoktu. Böylece bilmeden, tanımadan, sadece kulaktan dolma dedikodularla günaha girmişti... Bu sebeple kaç kere kavga etmiş, nice kalpler kırmıştı.

Bütün mesele, metot meselesiydi. Hayata, insana ve olaylara bakışla, problemleri çözüşte bu yazar, kendisinden değişik düşünüyordu. Yoksa o da Müslüman’dı, çalışkandı ve üretici bir insandı...

Genç adam, bu yazar hakkında kendisini bilgilendiren kaynaklara çok kızıyordu. Ama iş işten geçmiş, yıllara yayılan bir gıybete, boyunca batmıştı. Üzüntüsü sadece bu olayla da sınırlı kalmamıştı.

‘Ya diğer şahsiyetler hakkındaki bilgileri de doğru değilse?...’ Genç adam, o günden sonra kimsenin gıybetini yapmamaya karar verdi.

‘Duyulduğunda hoşlanılmayan söz’

Kur'ân-ı Kerîm gıybeti, ölmüş kardeşinin etini yemeye benzetiyor. (Hucurat Suresi;12) Yüce Yaratıcı'nın bu ikazına rağmen, Müslümanlar bu büyük günaha ara vermeden devam ediyorlar.

Gıybet, hakkında konuştuğumuz kişinin duyduğunda hoşlanmayacağı sözlerdir. Başkalarını, yanımızda bulunmayanları, gıyaplarında çekiştirmektir. Çoğu kişi söylenenler doğru olursa, gıybet sayılmayacağını sanıyor. Oysa söylenen doğruysa, gıybettir. Eğer söylenen doğru değilse, o zaman çifte günah işleniyor demektir. Çünkü birine yapmadığı bir kötülük isnat edilirse, bu işin adı ‘iftira’dır.

Benim başıma sıkça gelmektedir. Gıybete başlayan birini ikaz ettiğim zaman, çoğu defa feveran ediyor ve diyor ki: ‘Yemin ederim anlattıklarım tamamen doğrudur. Gözlerimle gördüm!’

İşte budur gıybet... Doğru da olsa, anlattığın yerde bulunmayan kişinin, duyunca hoşlanmayacağı şeylerdir...

Beni bir dernek lokalinde sohbet için davet etmişlerdi. Sohbetin konusunu gıybet olarak tespit etmiştik. Bir saatlik konuşmanın sonunda, dinleyicilerimden nüktedan bir zat dedi ki: ‘İyi de efendi, biz şimdi burada sabah akşam ne konuşacağız?’

Bu arif kişi çok doğru söylüyordu. Birçok sohbet mekânında, gerçekten gıybet yapılmasa, söz öylesine azalır ki... Bakıyorsunuz, kahvede, lokalde, çayhanede, ev toplantılarında hep gıybet var. Ya bir siyasînin, ya bir komşunun, ya bir sanatçının, ya bir akrabanın gıybeti yapılıyor. Yani Kur'ân'ın deyimiyle, ölmüşün eti yeniliyor.

Oysa bu türlü konuşmaların hiçbir faydası yoktur. Üstelik insanın içini karartır, ümitsizleştirir ve toplumdaki güven duygularını yok eder. Hem zaman israf edilmiş, hem de durduk yere günaha girilmiş olur...



Alıntı ile Cevapla