Konu Başlıkları: Bu Ayın Misafiri Vasat
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 21 Temmuz 2024, 17:02   Mesaj No:10

Vasat

Medineweb EDİTÖRÜ
Vasat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Vasat isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 62825
Üyelik T.: 12 Ekim 2023
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Kadın
Memleket:Ankara
Mesaj: 237
Konular: 5
Beğenildi:486
Beğendi:754
Takdirleri:5582
Takdir Et:
Standart

Alıntı:
FECR Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Ayın misafirliğiniz hayırlı olsun. Ayın misafirlikte yöneticilerin sordukları klasik sorular vardı. 20-30 tane bir anda soru bombardımanı vardı. Herhalde artık konsept değişikliğine gidildi.

Psikolojiyle ilgilendiğinize göre bir soru da ben sorayım:
Kur'an'ın kişisel gelişime bakış açısı nasıldır? İnsanı eğitirken kullandığı ilke ve metotlar nelerdir? Bu konuda ayetleri inceleyip bir takım çıkarımlar elde ettiniz mi? Kişisel gelişim alanında günümüzde uzmanlaşan kişiler çoğalıyor ve kendilerine "yaşam koçu" adı vererek ticari bir sektör de oluşmuş vaziyette. Bu sektöre Müslümanların bakış açısı nasıl olmalıdır? Bu sektörünün içinde olmasının veya olmamasının avantaj ve dezavantajları sizce nelerdir?
Çok teşekkür ederim öncelikle, Allah razı olsun : ) Sanırım konsept değişikliği yok, sadece sıra ile gelecekler belli ki; Allah kolaylık versin diyeyim : )

Bu arada bir önceki mesajımda kısaca değinmiştim ama mesajım teknik bir durum sebebiyle olması gereken zamanda gönderilemedi, haliyle üyeler göremedi. Dolayısı ile bu sorunuzu tekil olarak ayrıca cevaplıyorum:

Açıkçası Psikolojideki “kişisel gelişim” ile İslam'daki "nefs terbiyesi”ni neredeyse aynı görüyorum. Aradaki belki tek fark ise: psikoloji ilmi sadece bu dünyayı ele alırken, İslam hem bu dünyayı hem de ahireti birlikte ele alıyor. Ancak, İslam hakikatte iki dünyayı da düzeltebilecek durumdayken, İslam’a sadece ahireti ilgilendiriyormuş gibi bir yaklaşımla yaklaşıldığı için, onun dünyamızı (aile ve sosyal ilişkilerle birlikte ruh halimizi) düzelten yönü fark edilmiyor. Bu bakış açısındaki eksiklikten ötürü, son asırda mı desem, ne desem (tarihi gelişimi hakkında net araştırmam yok) : aile sorunları, sosyal ilişkilerde bozukluklar ve bireysel olarak depresyon, takıntı gibi birçok rahatsız edici durum -sadece genel olarak dünyayı değil- Müslümanların da önemli bir çoğunluğunu ele geçirmiş durumda.

Ve bana göre çözüm: tabi ki İslamiyet’e tam anlamıyla dönüşte. İslamiyet’in öğretilerini, sadece ahireti kazanmak için gerekliymiş gibi görmeyi bırakıp, onun dünyaya bakan yönünü de fark edip hayatımıza tam anlamıyla geçirdiğimizde:

Hem bireysel/ruhsal olarak huzur;
Hem aile olarak ve sosyal alanda huzur;
Hatta okul, iş hayatı gibi alanlarda (dış şartlardaki olumsuzlukların zorunlu getirisi olan durumlar hariç) başarı ve haliyle huzur;

Ve kısaca, genel olarak: Kendimizi ve toplumu ilgilendiren her alanda başarı, uyum ve huzur bize gelebilir olacaktır inşaAllah.

Ancak, toplumun genel haline bakarsak, toplumsal boyutta iyileşme görmek için henüz çok yol var. Dolayısıyla benim şu fark ettirmeye çalıştıklarımı fark edenler, ilk iş olarak kendi iç sorunlarını ve yakınlarıyla olan insani ilişkilerini onarabilir ve kendi ailesinden, varsa çocuklarından başlayarak, ulaşabildiği her kim varsa onlara bu bilgileri ileterek, toplumun değişmesi için gereken yönde bir iyilik hareketi başlatabilirler : )

Yaşam Koçluğu konusunda ise, online bir kurstan 12 saatlik eğitimini alıp 100 puan notla sertifika kazanmış biri olarak söylüyorum; Yaşam Koçları:

Kur’an’ın “Siz hiç akletmez misiniz?” sorusuna muhatap olan türdeki şaşırmış insanların “kendi nefslerine sorması gereken türdeki” soruları: kişinin kendisi yerine kişiye soran insanlardır. Faydası kesinlikle vardır, ancak gerekli midir? Özellikle de bilinçli bir Müslüman için? Hayır.

Bilinçli bir Müslüman (devam eden satırlarda kişisel gelişimle nefs terbiyesi arasındaki bağı görebilirsiniz) : kalbinin içindeki şeytandan/nefsten gelen dürtüleri, kendisinden (ruhunun sesinden) ayırmayı bilir. Kötü olanı fark eder ve dışlar, olumsuz olanı fark eder ve dışlar, mantıksız olanı fark eder ve dışlar ve girişimcilik gibi dünya hayatını ilgilendiren alanlarda: bilmediği konularda araştırır, bilenlere danışır ve en son kendine uygun gelen bir karar verip istiharesini yapar ve kalanını Allah’a bırakmayı bilir.

Ve, hani insanlar için denir ya: “beynimizin sadece bilmem kaçını kullanıyoruz.” İşte o kullanılmayan tüm alanlar, Allah’ın izniyle: kişinin kendi kendine hayali engeller oluşturup durmayı bırakması (“çok zor, yapamam, imkansız” vb sözlerle kendi zihnini bloklamayı terk etmesi) ardınca açılıyor. Zihin gücünü bloklayan özel kalıcı bir hastalık, engellilik durumu yoksa: bu imkan ortalama zekadaki herkes için mevcuttur. İnsan bir şeyi başaracağına inanır (Dış engellerden bağımsız konularda tabi. Misal İngilizce öğrenmek, ehliyet almak, daha dışa dönük olmak vb. “kişinin tamamen kendisiyle alakalı” şeylerde) ve istikrarla ve elde edeceğinden şüphe etmeden, inançla, olması gerektiği gibi çalışırsa: muhakkak istediğini elde eder. Ancak başaracağına inancı olmadan çalışırsa, isterse gece gündüz çalışsın: o iş çok zor. (Aslında “imkansız” derdim de, Allah’ın acıyıp yardım etme olasılığı var.)

Bu arada bahsettiğim istek, elde edeceğine dair şüphesiz inanç ve istikrar, bizlere: “dua nasıl edilir?” şeklinde, sünnetle öğretilmiş durumda. İlgili hadisler meşhurdur, ona binaen kendi ifadelerimle geçiyorum:

1. Samimiyetle, olacağına kesin inanarak.
2. Tabi ki caiz konularla sınırlı.
3. Duayı hiç terk etmeden, “dua ettim ama kabul edilmedi” demeden.
4. Tevekkülle birlikte, yani dua edeceğiz ama gerekenleri de fiili olarak yapacağız.
5. Dünyalık işlerde ise istihare kilit önemde. Çünkü çok istediğimiz bir şey bizim için hayırsızsa duamızın kabul edilmesini istemeyiz ve bunu (istediğimiz şeyin hayırlı olup olmadığını) sadece Allah bilebilir.

"Dua edin icabet edeyim" diyen bir Rabbimiz var ve duanın şartları da işte bunlar. "Olacağına kesin inan, şüpheye düşme, duayı terk etme, sabırla sonuna kadar git ve bu arada sadece dua yetmez, tevekkül de var: bunun için çalış, ilgili yollara başvur, araştır. ve İstihareyi de asla unutma."

Sonuç, eğer kişi için hayırlıysa: Başarı. (Bu arada Allah dilerse, duanın kabulüne engel görünen dış engelleri de ortadan kaldırabilir. Ancak toplumsal/geniş kitleyi ilgilendiren konularda bireylerin tek başlarına duası genel olarak etkisizdir, toplumun iyiliğine olacak durumlarda duanın ve amellerin toplumun çoğunluğu tarafından birlikte yapılması gerekir. Kısaca toplumsal konularda detaylar biraz farklı, buna binaen şu an kısa değinerek geçiyorum.)


Ve işte, tüm bunlar için yaşam koçları gerekmiyor, ama dedim ya: insanlar iç sorgulamalarında kafası karışmış, yolunu kaybetmiş haldeler: bu yüzden bir destek arayışına girmekteler.

İnsanlar böyle arayışlardayken, birisinin çıkıp “aradığın destek bende” demesi ise şaşılacak şey değil doğrusu, ticari zeka her yerde aktif ve doğrusu destekleri de cidden işe yarıyor : ) Ancak bir Müslüman, kalbinin içindeki vesveseleri yönetmeyi bilir ve Allah’ın rızasının dışına çıkmadan bir hayat geçirmeyi hedeflerse, tüm bunları kendi de bulabilir/fark edebilir.

Not: Yaşam Koçluğu sertifikam olmasına rağmen bugüne dek hiç kimseye ücretli destek sunmadım. Çünkü görüldüğü üzere edindiğim tüm temel bilgileri İslam’la harmanlıyorum ve İslami bilgiler üzerinden para kazanmaya karşıyım. Ancak birisi İslam alanının dışında destek isterse o başka : )

Yine de o esnaya gelene kadar, arada arkadaşlık tarzı bir durum geliştiği için: sanırım ben yine ücret alamam : ) Maddi olarak istediğimde el işi vb şeylerle bu yönde uğraşıyorum zaten ve o alan bana yeterli elhamdülillah : )
__________________


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?"

[Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler]