Konu Başlıkları: Bu Ayın Misafiri Vasat
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 27 Temmuz 2024, 11:58   Mesaj No:53

Vasat

Medineweb Üyesi
Vasat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Vasat isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 62825
Üyelik T.: 12 Ekim 2023
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Kadın
Memleket:Ankara
Mesaj: 143
Konular: 4
Beğenildi:313
Beğendi:427
Takdirleri:4220
Takdir Et:
Standart

Alıntı:
Medine-web Üyemizden Alıntı Mesajı göster
sorulanlar sorgular ve ilmi münazaralara nokta atışı cevaplar,muhataplara merak uyandırıcı özendirici yönlendirmeler için teşekkür ederiz hocam.donanımlı gelişmeye açık ufuk açıcı imrendirici bir profil çiziyorsunuz.Allah muvaffak eylesin.

tesbit ve düşüncelerinize gelince;
meal konusunda size katılıyorum.binlerce hatim yerine bir kez meali hem amacına uygun hemde hayatına nazıl olan bir kuran ile karşılaşmak için...ancak mealler konusunda bir yanılgıya ulaştım kendi adıma.islam dünyasında bilinen 8 meali karşılaştırmalı uzun yorucu ve yılları alan bir çalışma yapmıştım.adeta mealler arasında kopyaia yapıştır misali bir manzara ile karşılaştım.her bir alimin ilim talebeleri için bir izi var. Mehmet hocanın(okuyan) meal ve tefsir çalışmasında tabiri caizse yıllarca verdiğim emeklerin kalitesini sorgulamaya çalıştım.Mehmet hocanın meal ve tefsiri ile apayrı bir kuran bakışım oluştu diyebilirim.sizin tesbit ettiğiniz ve önerdiğiniz gibi ayetlerin açıklamasını ileriki sayfalarda verildiği misali...Okuyan hocadan Allah razı olsun 5 yıl emek verdiğin bir çalışmayı 5 ayda toparlanmış hali ile karşılaşıyorsunuz...acizane tafsiye ederim.zamahşerinin kuran çalışamalarına bakıldığında ben daha önce kuranla tanışmışmıydım diye hayıflanıyorsun.

ibn kayyım ve ibn teymiye ikiside orjin alim,ikisi de hanbeli mezhebinde olup aynı zamanda imam hanbei ve mezhebini sorgulayan bambaşka bir ufuk açan islam mürşitleridir...ikisi de ne hanbelilere yaranabildi ne diğer sair mezheplere...tıpkı ali şeriatinin ne sünnilere ne şiilere yaranabildiği gibi..gazalinin ne batı felsefesine ne doğu tasavufuna yaranabildiği gibi...

her bir alimden alınacak çok şey var.ne toptan red ne de toptan kabul.alınması gerekeni alırız alınmaması gerekeni elini öper özür diler susarız.

mesela hacc ve şia konusunda ali şeriati...
terbiye konusunda gazali...
iman konusunda bediüzzaman...
şirk konusunda ibn kayyım ibn teymiye...
tefsir konusunda mehmet okuyan...
orjin ufuk konusunda zamahşeri...
fıkıh konusunda yusuf kardavi...
iktisat zekat konusunda ebu zer gifari...
islami siyaset konusunda alparslan kuytul...
vs vs vs ..
Allah hepsinden razı olsun inşaallah...

konunuzu konumunuzu daha fazla baltalamadan sorulara ve düşüncelerinizden istifadeye geçelim.

1-ırkçılık-turancılık-faşizm vs konusunda düşünceleriniz?
2-filistin ve ümmet manzarası hakkında düşünceleriniz?
3-türkiyedeki tarikatler cemaatler hakkında düşünceleriniz?
4-siyasi islam iktidarında deizm şirk hırsızlık arsızlığın ayyuka çıktığı yaşadığımız dönem hakkında düşünceleriniz?
5-toplumun ailelerin özellikle gençlerin ekserisinin huzursuz depresif olmasının sebebleri ve tesbitleriniz?
Hakkımdaki güzel düşünceleriniz için Allah razı olsun, çok teşekkür ederim; duanız için de "amin ecmain" diyeyim : )

Genel olarak kişilerden seçici olarak ilim alma konusunda hemfikiriz; sizin kadar kişiler ve görüşleri hakkında bu kadar detaylı bilgim olmasa da, bir fikir gördüğümde sadece fikri incelerim, fikrin altında kimin adı yazıyor hiç bakmam bile. En azılı kâfir bile olsa, "Allah dinini gerekirse bir kâfir ile bile destekler" diyerek alacağıma bakarım sadece. Ancak maalesef insanlar böyle düşünmüyor, anlamlı/erdemli bir söz paylaşıyoruz, tepki olarak "vay efendim sen onun sözünü nasıl paylaşırsın; o şu görüşte de, şunu bunu yaptı da" Olabilir, ben bilmiyorum ve kim neler yapmış bilmek için de zaman ayırıp araştırmıyorum. Elimdeki telefonu, kullandığım interneti, elektriği vs icad eden de bir kâfirdir ama Allah bu kâfirlerin eliyle insanlığı nimetlendirmiştir. Güzel bir düşünce/fikir/izah da, İslam'a zıt olmadığı sürece farkındalıkları artıran bir nimettir. Elektriği kullanırken icad edenlerin dinlerine sempati gösterip, dinlerine girmediğim gibi; birinin güzel bir fikrini/izahını alırken de dinlerine sempati gösterip, dinlerine girmiyorum.

Kısaca bana göre de: bir bal arısı gibi seçici olarak herkesten alınması gereken alınır, bırakılacak olan fikirleri de geride bırakılır. Bunun için bir bal arısı kadar "güzeli/doğruyu, çirkin ve yanlış olandan ayırabilmek" gerekiyorsa: öyleyse bizler de öyle oluruz. Ve bu: ilimle olur; ve bu hiç de zor değil. Ki bu din, sadece alimlere inmiş bir din değildir; dağdaki okuma-yazması olmayan çoban dahi bu dinin temel bilgileri ile hakiki/gerçek bir imana, kendini koruyacak vasat bir görüşe sahip olabilir. (Kullanıcı adımı severek seçişim de bu yüzdendir.) Oldukça açık ve kolaylaştırılmış bu din için elhamdülillah diyorum. (Alimlere ihtiyacımız ise: sonradan ortaya çıkmış meselelerde (kıyas ve icma yoluyla) bana göre varlıkları bir zaruret. Temelde karışık olmayan ama türlü sebeplerden karışık hale gelmiş sorunları çözme adına bir zaruret. Temel itikad konuları Kur'an'dan net anlaşılıyor ama insan aklını kurcalayan çeşitli detay konular ortaya çıkınca (ki insanoğlu çok meraklı, lüzumlu-lüzumsuz çok detayı merak ediyor ve bunda şeytanın etkisi de oldukça büyük) aklın doğru yoldan şaşmaması için rehberlik adına bir zaruret. İlmihal ve fıkhi konularda (sünnetle ilgili konularda) Kur'an yetmeyeceği ve hadis dünyasının biraz daha karışık olması sebebiyle bir zaruret. Ve güzel örneklikleri ve unutunca hatırlatıcı olmaları ve bunu ifade yetenekleriyle en etkili şekilde yapıyor olmaları sebebiyle de zaruret... Ezcümle: Allah hakiki anlamdaki alim olanların hepsinden razı olsun, amin diyeyim.)

Bu arada inşaAllah tavsiyeleriniz aklımda, Rabbim izin verir de imkân bulursam değerlendirmeyi çok isterim : )

Sorulara gelirsek:

1-ırkçılık-turancılık-faşizm vs konusunda düşünceleriniz?

Irkçılık; İslam tarafından doğrudan yasaklanmış bir cahiliye adeti. İnsanlık hakları açısından bakınca da bunun yanlış olduğunu akleden herkes görebiliyor. Hiç kimse hangi ırktan doğacağını belirleyemez; hatta hangi coğrafyada doğacağını; engelli mi engelsiz mi doğacağını, zengin mi fakir mi, hatta ve hatta erkek mi kadın mı doğacağını... İnsanın kendi elinde olmayan sebepler sebebiyle övülmesi veya aşağılanması: İslam'a göre de, evrensel insan haklarına göre de adaletsizliktir; dolayısıyla hem iman ettiğim İslam, hem de insanlık duygumla bu tür şeylerin karşısındayım. "Üstünlük ancak takva iledir." diyen Rabbimiz bu konuda olması gerekeni oldukça net belirtiyor.

Turancılık. Irkçılığı çağrıştıran bir şey ama tam da değil. Bu gruba dahil olmayanlara nasıl davranıyorlar veya davranacaklar; düşmanca mı hoşgörü ile mi? Dışlama yoksa, insanların kendine benzer olanları sevmesi doğal bir duygu. Yine de İslam çatısı altında birleşmedikleri sürece durumları benim için çok da farklı olmaz doğrusu.

Faşizm. İşin içinde baskı ve zor ile yönetim söz konusuysa, zaten İslam'la alakası olmayan bir şey olduğunu da düşünürsek: komple insanlık dışı.

Ve diğer insan aklının uydurduğu her tür ideolojiler: durumları benim için hep benzer. Her biri bir grup insanı peşine takıyor ve kendilerinden olmayanlara karşı tutumlarıyla insanlar arasında kaosa sebep oluyor. En barışçıl ideoloji bile olsa; bu tür fikirlere sahip kişiler tüm enerjisini, bir fanatik gibi "İslam yoluna değil de, kendi boş ideolojisine verdiği için" İslam bir grubun desteğinden mahrum kalıyor ve sonuç olarak ümmetin halini görüyoruz: Farklı birçok fikrin peşinde bayrak sallayan bir dolu insan, gecesini gündüzünü bu fikirlere adarken, İslam da kendisini hakim kılacak yiğitler beklemeye öylece devam ediyor.


2-filistin ve ümmet manzarası hakkında düşünceleriniz?

Bu tür bir savaşa karşı ümmetin tek yapacağı şey var: Allah'ın ayetlerini uygulayacak yönetimlere sahip olmak. Ancak yönetimlerimiz Allah'ın ayetlerini değil, Müslümanlar aleyhine de olsa uluslararası antlaşmaları gözetiyor. Müslüman aleyhine olacak antlaşmalar yapmamız caiz mi? Bu onları dost/veli edinmeye girer mi girmez mi?

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez."

Maide 51

Ayet, "Müslümanlar için" oldukça korkutucu.

Ve, terk edilen bir başka ayet: Nisa 75; neleri çözmezdi ki... Bizler Allah'a "Rabbim onları kurtar" diye dualar ederken, Allah da bize Nisa 75. ayetle cevap veriyor. Bu, şey gibi: Hani fakire "Allah yardım etsin" denir de, oysa Allah kullarına fakire yardım etmesini söylemiştir; işte aynısı.

Bizler, mucizeler bekliyoruz ve çıksın da ebabiller zalimleri taşlasın istiyoruz ama bizlere düşen böyle bir sınav payı varken Allah bunu hemen yapmaz; Rabbimiz bekliyor. Şu an Filistin halkı, imanlarını kanıtlıyor ve Allah'a verecekleri tek canı şehadetle vererek, sınavı en birincilikle tamamlarken, bizler de "bu zulme karşı ne yapacağız" diye sınanıyoruz. Peki, bu arada biz ne yapıyoruz? Kısmî boykot ve dua. Karınca ve safını belli etme avuntusu ile...

Bu gidişle ebabiller gelir mi? Doğrusu gelir diye umud ediyorum. Nitekim Filistin halkı imanda sebatlarını elhamdülillah oldukça güzel gösterdiler. Ama ebabiller gelirse atılan taşların üzerinde bizlerin de adı yazılı olur mu diye düşünmüyor değilim.

Sonuç olarak diyeceğim: Rabbim bu ümmete şuur versin, nitekim zulmü yapan kadar durdurmayan da zalimdir. Kınamakla olmaz bu işler; akıl var, mantık var... Dua dahil: tevekkülle birlikte kabul olur dualar. Bir tarlaya mısır ekilmeden mısır hasadı için dua edilmez; önce ekilmeli, sonra mahsulü için dua edilmeli. Ancak bakıyoruz: Müslümanlar savaşmadan zafer bekliyor, böyle gaflet ne zaman görüldü en son bilmiyorum. Ha pardon, Fil Ordusu vardı, ebabiller demiştim hatta. Ama bu Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'den önceydi. Rasulullah'a ve ashabına, ve hani bu din kıyamete dek geçerliydi ya, dolayısı ile bizlere emredilen onca ayetten sonra bizim beklentimiz de "Allah'ın kendine inananları, insanlar hiç çabalamadan, mucizelerle kurtarması" olacaksa... Yani, bilmiyorum...

Kısaca: Filistine üzüldüğümüz kadar, kendimiz için de üzülsek ve şu Allah katındaki zelil durumumuzdan çıkış yollarını arasak hepimizin faydasınadır. Aksi halde gerek dünyada, gerek ahirette sonumuz ne olur, gerçekten bilmiyorum.

3-türkiyedeki tarikatler cemaatler hakkında düşünceleriniz?

Sayıca en ünlüleri dışında çok sayıda tarikat/cemaat bilmiyorum ama bildiklerimin genelinin halkı uyuşturucu nitelikte olduğunu gözlemliyorum. (Asıl konuşulması gerekenleri konuşmuyor, halkı zamansız gündem ve güncel sorunlara karşılık batıl çözümlerle oyalıyorlar.) Şirk, hurafe ve bid'atlerle örülmüş bir örümcek ağı gibi "insanları zemine yapışık" tutuyorlar; bu arada insanları ağa düşürmek/yemlemek için de sıklıkla sünnet kullanılıyor. Kılık kıyafet harika ve genel olarak ilmihal ve fıkhî konular tamam ama sünnete çağırdıklarını beyan ettikleri halde Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashabının asla yapmadığı amelleri öğütlüyorlar ve itikadlarına da şirk bulaşmış durumda.

Bunlara karşı insanlar: bu devrin ahir zaman olduğunu unutmaz ve yalancıların, din adına aldatanların (cahil veya münafık önderlerin) çoğalacağını hep hatırlarsalar; haliyle herhangi öğütlenen bir amel veya itikadın "ayet ve hadislerdeki net delilini sormadan" inanmazsalar kendilerini korumuş olurlar inşaAllah.

Bunun için de: Google kâfir icadı ama Müslümanlar ayet veya hadis sorunca da cevap veriyor. Burada da "Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır" ayetini böylelikle karşımızda görüyoruz elhamdülillah; evet zaman zor, aldatıcılar çok ama gerçek bilgiye ulaşmak da hiç olmadığı kadar kolay.


4-siyasi islam iktidarında deizm şirk hırsızlık arsızlığın ayyuka çıktığı yaşadığımız dönem hakkında düşünceleriniz?

Ben iktidarda hiç İslam göremedim desem?

Sadece şahsi olarak Müslüman olduğunu beyan eden bir başkanımız oldu, o kadar. Laiklikle yöneteceğini söyledi ve öyle yönetti. İslam dışı birçok şey bu dönemde halka özgürce yaşatılabildi, gördük. Ülkemiz laik zaten; başka türlü de yönetemezdi, yönettirmezlerdi.

Dolayısı ile halkın günden güne bozulmasını koruyacak olan, elimizde kalan doğrudan tek güç: halkın kendisiydi. Bu gençlik ağaç kovuğundan çıkmadı: anne-babaları, amca, dayı, teyze, hala, dede, nine türlü yakınları vardı. Ancak aileler "nasılsa okulda eğitim görüyor" diye çocuğu okula pasladı, okullar da "bizim görevimiz değil" diye ailelere; derken ordan oraya bir futbol topu gibi atılan çocukları eğiten kimse olmadı.

Pardon pardon, eğiten oldu: TV ve İnternet; ve insanlar bunları çocuklarına izletmese bile (ki izletmeyen çok azdır) bu ikisinden beslenen diğer okul arkadaşlarından öğreneceklerini yine öğrendiler. "Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim." durum bu.

Kısaca ne en üstten, ne en yakın çevreden (aile ve öğretmenlerden) gerçek anlamda doğru yönlendirme alamayan çocuk ve gençler, okul ortamlarında ve internette kendi doğrularını kendileri ürettiler. Eğitimsiz ne kadar doğru oldukları ise, işte görüldüğü üzere...


5-toplumun ailelerin özellikle gençlerin ekserisinin huzursuz depresif olmasının sebebleri ve tesbitleriniz?

Yukarıdan başlarsak ekonomik belirsizlik büyük etken. Gençler için eğitim sistemindeki aksaklıklar, geleceğe dair meslek seçimi konusunda yine ekonomi durumu sebebiyle kararsızlıklar. Ülkedeki misafirler sebebi ile sosyal eşitsizlikler, bir yanda hepimizi kalben etkileyen savaş durumları...

Genel olarak ülkenin ve dünyanın durumu bu şekilde iyiye gider gözükmezken, geleceğin öngörülemez hale gelmesi büyük stres sebebi kısaca ve bununla yetişkinler bile zorlanıyor ki gençler ne yapsın.

Öte yandan İslam'dan uzaklaşma işleri daha büyük bir çıkmaza sokuyor. Nitekim bu karmaşanın içinde dahi: İslam her koşulda yollara/kalplere aydınlık verirdi; ama sabrı, umutla çabalamayı, dua ile Rabbe sığınma lüksünü İslam'dan uzak bireyler ne bilsin... Ahiret inancının "öbür dünyada alacağımı alırım" ferahlığını, Allah'a havale etmenin huzurunu İslam'dan uzak bireyler ne bilsin...

Ve işte, bu konuda hocalara çok iş düşüyordu; ama onlar dediğim gibi kendi yapay üretilmiş gündemleri ile ve çözüm olmayan çözümlerini "çözüm" diye yutturmakla meşguldüler. Dönüp de hiç bakmadılar ki şu dünyanın ortasında, yetişkini ayrı, genci ayrı, henüz daha yeni ergen olan minikleri ayrı (en çok onlara üzülüyorum, masumlarım benim) : gelecek için ne düşünür, neler hissederler, nelerden korkarlar... Şeytan böyle bir atmosferi hiç boş bırakır mı? Ne vesveseleri kucaklamış ve akın akın çocuk-büyük demeden insanların üzerine yürüyor. Nerde bilgililer, nerde aydınlar, nerde hocalar nerde?

Bu arada daha çok şey yazarım da, başımı derde sokmamak adına çok açık yazamıyorum ama yine de olabildiğince de açık yazdım. Arif olanlar çok şey anlarlar bu özet satırlardan, cümleten Allah'a emanetsiniz diyeyim : )

Bu arada sorular zorlaşmaya mı başladı sanki? : ) Evet evet, sanki : )
__________________


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?"

[Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler]