Konu Başlıkları: Bu Ayın Misafiri Vasat
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13 Ağustos 2024, 22:03   Mesaj No:80

Vasat

Medineweb Üyesi
Vasat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Vasat isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 62825
Üyelik T.: 12 Ekim 2023
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Kadın
Memleket:Ankara
Mesaj: 143
Konular: 4
Beğenildi:313
Beğendi:427
Takdirleri:4220
Takdir Et:
Standart

Alıntı:
Mihrinaz Üyemizden Alıntı Mesajı göster
Müsadenle bende iki soru sorarak karşılıklı hasbihal etmek isterim.

1. Gazze gerçeği önümüzde. İktidarlar ve yönetimler kınama yarışı yaparken, dilleriyle Filistin'den yana yaptıkları ihracat ve ticaretle İsrail'den yana ikiyüzlü tavırlarının yanında; bizlerin evlerimizde yaptığımız boykotu gereksiz ve küçük görüyor musun?

2. Başörtülü kızlarımızın son yıllarda artarak açılma sebebini neye bağlıyorsun. Özellikle imam hatipli , imam, hafız, çarşaflı ayrımı yapılmaksızın dindar ailelerin kızlarının baş açmakla kalmayıp cesur açılma ve teshirciliği hakkında ne düşünüyorsun. Açılan başını açmıyor artık. Krop, tayt, mini etek, şort , askılı gibi aşırılıkla bunu yapmalarına ne diyorsun? Üniversiteli olmak, çalışma hayatına atılmalarının bunda etkisi varmı?
1. Bu boykotları "tarafını belli etme, zalime hiçbir şekilde destek olmama" niyetinden ötürü "imanı koruyan" bir duruş olarak önemli görüyorum. Ancak elimizden gelen tek şeyin bu olduğunun sanılması, bununla yetinmek... İşte bu yanlış. Eğer bizler Müslüman isek: bir zalim bir Müslümana zulm ederken oturup izlenilir mi? Hayır. Peki ne yapılır? Hadise göre kim bir kötülüğü görürse: Gücü yeten el ile, gücü yeten dil ile, o da olmazsa buğz ile... Bizim el ile mucadeleye gücümüz yok muydu? Ülke olarak diyorum, yok muydu? Vardı... Ancak laiklik...

İşte halkın bu sorunu konuşmasını taa sürecin en başından beri bekliyorum ama yüzlerce, hatta binlerce gönderi içinden bu soruna değinen bir avuç insan gördüm. Yürüyüşler düzenleniyor ama nerenin önünde? Yurt dışı ülkelerin konsoloslukları önünde. Oysa ki bize kendi devletimizin hareketi lazım, biz kendi ülkemizin hareketine muhtacız.

2. İman etmemiş olmaları. Anne-babalarının dindar olmalarının bir önemi yok, evlatlarına gerçek anlamda dini öğretmemiş ve tebliğ yapılmamış. Okullarda, imam hatip bile olsa gerçek anlamda dini eğitim verilmiyor. Peki ne veriliyor? Din "kültürü" dersi o, kültür. Din, bir inanç olarak değil, kültür olarak ele alınıp öğretiliyor ve oldukça yüzeysel. Ve iyi kötü dersler işleniyor, hiç yoktan iyi ama çocuklar dersi dinliyor mu ki öğrenmiş olalar? Anlatmak yetmez, anlaşıldığından emin olmak lazım. Din bu, akılda cevaplanmamış bir soru kalsa, ardınca...

Kısaca, okulda gerçek bir dini eğitim yok. Evde de yok, çünkü aileler çocuklarının nasılsa okulda eğitim gördüğünü sandığı için gayet rahat ve mutlular. Kısaca bu gençler komple eğitimsiz ve şunu söyleyeyim: Bir aile, çocuğunu Müslüman olarak yetiştirir ancak çocuk ergenliğe girince kendi amel defteri açılır değil mi? Sadece amel defteri mi? Çocuk inanıp inanmama konusunda da bağımsızdır artık.

Ve günümüzde çocuklar, ergenlik yaşına ulaşma ile birlikte çocukluktaki bilgileri sorgulamaya başlıyor. Okulda, nette arkadaşlarıyla bu konuları konuşuyorlar ve malum ateistlik, deistlik vs moda. Ve bu tür şeyler havalı da. Henüz dinen doğru dürüst bilgisi olmayan çocuklar, bu havalı şeylerle karşılaşınca ne oluyor dersiniz? Ergenler için akran etkisi çok büyüktür, tabi ki de o yola çekiliyorlar.

"Bunu ne durdurabilirdi?" derseniz:

Ailenin arkadaşça, en samimi şekilde dini tebliği. Ve ergenliğe girdiğinde ona din olarak İslamı nasıl bulduğunun, yani fikrinin sorulması. Baskıyla değil, açıklamalar eşliğinde aklındaki soruları ebeveynlerin bilip çözümlerini sunması. Nefs denilen şey çok tehlikelidir ve şeytanla işbirliği halindeki nefs ise daha da tehlikeli. Ergenler amel defterleri ilk açıldığında ilk kez gerçek anlamda bu ikisi ile sınanıyor ama tecrübeleri, bilgileri bu ikisiyle başetmek için yetersiz. Ebeveynlere çok iş var. Dışarda ne duyuyorsak, bilin ki kendi çocuğumuz da bunları düşünmüştür. Ama, ne cevap vermiştir? Bunları bilmek zorundayız ve asla, ama asla zorla değil; samimiyetle ve dinde zorlama yoktur ayetini hatırlayarak. Aksi halde, baskı kaçırır. Yalanlar ortaya çıkar, sırlar vs derken, bir bakmışız 1-2 adımla girilen bozuk yolda öylece kalınmamış, her geçen gün gittikçe kaymış ve her geçen gün aileye karşı daha cüretkâr olunmuş. Bu hale gelmiş bir kalbi, Allah'tan başka kim düzeltebilir ki?

Kısaca, iş o ki: bu raddeye varmadan ilgilenmek gerek. Küçükken öğrettik sanılan her şey birer ezberden ibaret, onlara iman etmiş falan değiller; sadece bir kayıt cihazı gibi öğrendiklerini bize geri okuyorlar. İman yaşı, ergenliğe girişle başlar. Çocuk tarafını o zaman seçer ve çocuk küçükken ezber yaptığı çoğu şeyi hatırlamaz bile. Bu yaşlar, işte bu yaşlar çok önemli. İmanın şekillendiği, karakterin oluştuğu, yolların çizildiği yaşlar bu yaşlar ve anne-babaların asıl görevi tam bu yaşlarda başlıyor. Kendi çocuğumuza dini asıl tanıtma yaşı, işte bu yaşlar...

Güncel: Esasen ilk belirtiler 10 yaş civarı başlıyor. Bunun net zamanı belki verilemez ama "kendi kendine karar vermenin ilk görüldüğü yaşlar" dersek, en doğrusu olur. Bu aşamadan sonra iş çocukluktan çıkıyor demektir. Bu ne demek? Artık karşınızda kendi aklı olan bir küçük birey var. Onu küçükken olduğu gibi baskılayarak durduramazsınız. Ancak artısıyla, eksisiyle her şeyi açıklayıp, ikna etme yolunu tutarak ilerleyebilirsiniz. Bizler nasıl ki ikna olmadan bir yola girmiyoruz, onlar da artık öyle. Ama işin kötü tarafı şu ki: işte henüz çok toylar ve bunun hiç farkında bile değiller. Öğrenecekler, tek tek ve her şeyi en baştan. Çocukluk çağı ezberlerinin üzerinden tek tek geçmeye hazır olunmalı
__________________


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?"

[Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler]