Konu Başlıkları: Bu Ayın Misafiri Vasat
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 18 Ağustos 2024, 15:02   Mesaj No:91

Vasat

Medineweb Aktif Üyesi
Vasat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Vasat isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 62825
Üyelik T.: 12 Ekim 2023
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Kadın
Memleket:Ankara
Mesaj: 173
Konular: 4
Beğenildi:386
Beğendi:537
Takdirleri:4801
Takdir Et:
Standart

Alıntı:
Medine-web Üyemizden Alıntı Mesajı göster
misafirliğiniz çok verimli geçiyor. size yöneltilen sorulara verdiğiniz cevaplar bakış açılarınız pozitif anlamda çok farklı...
Öncelikle hakkımdaki bu düşünceniz beni çok mutlu etti, bunu belirterek başlamak isterim, çok teşekkür ederim : )

Sorular ise, "İslam'ın bel kemiği niteliğinde, olmazsa olmaz Tevhid"i tüm detaylarıyla işaret ediyor; dolayısıyla anlatacaklarıma vesile olacak olan bu sorularınız için de Allah ecrinizi versin dilerim : )

İnşaAllah bu önemli konularda hata etmeksizin düşüncelerimi ifade edebilirim tabi, Rabbimden kolaylıklar dileyerek başlıyorum:

S. 1-günde 40 kez tekrarladığımız "iyyake nabudu" ihtarına rağmen "we iyyake nestein" olarak istenen,vahyin bizleri inşa sürecinde ne kadar verimli olduğunu düşünüyorsunuz? biraz daha açacak olursak affedilmeyecek tek konu şirk olduğunu hatırlarsak,şirkten ne kadar uzak düşünüyoruz yaşıyoruz?

C. Bu konuya girişte, söyleyeceklerimin daha net anlaşılması için şirki kısaca tanımlayarak başlamak isterim:

Şirk, sanılanın aksine Allah'ın varlığını inkâr etmek değil; Allah'ın varlığını kabul etmek, ancak O'nun yanı sıra "O'nun 'Tek İlahımız' olarak hakkı olan ibadetleri" O'na değil de bir başkasına yöneltmektir. Mekke müşriklerine bakacak olursak eğer, onlar Allah'ın tek yaratıcı olduğuna inanıyorlar, ancak "Allah'ın beraberinde" ilah edindikleri başka varlıklara da ibadet ediyorlardı. Allah işte onların bu yaptıklarını reddediyor; Allah'ın varlığını tanıyor olmalarına rağmen, Allah'ın hakkı olan "sadece O'na ibadet etme" hakkını yerine getirmedikleri için, bu sebepten diğer tüm hayırlı amellerini de yok sayıyor ve sonsuz cehennem ile azaplandıracağını ifade ediyor.

Şirk işte bu kadar kötü bir şey; bir insan Allah'a inandığını beyan ederek, Müslüman olduğunu söyleyerek namaz kılsa, oruç tutsa, hacca gitse, tüm varını yoğunu Allah yoluna adasa, tüm zamanlarını zikrederek geçirse ama itikadında şirk bir düşünce taşısa... Hükmü Mekke müşriklerinin hükmü ile aynı olur. Şirkin bir damlası dahi, Allah için yapılmış tüm diğer amelleri siler, yok eder. Dolayısı ile neler şirktir, neler şirk değildir (bunun için de: ibadet nedir, neler ibadettir) çok çok çok iyi bilinmesi lazım.

[Bu konu buraya yazamayacağım kadar detaylara sahip çok derin bir konudur ve muhakkak tavsiye ettiğim araştırma yoluna girilince çeşitli ihtilaflar görülecektir. Bu durumda Allah için net delile (Kur'an ve Sahih Hadislere) uyulup, kararsız kalınan yer olursa "takva üzere ve vasatlık çizgisinde/aşırılıktan uzak" kalınmasını önemle tavsiye ederim. Ve kendimiz gibi düşünmeyenlerle her zaman karşılaşacağız, o zamanlarda da: Allah için hikmetli konuşmayı, sabrı ve güzel ahlâkı tavsiye ederim.]

Soruya gelecek olursam, bu soruyu iki yönde ele alabilirim:

A) Allah'a ibadet eden ve ancak yine bir ibadet olan "istiane/yardım isteme"yi bir başkasına yapanlar var; ki bu maalesef net şirktir. Bu konuyu ifade etmeye çalıştığımızda, konuyu bilmeyen birileri "Nasıl yani yardım istemek şirktir, doktora da gitme o zaman." vb tepkiler verebiliyor. Ancak bu ayetin kastı o değildir; insanlar arası bilgi paylaşımı, bir insanın diğerine manen veya maddi türdeki yardımları caiz ve hatta teşvik edilen, yer yer ise emredilen bir şeydir. Burada kast edilen anlam: Ahkaf 5. ayetteki ve benzeri diğer ayetlerde kast edilen "Allah'tan başkasına 'dua ederek' yardım isteme"dir; işte yasaklanan şirk amel budur. Allah'tan başkasına "dua ibadetini yöneltme" eylemi yani.

["Dua ibadettir." diye bir hadisimiz de var elhamdülillah ve bunun bir ibadet olduğu bu kadar kesinken, insanların bu amelde şirke düşmelerinin tek sebebi var: aldatıcı hoca veya alim bilinenler. Bu konuda hataya düşmemiş, saf itikad sahibi birçok hoca ve alim bilinen insan varken, bu insanların toplum içinde bilinmeyip, şirke çağıranların ünlenmesi ise: şeytanın sistematik çalışmasının bir ürünüdür. Geçmişte kitaplar ve halkın nesilden nesile aktarması yüzünden iken; bugün TV medyası ile yayılma hızı daha da artmış durumdadır.]

İnsanlar dua konusunda şu an söylediklerimi anlama konusunda o kadar az farkındalık sahibi ki, bunları söylüyorken o kadar yanlış anlayabiliyorlar ki, daha net açıklamak için "dua nedir" onu da açıklayayım:

Etrafta olmayan ve bizi duyacak durumda olmayan birilerine el açıp, gayblerden bizi duymasını, görmesini ve yardım etmesini umarak seslenerek "çağırmak." [Dua kelimesinin net anlamı: çağırmaktır; hatta Arapça olarak Google translate'te çevirdiğimde bir dönem net olarak "çağrı" kelimesini veriyordu, sonra ifade olarak başka şekilde güncellenmiş; ancak en son baktığımda İngilizce'ye yine hala "call" diye çevriliyor. Bu anlamı mealler arasında da sıklıkla görebiliyoruz, ben teknik olarak kısa yolunu göstermek istedim. Meallerde de, Arapça metindeki "Dua" kelimesi (Ahkaf 5. ayet incelemek için iyi bir örnektir) "dua etme" haricinde: "yalvarma" veya "çağırma" şeklinde de meallendirilmiş olabiliyor; ki bunların hepsi anlam olarak doğrudur.

Sadece: "dua" kelimesini "tapma" olarak çevirenler yanlış yapıyor. Esasen evet, dua da bir ibadettir ve dolayısı ile bu ibadeti kim kime yapıyorsa ona tapmış olur. Ancak insanlar tapma deyince sadece bir putun karşısında secde etmeyi anlıyorlarken, bu ayeti bu şekilde çevirirsek ne olur? Tabi ki Allah'tan başka birisine dua etmenin yasaklanmış bir şirk amel olduğunu anlayamazlar. ("Allah'tan başkasına dua etme" ile ilgili tek ayet bu değildir, ancak oldukça net oluşu sebebiyle bu ayet öne çıkmaktadır. )

[Bu arada bu ayeti en doğru çevirenler arasında 1 numara benim için Elmalılı Hamdi Yazır'dır. Orjinali ağır dilli biraz, bende sadeleştirilmişi var ve elhamdülillah bu ayeti kontrol ettiğimde dua kelimesinin net çevrildiğini görmekteyim. Bugün tekrar bir meal alacak olsam, ilk iş Ahkaf 5. ayeti kontrol ederim bu arada, nitekim bu ayetin doğru çevrilmediği bir mealin benim için yanlış dolu olduğu peşinen bellidir.

Bu arada araştırma zahmeti olmasın diye ilgili ayet:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla*

"Hem o kimseden daha şaşkın kim olabilir ki Allahı bırakır da kendisine Kıyamete kadar cevab veremiyecek kimselere duâ eder onlar ise onların duâlarından gafildirler."

Not: Ayette "kimselere" denildiğine dikkat çekerim, bu ayet cansız putlardan bahseden ayetlerden değil.(Arapça metinde "men" kelimesi geçiyor, ki bu can sahibi varlıkları işaret eder. "ma" kelimesi geçseydi cansız putlardan bahsedildiği düşünülebilirdi.(ki o durumlarla ilgili ayetler de var, ama bu onlardan değil.)]

B) Önceki yazdığım gibi olmayan, yani: ellerini açtığında yalnızca Allah'ı anan, sadece O'ndan isteyen, dua halindeyken bir şeyler istemek için Allah'tan başka birinin (peygamberlerin, velilerin vs) adını bile anmayan itikadı temiz insanlar çok ve bunun için elhamdülillah.

Ancak kimileri, hayatta bir şeyleri başarmak için sadece sürekli çalışıyor ve sürekli vesileler peşinde koşuyorlar; Allah'tan gaflete düşmüş bir halde. Bir durup düşünmüyorlar ki: "Ben bu konuda Allah'a olması gerektiği gibi dua ettim mi?" Sağlık sorunu olan bir çok insan mesela, ilaçları kurtarıcı biliyor ve çözüm bulamazsa arıyor da arıyor, peki dua nerede? Rızık peşinde koşarken de Rızkı Veren'den istemek unutuluyor da, sadece iş verenlerin peşine düşülüyor. "Yukarıda seni gören bir Allah var ve diyor ki: 'İste, vereyim.' Paniği bırakıp da umutla O'ndan istedin mi ey insan?" (Bu sıklıkla unutuluyor.)

Bunlar temel olarak işte, esasen caiz şeyler; tedavi aramak veya iş aramak vs... Ancak bunlar sadece vesile; vesilelere yapışıp da bunları vereni hiç hatırlamamak, duayı ihmal etmek: hem istenileni bulmayı zorlaştıran bir şey, hem de elde edilince verenin Allah olduğu hatırlanmazsa, nimet vesileden bilinirse...

Kısaca dünyalık zorluklar haricinde, bazı durumlarda işin şirke bakan bir yönü de var, Allah muhafaza.

S. 2-günümüz tasavuf tarikat ve cemaatlerde halis olan Allahın islamı olduğunu düşünüyormusunuz? saf cahil kitleleri şirkin bataklığına sürüklediğini düşünüyormusunuz? (zümer süresinin 3.ayetini güncellersek)

C. Aralarında benim bilmediğim, 1. sorudaki anlattıklarımı yapmayan tarikat ve cemaatler varsa hariç olmak üzere:

Evet, genel olarak baktığımda ünlü tarikat ve cemaatlerde şirk yaygın olarak bulunmakta. İlk şirk türünü 1. soruda açıklamıştım (Allah'tan başkasına dua etme şirki.) İkinci şirk türü ise: "alimleri rabler edinme" şirki. Bu konuda uzun uzun açıklamak yerine Adiyy b. Hatem (radıyallahu anh) hadisini aktarsam yeterli gelir sanırım:

Adiy b. Hâtim -radıyallahu anh şöyle demiştir:

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-'in, «(Yahudiler) Allah’ı bırakıp, hahamlarını; (hristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem Oğlu Mesîh’i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah’a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O’ndan başka hak ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları herşeyden uzaktır. (Tevbe Suresi: 31)» mealindeki ayeti okuduğunu duyunca "Biz onlara ibadet etmezdik." dedim. Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-:

«Onlar, Allah'ın helal kıldıklarını haram sayınca siz de haram saymıyor musunuz? Yine onlar, Allah'ın haram kıldıklarını helal sayınca siz de helal saymıyor musunuz?» diye sorunca: "Evet!" dedim.

Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem-: «İşte bu da onların ibadetidir.» buyurdu.

[Tirmizî rivayet etmiştir.]

Bu ayeti ve ilgili hadisi daha net anlamanın bir yolunu da yine de kısaca izah edeyim:

"Rab" kelimesinin anlamı, sanılanın aksine "Yaratıcı" değildir. Rab; hani eskiden kölelik sistemi vardı ya, işte o kölelerin sahibine verilen addır. Sahip/Efendi yani. Peki köle sahiplerinin hakkı nedir ve köleler neye mecburdur?

A) Efendi/Sahip/Rab emreder; köle ise sorgulamadan itaat eder. "Beğenmedim, şöyle olsa daha iyi olmaz mı?" vs yok, ne deniyorsa derhal. Rabbin istediği kenara koyulup da, bir başkasının emrine veya nefsin keyfine gidilmez. Gidilirse ne olur? Allah'tan başkası Rab/İlah edinilmiş olur. Ki buna kısaca şirk diyoruz.

B). Efendi/Sahip/Rab, kölesinden sorumludur, hem de her şeyinden. "İste vereyim" boşuna değildir. Hatta istemeyi unutsa dahi, sevdiği kölesini korur kollar (Sınav halleri özel durumlardır ve bir hikmete binaendir.).

Bizlerin sahibi olan Allah var iken, O'na dua etmekten yüz çevirenlerin (gaflet hali olsa hoş değil; ama işin içinde kibir/inkâr varsa eyvah) veya duada O'na ortak koşanların "neden Allah tarafından öfkeyle karşılandığı" şimdi daha net anlaşılıyor olmalı. Nasıl ki bir köle, kendi sahibini bırakıp komşu kölenin sahibinden bir şey isterse, bu kendi sahibini aşağılamadır; durum aynı durum. BÜYÜKLÜK ALLAH'IN HAKKIDIR; O'NDAN BAŞKA, O'NUN VEREBİLECEĞİ BİR ŞEYİ VEREBİLECEK OLAN VAR MIDIR? ALLAH'ın yanı sıra, ister veli, ister peygamber olsun: -Haşa- "ALLAH'IN GÜCÜNÜN YETMEDİĞİ" neye sahiptir de, Allah yetmez de, bir de onlardan istenir? Veli ve peygamberleri yücelteyim derken, ALLAH'IN HAKKI OLAN "SADECE ONDAN İSTEME İBADETİNİ" bir başkasına yöneltmekten Allah'a sığınırım.

S. 3-20 yılı aşkın müslümanların kesintisiz iktidarında kitlelerin(özellikle gençlerin) islamdan uzaklaştırdığını(deist ateist vs) düşünüyormusunuz?

C. Öncelikle kastedilen anlamı anlamakla birlikte, "20 yılı aşkın zamandır Müslümanların kesintisiz iktidarı" olduğunu düşünmediğimi peşinen söyleyeyim. Biz hiç iktidarda olmadık, sadece bizden olduğunu söyleyen birisi ülkeyi dinimize göre değil, anayasa ve laiklik ilkesine göre yönetti. Karşı partilerden biri de olsaydı, eğer hakiki anlamda "özgürlükçü bir laik" olsaydı benzer bir şekilde yönetebilirdi.

Ve yönetimde Müslümanlar için yapılan şeyleri lehimize görüp, aleyhimize olanları görmediğimiz sürece maalesef bu konuda asla tarafsız olamayacağız. Zina bu dönemde serbest kılınmadı mı? Eşcinsellere özgürlük bu dönemde en üst düzeylere çıkarılmadı mı? Kadının beyanı yeterli görülüp bir erkeğin iftiralarla zulme uğraması bu dönemde olmadı mı? Domuz eti eskiden raflarda özgürce satılabiliyor muydu?

Ve gerek okullarda, gerek medya ve nette gençleri asıl etkileyen şey: "dine aykırı şeylerde dahi" hoşgörü politikası olabildiğince bu dönemde yayılmadı mı? Bugün hoşgörür, yarın sempati duyar, öbür gün arkadaş olur, en son onlardan olur. Bu işin işleyişi budur.


S. 4-kelimei tevhidde "la ilahe " bölümü tüm müslümanlarda uygulanırken,"illa Allah" kısmı neden marazlı? batılı red etmeden hak yerini bulabilir mi? türkçesi Allah ne derse o ne red ederse o ne haramsa o ne helalse o kabulumdur...bu bağlamda tevhid noktasında ne kadar ıstikrarlıyız?

C. Önceki soruların toparlayıcısı olan bu soru için diyebilirim ki: Maalesef halkın çoğunda "Allah'ı tek ilah kabul etme", yani tevhid inancı yok.

"Allah Rabbim/Sahibimdir." deyip, yöneticilere ve hocalara itaat ediliyor.

"Allah Rabbim/Sahibimdir." deyip, nefsin keyfi hayatımıza önder kabul ediliyor.

"Allah Rabbim/Sahibimdir." deyip, O'ndan başkalarından korkup hakka uyulmaz, hatta hakkı söyleyemez olunuyor. Sanki bu dünya ile sınırlı bir hayatımız var gibi, hep bu dünyamız korunmaya çalışılıyor. Bunun ötesi yok mu? Razı etmeye çalıştığımız dünyanın büyükleri ve halk ("elalem ne der" putu) öte dünyada Allah bize hesap sorarken, yanımızda bize eşlik edecekler mi, bizi kurtarabilecekler mi?

"Allah Azze ve Celle kıyamet günü;

Melik benim!

Zorbalar nerede?

Büyüklenenler nerede? buyurur."

[Rasûlullah sallallahu aleyhi vessellem (Müslim 2788/24)]

Aklı olan herkes için: itaat edilecek, yardımı umulacak, korkulacak, rızası peşinde koşulacak Tek Zat: ALLAH'tır.

Son olarak her gün okunmasını tavsiye ettiğim, kalbe yön veren şu duayı herkese tavsiye ediyorum:

"Rab olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan, nebi ve resul olarak Muhammed'den (sas) razı oldum."

(EBU DAVUD, 5072, TİRMİZİ 3400)

["Kim Rab olarak ALLAH'TAN, din olarak İSLAM'DAN, peygamber olarak MUHAMMED'DEN razı olursa, Cennet ona vacip olur." (Müslim)]

Dip Not:

Çok önemli bir konuyu, bu vesile ile hem olabildiğince özet, hem de buna rağmen olabildiğince net aktarmaya çalıştım. (İlk duyan birileri olursa, bu konuyu benim yazdığım gibi kısacık bir yazı ile tümden öğreneceğini düşünmesin; bunlar üzerinde uzun uzun araştırılacak türde konulardandır ve benim yazım sadece "şu tarafa bak" tarzı bir işaretten ibarettir, ötesi sanılmasın.) İnsanlık hali eksik veya hatam olabilir; bu bakımdan: eksik bıraktığım yer olduysa devamen cevaplamam için sorabilir veya hatam var ise düzeltebilirsiniz, şimdiden Allah razı olsun diyorum : )
__________________


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?"

[Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler]