Tekil Mesaj gösterimi
Alt 06 Eylül 2024, 11:29   Mesaj No:14

Vasat

Medineweb Aktif Üyesi
Vasat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Vasat isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 62825
Üyelik T.: 12 Ekim 2023
Arkadaşları:0
Cinsiyet:Kadın
Memleket:Ankara
Mesaj: 178
Konular: 4
Beğenildi:392
Beğendi:548
Takdirleri:4866
Takdir Et:
Standart

Alıntı:
Mihrinaz Üyemizden Alıntı Mesajı göster
İmam Ebu Hanife kalbin yeri neresidir? diye sorulduğunda; kafayı göstermiştir. Bu yeni bir şey değildir. İmam-ı Azam olmak kolay değil, ondan dolayı Büyük İmam. Kalp sorulduğunda kafayı gösteriyor, kan pompasını değil. Akleden kalp ile tamamen aklı, beyni gösteriyor.




Akleden kalp duyguların düşünce ve akılla kontrol altına alınması demektir. Yani Kurʼanʼda geçtiği bir orijinal ibareyle; onların kalpleri var onlarla aklederler, onunla akletmezler. Yani insan duygularının insan düşüncesiyle kontrol altına alınmasıdır. Akıl kontrol altına alan, bağlayan ve tutan şey demektir. Onun için bağ anlamından türetilmiştir. İşte bu anlamda duygu ve güdülerin aklın yönetimine verilmesi işlemini ifade eder kurani ifadeyle. Kurʼan kalbi akıl anlamında kullanır.



Oradaki kalp duyguları ifade ediyor, duygular ise aslında limbik sistem dediğimiz alt beynin bir sonucu. Alt beyinde hormonlar cirit atıyor. Oksitosin, serotonin, pinolin, dimetiltriptamin ve diğerleri. Dolayısıyla o alt beynin güdülere hız kazandıran, güdülere ivme kazandıran o alt beynin faaliyetlerini üst beyin/korteks/frontal lob, insanı insan eden, insana üflenen ruhun fiziki bir karşılığı olan o üst beyinle kontrol altına alır, onları yönetir. Korkusunu, sevgisini, öfkesini, kinini, açlığını, hırsını, şehvetini yönetirse işte bu akleden kalp oluyor.

Mustafa İslamoğlu
Yalnız Kur'an ve Hadislerde, bahsi geçen akleden kalbin nerede olduğunun tarifi nettir: göğüsteki et parçası. Rasulullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) göğsünün yarılması hadisesi yaygınca bilinir, kalpte günah işledikçe kararan bir nokta olduğu hadisi, eğer o iyi olursa tüm bedenin iyi olacağı hadisi, mesela şu an aklıma gelen Hac 46'da net şekilde göğüs denmesi birer işarettir.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Yeryüzünde hiç dolaşmıyorlar mı ki ibret almış kalplere yahut işitmiş kulaklara sahip olsunlar! Şu bir gerçek ki gözler körleşmez, fakat göğüslerdeki kalpler körleşir.

Hac:46

Şu anki modern bilimin düşünme organı olarak sadece beyni işaret etmesi ise, henüz çözemediği bazı gerçekler sebebiyledir. Ancak HeartMath adlı bilimsel çalışmalar bu konuyu aydınlatabilecek gibi duruyor. Bizler yine de, bilim henüz onaylamasa da ayet ve hadislere teslim olmakla yükümlüyüz ve ayet ve hadisler kısaca diyor ki: akleden kalptir.

Bu arada bu konuyu önceden düşünen biri olarak, beyin ne işe yarıyor diye merak edilirse, hemen cevap vereyim:

Aklın yerinin kalp olduğu gibi, beyin de zekâ kavramının yeridir. Akıl mantık ve vicdan, irade ve hüküm verme yerinin kaynağı kalp olduğu gibi; beyin de hafıza ve bilgi işlem merkezidir. Ayrıca beyin, göz ve kulaklarla (ve diğer duyu organları ile) dış dünyadan veri toplar, yani dış dünya ile ilgili ara bağımızdır. Ancak topladığı bilgilerden sadece kalbin geçmiş kararlarına göre olanları kabul eder, olmayanları ise görmez/algılamaz. Bu da Kur'an'da geçen: "onların gözleri vardır ama görmez, kulakları vardır ama işitmez" durumunun sebebidir. Yani beynimiz, evet zekâ denilen kavramın merkezi ancak ipleri kalbin elinde. Bunları çok iyi düşünürseniz, çok zeki olduğuna herkesin şahit olduğu kişilerin neden ateist vb mantıksız inançlara yöneldiğini anlayabilirsiniz. Çünkü böyle insanlar çok eskilerden şeytan vesvesesine uyarak, belki havalı görünüyor, belki okuduğu okulda herkes öyle vs diye Allah'ın var olmadığına kalbi ile inanmıştır, bunun ardınca beyni de "Allah'ın var olduğuna dair her kanıtı" kalp istemediği için, algı dışına itmiştir. Kısaca kalp karar merkezi, beyin ise kalbin kararına göre işleyen algı merkezidir.

Dediğim gibi, bilim henüz ispatlamamış olabilir, ancak bizler için ayet ve hadisler var ve görüldüğü üzere mantığa da gayet uygun. Ek olarak araştırdığımda tam yapay kalp takılanların çok uzun süre yaşamaması haricinde, deliryum denilen bir hal yaşadığı kayıtlarına ulaşmıştım. Bunu da "beyinin kalp olmaksızın rotasını bulamadığı" şeklinde yorumladım. Organ naklinde ise, kişiler bu derecede değil ancak geçici karakter değişikliği yaşıyorlar, şu işe bakın ki: kalbin önceki sahibinin karakteri şeklinde. Geçici olmasının sebebi ise, kalp nakli olan kişinin beyni uzun bir müddet eski kalbinin kararlarına uygun şekilde idare edebilir (beyin kısa sürede değişen bir yapıya sahip değil), bu arada yeni kalbinden gelen komutların farklılığı onu şaşırtır ve psikolojik olarak bu grup da zorlanır. Ancak tam yapay kalp gibi "gerçek bir kalbin" yoksunluğu olmadığı için, gerçek kalpte kişi zamanla durumu toparlar.

İlginç şeyler değil mi? Evet, bu kadar ilginç olmasının sebebi onun "sadece kan pompalayan bir organ" oluşundan çok emin oluşumuz. Bilim... Bilime göre ayet ve hadis ayıklamaktan/yorumlamaktan vazgeçilmesi gerekiyor çünkü ayet ve hadisler HER ŞEYİ YARATAN'dan bize ulaşıyor; Bilim ise malum: daha milyonlarca kez fikir değiştirecek de değiştirecek. Sakat iş...
__________________


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

"Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?"

[Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler]

Alıntı ile Cevapla