Bu arada kararsızlığımı besleyen şey: mükemmeliyetçilik. Gerek kendimden, gerek çevremdeki insanlardan hep en iyisini bekliyorum. "Bu böyle olmamalı, insan kusurlu varlıktır." diye hem kendime, hem çevreme dair hata toleransımı artırmaya çalışıyorum; ancak ben hoşgörü moduna geçsem de, çevrem benim hatalarımı görünce ve ama hoşgörmeyince "Dünyanın enayisi ben miyim?" isyanına tutulabiliyorum : ))
Bu geçici oluyor tabi ve bana bu yapılanı da "Bu da bir hata." diyerek hoşgörü listeme alıyorum; ve böyle böyle, hiç kimsenin buğzundan korkmayan çelik iradeli bir birey olma yolundaki gayretimi Allah'ın izni ile devam ettirmeye çalışıyorum. Yine hatalarımla birlikte tabi : )
Son olarak şunu diyebilirim ki: insan kendini sevmeli ve kabullenmeli, hem de tüm hataları ile birlikte. Hataları sevmeyi kastetmiyorum, "hata yapabilir bir insan" olarak kendimizi hoşgörmemizi kastediyorum. Ve diğer insanları da aynı şekilde... Hataları bize karşı yapsalar da : )
Bu şekilde, bu saydıklarımın hepsinden daha zehirli olan "mükemmeliyetçilik" tuzağından kurtulmak mümkün. Dua edin başarayım; nitekim çok çalışıyorum bunun için ve tam başaramadığım sürece acı çektirmeye devam ediyor : )
__________________
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?"
[Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler] |