Özgüven eksikliği deyince benim aklıma ilk gelen grup: üstün çıkmak için saldırganlaşan türleri. Ve normalde, bu karşı tarafı irite eden ve tam tersine direnç sağlatan bir yaklaşım. Bu noktada, kişinin saldırganlığının aslında kendini savunma ve eksikliklerini maskeleme amacı güttüğünü fark etmek önemlidir.
Ama biliyor musunuz, bu şekilde davranan birisine, üslubunun çirkinliğine rağmen "evet haklısın, doğru, bu zekice" vb. şekilde sürekli onay verildiğinde, zamanla kendilerinde olmayan özgüvenlerinin oluşmasına yardımcı olunuyor. Tabii ki, bu onaylama sürecinde ifadelerin samimi ve içten olması kritik bir önemde. Aksi halde, kişi yapmacıklığı hissederse, daha büyük bir direnç geliştirebilir.
Ve özgüven oluştuktan sonra ise kişi saldırgan tutumu bırakıyor. Ancak bu süreçte kişinin çirkin üslubuna karşı uygun bir dille değinmek de gereklidir. Böylece, olumlu davranışlar desteklenirken olumsuz olanların değişmesi teşvik edilmiş olur.
Not: Fussilet 34 ve 35. ayetlerin işaret ettiği duruma tam olarak örnektir bu.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla*
"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde sav. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur."
"Bu güzel davranışa, ancak sabredenler kavuşturulur. Buna, ancak (hayırdan) büyük pay sahibi olan kavuşturulur."
__________________
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
"Andolsun biz bu Kur’an’ı, iyice anlaşılıp öğüt alınabilmesi için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alacak kimse yok mu?"
[Kamer Suresi 17, 22, 32 ve 40. Ayetler] |