Tekil Mesaj gösterimi
Alt Bugün, 14:19   Mesaj No:2

Mihrinaz

Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj : 12.677
Konular: 1341
Beğenildi:12856
Beğendi:9438
Takdirleri:29567
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart

Akıl – Mantık ve Dilin Kullanımı Bakımından Değerlendirme:

Kitabın yazarları, “abdest almayla ilgili ayette başın sıvazlanması söylenirken, baş kelimesi Arapça karşılığı “res” ile vurgulanır” ifadesiyle hımâr kelimesinin sadece örtü anlamına geldiğini, başörtüsü anlamına gelmesi için re’s (baş) kelimesiyle birlikte kullanılması gerektiğini (hımâr’ur-re’s) îmâ etmektedirler. Buradan hareketle Nur Suresi 31. ayette başın değil, yaka dekoltesinin örtülmesinin emredildiğini iddia etmektedirler.

Oysa Arapça sözlüklere göre örtü anlamına gelen kelime hımâr değil hamr kelimesidir. Hımâr kelimesinin sözlüklerde verilen anlamı “kadının” başörtüsüdür. Hatta Ragıp El İsfahanî’nin meşhur Kur’an lugati Müfredat’a göre hımâr, “Arap örfünde” kadının başörtüsüdür. Kur’an’ın Araplar tarafından sadece başörtüsü anlamında kullanılan bir kelimeyi başka bir anlamda kullanmasının hiçbir gerekçesi olamaz.

Nur Suresi’nin 31. ayetinin ilgili kısmı şöyledir:

Mümin kadınlara da söyle, gözlerini sakınsınlar; ferçlerini korusunlar. Güzelliklerinden görünen kısım dışındakileri açmasınlar. Hımârlarının bir kısmını yakalarının üstüne vursunlar…”(Nûr 24/31)

Ayetteki “hımârları خمرهن” ifadesinin başörtüsü anlamına gelmesi için ayette “baş hımârları” gibi bir ifade aramak, yani “re’s” kelimesinin kullanılmasını beklemek ne Arapça’da ne de Türkçe’de hiçbir mantıkî temele oturmayan bir eylem olacaktır. Çünkü bu durum, ayetteki ifade tekniği ile örtüşen “pantolonunun paçalarını ayakkabılarının üzerine indir” ifadesinde sadece ayakkabıların örtülmesinin emredildiğini, pantolon giymenin şart olmadığını söylemek ile aynıdır. Pantolonun bacağa giyilen bir giysi olmadığını, öyle olsaydı bacak kelimesinin kullanılmasının gerekeceğini söylemek gibidir. Yazar grubunun görüşüne uyulacak olursa, bu cümlede “bacak pantolonu” ifadesini aramamız gerekecektir ki bu durumun anlamsızlığını söylemeye bile gerek yoktur.

Kitaptaki “önemli olan husus ayette kapatılacak yerin açıkça ‘yaka açığı’ olarak geçmesidir. Ayetin kapatmayla ilgili dikkat çektiği yer saçlar değil, yaka açığı bölgesidir” ifadesini de yukarıdaki “pantolonunun paçalarını ayakkabılarının üzerine indir” örneğimize uygularsak, bacağa bir şey giyilmesinin değil, sadece ayakkabıların örtülmesinin gerektiğini iddia edecek duruma düşüldüğünü görebiliriz. Aynı şekilde ayette de “hımârlarının bir kısmını yakalarının üstüne vursunlar” buyrulmaktadır. Sıradan bir insanın ayette hımâr kelimesinin kullanılmasından başın zaten örtülü olduğunu anlaması gerekir. Aksi halde ayette hımâr kelimesinden bahsedilmesinin hiçbir anlamı kalmayacaktır.

Ayetteki hımâr kelimesinin gerçekten de iddia edildiği gibi baş örtüsü değil de sadece “örtü” anlamına geldiğini düşünsek bile yine başın örtülmesi gerektiği sonucuna varmak kaçınılmazdır. Zira cümle şöyle olacaktır: “örtülerinin bir kısmını yakalarının üstüne vursunlar.” Sadece “örtüleri” ifadesi bile mevcut özel bir örtünün bulunduğunu göstermesi için yeterlidir. Bir bölümü yakayı örtecek olan tek özel örtü de baş örtüsü olabilir. Çünkü aksi takdirde gömleğin yakasını kapatmaktan ya da kapalı yakası olan giysiler giymekten bahsedilmesi gerekli ve yeterli olacaktı ancak öyle olmamıştır. Diğer bir deyişle ayetin emri yalnızca yaka açığını kapatmak olsaydı bu emir direkt olarak verilir, yaka açıklığının (ceyb) kapatılması emredilirdi. Böyle yapılmayıp yakayı hımâr ile kapatın denmesinin bir anlamı olmak zorundadır.

Ayrıca eğer ayette hımâr başörtüsü değil de herhangi bir örtü anlamında olsaydı ayetin emri gereği yakayı başka bir şekilde kapatmak, mesela gömlekle ya da yakalı bir kazakla kapatmak bile yeterli ve caiz olmazdı. Mutlaka bir örtü kullanmak hatta hımâr denen örtü her ne ise ondan kullanmak şart olur, aksi halde emir yerine getirilmiş olmazdı.

Bütün bunlar bir yana, daha kendi kitaplarına isimlerini yazacak cesareti gösteremeyenlerin, sözekadınları, kendi zihniyetlerine göre yaşatmak isteyenlerin çarpıttığı ayetlerin başında bu ayet gelir” ifadesiyle başlamaları, ayetleri asıl çarpıtanın kim olduğunu anlamamızı kolaylaştırdığını söylememiz gerekir. Zira bu derece cesaret cehaletin eseridir. Bu yazar grubunun felsefeci, sosyolog ve mühendislerden oluşması da bu meslek gruplarına hakaret olarak değerlendirilmelidir. Çünkü sayılan mesleklerin akıl ve mantık ilkelerini en uç noktalarda kullanıyor oldukları düşünülür.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla