Tekil Mesaj gösterimi
Alt Bugün, 14:24   Mesaj No:4

Mihrinaz

Medineweb Baş Editörü
Mihrinaz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu: Mihrinaz isimli Üye şuanda  online konumundadır
Medine No : 14593
Üyelik T.: 15 Kasım 2011
Arkadaşları:15
Cinsiyet:Anne
Memleket:MEDİNEWEB
Yaş:44
Mesaj : 12.677
Konular: 1341
Beğenildi:12856
Beğendi:9438
Takdirleri:29567
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart


Edip Yüksel’in İddiaları ile Uydurulan Din


Hımâr kelimesinin sadece örtü anlamına geldiğini, başörtüsü olarak anlaşılması için “baş” kelimesi ile birlikte kullanılması gerektiğini iddia eden ancak öncekilerden farklı olarak ismini verme hatta video çekme mertliğini ve cesaretini gösterebilen bir kişi de Edip Yüksel’dir. Kendisine ait olan meal çalışmasında da ayete şu meali vermiştir: “Örtülerini göğüslerinin üzerine kapasınlar.”[7]Edip Yüksel’in insanlar üzerinde etki oluşturmak için Arapça sözlükten Arapça okuyarak ortaya koyduğu delillerin aslında iddiasını ispatlamayacağını aksine çürüteceğini hep birlikte görelim:

Arap Dili Bakımından Değerlendirme:

Edip Yüksel başörtüsü konusu ile ilgili yayınladığı bir videoda[8] Lisan’ul-Arab adlı lugatin hamara خمر maddesinde geçen örnek cümleleri tercüme etmekte ve bu kelimenin örtü anlamına geldiğini okuduğu örneklerle kanıtladığı izlenimini oluşturmaktadır. Ancak bu izlenim sadece Arapça bilmeyenler üzerinde oluşabilir. Okuduğu cümleler şunlardır:

وخَمَرَ الشيءَ يَخْمُرُه خَمْراً وأَخْمَرَهُ: سَتَرَهُ. وَفِي الْحَدِيثِ: لَا تَجِدُ المؤمنَ إِلَّا فِي إِحدى ثلاثٍ: فِي مَسْجِدٍ يَعْمُرُه، أَو بَيْتٍ يَخْمُرُه أَو مَعِيشَةٍ يُدَبِّرُها

Hamara bir şeyi örtü ile örtmektir. Hadiste (şöyle geçer): Bir mümini şu üçünden başka birinde bulamazsın; imar ettiği mescitte, kendisini örten evde veya çekip çevirdiği işte.

Yüksel bu örneği hamara fiilinin örtmek anlamına geldiğine delil olarak okumaktadır. Zaten bu fiilin başka bir anlama geldiğine dair ne bir iddia ne de bir belge vardır. Elbette hamara خمرörtmek anlamına gelen Arapça bir fiildir. Ancak bizim ilgilendiğimiz kelime bu fiil değil, bu kökten türetilmiş bir isim olan hımâr الخمارkelimesidir. Kök anlamı olan hamara örtmek anlamına gelmese zaten kadının başörtüsü anlamına gelen bir kelime bu kökten üretilemezdi. Elbette kökündeki anlam örtmek olacaktır. Başka ne olması beklenebilir ki? Yani bir kelimenin kadının başörtüsü anlamını hak etmesi için nasıl bir kökten gelmesi isteniyor olabilir?

Bu örnekte hamara fiilinin örtmek anlamına geldiğini göstermek nasıl olur da hımâr kelimesinin kadının başörtüsü anlamına gelmediğine delil olabilir, bu da anlaşılır değildir. Hımâr kelimesinin aynı sözlükte sadece ve sadece kadının başörtüsü anlamına geldiğinin belirtildiğini yukarıda göstermiştik. Nitekim Yüksel de aynı videoda bizim okuduğumuz o cümleyi okumaktadır. Ancak hemen ardından “başörtüsü anlamına da geliyor demek ki” şeklinde bir ifade kullanmaktadır. Oysa o sözlükte hımâr kelimesinin başka bir anlama geldiğine dair en ufak bir ifade yer almamaktadır. Edip Yüksel hamara خمر fiili ile ondan türetilmiş hımâr – خمار kelimelerini birbirine karıştırarak Arapça bilmeyenler üzerinde etki oluşturmaya çalışmaktadır.

Oysa Arapça’da bütün kelimeler kök harflerinden türetilirler. Her bir üç harfli kök, aynı zamanda mazi (geçmiş zaman) fiildir. Bu köklerden türeyen isimler fiille bir anlam ilişkisi ve yakınlığı içindedirler. Ancak ismler artık fiil değildir ve başka bir kelimedirler. Mesela Kur’an’da da çokça geçen ve جنن(c-n-n) kök harflerinden oluşan cenne جن fiilinden örnek verelim: Cenne جن örtmek, kaplamak anlamına gelir. Aynı kökten türetilmiş olan cennet جنة kelimesi artık bambaşka bir kelimedir ve bahçe anlmına gelir. Bu anlamı bitki örtüsünün toprağı kaplaması sebebiyle almıştır. Yani kök harfleri ile anlam ilişkisi sürmektedir. Fakat kimse cennet deyince örtmeyi anlamaz. Bitki örtüsü olan bir bahçeyi anlar. Bu sebeple artık جنة الأرض (cennetül ard) “toprak bahçesi” denmez. Yine aynı kökten bir kelime de جنة cünne kelimesidir. Kur’an’da da geçen bu kelime kalkan anlamına gelir. İnsan bedenini örtüp saldırılardan koruduğu için bu anlamı almıştır. Yani kök anlamıyla ilişkisi sürmektedir. Fakat artık bambaşka bir kelime olan kalkan anlamındadır. Kimse bu ifadeyle جنة الجسم (cünnetül cism) “beden örtüsü” dendiğini düşünmez.

Bu konuda sayısız örnek vermek mümkündür. Çünkü Arapça’da isimler böyle türetilmişlerdir. Hatta çoğu zaman Türkçe’de bile durum bundan farklı değildir. Mesela silmek bir fiil, silgi ise o fiilden türetilmiş belli bir eşyanın ismidir. Silgi deyince kimse acaba neyi silen bir eşya diye düşünmez. Ya da kimse yazı silgisi deme ihtiyacı hissetmez. Çünkü cam silen, kayıt silen, yerleri silen şeyler için silgi kelimesi kullanılmaz.

Kısacası Edip Yüksel’in verdiği örnek hımâr kelimesinin değil hamara fiilinin örneğidir. Oysa bize hımâr kelimesinin kadının başörtüsü anlamına gelmediğini kanıtlaması gerekir. Verdiği ikinci örnek de yukarıdaki ile benzer ifadeler içermektedir. Üçüncü örneği ise şudur:

والخُمْرَةُ: حَصِيرَةٌ أَو سَجَّادَةٌ صَغِيرَةٌ تُنْسَجُ مِنْ سَعَفِ النَّخْلِ وتُرَمَّلُ بِالْخُيُوطِ، وَقِيلَ: حَصِيرَةُ أَصغر مِنَ المُصَلَّى، وَقِيلَ: الخُمْرَة الْحَصِيرُ الصَّغِيرُ الَّذِي يُسْجَدُ عَلَيْهِ. وَفِي الْحَدِيثِ: أَن النَّبِيَّ، ﷺ، كَانَ يَسْجُدُ عَلَى الخُمْرَةِ؛ وَهُوَ حَصِيرٌ صَغِيرٌ

“Humra bir hasırdır veya hurma dalından örülmüş küçük bir seccadedir. Hasırın namazlıktan daha küçük olduğu söylenir. Humranın ise üzerine secde edilen küçük hasır olduğu söylenir. Hadiste Nebi Aleyhisselamın humraya secde ettiği geçer ki o da küçük bir hasırdır.”

Yüksel’in verdiği bu son örnek aslında kendisini değil bizi destekleyen bir örnektir. Ancak amacı Arapça bilmeyenleri etkilemek olduğundan bunun anlaşılmayacağını düşünmüş olsa gerektir. Zira kendisi hımâr kelimesinin başörtüsü değil sıradan bir örtü anlamına geldiğini çünkü kök harleri olan “hamara” fiilinin örtmek anlamında olduğunu söylemektedir. Oysa verdiği bu örnekte yine aynı kök harflerinden türemiş bir kelime olan “humra” kelimesinin de herhangi bir örtü değil, kendisinin de okuduğu gibi “hasır veya küçük seccade” anlamına geldiği açıkça görülmektedir. Yani “humra” nasıl hamara kökünden türemiş özel bir isim ise ve sadece örtü anlamına gelmiyor, “üzerinde secde yapılan özel bir örtü” anlamına geliyorsa hımâr da öyledir. O da aynı kökten türemiş özel bir örtü olan kadının başörtüsüdür. Bu örneğin Edip Yüksel’i desteklemesi için humra’nın da sadece örtü anlamına gelmesi, seccade anlamı için, “secde edilen humra” denmesi gerekirdi.

Ayrıca bu iddiaları ortaya atanların Arapça bildikleri doğru ise asıl cevaplamaları gereken soru şudur: Tüm sözlüklerin de söyledikleri gibi hamara fiili örtmek anlamına geliyorken Yüce Allah neden ayetinde bu fiili kullanmamış da bu fiilden türetilmiş bir isim olan hımâr kelimesini tercih etmiştir? Öyle ya; eğer Rabbimizin maksadı yakayı örtmeyi emretmekse, hamara fiili de örtmek anlamına geldiğine göre Arapça bakımından kurulması gereken cümle وليخمرن جيوبهن“ ve’l yahmirne cüyûbehunne” şeklinde olmalıydı. Bu cümlede hamara fiili kullanılmakta ve kadınlara “yakalarını örtsünler” emri verilmektedir. Ancak Rabbimiz öyle yapmamış, hamara fiilini değil, ondan türetilmiş hımâr ismini üstelik de örtme anlamına gelmeyen ضرب fiiliyle kullanmış, ولْيضْربْن بخمرهن على جيوبهن“ ve’l yadribne bihumurihinne alâ cüyûbihinne” ifadesiyle “hımârlarının bir kısmını yakalarının üstüne vursunlar” emrini vermiştir. Kısacası örtmek anlamına gelen hamara fiili ile örtülmesi istenen yer anılarak yakayı örtme emri çok kısa bir şekilde verilebilecekken öyle yapılmayıp hımârın yaka üzerine vurulmasından bahsedilmesinin bir anlamı olmak zorundadır. Aksi takdirde Allah’ın Kitabı için gelişigüzel ifadelerin gereksizce yer aldığı ve kelimelerin kullanımının hiçbir mantığa dayanmadığı bir kitaptır iddiasında bulunulmuş olur. İşte bu sorunun cevabının verilememesi Uydurulan Din, Kur’an’daki Din kitabındaki şu ifadeleri de anlamsız kılmaktadır:
“Saçları örtmeyi Kuran’a mal etmek isteyen zihniyet sahipleri, açık bir saptırma yaparak “felyedribne” fiilini “salsınlar” diye tercüme etmektedirler. Böylece ayet, “başörtüsünü yaka açıklarına salsınlar” şeklinde okunacaktır. Oysa hiçbir şekilde “darabe” kökünden türeyen “felyedribne” fiili “salsınlar” manasına gelmez. Bu fiille, hımarın “yaka açığına konulması” yani “yaka açığının kapatılması” anlatılır.”

Yazarların saptırma olarak adlandırdığı ضرب darabe fiilinin salma anlamında tercüme ediliyor olmasının aslında kendi iddiaları açısından hiçbir değeri yoktur. Bu fiil hangi şekilde çevrilirse çevrilsin örtme anlamına gelmediği kesindir. Rabbimiz örtme fiilini kullanmamış, hımâr yani başörtüsü ismini kullanmış ve onun bir kısmının yakanın üzerine vurulması gerektiğini söylemiştir. Oysa bu kitapta iddia edildiği gibi olsaydı hamara fiili ile yaka açıklığının kapatılması kolayca emredilebilirdi.
__________________

~~~ Bilmediklerimi Ayaklarımın Altına Alsam Başım Göğe Ererdi ✒~




Alıntı ile Cevapla