Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29 Kasım 2008, 17:47   Mesaj No:2

KayıpKentli

Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:KayıpKentli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 3725
Üyelik T.: 12 Eylül 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 130
Konular: 22
Beğenildi:3
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cvp: Said Nursinin Tasavvuf Alimleri Hakkındaki Görüşleri

SAİD İ KURDİ (nursi) SAMİMİ BİR DİNDAR VE HAREKET ADAMIYDI....YAN GELİP YATANLARDAN DEĞİLDİ....

ONUN BU YÖNÜNÜ TESLİM EDİYORUM....

lakin tasavvuf etkisinde kaldığı için, doğudaki medreselerden öğrendiği din anlayışı onu ne yazıkki GAYB den haber vermeye itmiştir. Onun CİFR le uğraşması, ciddi anlamda problemli bir epistemolojiye sahip olduğunu gösterir...

Sana göre Kötülemedr benim yaptığım; ama bana göre sorgulama ve KUSURA BAKMA AMA KONFORİZM asalaklığı yapmamaktır.

KİMSE KUSURA BAKMASIN; AŞAĞIDAKİ SORULARI BEN ADAMA SORARIM...Biliyorum sorduğum kişinin canı sıkılır ve hakaret etmeye , manupüle etmeye, hatta bıraktığım yorumları sildirmeye kalkar o kişiler ama biz böyleyiz; üzgünüm...Biraz rahatsız ettik ama Aşağıdaki sorular zaten KURAN I MERKEZE ALAN VE VAHYİ TEMEL ALAN ALAN insanların soracakları sorulardır.

Tarihçe-i Hayat, c. II, s. 2123-2124 de geçen
“.. daha çocukken asrın bilgini olarak tanınmış ve kimseye soru sormamış, ama sorulan bütün sorulara mutlaka cevap vermiştir”
İctimâi Reçeteler I, 11, Tarihçe-i Hayat/Rü’ya’da geçen
“ Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi.”
İctimâi Reçeteler I, 14, Tarihçe-i Hayat’ta geçen
“Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat etti.”

Her zaman her şeyi bilen sadece Allah değil midir? Böyle bir inanç şirk, küfür değil midir?
Risale-i Nur denen kitaplar kutsal mıdır, değil midir? Ya da Kur’an-ı Kerim’in taklidi midir?
Şualar, Birinci Şua, c. I, s. 833.de geçen;
“Resailin Nur dahi ne şarkın malûmatından, ulûmundan ve ne de garbın felsefe ve fünunundan gelmiş bir mal ve onlardan iktibas edilmiş bir nur değildir. Belki semavî olan Kur’an’ın, şark ve garbın fevkindeki yüksek mertebe-i arşîsinden iktibas edilmiştir.”
Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 92,;[/B] “Risale-i Nur müminlere şifa ve rahmettir.”
Zülfikar Mecmuası, 436 da[/B] geçen;
“EY RİSALE-İ NUR! (…) Sen, “Ben, Rabbânî ve Kur’anîyim. Öyle kuru kavak değilim. Şevkli ve şa’şaalı ve nûrâniyim. Bir Hayy-ı Lâyemût’un eserinden fışkıran, lâyemût san’atlı ve kerâmetli bir nurum. Cansızlara can ve canlılara taze can üflüyorum. Bin, dertlere derman ve âlemlere rahmet-i Rahmânım. İnat ve ısrarı bırak. Beni oku ve beni dinle. Karanlığa ve hiçe giden, hesapsız ve hedefsiz yolundan seni kurtarıp, kokocaman bir saadet ve sermediyet âlemi kazandırayım.” diye nidâ ediyorsun”.
Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 89-90’dageçen;
“o semavî

bürhan-ı kudsînin yerde bir bürhanı Resâil-in-Nur’dur
Sözler, 645-646’da geçen; “Nur Risaleleri de 23 senede tamamlandı.”
Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 199’da[/B] geçen;
&nbs p;
ve lâ ratbin ve lâ yâbisin illâ fî kitâbin mubînin” sırrıyla, Kur’anda elbette bu istikametli tefsirinin istikametine işaret var. Evet var. Kur’an o tefsirine hususî bakıyor.”
Söz konusu ayet madem Nur Risaleleri’ne işaret etmektedir, başka risalelere, başka kitaplara… da işaret etmektedir.İslâm fukahası, söz gelimi beş vakit namazın kaçar rekât olduğunu bile Kur’an’da bulamamışlarken; Said Nursî kendi adını, doğum tarihini, risalelerinin isim ve yazılış tarihlerini onda bulabilmiştir!… Demek fakihler aramayı bilememişler!…)
Zülfikar Mecmuası, 433’de geçen
“İslâmiyet güneşinin doğuşundan tam öndört asır sonra, senin gibi ulvî ve İlâhî ve arşî bir nurun tekrar ve yeniden, bahusus bu son asırda, hem Türk elinde ve hem de Türk dilinde doğması, acaba kimin hatır ve hayalinden geçerdi? Bu ne büyük bir ni’met bizlere ve bu asır halkı için ne bahtiyarlık Yârabbi!.[/FONT]

Türkçemiz seninle iftihar edip dolmakta, kabarıp şişmekte ve her lisan üstüne bağdaş kurup oturmaktadır.”

Şuâlar, 241’de geçen
“(…) Risale-i Nur’a hücum edilmez. O doğrudan doğruya Kur’an’a bağlanmış ve Kur’an dahi arş-ı a’zamla bağlıdır. Kimin haddi var, elini oraya uzatsın ve o kuvvetli ipleri çözsün.”
Müdâfaalar, 104’te geçen;
“Risale-i Nur’un arkasında otuzüç âyât-ı Kur’aniye işârâtı ve Hazret-i İmam-ı Ali Radıyallahu Anh’in üç kerâmât-ı gaybiye ile ihbârâtı ve Gavs-ı A’zâm’ın sarahate yakın şehâdeti var. Ona hücûm, bunlara hücûmdur.”Alıntı yaptığımız bu cümlelerde anlatılmak istenenler düpedüz Kuran-ı kullanarak Risaleleri kutsallaştırmak değil midir? Bu iddia yeni bir din, yeni bir ilahi kitap ve yeni bir peygamber demek değil midir? Bu İslam’a göre küfür değil midir?
Kur’an’da Hz.Muhammed’e açıklanmadığı halde Said Nursi’ye açıklanmış gizli gerçekler var mıdır? Risalei Nur; Kur’an’nın gizli gerçeklerinin arştan inen kesin delili midir?Şualar, Birinci Şua, Yirmi dördüncü Ayette geçen;
“Kur’an’ın gizli hakikatleri Risale-i Nur ile birlikte bize iniyor!!…”
Kastamonu Lâhikası, 231, Yirmiyedinci Mektubda geçen; “Risale-i Nur, yüze yakın din tılsımlarını ve hakâik-ı Kur’aniyenin muammalarını keşfetmiştir ki; her bir tılsımın bilinmemesinden çok insanlar şübehata ve şükûke düşüp, tereddüdlerden kurtulmayıp, bazan îmanını kaybederdi. Şimdi, bütün denizler toplansalar, o tılsımların keşfinden sonra galebe edemezler.”
Şualar, Birinci Şua, Yirmi ikinci Ayet ve Ayetler, c. I, s. 841’de geçen;“Resailin Nur denilen otuz üç aded Söz ve otuz üç aded Mektub ve otuz bir aded Lem’alar, bu zamanda, Kitabı Mübin’deki âyetlerin âyetleridir”

Bu iddiaları ileri sürenlere göre; Said Nursi yeni bir peygamber, Risaleler ise yeni bir ilahi kitap, Kur’an sırlarla dolu açıklanmamış gizli bir kitap, Risale-i Nur’lar imanı kurtaran kitap, Hz.Muhammed ise Kur’an’ın sırlarından habersiz veya haberi varsa bunları ümmetten saklamış bir peygamber olur ki böyle bir iddia küfürdürRisalei Nur denen kitaplar kusursuz, eksiksiz, izaha ihtiyacı olmayan ve mükemmel bir kitap mıdır?
Barla Lahikası, Yirmi Yedinci Mektub ve Zeyilleri, c. II, 1415. de geçen;“Mübarek Sözler şübhesiz Kitabı Mübin’in nurlu lemeatıdır. İçinde izaha muhtaç yerler eksik olmamakla beraber küll halinde kusursuz ve noksansızdır”. Barla Lâhikası, 56’da geçen

“Kimin haddidir ki, bu Nurlarda yanlışlık bulsun. (…) Onun için bir harfe dokunmayı azîm bir günah işliyorum telâkki ediyorum.” Barla Lâhikası, 194’de geçen;Kimin haddi var ki, risâlelerin birisine el uzatsın veyahut bir sahifesine dil uzatsın, veyahut bir cümlesini tenkid etsin, veyahut bir kelimesine, hatta bir harfine ve belki bir noktasına itirazda bulunsun.” (Malumdur ki, Kur’an’ın bazı harflerinde, hatta kelimelerinde ve vakıf (duraklama) yerlerinde, dolayısıyla noktalamasında çeşitli ihtilâflar vardır. Buna karşın Nur Risaleleri’nin noktasına bile itiraz edilemez, bir harfine bile dokunmak büyük bir günahtır)Rehberler, 194, Hanımlar Rehberi’inde geçen
“ Risale-i Nur, yer yüzünde emsaline rastlanmıyan ve bundan sonra dahi rastlanmasına imkân olmıyan bir derya-yı îmân ve bir tevhid hazinesidir.”Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 199’da geçen;
Ey Risale-i Nur! (…) Bütün eller ve dillerde kemâl-i iştiha ve iştiyakla dinlenip okunacak ve yazılıp yayılacak en tatlı ve en halâvetli, en câzibedar ve en revnekdar yegâne eser-i metin ve nûr-u mübîn ancak sensin!
Bu iddialar hangi cesaretle söylenmektedir. Kur’an-ı Kerim’e iman etmiş bir Müslüman için; Kur’an dışında kusursuz, tam ve mükemmel bir kitap olabilir mi? Bu iddia insan eliyle yazılmış bir kitap için fuhşiyat/ aşırı gitmek değil midir? Bu görüşler kişiyi şirke, küfre götürmez mi?SUBHANALLAH...
Alıntı ile Cevapla