RE: Sevgili Peygamberim( 2.cilt)
Halime ağlaya ağlaya Abdülmuttalib'e varır.
-Hayırdır inşaallah Halime! Bir sıkıntın mı var?
-Hem de nasıl?
-Yoksa oğlumu mu kaybettin?
-Maalesef!
O muhteşem insan, torununu bazı Kureyşlilerin öldürmek için kaçırdıklarını zannederek, kılıcını alarak bir dağ gibi Mekke'nin ortasına dikilir ve bağırır:
-Ey Kureyş!... Eyy Kureyş!...
-Buyur ey reis.
-Gözümün nuru, alemin süruru torunum kayboldu, yerini bilen var mı?
Kureyşliler, hemen atlarına binerek dört bir tarafa koştular. Atlarının nalları taşlara çarptıkça kıvılcımlar fışkıran sürücüler, ne kadar aradılarsa da, gözlerden gizlenen sultanı bulamayıp kırk kol ve kanatlarla geri geldiler...
Abdülmuttalib, yine duaya; yine Rabbine iltica ediyor. Kabe'yi yedi defa tavaf ettikten sonra, ellerini açmış, ciğeri kavrulurcasına istiyor:
-Allahım, O'na "Muhammed" ismini sen verdin. Yavrumu tekrar bana lütfet.
İşte bu sırada Kabe'den bir ses duyuyor:
-O'nun sahibi sevgilisini kaybeder mi?
-Ey Melek aman çabuk söyle torunum nerede?
-Tihame vadisindeki muz ağacının altında.
Abdülmuttalib, haber verilen tarafa koşar. Yolda varaka bir Nevfel ile karşılaşır ve O'nunla birlikte Tihame'ye giderler.
Efendimizi ağacın altında ayakta olduğu halde, muz yapraklarnı çekiştirirken heyecadan ağlıyor buldular.
Abdülmuttalib, torununu bağrına basıp derin derin kokladıktan sonra kucaklayarak atına bindi ve hayvanı Mekke'ye doğru mahmuzladı.
..................
__________________ EN GÜZEL AŞK: ALLAH! |