Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 Arkadaşları:2 Cinsiyet: Yaş:48 Mesaj:
4.079 Konular:
315 Beğenildi:50 Beğendi:0 Takdirleri:149 Takdir Et:
| RE: Tevbe hakkında bütün konular
Tevbede Acele Etmek Lazımdır
Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: "Ey İman edenler! Allah-u Zülcelal'e nasuh bir tevbe ile tevbe edin" (Tahrim; 8) Hz Ömer radıyallahu anh diyor ki: "Nasuh tevbe: Kişi bir günah işler, sonra tevbe eder ve bir daha o günahı yapmamak için gayret gösterir ve o günaha dönmeyi istememesidir"
Bir çok haberlerde ve eserlerde; Allah-u Zülcelal'in rahmetinin ve azabının şiddeti geçmektedir Eğer mü’min Allah'ın yanındaki azabın ne kadar şiddetli olduğunu bilseydi, hiç bir kişi onun cennetini ümit etmeyecekti Kafir de Allah'ın yanında rahmetinin ne kadar çok olduğunu bilseydi Onlardan hiç kimse de cennetten umutsuz olmayacaktı
Ayet-i kerimede Allah-u Zülcelal şöyle buyuruyor: "Deki: Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı mağfiret etsin Allah mağfiret ve rahmet edicidir " (Âl-i İmran; 31)
Abdullah bin Büsr radıyallahu anh'dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor: "İki tane arabi Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına geldiler ve Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e soru sordular; onlardan bir tanesi: “(Ya Resulallah!) İnsanların en hayırlısı kimdir?” diye sordu Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem dedi ki: "İnsanların en hayırlısı; ömrü uzun olup da ameli güzel olandır” Diğeri: “Ya Resulallah! İslâm'ın şeriatları benim üzerimde çok oldu, bana bir şey söyle ki ben onunla amel edeyim” Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Dilin daima Allah-u Zülcelal'in zikriyle yaş olsun” (Tirmizi: 3375)
Bir kimse tevbe ettikten sonra, nefsini terbiye etmek için çok çalışmalıdır Tekrar günaha dönmek korkusuyla, her an tevbe üzere olmalıdır Kötü arkadaşlarını terkederek yiyeceğini, içeceğini, giyeceğini helâl yönden temin etmeye gayret göstermelidir
Bir kimse günde yetmiş defa günah işlese ve akabinde de tevbe etse, bu kimse için günahında ısrar ettiği söylenemez Nitekim Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "İstiğfar eden kimse (günahında) ısrar etmemiştir Günde yetmiş defa tevbesini bozsa da" (Ebu davud:1534, Tirmizi: 3559)
Ancak, yine de yapmış olduğu tevbede gevşek davranmamalıdır Nasıl olsa tekrar tevbe ederim diyerek, günaha meyletmemelidir Dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan birisi de tekrar günah işlerim korkusuyla tevbeyi terkedip geciktirmemektir Tevbeyi geciktirmenin kötülüklerini İmam-ı Gazali kuddise sırruh şöyle izah etmiştir:
1- Günahlardan dolayı oluşan zulmet kiri kalpte toplanır Böylece silinmeyecek bir durum alır
2- Hastalık veya ölüm aniden gelebilir O zaman tevbe etmeye vakit de bulamaz Ölümü çok anan kimse, şu üç şeyle şereflenir Günahına hemen tevbe eder
Nefsi kanaat sahibi olur Yaptığı ibadetten neşe ve sürur duyar Ölüm her an gelebilir Yarına salim olarak çıkacağını zanneden kimse, ölüm için hazırlıklı değildir Taat ve ibadetler ölümü hatırlamanın semeresi olduğu gibi günahlar da ölümü unutmaktan meydana gelir
İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretleri oğluna şöyle vasiyet etmiştir
"Seyyidü’l istiğfarı her namazdan sonra bir, üç veya beş kere oku Bu, ölüm anında mutlaka tevbe ile gitmeye vesiledir" Seyyidü’l istiğfar duası şöyledir: "Allah'ım! Sen Rabbimsin Senden başka hiçbir ilah yoktur Beni Sen yarattın Ben Sen'in kulunum Gücüm yettiğince ezelden sana verdiğim söz ve vaadime bağlıyım Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım Üzerimdeki nimetini ve günahlarımı Sana ikrar (itiraf) ediyorum Beni mağfiret buyur Çünkü günahları ancak sen bağışlarsın" (Buhari, Deavat:2/16)
İmam Ebu Hanife: "Bu istiğfarlar gündüzde gecenin günahını, gecede gündüzün günahını affettirdiği gibi ölümden sonra cennete girmeye de vesile olur" diye tasrif etmiştir
İnsan tevbeyi kesinlikle ertelememelidir İbn Abbas radıyallahu anh, Kıyamet Suresinin beşinci ayetinin tefsirinde şöyle buyurmuştur: "Fakat insan önünde (ileride) günah işlemek ister" (Kıyamet; 5)
Ademoğlu, günahını takdim (öne alır) tevbesini tehir eder Bir gün gelir de insan kötü bir hareket üzere iken, tevbe etmeden ölür gider Öyle ise insanın ne zaman öleceği belli olmadığı için yaptığı kötü hareketlerinden bir an önce tevbe etmelidir Tevbe etmeden ölmekten Allah-u Zülcelal'e sığınınız Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: "Sizin için en çok korktuğum iki huy, nefsin kötü arzularına uymak ve uzun emeldir" (Keşfu’l-Hafa:1/60)
Diğer bir hadis-i şerifte de şöyle buyurmuştur: "İnsanların en akıllısı ölümü çok hatırlayandır, ona en iyi bir şekilde hazırlananlardır" (Tirmizi:2459)
Şu halde, aklımızı kullanıp tevbe etmeliyiz ki, Allah-u Zülcelal tevbemizi kabul etsin, rahmet ve bereketini üzerimize indirsin Tevbenin İslâm Dini’nde çok önemli bir yeri vardır İnsanın acele olarak tevbe kapısına, tevbe etmek için Allah-u Zülcelal'e yönelmesi gerekir
Çünkü Allah-u Zülcelal'in gazabından, cehennem azabından kurtulmak ve Allah'ın rızasını kazanıp cennet nimetlerine kavuşmak ancak bu yolla mümkündür
Seyda Muhammed Koneyvi (KS)
Tevbe Hakkında Ashâbın ve Âlimlerin Sözleri
Said b Müseyyeb şöyle demiştir: ´Elbette Allah kendine dönüp tevbe edenleri bağışlayıcıdır´ (İsra/25) ayeti günah işleyip sonra tevbe eden, yine günah işleyip sonra tevbe eden, yine günah işleyip sonra tevbe eden bir kimse hakkında nâzil oldu
Fudayl b Iyaz dedi ki: Allah Teâlâ bir rivayette şöyle buyurmuştur ´Günahkârlara, "eğer tevbe ederlerse tevbelerini kabul edeceğim müjdesini ver! Sıddîklarm dikkatini çek ki eğer ben onların üzerine adaletimi koymuş olursam, onları azaba dûçar ederim
Talk b Habîb16 şöyle demiştir: ´Allah Teâlâ´nın hukuk-ı ilâhîsi, kulun o hukukları yerine getirmesinden daha büyüktür Fakat onlar tevbe ettikleri halde sabah ve akşamladılar
Abdullah b Ömer şöyle demiştir: ´Kim işlediği bir günahı hatırlar, ondan dolayı kalbi acı duyarsa, Ümm´ul-Kitab´da (Levh-i Mahfûz) o günah silinmiş olur´
Rivayet ediliyor ki İsrailoğulları´nın peygamberlerinden biri bir günah işledi Allah Teâlâ ona vahiy göndererek: ´İzzetime yemin ederim! Eğer ikinci bir defa bu günahı işlersen sana azap edeceğim dedi O da şöyle dedi: "Yârab! Sen sensin, ben de benim Senin izzetine yemin ederim, eğer beni korumazsan muhakkak o günaha ikinci defa dönerim!" Buna binaen Allah Teâlâ onu masum kıldı
Biri şöyle demiştir: ´Kul bir günah işler, cennete girinceye kadar o günahtan pişmanlık duyar! Bunun üzerine iblis der ki: Keşke ben onu bu günaha sokmasaydım
Habib b Ebî Sabit17 dedi ki: ´Kıyamet gününde kişiye günahları arzolunur Günahın yanından geçer ve şöyle der: ´Muhakkak ben (dünyada) günahtan korkardım!´ Râvî der ki: ´Dünyadaki korkusundan dolayı günahı bağışlanır*
Rivayet ediliyor ki bir kişi İbn Mes´ud´a başından geçen bir günahı için ´Acaba onun tevbesi var mıdır?´ diye sordu İbn Mes´ud ondan yüzünü çevirdi Sonra ona dönüp baktı İki gözünden yaşlar aktığını gördü ve dedi ki: ´Cennetin sekiz kapısı vardır Hepsi açılır ve kilitlenir Ancak tevbe kapısı hariç! O kapının yanında sadece o kapıya bakan bir melek vardır O melek o kapıyı kapatmaz Bu bakımdan ümitsiz olma, amel yap!´
Abdurrahman b Ebi Kasım der ki: ´Abdurrahim18 ile beraber kâfirin tevbesini ve şu ayeti müzakere ettik:
O küfredenlere de ki: Eğer peygambere düşmanlıktan vazgeçerlerse geçmişteki günahları bağışlanır!(Enfâl/38)
Abdurrahim dedi ki: ´Ben müslümanın Allah katında daha güzel halli olacağını ümit ediyorum Çünkü kulağıma "Müslümanın tevbesi, müslüman olduktan sonra ikinci bir defa müslüman olmak gibidir; yani müslümanlığını perçinleştirir" diye gelmiştir´
Abdullah b Selâm şöyle demiştir: ´Size ancak Allah tarafından gönderilmiş peygamberden veya Allah tarafından indirilmiş kitaptan konuşacağım: Kul bir günah işledikten sonra bir göz kapaması kadar o günahtan pişman olduğu zaman, o günah ondan göz kapamasından daha süratle düşmüş olur´
Hz Ömer şöyle demiştir: ´Tevbe edenlerle beraber oturun! Çünkü onların kalbi daha incedir
Biri şöyle demiştir: ´Allah´ın beni ne zaman bağışlayacağını biliyorum´ Ona ´Ne zaman affedecektir?´ diye sorulunca ´Tevbemi kabul ettiği zaman´ demiştir
Bir başkası da şöyle demiştir: ´Ben affedilmekten mahrum olmaktan çok tevbeden mahrum olmaktan korkuyorum´
Şöyle rivayet ediliyor: İsrailoğulları´ndan bir genç vardı Yirmi sene Allah´a ibâdet etti Sonra yirmi sene Allah´a isyan etti Sonra aynaya baktı Sakalında beyazlık gördü Bu manzara hoşuna gitmedi ve şöyle dedi: ´Ya ilâhî! Sana yirmi sene itaat ettim Sonra
yirmi sene isyan ettim Acaba sana tevbe edersem beni kabul eder misin?´ Bunun üzerine görmediği ancak sözünü işittiği biri ona şöyle dedi: ´Bizi sevdin Biz de seni şeydik Bizi terkettin, biz de seni terkettik Bize isyan ettin, sana mühlet verdik Eğer bize dönersen seni kabul ederiz´
Zünnun-i Mısrî şöyle demiştir: ´Allah´ın bir kısım kulları vardır: Günahların ağaçlarını kalplerinin göreceği bir yere diktiler Onu tevbe suyu ile suladılar O pişmanlık ve üzüntü meyvesini verdi Delilik olmaksızın onlar delirdiler Dil kekelemesi olmaksızın onlar dilsiz oldular Oysa fasih ve beliğlerin, Allah ve Hz Peygamberi bilenlerin ta kendileriydiler Sonra safa kadehiyle (hayat suyunu) içtiler Uzun belâya karşı sabrı, geçmişlerinden devraldılar Sonra kalpleri melekût âlemine hayran kaldı Fikirleri ceberrûtun perdeleri arasında gezdi Pişmanlık revakının altında gölgelendiler Hataların sahifesini okudular Nefislerine korkuyu yerleştirdiler ve takvanın merdivenleriyle zühdün yüceliğine vâsıl oldular Dünyayı terketmenin acısını tatlı gördüler Yatacakları yerin sertliğini yumuşak kabul ettiler Sonunda selâmet kulpunu elde ettiler Ruhları yücelerde gezindi ve cennetin bahçesinde çadır kurdular Hayat denizine daldılar Üzüntünün hendeklerini kapattılar Hevanm köprülerinden geçip ilmin sahasına indiler Hikmetin gölünden içtiler Zeka gemisine bindiler Kurtuluş rüzgârıyla deniz selâmetinde yelken açtılar ve rahatlık bahçesine, izzet ve keremin kaynağına vardılar´
İşte her sahih tevbe´nin muhakkak makbul olacağı hakkında bu kadar söz kâfidir
Soru: ´Sen de Mutezilenin dediği gibi ´tevbeyi kabul etmek Allah için vâcibdir´ fikrindemisin?´
Cevap: Ben Tevbe´nin kabul edilmesi Allah´a vâcibdir´ sözünden ´Elbette elbise sabunla yıkandığı zaman kirin gitmesi vâcibdir Elbette susuz bir kimse su içtiği zaman susuzluğunun giderilmesi vâcibdir Su bir müddet kendisine verilmediği zaman susaması vâcibdir Susuzluk devam ederse, ölmek vâcib olur´ gibi sözlerden kasdedilen mânâda kastediyorum Bu sözlerde Mutezilenin ´Allah´a tevbeyi kabul etmek vâcibdir´ sözlerinden kastettikleri mânâ yoktur Ben derim ki: ´Allah suyu, susuzluğu giderici olarak yarattığı gibi, ibadeti günaha keffâret olucu, sevabı hatayı silici olarak yaratmıştır
Eğer Allah´ın meşiyeti bunun hilâfına sebkat etmiş ise, Allah´ın kudreti o hilâfî da kapsayacak genişliktedir Bu bakımdan üzerinde yapılması vâcib olan bir vazife bulunmamaktadır Fakat onun ezelî iradesi neyin olacağına karar vermiş ise, şüphesiz ki onun olması vâcibdir îtiraz: Tevbesinin kabul edilip edilmediğinden emin olan hiç kimse yoktur Oysa suyu içen susuzluğunun gideceğinden şüphe etmez
Cevap: Kişinin tevbesinin kabul oluşunda şüphesi, sıhhatin şartlarının varlığından şüphe etmesi gibidir Çünkü ileride geleceği gibi, tevbefnin ince rükün ve şartları vardır Bütün şartlarının varlığı kolayca tahakkuk etmez Tıpkı ishal için bir ilacı içip de ishal eder mi veya etmez mi diye şüphe eden,bir kimse gibi Bu kimsenin şüphesi, o ilaçtaki ishal ediciliğin şartlarının meydana gelmesinden şüphe etmektir Halin, vaktin, ilacın karışımı, şişelerin güzelce yapılması ve tesiri itibariyle bu şüphe ortaya çıkar Bu ve benzerler tevbeden sonra korkmayı ve şüphesiz tevbe´nin kabulünde de şüphe etmeyi gerektirir Nitekim tevbe´nin şartları bahsinde, eğer Allah dilerse bu durumun izahı gelecektir
16) Künyesi el-Anzî el-Basrî´dir Âbid bir kimseydi Birkaç kişiyle birlikte
Haccac´tan kaçarak Kabe´ye sığınmış, fakat Haccac onları tutup öl
dürmüştür
17) Künyesi Ebû Ya´lâ el-KûfTdir Değerli bir fakihtir H 119 da vefat
etmiştir
18) Abdurrahim b Yahya ed-Dimeşkî el-Esved diye tanınır
Tevbenin alametleri (işaretleri) sekiz tanedir:
Geçmiş günahlardan pişmanlık
Terkedilmiş farz ibadetleri kaza etmek
Bir daha günaha dönmemek
Üzerinde kul hakkı varsa ödemek
Hasımlarla helalleşmek
Günah işlemekte nefsini isyana alıştırdığı gibi, taatlerin de acılığını tattırmak
Nefsi zevklerin yolunda semizleştirdiği gibi hak yolunda zayıflatmak
Günahlara buğz etmek, hatırlayınca istiğfar etmek ve kimseye söylememektir
Şu bir gerçektir ki, Allah-u Zülcelal' in rızasına vasıl olmak, nasuh bir tevbe yapmak ve bu tevbenin gereklerini yerine getirmekle mümkündür
Peygamber Efendimiz (SAV) şöyle buyurmuştur:
"Nefsim elinde olan Allah' a yemin ederim ki; siz günah işlememiş olsaydınız, Allah sizi helâk eder, yerinize günahkâr bir kavmi getirirdi Onlar günah işleyip affolunmak dilerlerdi" (Müslim, Tevbe: 11)
Tevbe Kalbin Manevi Uyanışıdır
Tevbe, Allah-u Zülcelal’ in çok büyük bir merhamet kapısıdır Allah-u Zülcelal kullarına iman nimetinden sonra büyük bir nimet olan tevbe nimetini nasip etmiştir Tevbe, günahlar ve kötü alışkanlıklar üzerinden ayrılıp pişman olmuş bir kalple bir daha günah işlememeye niyet etmektir
Çünkü Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Kalpten samimi bir şekilde tevbe ederek Allah’a dönün” (Tahrim; 8)
İnsan, şeytanın sermayesi olan günahları terkederek Allah-u Zülcelal’ e dönmelidir Çünkü kurtuluşun bundan başka çaresi yoktur Niketim Allah-u Zülcelal başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Ey Mü’minler! Hepiniz Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa erebilesiniz” (Nur; 31)
İnsanın tevbe etmesi, kalbinin manevi olarak uyanmasının alametidir Manevi olarak uyanmaya başlayan kimse de:
Nefsinin acizliğini hatırlayınca boynunu büker
Günahlarını hatırlayınca, hemen tevbe eder
Dünyayı hatırlayınca, düşünüp ibret alır
Ahireti hatırlayınca sevinir
Allah-u Zülcelal’ in kudret ve azametini hatırlayınca da ürperir
Tevbe-i Nasuh (Hakiki Tevbe)
Tevbe-i nasuh, insanın hem zâhirî, hem de bâtınî olarak tevbe etmesidir Gizli ve aşikâr, sahibi üzerinde günahların iz ve tesirlerinden bir iz ve leke kalmamasıdır Tevbe-i nasuh yapmak kime nasip olursa dünya ve ahirette bahtiyar olur Allah-u Zülcelâl tevbe-i nasuh hakkında şöyle buyurmuştur:
"Ey iman edenler! Tam doğru ve temiz (bir) kalple sahih bir tevbe ile (bir daha günaha dönmemek şartıyla) Allah'a tevbe edin Böyle yaptığınız takdirde olur ki, Rabb'iniz günahlarınızı örter Sizi, altından ırmaklar akan cennetlerine kor" (Tahrim; 8)
İşte bu öyle bir tevbedir ki, insanı günahına rağmen cennete sevkeder Nasuh tevbesi ile tevbekâr olan kimsede ne açık, ne de gizli günahtan eser kalmaz Samimi bir şekilde tevbe eden hep Hakk ile meşgul olduğu için nasıl akşamladığına ve sabahladığına aldırış etmez
Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede:
“ Tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra doğru yola giden kimseyi bağışlarım” (Taha; 82) buyurmuştur
Muhammed Konyevi
Tevbe Merhamet Kapısıdır
Tevbe, Allah-u Zülcelal' in kullarına açmış olduğu çok büyük bir merhamet kapısıdır İnsanın pişmanlık duyarak samimi bir şekilde yaptığı bir tevbe, kendisi için kurtuluştur Onun için Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede: “Ey Müminler! Hep birlikte Allah'a tevbe edin ki, kurtuluşa eresiniz” (Nur; 31) buyurmuştur
İnsan ne kadar ibadet yaparsa yapsın, Allah-u Zülcelal' in hakkını yerine getiremez Çünkü yapılan taat ve ibadetler dahi insan için sanki bir hata gibidir Cüneydi Bağdadi (KS): “Allah-u Zülcelal' e karşı hata olarak secdelerim yeter” demiştir
Onun için başında ve içinde tevbe olmayan ibadetin bir değeri yoktur Akıllı olan her insan, tevbe ile kendisini Allah-u Zülcelal' e sevdirmelidir Çünkü tevbe, Allah-u Zülcelal' in yanında çok kıymetlidir Hz Ali (RA) demiştir ki; “Allah-u Zülcelal' e en sevimli gelen ses:
“Ya Rabbi!" diyerek günahlarından tövbe etmek için seslenen kulun sesidir”
İnsan, tevbe ederek, yüzünü Rabbine dönmüş ve O' nu hoşnut etmiş olur Onun için Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede: “Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah' a dönün” (Tahrim 8) buyurmuştur
Peygamber Efendimiz (SAV), 'de bir hadis-i şeriflerinde; “Ey insanlar! Allah'a tevbe edin ve O' ndan bağışlanma dileyin Doğrusu ben, günde yüz defa tevbe ediyorum” (Müslim) buyurmuştur
İnsan tevbe etmekle, Allah-u Zülcelal' i ferahlandırdığı gibi, en büyük düşmanı olan şeytanın da belini kırmaktadır Rivayet edildiğine göre, şeytan demiştir ki; “Ben günah yaptırmak suretiyle ademoğlunu helak ettim, oda bu günahlardan tevbe etmekle beni helak etti”
Buradan da anlaşıldığı gibi, kişi tevbe ederek şeytanın yanından ayrılıp, Rabbine dönerek, hem düşmanını kahretmiş olur, hem de Allah-u Zülcelal' i ferahlandırmış olur
Peygamber Efendimiz (SAV) bir hadis-i şeriflerinde; “Kulunun tevbesi ile Allah' ın hoşnut olması (ve ferahlanması), bir kişinin yiyecek ve içeceği devesi üzerinde olduğu halde, ıssız bir çölde giderken onu elinden kaçırması ve bulmaktan umudunu kesip üzüntülü bir şekilde bir ağacın altına gelerek yan üstü yatarken, işte tam bu esnada devesini yanıbaşında görmesi üzerine, hayvanın yularından yapışarak ve aşırı sevincinden şaşırarak duyduğu sevinçten daha fazladır” (Buhari, Müslim) buyurmuştur
İşte tevbe insan için böyle kıymetli ve kurtarıcı bir ameldir Bu kıymetli olan ameli terkedip, “Ben ne yaptım ki, tevbe edeyim” demek, çok yanlıştır Bizim Peygamberimiz (SAV), günahtan masum olduğu halde günde yüz sefer (bir rivayete göre de, yetmiş sefer) tevbe ediyordu da, biz ondan daha mı iyi bir haldeyiz?
Onun için, kendimizi bu kıymetli amelden mahrum etmememiz ve şeytanı kahredip, Allah-u Zülcelal' i sevindirmemiz lazımdır
|