Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08 Nisan 2009, 11:27   Mesaj No:2

KuM TaNeSi

Medineweb Emekdarı
KuM TaNeSi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KuM TaNeSi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5998
Üyelik T.: 02 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1.956
Konular: 885
Beğenildi:21
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: Cinselliği doğru kullanmanın ve zinadan korunmanın yolları nelerdir?

3 Nefse düşkünlükten vazgeçin

Nefsin istek ve alışkanlıkları, insan için öldürücü birer zehir ve insanı aşağılara çeken ağırlıklar gibidir Ruh, nefsin rağmına gelişir ve yükselir Yani nefis beslendikçe ruh küçülür, sıkışır, ağırlaşır Bunun neticesinde de kalp, duygu ve manevi duygularda bir hantallaşma meydana gelir

Efendimizin (asm) beyanları içinde, şeytan insanın damarlarında dolaşır durur O halde “Siz” diyor, “onun dolaştığı yerleri biraz daraltın” (Buhari, Ahkâm 21) Onu açlık, susuzluk ve isteklerinden mahrum etmekle sıkıştırın Aklına her estikçe yiyen, çeşitli yiyecek ve çerezlerle beslenen bir insanın şehvetine düşkün olması gayet normaldir

Binaenaleyh, iradenin hakkını ve kavgasını vererek, nefse ait beslenme musluklarını kısmak çok mühimdir Aksi takdirde, nefis daima şeytana açık kapı olacaktır Şeytan gibi nefisten de insana dostluk gelmez Nefsin fenalıklara götürücü büyük bir hasım ve kendisine karşı “en büyük cihat”ın yapılması gereken bir düşman olduğunun bilinmesi, ondan ve şeytandan kurtulma, dolayısıyla da Allah’a yaklaşma yolunda atılmış ilk adımlardandır

Efendimizin, “Senin en büyük düşmanın, iki kaşın ortasındaki nefsindir” (Keşfü’l-Hafa, 413); bir muharebeden dönerken de, “Şimdi küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz” (Keşfü’l-Hafa, 1/511) buyurması ve yine Kur’an’da Yusuf Aleyhisselam’ın dilinden, “Muhakkak nefis kötülükleri emreder” (Yusuf, 12/53) sözünün nakledilmesi, ondan korkmamız ve karşısında daima uyanık olmamız hususunda bizim için önemli derslerdir O yüzden nefsimize dur demesini bilmeli, onu terbiye etme adına gereken gayreti ve çalışmayı göstermeliyiz
4 Kitap okuyun, bol bol tefekkür edin

Her insan, her gün biraz daha tefekkür ve düşüncede derinleşerek, önümüze serilen kâinat kitabından tıpkı bir arı gibi marifet huzmeleri toplayıp Cenab-ı Hakk’ın gönderdiği nebiler ve velilerin açtığı geniş yolu takip etmelidir Bu yol sayesinde o, ruha hayatiyet kazandıracak ve atılan her adım, ona yeni bir güç kaynağı olacaktır

Vicdanımızın elinden düşmeyen Kitap ve Sünnet neşteri, bütün manevi yaralarımızı kesip atarken, asırlara göre değişen tedavi usulleriyle mürşit ve mücedditlerin eserleri, bu eserlerdeki ölümsüz hakikatler de, manevi yaralarımızı en kısa zamanda iyileştireceğinden şüphe duyulmayan birer ilaç, birer merhem gibi daima elimizin altında bulunmalı; tarif edilen ölçü ve prensipler dâhilinde öncelik sırası çok iyi ayarlanarak, bu eserler bıkma, usanma bilmeden ısrarla okunmalıdır

İşte, kalp ve ruhta her gün yenilenmesi zaruri bu operasyondan sonradır ki, şeytanın hile ve oyunlarına karşı dayanıklılık kazanmış oluruz Aksi halde, okumayan, düşünmeyen ve kendini yenilemeyen insanların sonuna uğrar, sararır, solar ve savrulur gideriz

Kalp ve düşüncemizin istikamet ve canlılığı için Peygamber Efendimizin hayat-ı seniyyelerine, sahabe-i kiram, tabiin-i izam ve sırasıyla asırlara ışık tutan salih kimselerin hayatlarına ait tabloların okunması, dinlenmesi, mütalaa edilmesi ve hayatımıza bunlarla renk ve şevk katılması çok önemlidir O büyük örneklere kendini ve hayatını mukayese edebilen bir insan, “Onlar öyleydi, ya biz nasılız?” deyip, kendisini muhasebeye çekecek ve böylece önden çekici, arkadan da itici bir güce sahip olacaktır

Yalnızca kutlama manasına “anmak” veya haz duymak için değil, gerçekten onlar gibi olma düşüncesi ve iştiyakı içinde, heyecan dolu bir sine ile onların destansı hayatlarını okumak ve dinlemek ve neticede kendi hayatımızı onların hayatına göre ayarlamak, üzerinde titizlikle durulması gerekli bir husustur
Kendinizi sorgulayın

Tefekkür meselesine gelince, tefekkür hususunda Kur’an’da pek çok ayet bulabilirsiniz Mesela, bunlardan birinde ayakta, oturarak ve yanları üzerinde Allah’ı zikredenler ve yerlerle göklerin yaratılışını tekrar tekrar düşünenler ele alınır (Al-i İmran, 3/199)

Efendimiz, bazen gece teheccüt vakti bu ayeti okuyup ağlar ve şöyle derdi: “Bu ayeti okuyup da tefekkür etmeyene yazıklar olsun” (İbn Hibban, 2) Bir saat tefekkürün bir sene nafile ibadet hükmüne geçtiğini ifade eden hadis-i şerifler bile vardır O yüzden zaman zaman okuduğumuz şeyleri tefekkür etmeli, kendimizi dinlemeliyiz

Aslında buna nefis muhasebesi de diyebilirsiniz Günümüzde özeleştiri dedikleri nefis muhasebesi insanın bulunduğu noktayı belirlemesi açısından çok önemlidir “Ben nereden geldim? Bu dünyaya gönderiliş amacım ne? Şimdi ne yapıyorum? Nereye gidiyorum?” sorularını kendimize sorarak tefekkür iklimine açılmalı, hayatımızın artı ve eksilerini çıkarıp bir bilanço hazırlayarak durumumuz hakkında bir değerlendirme yapmalıyız Bu şekilde, yapmış olduğumuz hataları ve günahları daha iyi görme fırsatını yakalamış olacağız

İşte her gün böylesi bir tefekkür iklimine yelken açarak, kendi nefsini sorgulayan bir insanın kazanacağı hassasiyeti bir düşünün Her gün kendisine ara hedefler koyup bunlara azimle ulaşmaya çalışan bir insan için artık bu bahsettiğimiz meseleler çoktan aşılmıştır Böyle birisi ruh dünyasında koruyucu mekanizmalarını kurmuş ve bu mekanizmaların da bakımını düzenli olarak yapmaktadır

Bu mekanizmaları yerleştirmek için neler yapılmalı?

1 Kur’an’ı anlayarak okumalıyız Kur’an göğüslerde olana (günahlara, sıkıntılara vs) bir şifadır Kur’an’ın şifa özelliğinden yararlanmalı, onun bir hayat iksiri olduğunu idrak etmeliyiz Kur’an sadece emir ve yasaklardan bahsetmiyor

2 Namazlarımızı Kur’an’ın emrettiği şekilde huşu içinde duya duya ve doya doya, hakkını vererek kılmalıyız Namazdan sonra Peygamber Efendimizin bir sünneti olan tesbihatı da yapmalıyız Bu bize bir zırh olacaktır

3 Duanın Rabbimizle irtibatımızı güçlendiren bir fonksiyona sahip olduğunu unutmamalıyız

4 Allah’ı, O’nun yüceliğini, merhametini, sevgisini, azametini, kudretini, büyüklüğünü, adaletini, azabını vs her fırsatta, her vesileyle hatırlamaya çalışmalıyız

5 O’na olan sevgimizi güçlendirmeye çalışmalıyız Bu da bu sevgi duygusunu tatmakla oluyor Sevenin halet-i ruhiyesi, içindeki esen rüzgârların boyutu ve gücü farklı olur

6 İman hakikatlerinin anlatıldığı eserleri her gün bir miktar da olsa okumalı; kalbimizi, ruhumuzu ve diğer duygularımızı böylece doyurmalıyız Ki şeytan girecek yer bulamasın

7 İçimizde eğitilmeyi bekleyen bir nefis taşıdığımızı unutmamalı, onu eğitmeyi bir hedef olarak koyup, bu hedefe gidecek olan ara hedefleri belirledikten sonra Allah rızası için başarılı olma hırsıyla çabalamalıyız
5 Hayalinizi kontrol altına alın

Hayal, mantık ve güç sınırı tanımayan, zaman ve mekân kaydına tabi olmayan bir zihin faaliyetidir Bazen o, beş duyumuzun tesiri altında eşya ve hadiseleri şekillendirmekle, kendine ait eşyanın tabiatına bütün bütün ters olmayan motifler de ortaya koyar

Mesela gözümüze çarpan herhangi bir görüntü, hayalimizde bir kısım resimler ve suretler meydana getirir Kulağımıza gelen seslerde bir kısım sahneler ve tablolar belirir Arkadaşımızın anlatmakta olduğu bir hadise, bize yaşadığımız başka bir hadiseyi, yahut ona benzer bir vakayı hatırlatır da, o hayalin peşine takılır gideriz

Alnı secdeli bir sima gördüğümüzde, hayalimize sahabe-i kirama ait manalar ve tablolar akseder ve kendi kendimize bir kısım düşüncelere dalarız Zihnimizi, milletimiz adına yapacağımız vazifeler ve hizmetler dolduruverir

O yüzden hayali, hayır istikametinde kullanmak gerekir Mesela, namaz kılarken, dua ederken, Beytullah’ın etrafındaki halkaları düşünür veya o halkalar içinde bulunurken, kendimizi bütün mahlukat ile birlikte Rabbimize kullukta bulunduğumuzu hayal ederiz Aynı şekilde, tek başımıza namaz kılarken bile kendimizi milyonlarca Müslüman’ın içinde görür ve ellerimizi açıp “Amin” derken, milyonlarca ağzın aynı anda “Amin” dediğini hayal ederiz

Böyle bir ruh ve şuur sayesinde, tek başımıza olmamıza rağmen, bu hayal etme bize öyle bir güç ve huzur verir ki, milyonların ağzıyla söyler, milyonların diliyle dua ederiz İşte mü’minin hayali budur ve bu, kişiye sevap kazandıran bir hayaldir

Hayal, şer ve günah istikametinde de kullanılabilir Güzel bir arkadaş çevresi içinde bulunmayıp tek başına yaşayan insan, kendini günaha sevk edecek hayallerin kurbanı olabilir ve bir bakışta, bir duyuşta kendisini batırabilecek hayallere dalabilir Böyle günahların hayali, ilerde ona pratiğin zeminini de hazırlayabilir

Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, şeytanın hayale attığı her sahnecik, her bir karecik, hayal kamerasında bir film halini alır; fuhuş zakkumlarına sebebiyet verir Hele bir de nefsin eline geçti mi, fiilî duruma dönüşmesi çok kolaylaşır

Bu sebeple insan, gerçekte fasık olmasa bile, hayali böyle günah düşünceleriyle işgal edildiğinden hayaliyle fasık olur Öyleyse, hayalimize gelen bu türlü bir düşünce, suret ve fikri birer yılan, birer akrep bilip arz ettiğimiz çarelerle bu haşaratın ağına düşmemeye, düşmüşsek kurtulmaya çalışmalıyız

Neyin atmosferinde, neyin tesirinde ve neyin manyetik sahası içindeysek, hayalimizde canlanacak resim ve suretler de, daha ziyade o türden olurlar

Diyelim ki, üç gün aç kaldık; bu durumda, hayalen kuyumcu dükkânlarına veya uzay gemisine binip uzay yolculuğuna mı gidersiniz; yoksa bir testi su, bir somun ekmek, bir tabak yemek mi hayal edersiniz?

Ameliyat masasına yatırılmış, kesilip biçilmeyi bekliyorsunuz; bu arada size tepsi tepsi baklavalardan söz ediyorlar; şimdi bu durumda neyi hayal edersiniz?

Sinemadasınız veya internet siteleri arasında dolaşıyorsunuz ya da televizyonun önüne oturmuş, nefsin hoşuna giden ve sizi şehvete çağıran müstehcen manzaraları seyrediyorsunuz; o anda Kâbe’nin etrafındaki halkaları hayalinize aksettirmeniz mümkün olur mu?

Öyleyse, Allah’a ait manaları hayal etmek isteyenler, bu manaların kaynaştığı yerlerde olmalı, böylesi insanlarla arkadaşlık etmelidir
__________________
Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi...
Alıntı ile Cevapla