Konu Başlıkları: Kuran türkçe okunur mu?
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 09 Nisan 2009, 17:48   Mesaj No:2

KuM TaNeSi

Medineweb Emekdarı
KuM TaNeSi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:KuM TaNeSi isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5998
Üyelik T.: 02 Ocak 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Yaş:40
Mesaj: 1.956
Konular: 885
Beğenildi:21
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Türkçe Kur'an okunur mu?

Biz bu soruya son devrin büyük müfessir, edip ve mütefekkirlerinden Elmalılı M Hamdi Yazır`ın ifadesiyle cevap verelim:
“TÜRKÇE KUR`AN MI VAR BE HEY ŞAŞKIN!” diyor Hamdi Yazır ve şöyle devam ediyor:
Kur`an Arapça`dır Çünkü “Biz muhakkak bu kitabı okuyup anlamanız için Arapça bir Kur`an olarak indirdik”1 nassıyla açıkça belirtilmiştir Düşünülmeli ki, Kur`an`ı tefsir etmek üzere Peygamberin buyurduğu hadislere bile Kur`an denemez, denirse küfür olur Hülasa, Tercüme, Kur`an`dan mütercimin anlayabildiği kadar bazı şeyleri anlatabilirse de gerçek anlamıyla anlatamaz Anlattığı şeyler de Kur`an hükmünde ve değerinde olamaz Bununla beraber, şunu da unutmamak gerekir ki, Kur`an anlaşılmaz bir kitap değildir Hatta
“Muhakkak biz, bu Kur`an`ı düşünüp ibret alınsın diye kolaylaştırdık Hiç düşünen var mı?”2 buyurulduğu üzere mânâsını en kolay ve açık bir şekilde anlatan ve zorlamasız, yapmacıksız, su gibi akan, nur gibi parlayan apaçık bir kitaptır O, kendisini bütün insanlığa duyurmak ve anlatmak için inmiş ve duyurmuştur

Ancak onun mânâları tam olarak anlaşılıp bitirilemez Bir mânâsı meydana çıkınca arkasından bir mânâ daha yüz gösterir Nurunun parlaklığı içinde gizlilik ortaya çıkar Mü`mine hitap ederken kafire bir korkutma fırlatır, kafiri korkuturken mümine bir müjde nüktesini uzatır Halka hitap ederken ileri gelenleri düşündürür Âlime söylerken cahile dinletir Cahile söylerken âlime dokundurur Geçmişten bahsederken geleceği gösterir Bugünü tasvir ederken yarını anlatır En basit gözlemlerden en yüksek gerçeklere götürür Mü`minlere gaybı (geleceği) anlatırken, kafirleri şimdiki zamandan usandırır Ve bütün bunları duruma, makama, yere, zamânâ ve konuya göre en uygun, en güzel kelimelerle anlatır Mesela taşın çatlayıp su çıkardığını anlatırken “yenşekku” veyahut “yeteşakkaku” demekle yetinmez ve “lema yeşşekkaku” diyerek çatlayışını, akışın bütün fışırtısını, şakırtısını, takırtısını duyurur Böyle delâletlerle dağınık olan lafızları, hassı, âmmı, müştereki, hakikatı, mecazı, sarihi, kinayeyi, zâhiri, nassı, müfesseri, muhkemi, hafiyi, müşkili, mücmeli, müteşabihi, ibareyi, işareti, delâleti, iktizayı, mütabakatı, tazammunu, iltizamı3 gibi birçok yönüyle ayrı ayrı mânâları bir yere toplayıp anlatıverir Sonra bunları, değişik değerlendirmelerle açıklar

“Bu Kur`an, âyetlerinin hükmü bâki kılınmış ve sonra geniş olarak açıklanmış bir kitaptır”4 Sonra bunları anlayanların anlamayanlara açıklanmasını da vazife kılmıştır Bu açıklama vazifesi tebliğ ve tefsir vazifesini teşkil eder Güzel Arapça bilenler de bu tefsir ihtiyacından kurtulmuş olamazlar Tefsir ihtiyacından dolayıdır ki, önce tefsir, Arapça bilenler için Arapça olarak yapılmıştır Ve bu tebliğ ve tefsir vazifesini önce bütün usûlü ile ihtiyaca göre Peygamber (asm) yapmış ve değişik dillere göre onu neşretmeyi ve herkesin istifadesine sunmayı ümmetine emretmiştir5

Kaynaklar:
1 Yusuf, 12/2
2 Kamer, 54/17
3 Bu ıstılahlar hakkında geniş malumat için bkz Es-Suyûti, el-İtkan fi Ulûmi`l-Kur`an, C 2, ss 702-1225
4 Hud, 11/1
5 Elmalılı, Hak Dini, I, 6/9 (Sadeleştirilmiş nüsha)



DrVehbi Karakaş
__________________
Söz işlemez yüreklere sükûtum dağlar gibi...
Alıntı ile Cevapla