Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 Arkadaşları:2 Cinsiyet: Yaş:48 Mesaj:
4.081 Konular:
315 Beğenildi:49 Beğendi:0 Takdirleri:149 Takdir Et:
| RE: Kaza Namazı ile ilgili diyanet işlerinden açıklama
Namaz, dinimizin ifâsını emrettiği ibadetlerin en önemlisidir Kelime-i şehâdetten sonra, İslâm binasının üzerine kurulduğu beş esastan birincisidir Akıllı ve erginlik çağına ulaşan her müslümana, istisnasız farzdır Farziyeti Kitap, sünnet ve icma ile sabittir Terkedilmesi ve -geciktirmeyi câiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın- vaktinde edâ edilmeyip, kazaya bırakılması, en büyük günahlardan biridir Bu itibarla, her müslümanın beş vakit namazını vakti içinde edâ etmesi; geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret olmadıkça, hiçbir vaktin namazını kazaya bırakmaması gerekir
Bilindiği üzere, beş vakit namaz ve Ramazan orucu gibi, edâsı belirli vakitlere bağlanmış olan ibadetlerde, hem ibadetin ifası, hem de emrin belirlenen zaman içinde yerine getirilmesi olmak üzere iki ayrı mükellefiyet söz konusudur Bu tür ibadetleri, dinimizin tayin ettiği vakti içinde eda edenler, her iki mükellefiyeti birden yerine getirmiş olurlar Vaktinde edâ etmeyip, daha sonra kaza edenler ise, bu iki sorumluluktan sadece birini yerine getirmiş olurlar
İslâmî hükümlere göre, hiç kimse gücünün yetmediği bir şeyi ifâ ile mükellef olmaz ve bundan dolayı sorumlu tutulmaz Nitekim Kur'an-ı Kerim'de (Bakara Sûresi, âyet : 286): "Allah kişiyi ancak gücünün yettiğinden sorumlu tutar" buyrulmuştur Bu itibarla, bir ibadeti meşru bir mazeret sebebiyle vakti içinde edâ edemeyip, daha sonra kaza eden kişi dinen sorumlu olmaz Fakat meşru bir mazeret olmadığı halde namazlarını vaktinde edâ etmeyenler, daha sonra bunları kaza etmekle emri, vakti içinde yerine getirmeme sorumluluğundan kurtulmuş olmazlar Bu gibilerin ayrıca tevbe ve istiğfarda (günahlannın affı için niyazda) bulunmaları ve bu sorumluluğu telâfi edecek iyi işler ve nâfile ibadetler yapmaları gerekir (1) Nitekim Kur'an-ı Kerim'de (Hûd Sûresi, âyet: 114): "İyilikler kötülükleri (günahları) giderir" buyrulmuştur
(1) Ahmed b Muhammed et-Tahtâvi, Hâşiye ala Merâlcı'1-felah, sh 358 İst, 1985; Alaüddin el-Haskefi; ed-Dürrii'1-münteka, 1/144, İst, 1328; a mlf, ed-Dürrü 1 muhtâr, 1/485 (Reddü'1-muhtar kenarında) Bulak, 1272; İbn Abidin, Reddü 1-Muhtar, 1/485, Bulak, 1272; H Zihni Efendi, Nimet-i İslâm (Kitabü s-salat), sh 453, İst, 1326; Haseneyn M Mahlûf, Fetavayı Şer'iyye, 1/242-243, Kahire, 1391/1971
Namazın terki için, dinimizde hiçbir mazeret yoktur Geciktirilmesi (kazaya bırakılabilmesi) için dinin meşru saydığı mazeret ise, unutma ve uyku gibi şuur dışı haller ile o anda (vakti içinde) eda edebilme imkânının bulunmayışından ibarettir Sözgelimi, Ramazan'da seferde veya savaşta olan bir kimse, -oruç tutma imkânı olsa bile- orucunu kazaya bırakabilir; bundan dolayı günahkâr olmaz Fakat edâ imkânı varsa fiilî savaş hali bile, namazı kazaya bırakmayı meşru kılan bir mazeret değildir Çünkü namaz, kişiye daima ilahî murakabe altında bulunduğunu hatırlatarak, onu her türlü kötü davranıştan koruduğu gibi; her durumda kolayca edâ edilebilen bir ibadettir Abdest alamayanın teyemmümle, ayakta duramayan veya oturamayanın yattığı yerde, sadece başı ile ima ederek namazını edâ etmesi mümkündür O halde, aklı başında ve edâ imkanı olan bir Müslüman’a namazı kazaya bırakmak için meşru bir mazeret, söz konusu değildir Bu itibarla, bir namazı kaza etmekle borç ödenmiş olursa da, mazeretsiz vaktinde edâ etmemenin sorumluluğu kalkmış olmaz
Şimdi, konu ile ilgili bu girişten sonra, soruda belirtilen hususların açıklanmasına geçebiliriz
1 Bir müslüman namazını, ya uyku, unutma, dalgınlık gibi dinen meşru sayılan bir mazeretle; veya mazeretsiz olarak geçirmiş olabilir İster mazeret sebebiyle, ister mazeretsiz olarak, her ne şekilde olursa olsun, namazını vaktinde eda etmemiş olan bir kimsenin, onu kaza ederek, borcunu ödemesi gerekir Ancak, meşru bir mazeretle vaktinde kılınmamış bir namaz, ilk fırsatta kaza edildiği takdirde, her hangi bir sorumluluk söz konusu olmaz Nitekim Rasûlüllah (sas) :
"Her kim bir namazı unutur veya ondan gaflet edip uyuyakalırsa, onu hatırladığında hemen kılsın Onun bundan başka keffâreti yoktur" buyurmuştur (2)
(2) Buhari, es-Sahih, 1/148 (Mevâkit; 37) İst, 1315; Şevkânî, Neylü'l-evtâr, 2/26-27, Kahire, 1380/1961; Mansur Ali Nâsıf, et-Tâcü'l-câmi, 1/147, Kahire, 1381/1961; Tecrid Tercemesi, 2/537 (Hadis No: 354), Ankara, 1975
Şüphesiz mazeret sayılan uyku, namaza kalkmamak üzere yatıp uyumak değildir Namazı geçirmeme azmi ile gerekli tedbir alındığı halde uyanamamak veya uyuyup kalmaktır Nitekim Rasûlüllah (sas) Efendimiz, bir gece seferinde son derece yorulmuş olan ashabına, ancak içlerinden birini kendilerini namaza uyandırmak üzere görevlendirdikten sonra istirahat için izin vermiş, fakat herkes uykuya dalınca, görevli de uyuyuvermiştir Konu ile ilgili rivayetlerden, bir kaç defa tekerrürü muhtemel bulunan bu olayda, Rasûlullah (sas) sabah namazını güneş doğup yükseldikten sonra, yine cemaatle kıldırmıştır (3)
Hendek savaşında da zor bir gün Rasûlüllah (sas) ve ashabı, öğle, ikindi ve akşam namazlarını vaktinde kılma imkânı bulamamışlar; bu üç vakti, yatsı namazından önce tertip üzere, cemaatle kaza etmişlerdir (4)
(3) Buhari, age, 1/148 (Mevakıt, 35); Şevkânî, age, 2/29; M Ali Nâsıf, age, 1/147, Tecrid Tercemesi, 2/252-260 (Hadis No: 226) ve 2/532 (Hadis No: 352)
(4) Buhari, age 1/148 (Mevâkıt, 38) ve 3/233 (Cihâd, 98) ve 5/48 (Meğâzî, 29); İbn Hümam, Fethu'l-Kadir, 1/349, Bulak 1315; Zeyleî, Nasbü'r-râye, 2/164, Beyrut, 1393/1973
|