Durumu: Medine No : 468 Üyelik T.:
25 Ekim 2007 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
1.210 Konular:
330 Beğenildi:22 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | RE: Alışverişte vade farkı
I- Vadeli Satışın cevazı
Bir satış akdinde, satılan mal ile bedelin peşin veya veresiye olmasına göre dört şekil ortaya çıkar:
a) Her ikisi peşin
b) Mal peşin bedel veresiye
c) Mal veresiye bedel peşin
d) Her ikisi de veresiye
Bu şekillerden birincisinin caiz olduğu ittifakla benimsenmiştir
Dördüncü şekil hadîslerle menedilmiştir22
Üçüncüsü "selem" ve "selef" isimleri ile meşhur olup ihtiyâç duyulduğu ve öteden beri yapılageldiği için Rasûlullah (sav) tarafından bazı tedbir ve ta'diller ile izin verilmiştir:23
İkincisi bizim mevzûumuzu teşkil etmektedir Bedeli sonradan ödenmek üzere (veresiye) alış-verişin caiz olduğuna dâir Kitâb ve Sünnette açık deliller vardır:
Kur'ân-ı Kerîm'in en uzun âyeti şöyle başlar:
"Ey iman edenler! Tâyin edilmiş bir vakte kadar birbirinize borçlandığınız zaman onu yazın"24
Müfessirlerin çoğu bu âyetin hem veresiye satışa, hem seleme, hem de ödünç vermeye şâmil olduğunda birleşmişlerdir25
İmam Buhârî'nin, el-Câmi'u's-sahih'in oniki yerinde zikrettiği bir hadîs26 şöyledir:
"Hz Peygamber (sav) bir yahûdiden veresiye yiyecek aldı ve demirden bir zırhını rehin verdi"(27)
Nesâî'nin "Belli bir vâdeye kadar satış" başlığı altında verdiği Hz Âişe kaynaklı bir hadîse göre Rasûl-i Ekrem (sav), elbisesi yaz için kalın geldiği, O'nu terlettiği için -Hz Aişe'nin tavsiyesi ile- daha ince bezden bir elbise almak istemiş ve bir yahûdiye veresiye almak üzere adam göndermiştir28
Müctehidler bu deliller karşısında veresiye alışverişin cevâzında ittifak etmişler; ancak bunun azimet mi ruhsat mı olduğunu tartışmışlardır29
Vâdeli satışın peşinden farkı iki noktada görülmektedir
a) Bedelin sonra ödenmesi Bu bir taksitte olabileceği gibi birkaç taksitte de olabilir; önemli olan vâde ve taksitlerin -sonunda anlaşmazlık çıkmayacak kesinlikte- tayin edilmesidir
b) Peşin fiyata nisbetle bedelin bir miktar farklı olması Gerçi her vâdeli satışta vade farkı bulunmayabilir; fakat farkın bulunması öteden beri teâmül halini almıştır İmdi vâde farkının mâhiyeti nedir? Bu fark satım akdini fâsid veya bâtıl kılar mı? Yoksa câiz midir? Bundan sonra mezkûr sorulara cevap arayacağız
II- Vâde farkı
"Bir satış içinde iki satış yapmayı yasaklayan" hadîs-i şerif30 dolayısıyla bu meselenin nazarî planda ele alınışı ilk İslâm asrına kadar uzanmaktadır "Bir satış içinde iki satış ne demektir, hangi hallerde tahakkuk eder, Rasûlullah (sav)'ın bundan maksadı nedir?" suallerinin cevâbı aranırken vâdeli satışa da temas edilmiştir Bunu açık ve kesin bir şekilde tecviz edenler olduğu gibi dolaylı bir şekilde tecviz edenler ile yalnızca meseleyi tasvir edip tercih yapmayanlar ve menedenler olmuştur
A) Açık bir şekilde câiz görenler:
1- İmam Mâlik yukarıda zikri geçen hadîsi naklettikten sonra açıklama mahiyetinde bazı örnekler zikrediyor:
a) Bir adam diğerine "benim için şu deveyi peşin olarak al ki ben de senden veresiye alayım" demiş; bu Abdullah b Ömer'e sorulmuş, o bunu uygun görmemiş ve menetmiştir
b) Bir adam diğerinden bir malı "ya peşin bir dinara yahut da veresiye, vasfı belli bir koyuna" satın alsa ve iki şıktan birisi tayin edilmeden alış-veriş bitse -İmam Mâlik'e göre- bu mekrûhtur, uygun olmaz
c) Bir adam bir malı "ya peşin on dinara yahut da vâdeli onbeş dinara" satın alsa bu caiz midir diye el-Kasım b Muhammed'e sorulduğunda bunu mekrûh görmüş (uygun görmemiş) ve menetmiştir
İmam Mâlik hadîsin şümûlüne giren örneklerden birisi olarak bunu da zikrettikten sonra şöyle diyor: Bir adam bir malı ya peşin on dinara yahut da vâdeli onbeş dinara diye satın alsa -satış, satın alanın bu iki bedelden birisini tercih etmesine bırakılarak sona erse- bu uygun ve caiz olmaz; çünkü on dinarı tehir etse vâdeli onbeş dinar olur, peşin verse vâdeli onbeş dinarı peşin on dinara almış olur31
Burada geçen "ya peşin on dinara, yahud da veresiye onbeş dinara bir mal satın alsa" ifadesi birçok metinde açıklamasız geçmiş ve yanlış anlamaya sebep olmuştur Halbuki bu ifadeden maksat vâde farkı ile tek fiyat üzerinden yapılan satışı menetmek değildir Hemen arkasından gelen: "İki fiyattan birisi ile müşteri nâmına kesinleşmiş olarak" ifadesi bu anlayışa mânidir ve maksad; iki bedelden birisine karar verilmeden pazarlığı bitirmek demektir; caiz olmaması bu şekle bağlıdır; on dinarı onbeş dinar ile değişme durumu da bu şekle mahsustur Vâdeli veya peşin olmaya önceden karar verildiği takdirde, onbeş dinara dahi olsa, alınan "mal", ödenen "paradır", ve para ile paranın mübâdelesi bahis mevzûu olmadığından ribâ tahakkuk etmez Şimdi bu anlayışımızın delillerini verelim:
a) el-Bâci Muvatta' şerhinde şu açıklamayı yapıyor: Bu satışın fâsid olmasının sebebi bedellerden bir tekine karar verilmeden bitirilmiş olmasıdır
İbn-Mevvâz'ın İmam Mâlik'ten naklettiğine göre her iki taraf da muhayyer olursa yani bedellerden birisiyle alıp almamakta serbest kalırsa32 satış câizdir
İsâ, İbnü'l-Kasım'dan şu açıklamayı da nakletmiştir; Konuşma icâb ve kabul şeklinde olmaz da pazarlık şeklinde olursa; yani müşteri "şu malın kaçadır?" diye sorduğunda satıcı "peşin bir dinar" der; müşteri "vâdeli kaça veriyorsun?" dediği zaman "iki dinara" der ve müşteri de bu iki fiyattan birisine karar verip satın alırsa bu caizdir33
b) İmam Mâlik'in talebesi arasında mümtâz bir yeri bulunan İbn-Kasım ile öğrencisi Kadî Sehnûn arasında şu konuşma geçiyor:
Sehnûn:
- Yanında bir mal bulunan birisine gelsem ve kaça sattığını sorsam o da: "peşin elliye, veresiye yüze" dese, ben malı veresiye yüze veya peşin elliye almak istesem bu İmam Mâlik'e göre caiz midir?
İbn-Kasım:
- Mâlik'in dediği şudur: Eğer satıcı isterse satar, isterse satmaz; alıcı da isterse alır ister ise almaz durumda olurlarsa caizdir İkisinden birisi veya her ikisi muhayyer değil ise bu mekrûhtur; bunda hayır yoktur34
2- Muhaddis Tirmîzî Sünen'de hadîsi rivâyet ettikten sonra şu açıklamayı yapıyor:
Bazı âlimler "bir satış içinde iki satışı" şöyle açıklamışlardır: Birisinin şu elbiseyi peşin ona, veresiye yirmiye sattım deyip de bu iki satıştan birisine karar vermeden ayrılmalarıdır Eğer bu ikisinden birisine -karar verip böyle- ayrılır iseler caizdir35
İbn-Arabi hadîsin şerhinde altı ayrı açıklama veriyor ve bu arada şunu kaydediyor; Ebû Hanife şöyle demiştir: Eğer "bu (mal) peşin şu kadara yahut veresiye şu kadara" der ve bu iki satıştan birisine kesin karar vererek ayrılırlar ise bu caizdir
3- Serahsî el-Mebsût'un iki yerinde meseleye temâs etmiştir
Bunlardan birisinde gerekli açıklama yapılmamış sadece "peşin şu kadara, veresiye şu kadara diye satması caiz değildir" denmiştir36 Bu kısa ve mutlak ifade yanlış anlaşılma sebebi olmuş; Serahsî'nin vâde farkı ile satışı caiz görmediği zannedilmiştir37
Diğer yerde gerekli açıklama yapılmış ve maksadın vâde farkı olmadığı anlaşılmıştır
Bir kimseye "şu vâdeye kadar şu fiyata, peşin şu fiyata" derse veya "bir ay vâde ile şu fiyata, iki ay vâde ile şu fiyata" derse bu satış fasiddir; çünkü belli bir fiyat ve bedel karşılığında alış-veriş yapılmamış, bedel kesinleşmemiştir ve çünkü Rasûlûllah (sav) bir satış içinde iki şartı yasaklamıştır, bu örnek de onun tefsiridir Şer'i akitlerde böyle mutlak yasaklama (nehiy) fesâdı gerektirir Ancak bu hüküm o şekilde ayrılmalarına bağlıdır Eğer aralarında anlaşılır, belli bir (tek) fiyat biçmeden ayrılmaz ve bu tek fiyat üzerine (meselâ vâdeli şu kadara sattım, aldım diyerek) akdi bitirirlerse bu caizdir; çünkü bu takdirde akdin sahih olmasının şartını (ki bedelin muayyen ve sahih olmasıdır) yerine getirmeden ayrılmamış olurlar38
4- Hidâye müellifi Merginânî akdî şartlardan bahsederken "bir akid (safka) içinde iki akid" hadîsini naklediyor ve buna örnek olarak da "satıcının bir ay kullanmak şartıyla bir köleyi, içinde oturmak şartıyla bir evi satması yahut da satın alanın hediye veya borç vermesini şart koşmasını" gösteriyor
Fethu'l-Kadîr ismiyle Hidâye'yi şerheden İbn-Hümâm, hadîsin tahricini yaptıktan sonra müellifin hadîsi tefsirini uygun buluyor ve bir başka tefsiri şöyle tenkit ediyor: Ebû Ubeyd el-Kasım b Sellâm hadîsi "bir kimsenin diğerine, bunu sana peşin şu kadar, veresiye şu kadara satıyorum demesi ve bunun üzerine ayrılmalarıdır" şeklinde tefsir etmiştir Halbuki İbn-Hibbân'ın "bir akid içinde iki akid ribâdır" şeklindeki mevkûf rivâyeti, Merğinânî'nin tefsirini desteklemektedir; çünkü bu tefsir hem daha faydalıdır, hem de akla daha yakındır; zira fiyatın peşin olması halinde bin, veresiye olması halinde iki bin olmasının ribâ ile alâkası yoktur Satıcının kullanma veya oturmayı şart koşması ise bunun aksine ribâ mahiyetindedir39
İbn-Hümâm'ın bu açıklaması çok vâzıh bir şekilde onun vâde farkını câiz gördüğünü göstermektedir
5- Bu mevzûuda Şifâu'l-ğalil fî hükm-i ziyâdeti's-semen li mücerredi'l-ecel ismiyle bir risâle yazdığını ve burada meseleyi -kendisinden önce yapılmamış bir ölçüde- incelediğini haber veren Muhammed b Ali Şevkânî, Neylu'l-evtâr isimli eserinde bir hulâsa yapmıştır Kendisinden sonraki hadîs şârihlerine de kaynak olan bu hulâsayı biz de biraz kısaltarak naklediyoruz:
Şevkânî'nin hadîslerini şerhettiği el-Müntekâ'da, şimdiye kadar gördüğümüz, mevzûumuz ile alâkalı iki hadîsten başka, bir rivâyet daha yer almaktadır Ebû Davûd'un Ebû Hureyre kaynaklı olan bu rivâyeti şöyledir: "Kim bir satış içinde iki satış yaparsa ya az olan bedeli alır veyahut da faiz olur"
Şevkânî hadîs mütehassıslarına dayanarak bu rivâyetin mevsûk olmadığını, diğer iki rivâyetin ise mevsûk ve sahih olduklarını ifade ediyor Ayrıca İbn Raslân'ın bu rivâyetle alâkalı bir açıklamasını veriyor ki şöyledir: "Bir adam diğerine bir ay sonra bir ölçek buğdayı teslim etmesi için bir dinar veriyor, müddet dolup satıcı buğdayı tedârik edemeyince şöyle diyor: 'Benden alacaklı olduğun bir ölçek buğdayı bir ay vâde ile bana iki ölçeğe sat' İşte bu takdirde bir satış içinde iki satış olur ve eğer iki ölçeği alırsa ribâ tahakkuk eder"
Şevkânî hükmün münâkaşasına ve mezheplerin görüşüne intikal etmeden Şâfiî'nin hadislerle ilgili iki tefsirini veriyor Bunlardan birincisi "peşin şu kadara, veresiye şu kadara" şeklinde olandır ve biz onu ileride ele alacağız İkincisi ise "Evini bana şu kadara satman şartı ile şu köleyi sana bin'e sattım" şeklindedir
Sonra Şevkânî şöyle devam ediyor: Hadîsin "Peşin şu kadara veresiye şu kadara" şeklindeki tefsirine dayanarak Zeynel Âbidin Ali b el-Hüseyn, Nâsır, Mansûr billâh, Hâdeviyye ve İmam Yahyâ gibi müctehidler "vâde sebebiyle bir şeyin o günkü fiyatından fazlasına satılması haramdır" demişlerdir Buna mukâbil Şâfiîler, Hanefîler, Zeyd b Ali, Müeyyed billah ve cumhûr caiz olduğunu gösteren delillere dayanarak bu satışın cevâzına hükmetmişlerdir ki kuvvetli olan görüş de budur Çünkü birinci grubun dayanağı Ebû Dâvûd'un rivâyet şeklidir Bu rivâyet mevsuk değildir Meşhur olan rivâyet "bir satışta iki satışın yasak edildiği"dir Bunda ise onların istediği delâlet yoktur Kabul etsek ki onların dayandığı rivâyet sahihtir; yukarıda naklettiğimiz İbn Raslân'ın tefsiri de bir ihtimaldir ve bu ihtimal mevcut oldukça mezkûr rivâyeti, münâkaşa mevzûunda delil olarak kullanamazlar Sonra şu da var ki o rivâyet olsa olsa "peşin şu kadara veresiye şu kadara" şeklinde olan satışı menetmektedir Yoksa daha başta "veresiye şu kadar aldım" derse ve bu da o günkü piyasa fiyatından fazla olursa hadîs bunu menetmiyor40
6- Tirmîzî şârihi Abdurrahman b Abdirrahim,41 Ebû Dâvûd şârihi Muhammed Eşref el-Azimâbâdî,42 Bulûğu'l-meram şârihi Sıddık Hasen Han, Şevkânî'nin mütâlaalarını aynen naklettikten sonra onun görüşüne katılıyorlar
7- Ali Nasif et-Tâc'ın dipnotlarından birinde hadîsle alâkalı tefsirleri naklettikten sonra şöyle diyor: "Eğer müşteri bu iki şekil ve fiyattan birisini tercih ederse (meselâ "şu kadara peşin alıyorum" veya "şu kadara vâdeli alıyorum" derse), vâde sebebiyle günün peşin fiyatından fazlasına satmayı caiz gören cumhura göre (fukahânın ekseriyetine göre) bu satış caizdir43
8- Elmalılı Muhammed Hamdi Efendi tefsirinde meselemize temâs ile şu mütâlaayı serdediyor:
"Bey'ideki viresi peşin farkına gelince, eğer alınan verilen bedeleyn bir cinsten değil iseler bunlar herhangi bir akidde yekdiğerine tekâbül ettirildikleri ve yalnız birbirleriyle ölçüldükleri zaman aralarında tefadul farkına imkân yoktur O tefadul bu mübâdelede değil akidden hariç olan üçüncü bir mıkyasa nazaran sâbit olabilir Bunun için yalnız bir akdi beyi' hiçbir zaman ribih ifade etmez Beyide ribih bir şey üzerine tevâli-i ukudun neticesidir Tüccar da böyle ukud-i mütevâliye ile iştigal edendir Meselâ on kuruş şu akidde bir okka buğdaya tam mukabil olabildiği gibi diğer bir gün ve diğer bir akidde on okka buğdaya tekabül eder ve kuruş ile buğday arasında cinslerinin ve menfaatlerinin tehalüfünden dolayı tarafeyn her zaman için seve seve hakiki bir mübadele yapabilir ve hiçbiri maksadına nazaran bir şey zayi' etmiş olamaz Bu, bunlardan birisine bir kâr te'min etmiş olursa o kâr yalnız bundan değil, bununla daha evvelki bir akdin mukayesesindendir Yani on okka unu on kuruşa satan ihtimal ki mukaddema unu beş kuruşa almıştır Bil'âkis bir okka unu on kuruşa satan da yirmi kuruşa almış olabilir Ve beyi' suretiyle muamelâtı ticârîyyedeki kâr-ü zarar hep böyledir Yoksa eşyayı muhtelife arasındaki bir mubâdele re'sen ve bizzat düşünüldüğü zaman ne kâr, ne zarar tasavvur edilebilir, ancak bir teâdül düşünülebilir ve öyledir Diğer esbâbı fesad bertaraf edilirse mahiyyeti beyi' böyledir44
Elmalılı merhum alınan ve satılan şeylerin aynı cinsten olmamaları halinde faizden bahsetmenin mümkün olmayacağını tespit ettikten sonra, para ile eşyanın mübadelesinden ibaret olan satış akitlerinde vade farkının caiz olduğunu ifade etmektedir Çünkü faiz aynı cinsten olan iki şeyi -biri diğerinden fazla olarak veya eşit fakat veresiye olarak- satış yoluyla değişme halinde gerçekleşebilir On lirayı onbir lira ile değiştirdiğimiz zaman bir liranın karşılığı yoktur ve ribâdır Amma bir elbiseyi peşin veya veresiye yüz liraya aldığımız zaman bunun bedeli yüz liradır, aynı elbiseyi yüz elli liraya aldığımızda da bedeli yüzelli liradır; burada cinsler aynı olmadığı için birinin diğerine nisbetle fazlalığından bahsedilemez; fazlalık olmayınca da ribâ tahakkuk etmez Ancak fâhiş fiyat tahakkuk edebilir Bu mevzûu ileride tekrar ele alacağız
Buraya kadar vâde farkını açık ve kesin olarak caiz görenlerin görüş ve delillerini vermiş olduk Aşağıda ise ya üstü kapalı yahud da dolaylı bir şekilde caiz görenleri sıralayacağız
|