Konu Başlıkları: Fıkhi ana kaideler
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13 Nisan 2009, 09:54   Mesaj No:2

_bülbül_

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:_bülbül_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 468
Üyelik T.: 25 Ekim 2007
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 1.210
Konular: 330
Beğenildi:22
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: Fıkhi ana kaideler

7- BERAAT-İ ZİMMET ASILDIR :


Suç sonradan işlenir însan önce suçlu değildir; sonra bir sebeb ve fiilden dolayı suçlu olabilir

Meselâ :

a) Hırsızlık suçu iddiasiyle hâkimin huzuruna çıkarılan kimsî hakkında ilk düşünülen husus, hırsız olmamasıdır Hırsız olduğî beyyine ile isbat edilmedikçe suçsuz olduğu kanaatına varılarak ser*best bırakılır Çünkü beraat-i zimmet asıldır

b) Bir kimse bir diğerinin malını telef eder de o malın mikta*rında ihtilâfa düşerlerse, mal sahibi iddia ettiği fazlalığı isbat ede*mediği takdirde, söz o malı telef edenindir Yani onun sözü kabul edilip hüküm verilir

8 ARIZÎ SIFATLARDA ASLOLAN ADEMDİR


Genel olarak sıfat ikiye ayrılır : Biri aslî, diğeri arızî, Aslî olan sıfat hayat, bekâret gibi nıevsufla birlikte var olan şeylerdir Arızî olan sıfat, mevsufla birlikte var olmayıp sonradan -ölüm, hastalık dulluk gibi- arız olan şeylerdir

Meselâ :

a) Müdarebe şirketinde kâr sağlanıp sağlanmadığı ihtilaf ko*nusu olursa, ademi (kâr sağlanmadığı) asıl olduğuna göre söz mü-daribindir; sermaye sahibi ise kâr sağlandığını isbata muhtaç olur

b) Ölen kimsenin vârisleri, (meselâ oğullan) babamız şu yer*deki tarlayı, (A)'ya, şuuruna sahip olmadığı bir zamanda satmıştır, diye davacı olsalar, (A) da bunun aksini (yani şuuru yerindeyken sattı) iddia etse, beyyine davacıya aittir Çünkü asıl olan şuurlu bir halde satışın yapılmasıdır Bunama ve gayrî şuuri hal, hareket ve sözler arızidir

9 BİR ZAMANDA SABİT OLAN ŞEYİN HİLÂFINA DELİL OLMADIKÇA BAKASÎYLE HÜKMOLUNUR


Az yukarıda da belirtildiği gibi kadîm kıdemi üzere terkolunur Çünkü bu hususta aslolan, bir şeyi bulunduğu hal üzere bırakmak*tır

Meselâ :

a) Bir zamanda bir yerin (A)'ye ait olduğu, onun mülkiyeti al*tında bulunduğu sabit olduğu takdirde, mülkiyeti izâle eder bir hal sübut bulmadıkça o yerin ötedenberi mülkiyeti altında bulunduran (A) ya ait olduğuyla hükmolunur

b) Bir kadının ölen (B) 'ye vâris olduğunu iddia edip davacı ol*ması halinde bakılır :

Kadın (B) 'nin nikâhlı karısı ise, onu boşadığma dair beyyine ol*madıkça, iddiası kabul edilip (B) 'ye varis olacağına hükmedilir



10 YENİ MEYDANA GELEN BİR OLAYIN HÂLE (ŞİMDİKİ ZAMANA) EN YAKIN VAKTE İZAFESİ ASILDIR

Sonradan meydana gelen bir olayın ne zaman meydana geldi*ğinde ihtilâf edilirse, uzak bir zamanda vuku' bulduğu isbat edilmez*se, şimdiki zamana en yakın olan vakta izafe olunarak hükme bağ*lanır

Meselâ :

a) Akm-satımda akid yapılırken alıcı için (hiyâr-i Şart) a (Piş*man olma müddeti) yer verilir ve sonra bu akdi alıcı bozmak ister de hiyar-i şartın müddetinin bitip bitmediğinde ihtilâfa düşerlerse, fesh zamanı hâle en yakın olan vakta izafe edilir ve muhayyer olan alıcıya (ki bunun muayyen müddeti içinde feshettiğini iddia ediyor*du) beyyine düşer

b) (A) ölmeden önce (B) benim vârisimdir diye ikrar da bulu*nur ve sonra ölürse, (B) ile (A) 'nın vârisleri bu ikrarın sıhhatli iken mi, yoksa ölüm hastalığında mı edildiği üzerinde ihtilafa düşerlerse, burada vârislerin sözüne itibar edilir; beyyine de (B) 'ye düşer


11 KELÂMDA ASLOLAN MÂNA-İ HAKİKİDİR


Kelimenin delâlet ettiği hakiki manâya göre hükme varılır; ka*rine olmadıkça mecâz-i manaya veya tağlîb kaidesine göre mânâ çı*karmaya gidilmez

Meselâ :

a) Bir kimse oğlu için birşeyler vasiyet ederse, oğlunun oğlu buna girmez Çünkü kelimenin hakiki mânası oğlu ifâde ediyor; To*runu değil

b) (A) «Şu kadar malımı evlâdıma vakfettim» dedikten sonra ölürse, (A)'nın erkek v e kız bütün çocukları buna girer; çünkü ör-fen «evlâd» kelimesi umumiyetle erkek ve kız çocuklarına delâlet eder; yani mânay-i hakikisi budur


12SARAHAT KARŞISINDA DELÂLETE İTİBAR YOKTUR

Sözle bir şeyi irâde etmek sarahattir Fiil veya sükût ile irâd et*mek, delâlettir Bir hususun yapılmasında sarahatle delâlet arasın*da ihtilâf vuku bulursa, sarahatle amel edilir Çünkü delâlet sarahat gibi kesinlik ifâde etmez

Meselâ :

a) Bir evde misafir olarak bulunan topluluktan biri bulunduğu evin aynasını alır bakar, sonra diğer birine verir, derken ara yerde kırıhrsa, hiç- birisi buna zâmin olmaz Çünkü bu gibi hallerde delâ-leten müsaade vardır Ama ev sahibi mevcut hiçbir eşyaya dokun*mayın veya aynaya felan dokunmayın demiş olsaydı, o zaman delâ*letin hükmü kalmaz, sarih beyanla amel edilir ve aynayı kıranlar zâmin olurlardı

b) Üçüncü bu şahıs (B)'nin namu hesabına fuzûli olarak bir mal satın alır, (B) de bu malın kendisine teslimini arzu ederse, bu akde (alım-satıma) delâleten izin vermiş sayılır Ama (B) kendi n----- satın alman malın reddini emrettikten sonra kendisine tes*limini irâde ederse red emri sarahat, teslim etme iradesi ise delâlet ifâde ettiğinden, red emri ile amel olunur



13 MEVRİD-İ NASDA İÇTİHADA MESAĞ YOKTUR

Yani bir mesele hakkında âyet veya hadiste kafi bir beyân var*sa, bu o mesele hakkında bir nass sayılacağından artık o mesele hakkında içtihada cevaz yoktur Çünkü ictihad ancak kesin ve sarih olmayan meselelerde şâriin muradını arayıp bulmak için meşru'dur

Meselâ :

a) Hâkim, boğazlanırken besmelenin kasden terkedildiği bir hayvanın etinin satışına ve yenilmesine cevaz verecek olursa, -her ne kadar Şâfî mezhebinde buna cevaz verilmişse de- hâkimin bu hükmü infaz edilmez

b) Yeni Hâkim, davacıyla davalı arasındaki ihtilâfı halleder*ken, davacı, davalıda 1000 lira alacağı olduğunu iddia ediyor; dâvâlı da bunu inkar ediyor Hakim davacıya yemin, davâhya da beyyine teklif ederse, böyle bir içtihadın hiç bir şer'i kıymeti yoktur Çünkü Mütevâtir hadîste: «Beyyine müddeiye aittin Yemin de münkir üze*rinedir» buyurulmuştur ki bu bir nasstır artık buna karşı içtihada cevaz olmaz

14 KIYASA AYKIRI OLARAK SABİT OLAN ŞEY BAŞKA ŞEYE MAKÎSÜN ALEYH OLAMAZ

Genel kaideye aykırı olarak sabit olan şey, istisna teşkil edece*ğinden başka şeye makîsün aleyh olamaz Yani başka şey ona kıyas edilemez

Meselâ :

a) Hazret-i Peygamber (AS)'ın, yalnız olarak Htizeyme (RA)'-şehâdetini kabul buyurması ve : «Hüzeyme kime şâhid olursa bu ona kâfidir!» ilâve etmesi gibi Çünkü genel kaide «İki erkek şâhid» din*letmektir Kur'ân'da sarîh beyân vardır O halde Hüzeyme'nin yap*tığı şahitliğin kabul edilmesi istisna teşkil eder; başkası ona kıyas edilemez:

b) Müslüman erkekler ancak hür kadınlardan 4 tane1 ile evle*nebilirler Kur'ân'da bu kesin olarak tahdit edilmiştir Demek ki ge*nel kaide budur Ama Hz Peygamber'in 9 kadınla evlenmesi istisna teşkil eder, başkası ona kıyasla 4'den fazla kadınla evlenemez

15 İCTİHÂDLA İCTİHA0 NAKZ OLUNMAZ


Yani ictihâd etme seviyesinde olan bir müctehidin bir mesele hakkındaki içtihadını, diğer bir müctehidin içtihadı bozamaz Bu ic-mâ ile sabit olmuştur Nitekim Ebûbekir (RA) bâzı meselelerde ic-tihadda bulunup hükümler vermiştir Hz Ömer ona o hükümlerde muhalefet etmiştir

Bunun gibi müctehid birmesele hakkında hüküm verir, sonra bu husustaki içtihadını değiştirecek olursa, evvelki ictihadiyle veri*len hüküm bozulmaz
Alıntı ile Cevapla