RE: Osmanli Mûsikîsi
3.2. Mevlevihâne. İnsanı en ham halinde alıp çeşitli bedenî fikrî ve ruhî eğitim devrelerinden geçirerek pişirdikten sonra(24) insan-ı kâmil haline getirmeyi amaçlayan manevî akademi. 12. yy.ın büyük velîsi Hoca Ahmed Yesevî'nin eski saman geleneğine dayalı mûsikî ve raksa tarikat yolunu açmasından sonra 13-14. yy. Konya'sında bir tarikat doğacak ve bu tarîkata mensup Bestekârlar Osmanlı tekke mûsikîsini müzik estetiğinin zirvesine çıkaracak abideleri yaratacaklardı. Sultan Veled tarafından kurulan ve Mevlânâ'nın tasavvufî fikirleriyle ibadet şeklini (semâ') sistemleştiren Mevlevîlik. Türkçe Arapça Farsça hat tezhib semâ' meşki gibi derslerin yanı sıra ciddî mûsikî eğitimi de veren dergâhları ve bir tür konser salonu niteliğindeki semâhâneleriyle Osmanlı mûsikîsinin gelişmesinde yüzyıllar boyu büyük bir ocak görevi yapmış Anadolu'nun en ücra ve küçük şehirlerinden başka İmparatorluğun Balkan ve Ortadoğu eyaletlerinde de açılmış olan Mevlevîhâneler Osmanlı mûsikîsinin yayılmasında başlıca rolü oynamışlardır.
Beste-i kadîm denen üç anonim eserle 16.yy.dan itibaren bestelenmeye başlayan Mevlevi ayini adı verilen duahan-mutrib- semâzen. (ses-saz-raks) üçlüsü tarafından icra edilen ve Osmanlı dışında hiçbir kültürde bulunmayan Mevlevî mûsikîsi eserleri Osmanlı mûsikîsinin her açıdan özünü teşkil ederler. Türk mûsikî sanatının iftiharı olan dinî ve dindışı şaheserleri yaratmış bestekârların çoğu (sadece en büyüklerini anmakla yetinelim: Derviş Mustafa Itrî Kutbünnayî III. Selim İsmâil Dede Zekaî Dede Yusuf Paşa) bu tarîkatın mensubu olduğu gibi Mevlevî olmasa dahi bu ocağın feyz kaynağından beslenmemiş hiçbir büyük Türk Bestekârı yoktur denilebilir. Mensupları arasında padişah vezir şeyhülislam ve paşaların bulunuşu Mevlevîliğe bir tür resmî hüviyet kazandırmış medrese şeriatçılarının mûsikîyi tamamen susturması bu itibardan güç alan tekkenin savunmasıyla önlenebilmiştir. Esasen mûsikîyi ayin tarzındaki ibadetin ayrılmaz parçası olarak gören Mevlevîliğin akîde yönünden öbür tarîkatlere uymayan hiçbir tarafı olmadığı gibi mûsikîsinde de tamamen İslamî / Sünnî ruh hakimdi. Yalnız genel olarak tekke mûsikîsi halk edebiyatına paralel bir gelişme göstermişken Mevlevî mûsikîsi edebiyatı gibi klâsik niteliğini korumuştur.
|