Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14 Mayıs 2009, 19:10   Mesaj No:6

eyyup_

Medineweb Acemi Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:eyyup_ isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 7979
Üyelik T.: 04 Mayıs 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 19
Konular: 0
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: DİNLER ARASI DİYALOG=ÇAĞDAŞ BİR FİTNE HAREKETİ

Şimdi şöyle bir düşünelim: Yukarıda bir kısmını sıraladığımız müşterek düşmanlara ve dertlere karşı, farklı dinlere mensup insanların bir araya gelip ortak bir strateji belirlemelerine niçin karşı çıkılsın? Böyle bir işbirliğine Müslümanların değil, ancak sözünü ettiğimiz menfi fikirleri taşıyanların karşı çıkmaları gerekmez mi?.

Bu soru sürekli olarak zihnimi kurcalar durur ve “İslam dininin cihanşümul oluşu” gerçeğiyle, böyle bir anlayışı bir türlü bağdaştıramam.

Bu konuda iki ayet-i kerime:

“Şüphesiz ki, Allah katında (hak) din İslâm’dır.” Âl-i İmran Suresi, 19

“İşte bu gün sizin dininizi kemâle edirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.” Maide Sûresi, 3

Peygamberimiz (asm.) ahir zaman peygamberidir ve İslâm, bütün inanlığın kıyamete kadar tek rehberidir. O halde, bu dinin esaslarını bütün insanlığa ulaştırmak bizim görevimiz değil mi? Sözünü ettiğimiz diyalog, toplumun yaralarını sarmak için bir araya gelen çeşitli din mensuplarına İslam’ı anlatmamıza bir vesile olamaz mı?

Örnek alarak Hıristiyanlık üzerinde konuşalım: Böyle bir diyalog ile ya onlar bizden tevhid inancını alacaklar, yahut biz onların teslis görüşüne kayacağız. Bu ikinci şıktan bir endişemiz mi var ki diyalogdan kaçınalım. Kaldı ki, bugün birçok Hıristiyan din adamının teslisi bırakıp tevhide döndüğü bir gerçek iken, böyle bir diyalogdan karşı kesimin korkması daha makul değil mi?

Geliniz tahminleri, yanlış teorileri bir yana bırakıp realiteye bir göz atalım:

İşsizliğin büyük boyutlara ulaştığı, geri kalmışlığın olabildiğine hüküm sürdüğü dönemlerde ülkemizden Avrupa’ya, özellikle de Almanya’ya çok sayıda işçi göç etti. Bunlardan acaba kaçı İslam’ı terk edip Hıristiyan oldu? Birkaç aşk macerası dışında, bir Müslüman’ın din değiştirmesi vakasına istatistiklerde rastlamıyoruz. Avrupa’ya ilk defa gelen bir kısım gurbetçilerimiz, batı kültürüne kapılmış, o aşırı serbesti ortamında içkiye, sefahate düşmüştür, ama bunlar yine de imanlarını korumayı başarmışlardır. Bir sonraki nesil ise işin vahametini anlayıp yeniden kendi öz benliklerine dönme savaşı vermeye başlamışlardır. Şimdi ise durum oldukça iç açıcı ve ümit vericidir.

O gün Avrupa’ya göç etmiş vatandaşlarımızı batının dini değil, hayat düzeni etkilemiş, kiliseleri değil meyhaneleri kendine çekmişti. Burada gurbetçi vatandaşlarımızın kabahatleri ve zaafları bir tarafa, şu gerçek de açıkça ortaya çıkıyordu: Avrupa’da Hıristiyanlık değil sefahat hakimdi.

Bugünün Avrupa’sında Hıristiyanlık açısından müspet denebilecek bir gelişme olmamıştır. Gençlik, bazı üniversitelerde, yüzde doksanlara varan vahim bir oranla ateist olmaktadır. Avrupa’da yeni kilise yapmak bir yana eskiler, özellikle tarihi değeri olmayanlar bir bir yıkılmakta ve işyeri yapılmakta, bir kısmı da cami haline getirilmektedir. Artık, içkinin yerini uyuşturucunun süratle almağa başladığı bir Avrupa ile karşı karşıyayız. Böyle bir ortamda bizim dinler arası diyalogdan İslam dini adına bir tehlike vehmetmemiz gerçeklere ters düşmektedir. Dinimiz açısından değil de, milletimizin ve devletimizin menfaatleri açısından bir zarar görüyor, bir gizli oyun hissediyorsak, bunu da göz ardı etmemek ve gerekli tedbirleri almak aklın gereğidir. Bu ayrı bir konudur.

Nur Külliyatından diyalog çalışmalarına ışık tutacak iki önemli mesajı aktarmak istiyorum:

Birisi bizzat Peygamber Efendimizin bir haberini bize ulaştıran şu ifadeler: “Hadis-i sahihle, âhir zamanda Îsevîlerin hakiki dindarları ehl-i Kur’an ile ittifak edip müşterek düşmanları olan zındıkaya karşı dayanacakları gibi….” ( Lem’alar, 151)
Alıntı ile Cevapla