KALP SEVMEKTEN YORULMAZ!...
"İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi (gerçek manada) sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız." (Müslim–Tirmizi)
* * *
Hayatımız boyunca birlik, beraberlik, kardeşlik sloganları atmışız. Kardeşiz demişiz. "Müminler ancak kardeştir" ayetini dillendirmişiz. Kardeş olmak zor, kardeş kalabilmek daha da zor bunu hiç hesaba katmamışız. Kardeş olmuşuz, arkadaş olmuşuz, dost olduğumuzu zannetmişiz. Dostum dediğimizi yeri geldiğinde bir kalemde atıvermişiz.
* * *
Oysa dost, güvendiğimiz dağ.
Ardından gidebileceğimiz kişi.
Sırrımızı paylaştığımız, dertlerimizle dertlenen, sevincimizle sevinen yoldaş.
Dost, her ne olursa olsun terk etmeyen!
Yarıda bırakmayan! Kullanmayan, kullandırmayan.
Dost unutmak sözünü literatüründen silip atan yürek.
Mücadele arkadaşımız. Simidimizin diğer yarısının sahibi.
Dost ayna, onda kendimizi gördüğümüz.
Hüzünlendiğinde akıttığımız göz yaşlarımızın sebebi.
Yalnızlığımızı kar gibi eriten, yüzümüze kapanmayan tek kapı.
Tutunduğumuz dal, bizi düzeltmek adına uyaran.
Omzu, başımızı koymaya her an hazır…
* * *
Evet uzar gider bu şekilde. Biz dost olduğumuzu, kardeş olduğumuzu iddia etmişiz ama gerçek manada sevmemişiz birbirimizi. Sevgi sloganları atarken de, dostum kardeşim diye başlayan edebiyatlarımızda bile sevgi kavramını hep unutmuşuz. Sevgi, sevgili, sevdiğim kişi diyememişiz. Belki de gerçekten yürekten sevmemişiz birbirimizi. Dostum dediklerimizle bir gün sonra düşman oluvermişiz. Kardeşim diye tanıttıklarımızı unutuvermişiz bir zaman sonra. Altını sevgi ile besleyemediğimiz dostluk ve kardeşçiklerimiz olmuş.
* * *
"Dostunu aşırı övme mutedil ol, bir gün düşmanın olabilir. Düşmanında da mutedil ol, bir gün dostun olabilir" sözünü unutmuşuz. Bir gün önce överek göklere çıkardıklarımızı ertesi gün işimize gelmeyince kâfir, müşrik ilan etmişiz. Bir gün önce tanıştırırken kardeşim diye takdim ettiklerimizi, "o yaramaz adam" diye anar olmuşuz. Dostluklarımızı ve kardeşliklerimizi sevgiyle sulayamamışız. Sevgiyle yoğuramamışız. Sevgiyle şekillendirememişiz. Sevgiyle bakmamış ve gözlerinin içine bakarak "seni seviyorum kardeşim, dostum" diyememişiz. Her lafın başında peygamberi örnek edindiğimizi söyleyen, yazan, haykıran bizler onun sevgi çemberine yaklaşamamışız bile. Ondan öğrenmedik mi vefayı, kardeşliği, dostluğu, sevgiyi? Ondan öğrenmedik mi sevdiğini söyleme gerekliliğini?