Konu Başlıkları: İslam Hukukunda ÖRF
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 19 Mayıs 2009, 11:38   Mesaj No:9

FECR

Kur'ân Kürsüsü

Medineweb Emekdarı
FECR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:FECR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 6340
Üyelik T.: 19 Ocak 2009
Arkadaşları:20
Cinsiyet:Erkek
Memleket:ANKARA
Yaş:56
Mesaj: 6.134
Konular: 555
Beğenildi:1084
Beğendi:252
Takdirleri:10770
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: İslam Hukukunda ÖRF

Serahsi’nin görüşünü şöyle özetlemek mümkündür. O’na göre; “zanaatkâra siparişle (istisna) iş yaptırmak, kıyasa göre caiz değildir; çünkü bu ortada olmayan bir şeyin (ma’dumun) satışı demektir. Bu ise, yasaklanmıştır. Ancak Hz. Peygamber devrinden beri bu nevi akitlerle ilgili devamedegelen bir teamül (örf) vardır. Buna dayanarak kıyası (hükmünü) bırakıyor; istisna ve benzeri akitleri geçerli sayıyoruz. Binaenaleyh, bu gibi akitlerin mesnedi durumunda olan teamül (örf), İslâm hukukunun nasslardan sonra- en önemli kaynaklarından biridir. Bu hususu Rasulullah’ın: “Müslümanların güzel gördüğü şey, Allah katında da güzeldir" hadisi ortaya koyar .
Alâüddin Kasani de, Serahsi gibi, istisna ve benzeri akitlerin, teamül ve örfe meşruiyet kazandırdığı görüşünde olup, bu fikrini mezkûr hadisle desteklemektedir. Hatta daha açık bir ifade ile “Müslümanların örf ve adetleri mutlak huccettir” diyerek aynı hadisi bizzat delil göstermiştir .
Netice olarak, bu mevkuf hadis, gördüğümüz gibi, bütün Müslümanların güzel görüp benimsedikleri örfün, şer’i delil olabileceğine sarahaten delalet etmese bile, yeni hadiselerin (meselelerin) şer’i durumunu ortaya koymakla görevli olan âlimlerin (müctehidlerin) kabullendikleri sahih örfün şer’i delil olabileceğine açıkça delalet etmektedir .
1-İslâm’dan önce Arapların benimsedikleri ve yapageldikleri, hatta kendilerini uymaya mecbur ettikleri malı muameleler, aile hayatı (aile hukuku) ve cezalarla ilgili bir takım örf ve adetleri vardı . Bunların çoğu kendilerine göre kanun hükmünde idi. Onların bu adetleri içinde akl-ı selime uygun, insanların menfaatini (maslahatını) kollayanlar olduğu gibi, olmayanlarda vardı.
2-Yirmi üç senelik bir devrede İslâm, bu adetlerden, nasslara ve ruhuna tamamiyle aykırı olanlarını tedrici olarak ilga etmiş; bazılarını islah ederek kabul ve bazılarını da aynen ibka etmiştir . Bu cümleden olarak, kulların maslahatını gözetme ve karşılaşacakları güçlüğü giderme gayesiyle İslâm, teamül halinde devam edegelen selem , mudarabe , ortaklık (şirket) , kasame , arâya ,muzaraa … gibi adetleri benimsemiş ve ibka etmiştir .Güçlüğü kaldırma gayesiyle, bilhassa selem ve arâya akitlerini kabul etmesi, örf ve adetin İslâm hukuku nazarında muteber oluşunun en açık delilidir .
İnsanlar kendilerine kolay geleni ve hafif olanı yapmaya, hatta menfaatini kollama meylindedir. Bu meylin tercümanı olan örf adetler; yine insanların maslahatlarını ön planda tutan İslâm’ın kolaylaştırma ve hafifletme prensiplerinin, bir bakıma pratik hayattaki tezahürüdür .
3-Muaviye’nin annesi Hind, kocası Ebu Süfyan’ın cimriliğini ve çoluk-çocuğunun nafakası ile ilgilenmeyişini, Rasulullah’a (s.a.v) şikayetvarı arzederek şöyle der: “Ya Rasulellah! Kocam Ebu Süfyan, çok cimri biridir. Acaba onun malından kendime ve çocuklarıma yetecek miktarı, haberi olmadan alsam, bunun bir günahı var mı? Üstelik buna ihtiyacım da var” sorusuna karşı Hazreti Peygamber: “Hayır (yok), örfe göre sana ve çocuklarına yetecek miktarı alabilirsin, al” başka bir rivayette, “örfün uygun gördüğü miktarı onlara yedirmen, sana bir günah yüklemez” dedi . Nafaka ile ilgili ayette nafakanın miktarı belirtilmeyip, örfe havale edildiği gibi, Rasulullah da (s.a.v.) burada, onu Hind’in bulunduğu beldenin örfüne havale etmiş ve belli bir miktar söylememiştir.
4-Bu hadiste geçen “el-ma’ruf” kelimesinden maksat; halkın benimseyip, kabul ettiği örf-adetlerdir. Binaenaleyh, Peygamberin bu sözü örfün, uyulması gerekli şer’i bir düstur olduğuna açıkça delalet eder . Müslim şarihi Nevevi’de: “Bu hadis,şer’an ölçüsü belli olmayan hususlarda, örfe itibar edilebileceğini veya onun şer’i bir delil (asıl) olduğunu gösterir” der. Hz. Peygamber (s.a.v.) bir ailenin yiyim ve giyiminin (nafakasının) miktarının belirlenmesinde, o ailenin bulunduğu beldenin örfüne göre hareket edilmesinin gerekli olduğuna, Veda hutbesinde de işaret etmiştir .
Netice olarak, naklettiğimiz bu hadisler, nasslarla hükmü belirtilmeyen konularda örfün, hakem olduğunu ortaya koymaktadır .

************devam edecek********************
Alıntı ile Cevapla