Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23 Mayıs 2009, 22:50   Mesaj No:3

Uraldan

Avatar Otomotik
Durumu:Uraldan isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 2295
Üyelik T.: 17Haziran 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3
Konular: 2
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart NÂ'T...(Rıfat ARAZ)

NA’T

I
Derin isyânlar sinmiş çöllerin rüzgârına;
Yağmalanmış edebin, erdemin son kervanı!..
Bir can; nasıl yüklenir, nasıl taşır yarına,
Ömrün boş ellerinde taşa dönmüş zamanı?!...

Kaç devrin fırtınası bitmeyen zorlu çile;
İhtiras ateşinde putlaşmış nice yurtlar!..
Kumları yakan âha, dayanmaz dağlar bile;
Hubel’in taş kalbinde, kan kesilmiş umutlar!..

Kurumuş adaletin dalları yaprak yaprak;
Ezelî bir sevdânın kışa dönmüş yazında!..
Boz bulanık duygular; vefâ renginden uzak,
Titrer kızgın çöllerin dinmeyen ayazında!..

Bir ibret sırrı iner ebabil kanadından;
Sarılır yedi gökle âlemlerin merkezi!..
Tâ Adem’den bu yana, sekiz cennet katından;
Tevhîdin nûru sızar, Mâhşer’e yansır izi!..

II
Halil’in gül duâsı, Mesih’in müjde gülü;
Hilkâtin süt buharı yârına yükseliyor!..
Yoğurmuş, şekil vermiş, renk vermiş kudret eli;
Bu ne güldür, kokusu, ötelerden geliyor!?.

III
Bir bir döşendi âlem yerde, göklerde şölen;
Seherin al ufkunda söker hakîkat nûru!..
Çöktü Kisra Sarayı, Sâve’ de durdu düzen;
Melekler tebşîr eder arza dolan huzuru!..

Özlemin güzel huyu; nûr içinde yanan nûr;
Hikmetin tecellisi irfâna düştü gönül!..
Bir kavrulmuş sinede, çölü yeşerten yağmur;
Hıra’nın halvetinden, devrâna düştü gönül!..

“Oku !” Allah adıyla, “Oku !”, “Oku!” Ey Resûl!..
Mübârek bir gecede ilk vahiy, ilk liyâkat…
Vahdete giden yolda can buldu erkân, usûl;
Gönül gözünde döndü, doldu, koca kâinat!..

Mi’râç’ta derdiğin gül, ezelî maksûdun mu?!
İdrâki aşıp giden o imânla uyandım!..
Âs’manı oyan sada, Bilâl’ın, Davût’un mu?..
Yâsir’ le, Sümeyye’ yle dağlandım, ben de yandım!..

IV
Gözleri perdeleyen bir avuç kum sesinde;
Hicretin, umut yüklü o derin hüznü mü var?!..
Güvercin yuva yapmış bir bahar nefesinde;
Bir örümcek ağında, kıvranır koca inkâr!..

V
Yesrib, cehdin gözyaşı, vefânın vuslât yeri;
Bir demet secde gülü halkalanmış sımsıcak!..
Kaynaşmış aynı safta yerle göğün erleri;
Bedir, ilk kutlu sefer; Bedir, arşa sığınak!..

Uhut’ta gül kanamış, gül dalında yanan var;
Gül matemi karışmış göklerden gelen âha!..
Hâlâ gül şerbetinden âb-ı hayat kanan var;
Gül hüznü kalkan mıdır, o en büyük günâha?!..

Hendek’te dökülen ter, eğerken kubbeleri;
Bir bir söker taşları kalplere inen yağmur!..
Nabızlardan silinir gafletin darbeleri;
Yazılır, âyet âyet, can özüne sinen nûr!..

Kim koydu aşk odunu bu yüreğin harcına;
Şevk onda, âhenk onda, ondadır gül umudu?!..
Hayber’ de Hamd sancağı dikildi can burcuna;
Kapladı yerle göğü sonsuz rahmet bulutu!..

Billûr parmaklarından hayretle kandı Ensar;
Muhâcir sende tuttu bir ömrün hesâbını!..
Kâ’be’nin yüreğine, işledin damar damar;
Okudun Hakk nûrunda, bir gönül kitabını!..

VI
Kaderin hâs bağında, menzilim cana düştü;
Kapıldım vecd içinde o gülün ruhsârına!..
Sevdâmız gül bezendi, bugüne, düne düştü;
Sabânın nefesinde bir yol buldum yarına!..

VII
Ey âlem-i ervâhta varlığı saran İsmet;
Ufuklarda kızarır gül açar nice mü’min!..
Sırtındaki o hassas, o en ince emanet;
Yerden, göklerden ağır, yâ Muhammed, yâ Emin!..

O dal, o kul mührüne, nasıl durdu, dayandı?
Erenler arşta buldu, bu aşkın cevherini!..
Suya hasret sahrâda; kananlar, yine yandı,
Marifet çeşmesinin çağlayan iksirini!..

Süsledin her emeli sevginle desen desen;
Şefâat pınarından Kevser sundun her cana!..
Yarıldı ayın bağrı, yıkıldı köhne düzen;
Mucize kaynağından gül damıttın dört yana!...

Bu tutuşmuş ocakta kızarmış kor gibiyim.
Hangi candır dokunan merhâmet tezgâhında?!..
Pervaneyim çevrende, çözülmez sır gibiyim;
Yer, gök ehli şevk ile döner kıblegâhında!..

Yâ Hatemü’l Enbiyâ, iki cihân serdârı;
Her sesin, her sözünde varlığın esrârı var!..
Ey âlemin ışığı, secdenin son baharı;
Tuttuğum gül dalında, güllerin ebrârı var!..

İnce bir âhenk midir çölde siyah bir çiçek?!
Takvâ peteklerini doldurdun kubbe kubbe!..
Tefekkür doruğunda hayat bulan her dilek;
Ya sabrın göz yaşıdır, ya da içli bir tövbe!..

Nefsinde kan olur mu bu güle bend olanın?!..
Canında can kalır mı, can deyip, can bulanın?!..

Ey özü sultan olan, bir sultana baş eğen;
Ey başı yerde iken gönlüyle arşa değen!..

Ey Allah’ın Habib’i, âlemin özü ey can;
Senin aşkınla döner, aşkınla yanan cihân!..


RIFAT ARAZ
Alıntı ile Cevapla