RE: EBU LEHEBİN ELLERİ KURUSUN
Bizler öyle bir kaynaktan besleniyoruz ki gerçek manada iman ettiğimiz takdirde bu kaynağın bize aşılayacağı düşünce ve davranış şeklini kırabilecek hiçbir beşeri el yoktur. Göreceksiniz ki kıymet vermediğimiz zaman Ebu Leheb'ler zenginliklerinden aldıkları hazzı kaybedecekler. Öyle ki söz konusu zihniyetin tüm yaşam yakıtı elde ettikleri ihtişama duyulan ilgidir. Güç ve para, harcanabilecek satın alınabilecek bir şeyler varsa sahibini değerli kılar. Bu iş yaptırabiliyor olma ve ötekini satın alma gücü, ellerinde güçleri olmayanların bir araya gelmeyi, güçlerini birleştirmeyi başaramamalarından dolayıdır. Eğer Ebu Leheb ve diğerlerinin malları ve sahip oldukları imkânlar gerçekte tesirli olsaydı çocuklarını yanlarında tutmayı başarabilirlerdi. Ama başaramadılar, onların evladlarından birçoğu Muhammed'in (s) yanında ebedi dirilişe koştu. Bizler için epey karmaşık bir hal almış günümüz cahiliyesinde Ebu Leheb'lerin ellerini kurutmak hiç de kolay gözükmüyor. Yani onların statülerine, bizlere bir şeyler kazandıracağını umduğumuz faydalarına kayıtsız kalmak... Üstelik onların hakim oldukları ticari ortamlarda rızık endişesi taşıyorsak görünen resmi tersine döndürmek oldukça zor gözüküyor. Anlaşılacağı üzere bu etkileyiş bizlerin davranışlarındaki tutarlılıkla, iyiye olan inanmışlığımızda göstereceğimiz inatla ve sürekliliğimizle alakalıdır. Çağdaş Ebu Leheb'lerin başkalarını düşünmeyen, paylaşımdan uzak zenginliklerine kıymet vermeyerek etkisizleştirme bilincimizi geliştirebiliriz. Bu lanetli düşüncenin sömürüye gidiş yollarında kullandığı vasıtalar yakıtını bizim emeklerimizden almamalı. Ellerini, kanlarımızı bedel sayabileceğimiz ebedi kardeşlik ve bir arada olma arzumuzda kurutalım, etkisiz kılalım ve iyiye dönüştürelim. En kısa zamanda net tavırlar sergilememizi kolaylaştıracak direniş azığımızı kazanma endişesi taşıyarak Ebu Leheb ve avanesinin bizlere karşılıksız iyilikte bulunmasına izin vermemeli, böyle bir zorunlulukla karşılaşmaktan mümkün olabildiğince sakınmalıyız. Böyle bir durumda talebimiz sadece emeğimizin karşılığı olarak hakkımızı istemek olmalı. Ayrıca güç ve iktidar sahiplerinin ellerinde bulundurdukları imkânlarda gözümüzün olmadığını, zenginliklerinin ve otoritelerinin bizlere herhangi bir etkisinin olamayacağını ortaya koyan tavırlar sergilemeliyiz. Tercihimiz kırık dökük de olsa Müslümanların evlerinde barınmak, onların fakir sofralarına misafir olmak olmalı. Unutmayalım ki, bu lanetli zihniyetin yaşam felsefesi kendilerini sahip oldukları araçlara dönüştüren, diğer bir ifadeyle nesneleştiren ruhsuz kimlikleri ön plana çıkarmakta. Ancak her ne olursa olsun bizler cehennem ateşinin yakıtı olan bu lanetli zihniyetin teklif ettiği ücretler karşılığında dinimizi pazarlık konusu yapmayacağız. Onların dünyaya dair elde ettikleri kazanımlara değer vermediğimizde onlardan geriye hiçbir şey kalmayacak ve bu ilgisizlik onlar üzerinde kaçınılmaz olarak toplumsal bir baskı oluşturacaktır.
O halde yapmamız gereken şey Rabbimizin telkinlerini dikkate alarak hiçbir zalim zengin elin bizleri yönetmesine, üzerimizde söz sahibi olmasına, emeklerimizi sömürmesine müsaade etmemek olmalıdır. Bundan sonra bizlere düşen tek şey fakir ellerimizi birleştirmektir. Şeytanın adımlarını takip etmeden, ayrılığa düşmeksizin dünyanın lüks ve ihtişamını ellerinde bulunduranlarla yalın ayaklı kardeşlerimiz arasındaki tercihimizi tereddütsüz olarak mustazaflardan yana yapmalı ve Allah'ın bizler için seçtiği yaşam biçimini eksiksiz bir biçimde ortaya koymalıyız. Duamız odur ki: "Eğer Allah bizlere de dünyevi zenginlik nasip eder ve bizler de mallarımızı davamız için kullanmaktan çekinip kendi adımıza sahiplenerek Ebu Leheb'in davranışlarını sergilersek, karşımızda tavrını net bir biçimde ortaya koyan, kötülükten yana uzanan iki elimizi kurutan, gerektiğinde bizimle kardeşliklerini noktalayan mustazaflar hep yanımızda olsun.
En emin olana emanet olun. Selam ve dua ile...
Hikmet Ertürk / Düşünce
|