Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01Haziran 2009, 00:06   Mesaj No:2

NUR

Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:NUR isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 127
Üyelik T.: 10 Eylül 2007
Arkadaşları:4
Cinsiyet:
Memleket:ankara
Yaş:32
Mesaj: 1.805
Konular: 527
Beğenildi:30
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: Yaz Kur’an Kursu Mekânı Olarak Cami

Camiyle ilgisi nedeniyle din görevlisi de, onun kutsallığından nasiplenmektedir. Kişilik niteliklerine bakılmaksızın salt camiyle ilgisi, insanların gözünde din görevlisinin ilk etapta değerli sayılmasına neden olmaktadır. Özellikle de çocuk ve gencin gözünde değer kazanmaktadır. Camiye saygı duyan çocuk ve genç, ilişkisi nedeniyle caminin görevlisine de saygılı olma ihtiyacı duymaktadır. Camiye atfettiği değeri, onunla ilgisi olan din görevlisine rahatlıkla transfer etmektedir. Bu bakış, din görevlisinin de, başlangıçta sıradanlıktan sıyrılıp âdeta sıra dışı niteliklerle donanık hale gelmesini, öyle algılanmasını sağlayabilmektedir. Bu ise, daha işin başında din görevlisinin elini güçlendirmekte, işe belli avantajlarla başlama imkânını ona sağlamaktadır. Din görevlisi, caminin eğitsel gücünden yararlanma, kendi eğitsel gücüne güç katma imkânını ister istemez elde etmektedir.
Cami hakkında böyle bir anlayışa sahip olan kişi, sadece camiye değil, oradaki görevliye de değer verdiği için orada din görevlisi tarafından sunulacak şeylere de özel ilgi duyar, onları önemser. Caminin değerli, dinî bir mekân olduğunu düşünen çocuk ve genç, orada olanların, orada anlatılacak her şeyin, orada yapılanların hepsinin de değerli, önemli olduğunu düşünebilmekte; dolayısıyla onların ilgilenmeğe değer şeyler olduğuna inanarak onları öğrenmeyi kendisi için zevkli bir görev sayabilmektedir. Haliyle öğrenci, din görevlisini, sıradan bir insan şöyle dursun, sıradan bir öğretmeni dinler gibi dinlememekte; öğrettiklerinin önemli olduğuna, kutsallık içerdiğine inandığı biri olarak dinleyebilmektedir.
Bu demektir ki, böyle bir cami ve dolayısıyla din görevlisi algısı, kendiliğinden çocuğu ve genci camide gerçekleştirilecek olan eğitime hazır hale getirmektedir. Bu olgu, camide eğitim-öğretim yapacak olan öğreticinin işini, cami dışındakine kıyasla alabildiğine kolaylaştırmaktadır. Şöyle ki, bir konunun öğretimine başlamadan önce öğreticinin yapması gereken en önemli görevi, öğrenciyi yeni konuyu öğrenme işiyle ilgilenir kılması, onu yeni öğrenmeye hazır hale getirmesidir. Öğrenci, gerçekte ihtiyaç duyması gereken her şeye ihtiyaç duymayabilir. Bu durumda ona bunu hissettirmek gerekmektedir. Bunu yapacak olan da öğretmendir. Dolayısıyla, öğretmenin yeni konunun öğretimine başlamadan önce yapacakları arasında yer alan öncelikli ve kaçınılmaz işlerden biri de, o derste öğretimi düşünülen konuya öğrencinin ihtiyaç duymasını sağlamaktır. Öğrenci, ihtiyaç duymadığı, değerli bulmadığı konuyla ilgilenmez. İlgilenmediği konuyu ise öğrenci, öğretmen ne yaparsa yapsın, öğrenemez. O, sadece ihtiyaç duyduklarıyla ilgilenir ve o ilgilendiği konuları öğrenebilir. Onun için öğrencinin duyuşsal giriş özellikleri itibariyle, öğretilmesi düşünülen yeni konuyu öğrenmeye hazır hale getirilmesi, son derece önemlidir. İşte cami, bu bağlamda çok önemli bir işlev ifa etmekte; daha başlangıçta öğreticinin elini güçlendirmektedir.
Din görevlisi, sadece söyledikleriyle değil; her tür hal ve hareketi, tutum ve davranışları, duruşu, oturup kalkışı... ile de çocuk ve gençler tarafından dikkatle izlenmektedir. Onların gözünde o değerli olduğu gibi, ona ait her şey de değerlidir ve izlenmeye ve edinilmeye değerdir. Dolayısıyla o, sadece anlattıklarıyla değil, bütün yapıp ettikleriyle, jest ve mimiklerine kadar bütün davranışlarıyla da onları etkilemekte, eğitmektedir.
Ne var ki, bu başlangıçtaki avantajlar, mutlak sürekliliğe sahip değildir; din görevlisinin yeterlik düzeyine göre zamanla ya aynen kalacak, ya da günden güne giderek daha da artacak veya azalarak tamamen kaybolacaktır. Bu yüzdendir ki, din görevlisinin ehliyeti, yeterliği, yeterli bilgi ve beceri donanımına sahip olması, ahlakça gelişmişlik düzeyi son derece önemlidir. O, yeterli olduğu oranda bu başlangıçta sahip olunan avantajlar/imkânlar, varlığını sürdürecek veya giderek artacaktır. Aksi de olabilir: Din görevlisinin olumsuz nitelikleri, meslekî yetersizliği, yanlış tutum ve davranışları sebebiyle de caminin söz konusu avantajları/imkanları azalarak yok olacak; hatta belki avantaj olmaktan çıkıp dezavantajlara dönüşebilecektir. Haliyle caminin işin başında sağladığını söylediğimiz avantajlar/imkânlar, mutlak değildir; büyük oranda din görevlisinin niteliklerine, yeterlik düzeyine bağlı olarak değişiklik arz etmektedir, görecelidir.
Bu durum, din görevlisinin sorumluluğunu ağırlaştırmaktadır. Onun bu temsil niteliği, onu, her söylediğine, her davranışına dikkat etmeye mecbur etmektedir. Yani cami, din görevlisini de eğitici role sahiptir. Bu sayede din görevlisi, kendisini, sözlerinde tutum ve davranışlarında daha bir titiz davranma zorunda hissedecektir. Din görevlisi olarak çocuk ve gençler üzerinde çok güzel izlenimler bırakmaya, kendini sevdirmeye çalışmakla yükümlü olduğunu düşünecektir. İlk işinin, kendisini öğrenciler sevdirmek olduğunu unutmayacaktır. Çünkü bilmektedir ki, kendisini onların sevmeleri, camiyi ve ait olduğu İslâm dinini sevmelerine neden olacak; kendisinden nefret etmeleri ise, camiden ve İslâm’dan soğumalarına yol açacaktır. Kendisinin şahsında onların cami algıları, din ve diyanet anlayışları şekillenecektir.
__________________
EN GÜZEL AŞK: ALLAH!
Alıntı ile Cevapla