Durumu: Medine No : 8479 Üyelik T.:
31 Mayıs 2009 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
24 Konular:
6 Beğenildi:0 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | RE: AŞK-I ELİFBA
RI gibi, hilâl kaşını iki büklüm belime hançer kıldım…
Hilâl kaşın önünde râm oldum, büküldü boynum. Yay kaşınla fırlattığın oka, nişân oldu koynum… Sızlayan, damlayan, ağlayan kan… Hançerin ucundan sızan can gibi bakışın, gecenin koyusunda parlayan hilâl gibi bakışın, bir harfin nazarına dokundu. Rı’dan başlayıp aşka aktım, ben bu aşkı mürekkeple yıkandım.
-----------------------------------------------------
ZE gibi, aklın kıyamıyla aşkın secdesi arasında, rükûda kaldım…
Ne gökteyim ne yerde…Ne kıyamdayım ne secdede… Birlik ve hiçlik arasında, akıl ve aşk sıratında çiçek açan bir yerde.. Yollarının bolluğuyla sınanan bir sevdânın başındayım. Ze gibi rükûda kaldım. Yüzümle arza bakarken, ruhumla semâya aktım… Ârâftan çıksın kalbim, eğrilerim doğrulsun; ben de bir yol bulayım…
--------------------------------------------------
SİN gibi, inci dişerinden çıkacak bir hazineye sevdâlandım…
İnci dişlerinden bir söz işitmek istedim. Yüzyıllar önce şairin bir Sin’e teşbih ettiği dişlerinden bir güzel söz işitmek istedim. O söz ki, ezelî ve ebedî sevdâm… Bırak açılsın dudaklar ve yayılsın âleme dualar… Dualar bir hazine gibi, şefâat bambaşka bir hediye gibi bütün evrene yayılsın… Bütün harflerin ucunda, başında, sonunda Sen varsın.
------------------------------------------------------
ŞIN gibi, üç inciyi başımda taşımakla onurlandım…
Dünyaya dağılan incilerden üçünü başıma takayım. Ayn, Şın ve Kaf diyorum ya hani.... Payıma düşen üç harf ile dilşâd olayım. Üç inci ile yatıp üç harf ile uyanayım… El ver, aşkını başımda taşıyayım.
--------------------------------------------------------------
SAD gibi, gözlerinin esrarına kapıldım da kıvranarak kıvrıldım…
Bir harfin kıvrımıyla kıvrandım sayfalar üzerinde… Sad gibi koyu bir esrârı sarıp sarmalayıp sakladım gözlerimde… Efsûnlu bir nazar gibi, büyülü bir rüzgâr gibi harflerinde ruh buldum. Adını oluşturan harflerin esrârını gözlerinden okudum.
----------------------------------------------------------
DAD gibi, gözlerinin uçurumunda, bir kara ben noktasında aklandım…
Gözlerin bir uçurum… Sahifenin kenarında sonsuzluğa akacak iken ruhum, ben içre bir ben tuttu gözlerimi… Ay ve güneş nasıl tutulursa bir boşlukta, gözlerim nasıl tutulursa bir boşluğa… Harflerin noktasına da işte öyle tutundum. Bir kara nokta akladı benliğimi… Noktalar çoğalırken ben âhh, hep azaldım.
----------------------------------------------------
TI gibi, elif sevdâmı nergis gözlerine yasladım da yaşadım…
Tı gibi iki hamlenin yarasıyım. Bir göz kıvrımından süzülüp bir nergis çiçeğinden dökülüp Elif’in ayağına diz çöktüm. Vahdetten yükselen aşkımı Elif’in birliğine yasladım. Sevdâm büyük, sedâm küçük olsa da… Susmadım.
------------------------------------------
ZI gibi, didelerin aşkıyla yandım, Elif iken nokta kadar ufaldım...
Mürekkep, harflerin damarından süzülüyor damla damla… Harfler kamış kalemin ucunda can bulurken mürekkep damlıyor beyaz bir satıha… Zı’daydı bütün güzelliğin… Gözlerin, benin ve servi boyunla tamam oldu güzelliğin. Ve aşk Elif iken küçüldü, süzüldü, bir noktaya büründü. Bir Elif hamlesiyle ufalandım, pâre pâre paralandım.
------------------------------------------
AYIN gibi, aşkın dîvânına bir küçük mukaddime olsaydım...
Aşk olsun diyorum. Sayfalarca aşk… Bir dîvân sayfasında saklanan; içi nakış ve hat, dışı tezhip ve sanat kokan bu yaralı aşk, yayılsın rahlenin kalbine… Kalpten sonra bütün âleme… Harflerin gül kokusu bu… Bir dîvân sayfasında gizlenen aşkın yüzyıllık hoşbûsu bu… Ve ben, bir dibâce olsaydım bu dîvâna, bir mukaddime… Belki bir Elif’le nur düşerdi ismime…
------------------------------------------
GAYIN gibi, gözüme düşen bir nokta yaşla sırılsıklam ıslandım…
Bir çift göz verildi kabuğumun kalbine. Sadece bir çift gözdü ruhuma açılan pencere… Gönlümün gökyüzünden kan düştü, nokta nokta ıslandım. Hicran düştü Elifbâya… Ben, kamış kalem ve mürekkeple ıslandım. Ve ben âhh, sonunda uslandım…
--------------------------------------
FE gibi, ka’de-i ûlâda kaldım, son kez secdeye varamadım …
Aşkın önünde diz çöktüm, ayak burktum, boyun büktüm. Başım kalbime yakın, arınmaya ve cilâlanmaya muhtaç kalbime… Yolları aşıp Sana geliyorum. Yüzüm yok secdenin nur yüzüne, biliyorum. Ellerim bir tesbih tanesinde kilitli.. Bedenim huzurunda ve ruhum ipinden kopmuş bir tesbih tânesi gibi… Yollarımı aç… Fe’lerim Vav gibi huzura muhtaç….
---------------------------------------------------------
KAF gibi, Zümrüd-i Ankâya âşık bir masaldım…
Kaf dağından süzülüp geldi gönül kuşlarım. Hüdhüd, Simurg, Hümâ, Ankâ… Bir Zümrüd ü Ankâ’nın kanadında asılı kaldı kanayan masalım. Aşk masalının kahramanları uçuşuyor gönlümde… Kaf dağının ardındaki kimyâ ile can buldu harfler… Aşk ile… Âşıkların menziliydi çöller ve dağlar… Ben kendimi bildim bileli, dağlara mahkûmum… Dağlardı benim yurdum…
--------------------------------------------------------
KEF gibi, bir Nûn ile can buldum, Kûn dendi ve ben “ol”dum…
Kûn dendi, Kef ve Nun bir araya geldi. Çamurdan ve balçıktan sonra, bir alaktan filizlenip boy verdim. Oldum ve ölmeyi bildim, öldüm ve olmayı bildim. Bilmeyi ve bilinmeyi istedim. Harflerdi tek şâhidim… Ne kalem yetti, ne kâğıt içimdeki ummânı taşırmaya… Harflerdi tek şâhidim… Ben anlatamadım…
----------------------------------------------------------
LAM gibi, saçlarının kıvrımına asılarak sallandım…
Saçlarının kıvrımına yuva yaptı gönül kuşum.. İpe asılan bir ayna gibi döne döne kendimi buldum. Tel tel örülen bir siyahlıkta, ince ve kara ipler arasında hapsoldu gönül kuşum… Ava giden bendim, saçlarının tuzağında avlanan yine ben… Îdama mahkûm bir âşık gibi saçlarının tellerine asılarak sallanan ben… Ve ben… Aşkın darağacındaydım…
---------------------------------------------------
MİM gibi dudağının kuyusunda küçülen ve yok olan bir noktaydım…
Dudağının kuyusunda gördüm Yûsuf’un rüyâsını… Çukur, halka halka küçüldü; halkalar büyüyerek kuyunun uykusunu böldü. Büyüyen ve küçülen noktalar gibi… Bir dudağın hânesine konuverdim… Sükûtu resmeyleyen bir noktayım.. Ben esâsen hiç olmadım, uçsuz bucaksız bir yoktayım.
----------------------------------------------------------
NUN gibi, ateş denizini mumdan gemiyle, Nun gemisiyle aşsaydım…
Aşk, âteş denizini mumdan gemilerle geçtiği vakit… Gönül gemileri bir Nuh tufanı ile engin vâdîleri aştığı vakit… Bir Nun tekkesi düşseydi payıma… Yana yakıla aşsaydım alevli denizleri… Aşarak geçseydim âteşten dehlîzleri… Var/saydım… Aşka ulaşsaydım.
----------------------------------------
VAV gibi, iki büklüm hâlimle bir cenine konsam, bir secdeye varsaydım…
Vav gibi iki büklüm kaldım belâlı bir dünya yalanında… Yalanlardan, dolanlardan, koynuma dolanan yılanlardan sonra bir Vav huzuru hayâl ettim kendi dünyamda… Anne karnına düşen ceninden kopup, secdeye varan elimde koşup… Bir Vav gibi kendime dolansaydım…
----------------------------------------
HE gibi, alevden yaşlarımı bir âh için akıttım…
İçinde alev yanan iki kırmızı kadehti gözlerim… Dağlamak ve ağlamak arasında gidip gelen koyu bir alev gibi yükseldi ellerim.. Bir âh’tı yükselen, havaya… Bir inşirâhtı yükselen, semâya… He gibi iki göz çukuruna dolan dumandım. Dumanımla gökyüzüne uzandım.
--------------------------------------------------
LAMELİF gibi Lâ’nın aşkıyla çark attım…
Harfler bir semâzen gibi dönerken sayfalarda, ben ters bir semâzen sûreti gördüm Lâ’nn koynunda… Çark atıyordu yokluğun noktaları… Yokluğun çokluğa dönen adımında bir “yok” hecesi dokundu sayfalara: Lâ… Sonsuz bir sonsuzlukla dile gelen harf, dönüyordu âh diyerek sayfamda… Lâilâheillallah diyerek dönüyordu Lâ…
------------------------------------
YE gibi, son’a geldim, Sana geldim; hamdım ve son’unda yandım…
Sana geldim. Elifbânın bütün harflerini aşk ile, âteş ile yaktıktan sonra Ye’nin kıvrımıyla sayfa sonuna geldim. Harfler, heceler, kelimeler ebedî bir sevdâya mâil… Elifbâ baştan sona içimdeki aşka mümessil… Mürekkep nokta nokta sayfaları aşıyor. Sayfalar dalga dalga rahlelerden taşıyor. Bu aşkınlık, bu taşkınlık yüreğimden çıkıp aşka akıyor. Ve aşk bütün kâinata damla damla yayılıyor. Aşk-ı Elifbâ… Kendi hikâyesini yazan muammâ… Aşkla…
|