Durumu: Medine No : 6 Üyelik T.:
14Haziran 2007 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
138 Konular:
16 Beğenildi:0 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | İhlas Şeytan bir vesvese ile insanı bırakmaz. İnsanın amelinden ne eksiltebilirse, sevabından ne azaltabilirse kendince onu kar sayar. Mesela, namaz kılmak isteyen bir gençle şeytan arasındaki mücadeleye bakalım :
Şeytan önce genci ibadetten uzak tutmaya çalışır. Genç kararlı ise, şeytan bu defa ibadete başlama yaşını ileri atmaya çalışır : Daha gençsin biraz gez, dolaş, hayatının tatını al sonra başlarsın der. Genç yine kanmazsa, namaz kılmaya yönelirse, şeytan bu defa: Namaz abdestini şimdi alma, ezan yeni okundu diye vesvese verir. Genç abdestini alsa bu defa , daha vaktin var sonra kılarsın otur, sohbetini... bitir diye vesvese verir. ( Şeytanın amacı, mesela ikindiyi geç kıldırtıp, sünnetini terkettirmektir, böylece genç sünnet sevabından uzak kalır, buda şeytan için bir kardır...). Eğer genç namaza başlarsa bu kere onun zihnini, unuttuğu, önemli-önemsiz şeylerle meşgul etmeye başlar, namazından gafil olmasına sebep olmaya çalışır veya namazı " tavuğun yemini toplaması gibi" acele acele kıldırtır, böylece tadil-i erkan'a uymasına engel olur... Her şeye rağmen genç namazını ihlaslı, huşu içinde kılarsa, şeytan son bir hileye başvurur. Genci etrafına baktırır ve "Benim gibi huşu içinde namaz kılan var mı ?" diye düşünmeye sevk eder, gencin kibirlenmesine sebep olur. Böylece amel yine boşa gitmiş, sevap kaybedilmiş, şeytan kazanmış olur.
Bir gün Hz. Resül'ün bulunduğu bir mecliste, bir şahıs hakkında övgü ile bahsedilir. O kişi o sırada yüzünden abdest suyu damlar, elinde nalınları, alnında secde izi bulunduğu halde, uzaktan gözükür. Hz. Resul'e işte o adam denilir. Hz. Resul "Bunun yüzünde şeytani bir leke görüyorum " der. Ashab şaşırır. Adam gelir, selam verir, oturur. Hz. Resul " Sana Allah'a yemin verdiriyorum, doğru söyle, buraya gelirken bunlar arasında benden iyisi yoktur diye hatırına geldi mi? Adam "evet" der. Hz. Resul " Allah'ım bildiğim, bilmediğim hatalarımdan sana istiğfar ederim" der. Sahabi "Sizde mi korkuyorsunuz Ya Resulallah" der. Hz. Resul : "Beni hangi kuvvet emin edebilir. Halbuki insanların kalpleri Allah'u Teala'nın kabze-i kudretindedir. Onları dilediği tarafa çevirir." buyurur.
Kamil bir zat ile şeytan karşılaşır. Şeytan kamburdur. Bu zat sebebini sorar. Şeytan : " Kulun son nefesinde iman-ı kamille dünyadan ayrılmak isterim" diye yalvarması beni bu hale getirdi. Bende vay bana, ben bunu nasıl düşürüp, amelini kendisine beğendireceğim derim ve benim bu şekil çalışacağımı anlamasından korkarım... Beni bu düşünce kambur etti der.
Şehit Abdullah Azam:" Okuduğunuz kitaplar, yaptığınız nafileler sizi aldatmasın" diyor. Yani okur ama uygulamaz, uygular ama riya yaparsanız, hiç bir şey elde edemezsiniz, karda değil zararda olursunuz, demek istiyor büyük şehit.
İbn Mübarek :" Alim okumaya devam ettiği müddetçe alimdir. Ne zaman ki alim olduğunu zanneder ve ilmini artırmaktan vazgeçerse işte o zaman cahil olur" demektedir.
Hz. İsa (A.S) : " Amel için değil de, yalnız başkasına anlatmak için ilim öğrenen, nasıl alimlerden olabilir" der.
---------------------------------------------
" İnsanlar hep helaktadır, alimler müstesna, Alimler de helektadır, ilmi ile amil olanlar müstesna,
İhlas sahipleri de büyük tehlikededir" buyurulur.
Gururlu helakta, gururdan kaçan ihlaslı tehlikededir. Her an gururun pençesine düşebilme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Bişr-i Hafi :" Nefsim konuşmamı arzu ediyor (bunun için anlatmak istemiyorum). Nefsimin bu isteğini yenebilirsem o zaman anlatırım" der. Dünya malında kendisinden üstekilere, dini yaşayışta kendinden aşağıdakilere bakan, ziyandadır, denilir. ** Bazı alimler; kendisini nifaktan uzak zannedenler, nifağa en yakın olan kimselerdir derler.
Kendisinde münafıkların listesinin bulunduğu tek sahabi olan Ebu Huzeyfe'ye bir kişi "ben nifaktan korkuyorum" der.
Hz. Huzeyfe (R.A) :"Eğer münafık olsaydın, nifaktan korkmazdın. Çünkü münafık nifaktan emindir." der.
Mesele, bu soruyu kendimize sorabilmemizdir.Ben tam manasıyla iman sahibi miyim Unutmayalım ki emin olmak şeytandandır ve küfürdür. Hz. Ömer(R.A) bile münafıkların listesinde bulunup bulunmadığını yıllar sonra, korka korka Hz. Huzeyfe'ye sormuştur. Ümmetimin şirke düşmesinden korkuyorum. Gerçi onlar, puta, aya, taşa tapmazlar. Ancak amelleri ile riyakarlık yaparlar,buyuruyor. Hz. Resul (İbn-i Mace)
Ebu Süleyman Darani : "Amelde takva, amelden daha zordur" der.
**Ebu Derda (R.A) : İmanının selbinden korkmayanların imanı selp olur der. Yani amellerimizden şüphe etmeliyiz ama bu şüphe amelin kendisinden değil ( bu vesvesedir), amelin kabul olup olmayacağı konusunda olmalıdır. Bu da takvadır.
Şabi : Fakirin sadakaya ihtiyacından fazla, kendisinin sadaka sevabına muhtaç olduğunu bilmeyen zengin, sadakasını iptal etmiş ve ecrini kaybetmiştir demektedir. Amellerimizde bu duygu ve düşüncede olmalıyız. İhlas budur. Unutmamamız gereken diğer bir konu da aşırı tevazununda bir riya olduğudur. "Ben cahil birisiyim, ben Allah'ın aciz bir kuluyum..." gibi müslümanda bulunması gereken vakara (kimseye kibirlenmemek , kimseyi kendine kibirlendirtmemek ) aykırı olan bu tür aşırı tevazulü cümleler riyakarlığın göstergesidirler. İhlaslı bir insanın camide kıldığı namaz ile evde kıldığı namaz aynı olmalıdır. İki mekan arasındaki namaz kılma hızında, süresinde ... bir farklılık varsa, iki mekanda da aynı şekilde ( her ikisinde de yavaş ve ihlaslı olarak) kılmaya özen göstermelidir Fiillerde Riya : İlah kelimesi; kendisine ibadet edilen, kanunları kabul edilen, yardımı beklenen, rızası gözetilen anlamlarına gelir. Müslümanın tek bir ilahı (iyilik beklediği, rızasını kazanmak istediği ...) vardır o da Allah'ü Teala'dır. Eğer kişi yaptığı bir fiil, ibadet, namaz, söz... ile müdürünün, amirinin, babasının, hocasının, eşinin... rızasını kazanmak için, ondan bir iyilik elde edebilmek için, bir amel yapıyorsa o kişi, o niyeti ile "fiili şirke ", küfüre düşebilir. Kişi, dini bir eylemi sadece Allah için yapmalı, bu yönde gayret göstermelidir. Aksi o insan için hüsran olur... Kur'an da bir ayet-i kerime'de :" Şeytan sizi Allah'ın affı ile aldatmasın " buyuruluyor. Büyüklerimizin, küçüklere durmadan söylediği, şimdi küçüksün oruç tutma, namaz kılma... Allah görüyor, affeder... sözlerine karşı, yukarıdaki ayet bizlere bu tür sözlerin şeytandan gelebileceği yönünde uyarıda bulunmaktadır. Mü'min, ümit etmeli ama korku içinde de bulunmalıdır. Hz. Ebu Bekir (R.A)'ın buyurduğu gibi " Bir kişi cennete girecek dense o kişinin ben olduğumu umarım. Bir kişi cehenneme girecek dense, o kişinin yine ben olacağından korkarım."
Alimler: Tevhidde sadakat demek, hediye alındığı vakit vasıtaya bakılmadan nimetin Allah'tan olduğunu bilerek O'na şükretmek demektir, derler
** Hz. Resul : Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan cennete giremez buyurur. Nuh(A.S) oğullarına :Sizi iki şeyden nehyederim: "Şirk ve kibir " der (Müslim)
Ömer b. Abdülaziz, halifeliği sırasında bir gece vakti, bitmekte olan lambanın yağını kendisi tazeler. Bunu ne o sırada hazır bulunan misafirine, nede uyumakta olan hizmetçisine yaptırır. Ömer b. Abdülaziz, misafirinin şaşırdığını görünce, giderken de Ömer'dim, gelirken de Ömer, hiç bir şey değişmedi. buyurur.
|