30Haziran 2009, 23:15
|
Mesaj No:4 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 Arkadaşları:2 Cinsiyet: Yaş:48 Mesaj:
4.079 Konular:
315 Beğenildi:49 Beğendi:0 Takdirleri:149 Takdir Et:
| RE: Eli Sopalı - Cüneyd Suavi Mehmet abi sizin hocalarda böylemiydi Alıntı:
Hayatımın en güzel hatıralarından biri de, Rüştü Beyle ilgili oldu. O yıllarda, "orta üç" denilen sekizinci sınıfta okuyordum. Ve sınıf başkanı olan Şemsettin Uzun adlı arkadaşımın yardımcısıydım. Şemsettin, bir çoğumuzdan daha iriydi ve belki de bu yüzden mümessil seçilmişti. Aramızdan bir damla su sızmazdı. İkide bir de onunla şakalaşır ve bazen ipin ucunu kaçırırdım. Özellikle, sıraların üzerine çıkıp onun sırtına atlamaktan, çok keyif alıyordum.
Bir gün yine teneffüse çıkmıştık. Canım yine güreşmek istemiş olmalı ki, sınıfa şöyle bir bakıp Şemsettin'i aradım. Öğretmenler odasına gittiğini söylediler. Hemen koridora fırladım. Okulun göz alabildiğine uzanana koridorları, yüzlerce öğrenci ile doluydu. Ama benim keskin gözlerim, Şemsettin’i görmekte gecikmedi. Şemsettin, alt kata inen merdivenlere doğru ilerliyordu. Koşa koşa giderek ona yetiştim ve tam merdivenlerden inmeye başladığında, balıklama olarak sırtına atladım. Bu arada, beni üzerinden atmaması için ayaklarımı beline, kollarımı da boynuna dolamıştım. Şemsettin, boş bulunduğu için önce biraz sendelemiş ve sırtına bir an da yüklenen ağırlığın etkisiyle düşmemek için, basamakları ikişer üçer inmeye başlamıştı. Yüz ifadesini görmek için başımı uzatıp ona baktığımda, ölecek gibi oldum. Sırtına atladıktan sonra büyük bir şefkatle sarıp sarmaladığım kişi, Eli Sopalı'dan başka biri değildi. Sanki beni bir anda elektrik çarpmış, ona dolanan kol ve bacaklarım korkudan çözülmüştü. Can havliyle kaçarak aşağıya indiğim merdivenler, bir türlü bitmiyordu. Bu sırada Rüştü Bey, elindeki sopasını, hücuma kalkan bir süvarinin kılıcı gibi sallayıp, "Allah!. Allah!.." naralarıyla peşime düşmüştü. (Bana öyle geldiği için, bu narayı ben uydurdum tabi ki.)
Rüştü Bey'i bilmiyorum ama benim korkudan bağırdığım kesindi. Çünkü beni resmen kovalıyordu. Zemin kata indiğimde, hemen merdiven başındaki tuvaletlere girmeyi ve bir tanesine girip kapıyı arkadan kilitlemeyi düşündüm. (İyi ki girmemişim, çünkü daha sonraki günlerde, o tuvaletlerin hiç birinde kilit olmadığını öğrendim.) Fakat lavabo bölümüne girdiğimde, yerden bir buçuk iki metre kadar yüksek olan pencerelerin açık olduğunu görerek aşağı atladım. Hani kovboy filmlerinde, filmin kahramanı olan yakışıklı genç, kendisini bir uçurum kenarına sıkıştıran kızıl derililerden, o uçuruma atıyla birlikte atlayıp kurtulur ya, bende öyle kurtulmuştum. Rüştü Bey, pencerelerin önünde kalakalmış, ben ise, dünyaya yeniden gelmiş gibi bayram yapmıştım.
| Bu bölümü bir an gözümünde önünde canlandırdım da hala gülüyorum)) |
| |