Konu Başlıkları: hicap,çarşaf,örtü
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 05 Temmuz 2009, 00:02   Mesaj No:18

kurtmehmet

Medineweb Sadık Üyesi
kurtmehmet - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:kurtmehmet isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 5446
Üyelik T.: 30 Kasım 2008
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:64
Mesaj: 682
Konular: 73
Beğenildi:19
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart RE: hicap,çarşaf,örtü

Cilbâb”da renk önemli midir? Ne örtünme âyetleri, ne de onları açıklayan hadisler, kadınların, şu ya da bu renkte cilbâb giymeleri hususunda bir emir ihtiva etmektedir. Buna göre kadın, dikkat çekici olmamak şartıyla, ister siyahtan ister başka bir renkten cilbâb edinir.
Ancak ilk müslüman hanımlar ve özellikle de Rasülullah (s.a.v.)’in dönemindeki sahabe kadınlar, cilbâbın görev ve maksadını çok iyi kavradıklarından olacak ki, genellikle siyah rengi tercih etmişlerdir. Mesela Ümmü Seleme annemiz: “Ci1bâb âyeti indiği zaman, Ensar kadınları siyah giysilere büründüklerinden ötürü, başlarında kargalar varmış gibi çıktılar” demektedir Bu yönüyle de “cilbâb” ile “çarşaf’ bire bir uyum sağlamaktadır. İbn Sa’d’ın rivayetinde ise Âişe (r.a.)’ın siyah bir örtü giydiği bildirilmektedir. (et-Tabakâtü’l Kübrâ VIII/71)
Arap dilinde gecenin karanlığı cilbâba benzetilmiştir Şâirler de cilbâbı hep siyah olarak düşünmüş olacaklar ki, siyah ve koyu renkli konuları cilbâba benzete gelmişlerdir.
Ayrıca, “cilbâb”ın, verdiğimiz ta’riflerinden de anlaşılacağı gibi, asıl görevi kadının zinetlerini örtmesi, dışarıda kadının çekiciliğini azaltması ve kadını nâmahremlerinden gizlemesidir; bunu ise koyu renkler daha güzel yapar. Zir koyu renklerin gizleyicilik özelliği vardır. Buna göre; farz ya da vacip değildir belki ama, cilbâbın siyah ya da koyu renkten olması maksadına uygunluk ve sahabe hanımlarını örnek alma açısından daha güzel ve daha makbuldür.
Bundan olacak ki, müfessir Âlûsi (v_l270/1853) şunları söyler: “Sonra bilesiniz ki, bana göre günümüzde ileri düzeyde (müreffeh) hayat süren birçok kadının, evlerinden çıkarken, üst elbise olarak giydikleri örtüler de (cilbâb olamayacakları gibi), gösterilmesi yasaklanan zinetler türündendir. Çünkü bunlar, nakışlı, desenli ve göz alıcı giysilerdir. Bana göre erkeklerin, kadınlarına böylece çıkma izni vermeleri, bundan hoşlanmaları ve kadınlarının yabancı erkekler arasında bu şekilde dolaşması, “ğayret” -yani övülmüş olan mahremini kıskanma azlığındandır. Bu, yaygın bir musibet halini almıştır. Böyle yaygın musibet haline gelen şeylerden biri de; kadınların, kayınbiraderlerinden sakınmamaları, kocalarının da buna aldırmamaları, hatta çoğu zaman da bunu bizzat kendilerinin emretmeleridir... Bütün bunlar Rasülullah (s.a.v.)’in müsaade etmediği şeylerdir. La havle ve lâ kuvvete illa billah!” (Rûhu’ l-Me’âni XVII/l 46)
Bütün söylenenleri göz önünde bulundurduğumuzda, sonuç olarak cilbâb için şunlar söylenebilir:
Cilbâb, kadının evinden çıktığında başörtüsünün de üzerinden büründüğü, baştan aşağı sarkıttığı bir dış elbisesi ve üstlüktür. Cilbâbın ilk uygulamalarından anlaşılan şekle göre, kolsuz ve bürünülen-sarkıtılan bir elbise olduğu görülmektedir.
Cilbâb’ın bütün vücudu örtmesi, en uygun uygulanış biçimi olarak görülmüştür.
Cilbâb’ın asıl vazifesi, kadının vücut hatları ile süslerini örtmek ve güzelliklerini gizlemek suretiyle, bakanlara iffetli ve namuslu bir kadın olduğunu hatırlatmasıdır.
Cilbâb’da renk emredilmiş olmamakla beraber, siyah ya da koyu renkli olması, tesettürün maksadı açısından daha makbuldür.
Yurdumuzda giyilen kadın giysisi modellerinden, cilbâbın ta’rifine en uygun olanı, ‘çarşaf ve Doğu’daki ‘ehram/ihram’dır.
Çarşaf kelimesi, Farsça çarşeb’den bozmadır. Çarşeb’in aslı da gece örtüsü anlamına gelen çarşeb’dir. Yatak ve yorganda kullanılan bez örtünün adı da buradan gelir. Arapçada yatak ötüsüne milhafe dendiği gibi, cilbâba da milhafe denmektedir. Türkçede de yatak örtüsüne çarşaf dendiği gibi, tesettür için giyilen elbiseye de çarşaf denmiştir. Bu iki nesnenin Arapça’daki ve Türkçe’deki karşılıklarının aynı olması da cilbâbın en iyi temsilinin “çarşaf’ denilen giysi olduğunu ispatlamaktadır.Elmalılı Hamdi Yazır, Konyalı Mehmet Vehbi Efendi gibi âlimlerin de cilbâb kelimesini çarşaf ve peçe (milhâfe ve mikne’a) şeklinde ta’rif etmeleri de bunu göstermektedir
*Kaynak:M.Abdurrahman Taşbilek”Hicap”.
Alıntı ile Cevapla