Miraç
Sevgili Peygamberimiz bütün engellemelere rağmen gördüğü her kabileye İslâmiyeti anlatıyor... Kendisini himaye edip insanlara Allahü teâlânın emirlerini tebliğ etmesinde yardımcı olmalarını istiyor... Böylece herkesin dünya ve ahıret huzuruna kavuşmalarını arzu ediyor.
Fakat insanlar ne Müslüman oluyorlar ne de himaye etmeye yanaşıyorlardı. Ayrıca hakaret zulüm işkence ve alay edip yalanlıyorlardı. Alemlerin efendisinin günleri çok yorgun aç susuz üzüntülü ve pek hüzünlü geçiyordu.
Gündüzleri böyle geçiyor gece geç vakitlere kadar bu hal devam ediyordu. Mekkeli müşrikler gelen insanların Müslüman olmasını engelledikleri gibi Habib-i Ekrem efendimize zulüm etmekten geri durmuyorlardı.
Artık Resulullah efendimiz için gidilecek bir yer yoktu. Her taraf düşman idi. O gece doğruca amcası Ebu Talib'in kızı Ümm-i Hani'nin Ebu Talib Mahallesi'nde bulunan evine geldi. Ümm-i Hani o zaman henüz iman etmemişti. "Kimdir o" deyince Resulullah efendimiz; "Amcan oğlu Muhammed'im... Kabul edersen misafir geldim" buyurdu.
Ümm-i Hani; "Senin gibi doğru sözlü emin asil şerefli misafire can feda olsun. Yalnız teşrif edeceğinizi önceden bildirseydiniz bir şeyler hazırlardım. Şimdi yedirecek bir şeyim yok" dedi.
Resulullah efendimiz "Yiyecek içecek istemem. Hiç biri gözümde yok. Rabbime ibadet etmek yalvarmak için bir yer bana yetişir" buyurdu.
Ümm-i Hani sevgili Peygamberimizi içeri alıp; bir hasır leğen ve ibrek verdi. Gelen misafire ikram etmek onu düşmandan korumak Araplar için en şerefli vazife sayılırdı. Bir evdeki misafire zarar gelmesi ev sahibi için büyük yüz karası olurdu.
Ümm-i Hani; "Bunun Mekke'de düşmanları çok. Hatta öldürmek isteyenler var. Şerefimi korumak için sabaha kadar O'nu gözeteyim" diye düşündü. Babasının kılıcını alıp evin etrafında dolaşmaya başladı.
Resulullah o gün çok incinmişti. Abdest alıp Rabbine yalvarmaya af dilemeye kulların imana gelip saadete kavuşmaları için duaya başladı. Çok yorgun aç ve üzüntülü idi. Hasır üzerine uzanıp uyuyuverdi.
O anda Allahü teâlâ Cebrail aleyhisselama; "Sevgili Peygamberimi çok üzdüm. Mübarek bedenini nazik kalbini çok incittim. Bu halde yine bana yalvarıyor. Benden başka hiç bir şey düşünmüyor. Git Habibimi getir! Cennetimi Cehennemimi göster. O'na ve O'nu sevenlere hazırladığım nimetleri görsün. O'na inanmıyanlara sözleri yazıları ve hareketleri ile O'nu incitenlere hazırladığım azabları görsün. O'nu ben teselli edeceğim. O'nun nazik kalbinin yaralarını ben saracağım" buyurdu.
Cebrail aleyhisselam Resulullahın yanına gelince O'nu mışıl mışıl uyur buldu. Uyandırmağa kıyamadı. İnsan şeklinde idi. Mübarek ayağının altını öptü. Kalbi kanı olmadığı için soğuk dudakları Resulullahı uyandırdı.
Cebrail aleyhisselamı hemen tanıdı ve; "Ey Cebrail kardeşim! Böyle vakitsiz niçin geldin. Yoksa bir hata mı ettim. Rabbimi gücendirdim mi? Bana acı haber mi getirdin?" buyurdu ve Rabbinin darılacağından çok korktu.
Cebrail aleyhisselam; "Ey bütün yaratılmışların en üstünü! Ey Yaratanın habibi ey peygamberlerin efendisi iyilikler menbaı üstünlükler kaynağı olan şerefli ve büyük Peygamber! Rabbin sana selam ediyor ve seni kendisine çağırıyor. Lütfen kalk gidelim" dedi.
Mirac yolculuğu böylece başlamış oldu...
|