RE: 39. Haftanın Misafiri : Algı Bilgelik
Yitik sevda;
1-Öncelikle şu gerçeği ifade edelim. İslam Hukukunun yürürlükte olduğu bir ülkede, bir suçluya cezasını Mahkeme dışında kimse veremez. eğer biri, suçluyu mahkemeye bırakmadan kurana uygun bir ceza ile cezalandırsa bile,cezayı veren şahıs haddini aşıp, başına buyruk iş yaptığı için yargılanmak zorundadır.
Ama İslam Hukukunun yürürlükte olduğu devletlerde islama olan güvenden dolayı insanların içi rahat olacağından, kimse kendi başına ceza kesmeyede çalışmaz zaten.
Ama yaşanılan ülke, Suçluların sertbest bırakıldıkları bir ülke ise, ciddi zulümlerin olduğu suçlara karşı şahıs kendi başına ceza vermeli derim, buna karşın çok ağır bir zulüm yoksa suskun kalmak daha iyi olacağı kanatindeyim. Yani eğer şahsın eşine tecavüz edildiyse, şahıs bunun karşılığını vermelidir, eğer şahsın eşi kendi tercihi ile zina yaptıysa, şahıs boşanıp olayı Allaha havale etmelidir.
Çünkü adil olmayan ülkede, eğer ceza kesmeye kalkılırsa, olaya karışanların uzun süre hapiste tutulması gibi daha büyük bir zulme yol açılmış olacaktır.
2- Din, Devlet vs hepsi insan için vardır. Bu tür yapılar insana hizmetten uzaklaştıkları anda süzgeçten geçirilmeleri gerekir.
Bir gemide 99 suçlu bir tane masum adam varsa o gemi batırılamaz, batırılırsa masum olana zulmedilmiş olur. Allah ise masum bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir diyor.
Kısacası Krallar krallıklarını garanti altına almak için, Allahın emrine rağmen kendilerine fetva çıkarıp devlatin bekası gereklidir adı altında büyük zulümler işlemişlerdir. onların tek derdi krallık tahtlarıydı, ne Allahın emri umurlarındaydı nede islami ilkeler.
Bu şahısların zulümlerini gerekli bir hareketmiş gibi görenlerin kendi beyinleri ile düşünmedikleri, iradelerini birilerine teslim ettikleri açıktır. Çünkü Allahın zulüm dediği bir şeye, müslüman bir şahıs nasıl cesaret edip zulüm değildir diyebilir.
|