Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25 Eylül 2009, 17:31   Mesaj No:3

sevginin_bedeli

Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:sevginin_bedeli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 9822
Üyelik T.: 20 Ağustos 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 196
Konular: 26
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: kurandaki kavramlar: hikmet kavramı

HİKMET

(3. bölüm)

Müfessirler Enam: 89, Şuara: 83 ve Meryem: 12'de geçen 'hükm' kelimesi ile, Yusuf: 22'deki 'hükmen ve ilma' ve Duhan: 4'teki 'emrin hakim' tabirlerini de 'hikmet' olarak yorumlamaktadırlar, ancak burada 'hikmet' kelimesi orjinal haliyle kullanılmadığı için, bu ayetlerin doğrudan hikmet kavramıyla ilişkisi olduğu söylenemez. Sadece, aynı kökten gelmeleri nedeniyle ortak anlamlar içerdikleri söylenebilir.
Hadisler arasında da 'hikmetten bahsedildiğini biliyoruz. Bunların içinde en meşhur olanı Tirmizi ve İbn-i Mace'nin naklettikleri "Hikmet, müminin yitik malıdır, nerede bulursa alır' hadisidir. Bu hadisten başka pek dikkat çekmeyen ancak rivayet senedi daha güçlü olan Buhari ve Müslim'in ortak rivayeti olan bir başka hadis daha vardır. Bu hadiste: "yalnız iki şey hased (gıpta) edilmeye değer; bunlar da: Allah'ın kendisine vermiş olduğu Hikmetle hükmeden (yakdi) ve onu halka öğreten kişidir" denilmektedir. Ayrıca Dare-mi, peygamberin "hikmetin konuşulup yayıldığı kutlu bir meclis'ten bahsettiğini nakleder ve Tirmizi de peygamberimizin "ben hikmetin şehriyim, Ali de onun kapısıdır" dediğini bildirmektedir. Özellikle Buhari ve Müslim hadisinde hikmet kelimesinin "hükmetme'nin (yakdi = kaza = karar verme) bilgisi" anlamı taşıdığını görürüz ki, bu anlam, kelimenin özüne uygun düşmektedir. Zira kadı (hükmeden = karar veren) kişi, sözkonusu olayın künhüne vakıf olacak ve illiyet bağını doğru bir biçimde kuracak; kararını da buna göre verecektir. Yani verdiği karar isabet taşıyacaktır. Kararı isabetli olan kişiye ise ancak saygı duyulur ya da gıpta edilir...
İşte bütün bu bilgilerden yola çıkılarak, ilim ehli 'hikmet' kavramının içeriği konusunda değişik açıklamalar getirmişlerdir. Bunlardan Fahruddin Razi, hikmeti "işleri en doğru ve en uygun biçimde yapmak", "herşeyi yerli yerine koymak" ve "eşyanın hakikatlerini bilme" olarak görmüş ve hikmetli kişinin "akıllıca konuşan, delile dayanan ve görüşleri isabetli olan kişi" olduğunu söylemiştir. Razi, hikmetin, nübüvvet ve Kur'an'dan ayrı olduğunda da ısrar etmiştir. Ragıp el-İsfahani ise hikmeti, "akıl ve ilimle hakka isabet edilmesi" ve "eşyanın bilgisine sahip olmak" şeklinde tarif etmiştir. Hikmet için müfessir Mücahid, "kavilde ve fiilde isabet"; İbrahim en-Nehai, "eşyanın anlamını bilmek ve anlamak"; Şüreyk, "fehm"; Elmalılı Hamdi Yazır ise "bir illiyet ve maluliyet bir sebebiyet-ü müsebbeyet ve bir manayı terettübtür" demiştir. Ayrıca Elmalılı, hikmet kelimesine, "siyaset", "icad", "adalet" anlamlarının yüklendiğini de bildirmektedir. Mutezile hikmeti, "anlayış kuvveti ve delil getirme" olarak görürken, tasavvuf ekolü de kelimeye "ilmi ledünni" anlamını vermiştir.
Bu tanımlara dikkatle bakıldığında, hemen hepsinde ortak bir anlam olduğu rahatlıkla görülebilecektir. Biz burada bu anlamı yakalayan iki çağdaş müslüman alimin hikmet hakkındaki görüşlerini aktarmayı uygun buluyoruz. Mevdudi, Nahl: 125. ayetin tefsirinde hikmeti şöyle tarif ediyor: "hikmet, tebliğ ve telkin sırasında budalaca ve şuursuzca davranmamak, aksine muhatabın zihniyetine, meyline, kabiliyetine, istidadına ve içinde bulunduğu şartlara göre akıllıca ve ölçülü konuşmak, vaaz ve nasihatte bulunmak demektir. Her bölge, her grup ve her kişinin mizacına ve tabiatına uygun olarak hareket edilmelidir. Söz konusu olan milletin ve halkın başlıca hastalığının ne olduğu araştırılmalı ve ona göre ilaç ve tedaviye başvurulmalıdır". Yine Mevdudi, hikmet üzerinde konuşurken en çok müracaat edilen Bakara: 269. ayetin tefsirinde de hikmeti şu özlü ifadelerle tanımlıyor: "Hikmet, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırmaya yarayan bilgidir". Seyyid Kurup ise, yine Bakara: 269. ayetin tefsirinde: "Hikmet sayesinde herşeyin ortası ve normali bilinir. Vakıaların yerine oturtulması, idrak ve Basiret ile anlaşılması mümkün olur. Bir kere hikmet bahşedilmiş olan kimseye itidal verilmiştir ki, onun sayesinde haddi tecavüz edip azgınlık yapmaz. Sebep ve neticeleri bilme hassası verilmiştir ki, bununla meseleleri ölçüp değerlendirir ve yanılmaz. Hikmetli kişi, basiretlidir ve isabetli ve doğru kararlar verir. Bunun içindir ki hikmette pekçok hayır gizlidir".


Kaynak: İktibas Dergisi, Sayı: 201
Alıntı ile Cevapla