Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25 Eylül 2009, 17:32   Mesaj No:4

sevginin_bedeli

Medineweb Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:sevginin_bedeli isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 9822
Üyelik T.: 20 Ağustos 2009
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 196
Konular: 26
Beğenildi:2
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: kurandaki kavramlar: hikmet kavramı

HİKMET

(4. ve son bölüm
Bütün bu açıklamalardan sonra artık kendi hikmet tanımımıza geçebiliriz. Evet ilim adamları tarafından, hikmet kavramı üzerine getirilen yorumların büyük bir kısmı doğrudur ve gerçeğin bir yönüne işaret etmektedirler. Ancak kimi hikmeti, "isabet" olarak görürken, kimi "fehm", kimisi de "eşyanın hakikatlerini" bilmek şeklinde tanımlamışlardır. Acaba bu ve bunun gibi ortak anlama sahip tanımlamalardan yola çıkılarak daha kuşatıcı ve öz bir tanıma ulaşılamaz mı? Bizce ulaşılabilir ve ulaşılmalıdır da. Zaten ayetlere yorum getirenlerin de kavrama "tek bir anlam" bulduklarını biliyoruz. Hiçbiri "hikmet aynı anda hem şudur, hem de budur" dememişlerdir, kendilerine göre en uygun buldukları anlamı, bu kavramın özünde yatan anlam olarak değerlendirmişler ve son sözlerini söylemişlerdir. Biz de böyle yaparak hikmet kelimesinin özünde yatan anlamı şöyle tanımlıyoruz:
Hikmet; sebep-sonuç ilişkisinin doğru bir biçimde kurulması ve bunun tezahürleridir.
Bu tanımın, bugüne kadar yapılan yorumları özetlediği ve kavramın özünü aktarma konusunda 'yeterli' olduğunu düşünmekteyiz. Eğer hikmet buysa, o zaman "hayatın bilgisi" de hikmettir. Bu durumda neyin, nasıl, ne zaman yapılacağını bilmek ve hatta "know-how" bilgisi de hikmet olacaktır. Hikmet hayatın bilgisi veya eşyayı tanımak ve eşyanın özünde gizli olan sebep-sonuç ilişkisine vakıf olmak demektir. Yani hikmet "nasıl"ın bilgisi-dir. Hikmeti Allah dilediğine verir ve bu kişiler büyük bir hayra ulaşırlar. Zira onlar bilge kişilerdir, hayatı tanımaktadırlar ve olaylar karşısında nasıl davranacaklarını, nasıl tavır alacaklarını gayet iyi bilmektedirler. Bu hassaya ise ancak dünyayı ve hayatı tanıdıkları için sahip olmuşlardır. Hakim kişi anlayışlı, akıllı ve dirayetli olmalıdır ki bilgelik özelliği kazanabilsin ve insanlar ona danışma ihtiyacı duysunlar. Hakim kişi eşyanın kanunlarını bilmelidir ki önderlik yapabilsin. Hakim kişi siyaset bilmelidir ki toplumu yönetebilsin. İşte peygamberler böylesi özelliklere sahip insanlardır ve bu yüzden onlar hikmet (büyük bir hayır) sahibidirler. Denilmektedir ki hikmet, peygamberin sünnetidir. Doğrudur, hikmet, O'nun Kur'an ayetlerini hayata uygulama ve hayatı o yönde dönüştürme yönünde getirdiği yorumlar ve uygulamaların tümüdür. Gerçekten bu, en büyük hikmetlerden biridir. Bu yüzden peygamber ümmeti için "güzel bir örnek" değil midir ve değil midir ki Allah da bu ümmete, "peygambere verilen kitabı ve hikmeti anmaları" emrini bu yüzden vermiştir. Peygamber, müminlerden oluşan topluluğun, inandıklarını hikmet ile hayata geçirme sürecinde liderliğini yaparken, herkesten önce "nasıl"ın bilgisine vakıf olmalı ki, örnekliği takip edilebilsin. Evet Ümmet, bundan sonra, "kitabı ve hikmeti anmanın" gereği olarak hikmetin getirdiği sorumlulukları yüklenecek ve bütün bir hayati dönüştürmeye çalışacaktır. Böylece hikmetin bilgisi, onların başarıya ulaşmalarında çok önemli işlevler görecektir. İşte hikmette bunun için büyük bir hayır vardır ve bunu da ancak akıl ve vicdan sahipleri anlar (Bakara: 269). Dikkat edilmelidir ki, hikmetle ilgili olarak inen ayetlerin büyük bir bölümü Medeni'dir. Müminler Medine'de inançlarını pratize etme imkanı bulmuşlardır, ancak bunu nasıl yapacakları konusunda bilgiye ve örnekliğe ihtiyaçları vardır. Yani vahyin pratize edilmesi, hayata geçirilmesi gerekmektedir. İşte bu anda, Kur'an, ümmete: "İçinizden size Kitap ve Hikmeti öğreten... bir peygamber gönderdim" demiştir. Bu peygamber kitabı ümmetine öğretiyor ve ümmet de öğrendiklerini pratize etmeye çalışıyordu. İşte hikmet, bu pratize etme olayını mümkün kılan bir iktidar ve bir devlet ortaya çıkarmıştı. Medine'de vahiy, topluma hükmeder hale gelmişti. Kısaca, neyi, nerede, nasıl yapacağını bilen, oturaklı, olgun, akıl ve vicdan sahibi, sözü dinlenen, sözü ve fiillerinde isabetli olan, erdemli, 'iş bitirici', Rauf ve Rahim olan bir peygamberin kılavuzluğuyla, yani 'Hikmetli bir Peygamber' önderliğinde, müslüman ümmet, iktidarını dünyaya ilan ermişti.
Bugünün müminleri de Kitab'ın ve Hikmet'in bilgisine hakkıyla vakıf olurlarsa, Allah'ın bahşettiği o büyük hayra ulaşırlar ve hem dünyaları hem de ahiretleri asan olur.

Kaynak: İktibas Dergisi, Sayı: 201
Alıntı ile Cevapla