RE: DUA (benden kes yapıştır usülu bir uzun yazı daha ama çok güzel) DUÂ
Fevzi ZÜLALOĞLU (4. bölüm) a) Allah İnsana Şah Damarından Yakındır
“Eğer kullarım sana Benim hakkımda sorarlarsa bilsinler ki, Ben çok yakınım. Dua edenin yakarışına her zaman karşılık veririm. Öyleyse onlar da Bana karşılık versinler ve Bana gönülden iman etsinler ki doğru bulabilsinler.” (Bakara,2/186.)
Bize şah damarından daha yakın olan Allah’a çağrıda bulunmak gerektiğinde, randevu almak, araya torpilciler koymak, yetki alabilmesi mümkün olmayan din adamları ve kilise gibi kurumları vesile ittihaz edinmek doğru değildir. Değil mi ki, Allah insana kendisinden daha yakındır; öyleyse O’na ulaşmak için araçlar kullanmaya ne hacet vardır?
Rabbimizin insana her zaman ulaşabileceği yakınlıkta olduğu, dolayısıyla şefaatçi ve torpilcilere ihtiyaç olmadığını Kur’an’ın apaçık beyanlarından öğrenmekteyiz.
“Andolsun ki, biz insanı yarattık. Ona nefsinin ne fısıldadığını da biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf Suresi,50/16.)
“Onlar, yalnızca sonucun ortaya konmasını mı bekliyorlar? Sonucun geldiği gün, önceleri onu unutmuş olanlar: ‘Rabbimizin elçileri gerçeği getirmişler. Şimdi bize şefaat edecek bir şefaatçi var mı?” (Araf,7/53.)
Hem Allah her tür çağrıyı ve her tür kıpırtıyı işitebilen bir ilahtır. O’nun işitmesinde hiçbir noksanlık yoktur ki, çağrımızı ve yakarışlarımızı duyurmak için aracılar ittihaz edelim.
b)Allah’ı Tesbih Eden Sıfatlarla Başlayıp Bitmeli
Dua Allah Teala’dan istendiği için yakarışın konusuna göre O’nun bir ismini anmak gerekir. Rahmete son derece muhtaç bir durumda şifa talep eden Eyüp peygamber duasında Allah’ın merhamet sıfatını gündeme getirmiştir.
Allah’ın rahmetine sığınmak güzel bir duanın taşıması gereken öğelerdendir. Duada hitabedilen makam, Allah’a ait olduğu için kuru kuruya direk isteklerin sıralanması doğru değildir. Tüm hayatı kuşatan bir ibadet olan duanın Allah’ı tesbih, tenzih ile yüceltip övmesi gerekir. Ancak bundan sonra taleplerin dile getirilmesi kulluk şuuruna uygun makbul bir dua olabilir. Yüce Allah yeryüzünde tevazu ile yürüyen dürüst ve erdemlilik timsali kulları için çok sayıda tesbih ve tenzih örneğini Kur’an-ı Mubin’de zikretmiştir. Ali İmran Suresi’nden bir örnek okuyalım:
“De ki: Ey mutlak egemenlik sahibi Allahım! Sen egemenliği dilediğine verir, dilediğinden alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini alçaltırsın, Bütün İyilikler Senin elindedir. Doğrusu Sen istediğini yapmaya kâdirsin. Gündüzü kısaltarak geceyi uzatır ve geceyi kısaltarak gündüzü uzatırsın. Ölüden diri, diriden ölü çıkarırsın. Ve dilediğine her türlü hesabın üstünde rızık bağışlarsın.” (Ali İmran, 3/26-27)
Duanın başında ve sonunda anılan Allah’ın sıfatı kulun sadece ihtiyaçlarını Rabbine bildirmeyip, asıl amacının O’nu anmak olduğunu gösterir. Çünkü istekte bulunma hakkı öncelikle Allah’ındır. Değil mi ki O ilah biz kuluz, öyleyse emretmesi gereken Allah’tır? Öyleyse O’nu duamızı gerçekleştirmekle görevli bir me’mur gibi takdir etmek zulümdür.
Peygamberlerin Kur’an’da örnek olarak anılan dualarına baktığımızda sadece muhtaç durumda Allah’ın yardımının talep edilmediğini, asıl O’nu tesbih etmek için içinde bulunulan ruhi şartlardan yararlanıldığı görülür. Mesela Süleyman a duasının sonunda Allah’ın latif sıfatını anarak, Musa peygamber sonsuz merhametine sığınarak, Zekeriyya a sonsuz işitme gücüne ve kudretine vurgu yaparak O’nu tesbih etmiş yüceltmişlerdir.
Değil mi ki duanın asıl amacı, kulun tevazu hislerini Rabbine iletmesi, bollukta da darlıkta da O’na yönelerek ibadet etmesidir? Öyleyse kuru kuruya, Allah’ı yücelten ifadelerle güçlendirilmemiş peş peşe isteklerin sıralandığı bir dua Tevhid inancına da uygun değildir. İsa peygamber elbiseleri gibi yürekleri de bembeyaz olan arkadaşlarının imanda yakîn’e erişmek için istedikleri Gök Sofrası için Allah’a yakarmıştır. Bu makbul duanın da başında ve sonunda “Allah’ı tesbih-tenzih ederek yüceltmek” esasına riayet edilmiştir:
“İsa Meryem’in oğlu, ‘Ey Allahım, ey Rabbimiz!’ dedi. ‘Gökten bize bir sofra gönder; o bizim için –ilkimizden sonuncumuza kadar- sürekli tekrarlanan bir ziyafet ve Senden bir işaret olacaktır. Ve bize rızkımızı ver, zira Sen rızık verenlerin en iyisisin!” (Mâide, 5/114.) |