Aşk yolunda mecnun olunca, gökler gibi dönmeğe başlar.
Ey aşıklar, ey aşıklar! Onun yüzünü görenin aklı başından gider, huyu değişir. Deli divane olur, kendinden geçer.
Kendine gelince, sevgiliyi aramaya koyulur. Onda dünya sevgisi kalmaz Dükkanı bile yıkılır. Zerredeki su gibi, yüz üstü sürünerek ona doğru koşar durur.
Aşk yolunda mecnun olunca, gökler gibi dönmeğe başlar. Böyle bir hastalığa tutulan, sonunda onun dermanını bulur.
Aşk, nice gönülleri yaraladı. Nice uykuları kaçırdı. Onun büyüleyen nergis gözleri Firavun´un sihirbazlarının bile ellerini bağladı.
Bütün padişahlar o benzeri olmayan sevgilinin dilencisi, bütün güzeller onun güzelliğinden kırıntılar almışlardır. Arslanlar bile onun mahallesindeki köpeklere karşı kuyruklarını kısmışlar, ona teslim olmuşlardır.
Göklere bir bak, ermişlerin kalesini seyret! Onun burcunda, kale bedeninde nice ışıklar var, nice meş´aleler yanıyor.
Ey karanlık gecelerde, göklerde parlayıp duran ay, sen onun yüzünü mü gördün? Güzelliği, nuru ondan mı aldın? Ey gece! Sen onun saçlarını mı gördün? Hayır hayır, olsa olsa onun siyah saçlarının bir telini mi gördün?
Bu gece siyah elbiseler giymiş, her halde yaslı olacak, kocası ölmüş bir kadın gibi siyah elbiselere bürünmüş.
Ey gece! Bu feryadıma, bu fıganıma senden yardım istemiyorum. Çünkü, sen de benim gibi onun çevgeninin önünde bir top gibi yuvarlayıp duruyorsun.
Onun çevgenine top olan, saadet topunu elde eder de, gönül gibi onun çevgeninin önünde top olur, başsız ayaksız koşar.
Sen aşka dayan, çünkü aşk baştanbaşa odur, onun yüzüdür. Onun gözüdür. Bu tarafa dönmüştür. Seni gözetmektedir. Zaten aşkın varlığı yüzünden gözden, görüşten başka bir şey değildir.
Aşkın şekli yoktur. Fakat işi gücü şekil yapmaktır. Ey gönül! Sen bir türlü şekilden suretten geçemiyorsun. Çünkü onun cinsinden değilsin.
Temiz, lekesiz gönüle sahip olan herkes, gönül sesi ile topraktan meydana gelen bedenin sesini ayırt eder. Bu ses onun ceylan şekline girmiş arslanının kükreyişidir.
Bu aşk bana misafir oldu. Canımı vurdu, yaraladı. Bu aşk, herkese nasip olmaz. Bu sebeple bu hal bana yüzlerce lütuftur. Yüzlerce ihsandır. Bana vuran, ele, kola yüzlerce aferin.
Ben elimden, ayağımdan vazgeçtim, araştırmayı bıraktım. Ey araştırması ile bizim araştırmamızı süpüren, yok eden aziz dost!
Ne zamana kadar, ´´Hey gönül!´´ deyip duracaksın? Şu gönül sevdasından vazgeç de sus artık! Gönül onun ´´Hu´´ sesini duyunca, artık benim hay ve huyumun bir değeri kalmaz.
HZ.MEVLÂNÂ (K.S)