RE: Kur'an ve Empati 2. Allah’ın İnsanlarla Empatisi
“Herhalde sana biat edenler ancak Allah'a biat etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Kim ahdi bozarsa ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahde vefa gösterirse Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.” (Fetih 48/10). Halkın üzerine biat ettiği el, Peygamber (s)’in şahsını ifade eden el değil, Allah'ın elçisine ait bir el idi. Bu biat, Peygamber (s) aracılığı ile bizzat Allah'a yapılan bir biattı. (Mevdudi, 1986: Allah’ın istediği müminlerin itaatlerini Peygamber (s)’e biat ederek göstermeleriydi. Bu ayeti empati açısından yorumladığımızda haşa Allah ile Peygamber (s) aynı şey olarak gördüğümüz anlaşılmasın. Sadece Allah’ın kendisini peygamberin yerine koyduğuna ve peygambere biat ile Allah’a biat edilmiş olduğuna dikkat çekmek istiyoruz. Allah ile empatinin yapılabilmesi vahiy ile olabilir. Ancak bu şekilde onun kastını anlayabiliriz. Bu çaba için de muhkemler öncelikli olarak ele alınmalı, müteşabih ayetler onların muhtevasına göre anlaşılmalıdır. Yine bazı haramların tedricen uygulanmaya konması da Allah’ın kullarıyla empatisi bağlamında görülebilir.[6]Allah’ın “Umulur ki…”[7] gibi ihtimal belirten ifadeleri gaybı bilmeyen insanların kullandığı üsluptur. Bu tavır tenezzülât-ı ilahi türünden olmaktadır (Şatıbî, II, 105). 3. Müşriklerin Putlarıyla Empatiye davet edilmesi
İnsanın anlama tarzının somuttan soyuta doğru olduğunu dikkate alan Allah, şirkin tutarsızlığını anlatmak için insanlara somut bir örnek vermektedir: “Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile, kendisine güzel bir rızık verilen ve o rızıktan gizli ve açık olarak harcayan hür bir insanı misal verdi. Hiç bunlar eşit olur mu? Bütün hamd Allah'a mahsustur. Doğrusu insanların çoğu bilmezler. Allah şu iki adamı da misal verdi: Bunlardan biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez; efendisine bir yüktür. Onu nereye gönderse bir hayır getiremez. Şimdi, bu adamla, adaletle emreden ve doğru yolda bulunan adam eşit olur mu?” (Nahl 16/75-76). Yani hürriyetine sahip olmayıp başkasının mülkü olan âciz köleler grubu ile hürler grubu ve özellikle güzel rızık ile rızıklandırılmış olup da onu muhtaç olanlara harcayan hür kimselerin grubu eşit olur mu? Elbette eşit olmazlar, değil mi? İşte Allah'tan başkasına tapanlar, gönüllü olarak Allah’tan başkasını otorite kabul edenler, başkasının malı olan köle gibi hürriyetini verip bir yaratığa kul olmuş köleler gibidirler. Nasıl olur da bir put veya taş ile her şeyi bilen, her şeye gücü yeten, iyiliği emreden, doğru yola ileten yüce Allah bir tutulabilir? (fizilal) 4. Mekkelilerin Önceki Toplumlarla Empatisi
Allah Peygamber (s)’den Mekkelilere Hz. Nuh’un kıssasını anlatmasını istiyor ki zaten halk arasında dolaşan anlatılar düzeyinde de olsa bildikleri bu peygamber ve onu yalanlayanların akıbeti hakkında kesin bilgileri olsun: “Buna rağmen yine de onu inkâr ettiler. Biz de onu (Hz. Nuh) ve gemide kendisiyle beraber olanları kurtardık. Ve onları yeryüzüne halifeler yaptık. Âyetlerimizi inkâr edenleri ise suda boğduk. Bak işte uyarılanların akıbeti nasıl oldu.” (Yunus 10/73). İsteyen, "uyarılıp da yola gelmeyen" yalanlayıcıların sonuna baksın. Öğüt ve ibret almak isteyen, kurtuluşa eren müminlerin sonlarından ibret[8] alsın (S. Kutub, 1991: )
--------------------------------
6-Tedricin toplumun ıslahı konusunda Ömer b. Abdülaziz’in tedrici bir kenara bırakmasını tavsiye eden oğluna söyledikleri manidardır: “Acele etme yavrum, Allah içkiyi Kur'an’da iki defa kötüledi, üçüncüde haram kıldı. Hakkı toptan insanların üzerine yüklediğim zaman, onu toptan reddetmelerinden ve bundan bir fitne kopmasından korkuyorum.” (Şatıbî, II, 91).
7-Zümer 39/43, Bakara 2/170, İsra 17/79, Maide 5/52, Nisa 4/19.
8-Hz. Muhammed (s) hitap ettiği Mekkeliler Nuh kavminin milletler tarihinde nüfusunun çokluğu ve gücüyle tanınmış bir toplum olduğunu yaygın rivayetlerden biliyorlardı; dolayısıyla bu meydan okuma örneği onların beyninde de şimşekler çaktırmalıydı.(diyanet)
--------------------devam edecek----------------------
|