Durumu: Medine No : 5414 Üyelik T.:
30 Kasım 2008 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Yaş:44 Mesaj:
122 Konular:
12 Beğenildi:1 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | RE: SEYYİD KUTUP ÜZERİNE BİR RÖPORTAJ
17-Ma'reketu'l-İslami ve'r-Ra'simaliyye.
Kutup, Amerika'dan döndüğünde Mısır toplumunda sosyal, siyasal, ekonomik ve ahlaki durumun çok kötü olduğunu ve bunun sorumlularının kapitalistler, emperyalistler, saray ve ikinci dünya savaşının ürettiği asalak zenginler olduğunu görür. Bu durumu gözler önüne sermek ve bu bataklığı ancak İslam'ın kurutabileceğini anlatmak üzere bu kitabı yazar ve 1951 yılında yayınlar. Türkçe'ye İslam'da Sosyal Adalet adıyla çevrilen kitabı, o gün Mısır toplumunda hızla yayılan sosyalizme karşı İslam tezini ortaya koymak ise, İslam Kapitalizm Çatışması olarak Türkçeye çevrilen bu kitabı da kapitalizme alternatif olarak İslamı topluma sunduğu bir kitaptır. Her iki kitapta da bu cahiliyye sistemlerinin insanlığa mutluluk getiremeyeceğini, ancak İslam'ın kurtuluş yolu olabileceğini anlatır.
Bu da İslam'da Sosyal Adalet kitabı gibi kendi toplumunda ve İslam coğrafyasında yankı uyandırmıştır. Yaşar Nuri Öztürk tarafından çevrilip Dergah yayınları tarafından çok önce yayınlanan ve bugün piyasada bulunmadığını sandığımız çevirisi dışında ne yazık ki kitabın doğru dürüst bir çevirisi yapılmış değildir.
18-es-Selamu'l-Âlemi ve'l-İslam. İslam Kapitalizm Çatışması kitabından birkaç ay sonra Seyyid Kutup 1951 yılında aynı şekilde devrimci bir kitap olan es-Selamu'l-Alemi ve'l-İslam kitabıyla toplumun karşısına çıktı. İkinci dünya savaşından sonra dünyada istikrarsızlık, korku ve tehlikeler daha çok artmış, dizginleri eline alan ABD ve Sovyetler Birliği nükleer silahlarla donanmış olarak dünyayı iki bloğa ayırmıştır. Bütün dünyada siyasi, sosyal ekonomik, psikolojik, vb alanlarda korku ve tehditler egemen olmuştur.
Kutup kitabında dünyada hakim olan bu korku, tehlike ve savaş atmosferi ile İslam'ın sağlayacağı barış, huzur ve güven ortamını karşılaştırır. Kişinin iç dünyasında güven, ailede güven, toplumda güven ve dünyada güven konularını karşılaştırmalı olarak işler. Bugün olduğu gibi o gün de ortaya çıkan askeri ve siyasi bloklaşmanın savaşları körüklediğini, çünkü sömürü çarklarını ancak bu şekilde sürdürebileceklerini, buna karşı çıkan İslam'a bundan dolayı düşman olduklarını belirtir. Kitapta ABD'nin üçüncü dünya ülkelerinde sözde yardımlar ve ittifaklarla halkları nasıl sömürdüğünü açıkladığı ve oyunlarını deşifre ettiği için ABD, Mısır yönetimine kitabın sonraki baskılarında son bölüm olan (el-Ân/Şimdi) bölümünün çıkarılmasını tavsiye etmiştir. Kitap Cihan Sulhu ve İslam adıyla çok önceleri Türkçeye çevrilmiştir.
19-Hâza'd-Din.
Kutup, bu kitabını zindanda yazmıştır. O dönemde İhvan'a bağlılığından dolayı zindana doldurulmuş gençlerden bazılarının morallerinin bozulduğunu, inançlarının ve güvenlerinin sarsıldığını görür. Bunu telafi etmek ve gittikleri yolun doğru olup yegane kurtuluş yolu olduğunu vurgulayarak, morallerini düzeltmeyi ve inançlarını pekiştirmeyi amaçlayarak bu kitabı yazar. Kitapta İslam'ın temel niteliklerini ve insanları nasıl hayra yönlendirdiğini anlatır.
Kutub'un düşünce yapısında eylemci İslam düşüncesi (el-fikru'l-hareki el-islami) aşamasının başlangıcı sayılan kitap, 1960 yılında Kahire'de basılmıştır. İslam'ın tabiatı, özellikleri, insanlık için tek kurtuluş yolu olduğu, olağandışı veya gaybi bir yolla değil, ancak maddi sebepler ve sosyal yasalar çerçevesinde insanların çabalarıyla üstün ve egeme olabileceğini anlatmıştır. Din Dediğin Budur adıyla Türkçeye çevrilmiştir.
20-el-Mustakbelu li Hâza'd-Din.
Haza'd-Din kitabının tamamlayıcısı mahiyetinde olan kitabı Kutup hemen onun ardından çıkarmıştır. Aynı şekilde zindanlarda inleyen İhvan gençlerine ve bütün Müslümanlara geleceğin bu dinin olacağını, morallerini ve ümitlerini diri tutmaları gerektiğini anlatır. Diğer kitaplarında olduğu gibi burada da İslam'ın kapsamlı bir hayat nizamı olduğunu, ilahi prensiplere dayandığını, insanın iç ve dış dünyasını imar ettiğini ve ahiret hayatını kazandırdığını belirtir. Kitapta en önemli vurgu, beyaz adamın dünyada rolünün bittiğini ve Batı uygarlığının dinamiklerini yitirdiğini belirtmesidir. İstikbal İslam'ındır adıyla Türkçeye çevrilmiştir.
21-el-İslamu ve Muşkilâtu'l-Hadâra.Kutub'un bu kitabı 1962 yılında yayınlanmıştır. Çağımızda Batı uygarlığının insanlığa sunduğu medeniyetin çıkmazlarını, problemlerini ve bundan çıkış yolunu anlatır. Kitapta haksızlık, ayrımcılık, sömürü, adaletsizlik, ahlaksızlık, ve başka kötülüklerin anası olan batı uygarlığını felsefesini insan kılığında şeytanların oluşturduğunu ve insanları sürü gibi yönlendirdiğini belirttikten sonra bilgin ve düşünürlerin ortaya çıkan problemleri çözmek için uğraşıp durduğunu, ama bir çıkış yolu bulamadıklarını, batı uygarlığının bataklık gibi ürettiği hastalıklardan kurtuluşun ancak İslam'a yönelmekle mümkün olduğunu söyler. Çünkü bu uygarlık her şeyden önce insanın insanlığını anlayamamıştır. Onun ihtiyaçlarını karşılamak için başvurduğu yollar ya yanlış veya eksik kaldığı için insanı tedavi edeceğim derken manen öldürdüğünü belirtir. İslam ve Medeniyetin Problemleri adıyla Türkçeye çevrilmiştir
22-Dırâsât İslamiyye.Kitap, 1952 ihtilalinin öncesinde ve sonrasında yazılan otuz beş makaleden oluşmaktadır. 1953 yılında yayınlanmıştır. Yönetimden dinsel hayata kadar toplumdaki bozulmayı ve çürümeyi dile getirerek cahiliyyeyi şiddetle eleştirir ve kurtuluş yolunun ancak İslam'a sarılmak olabileceğini söyler. Birinci baskıya önsöz yazan davetçi, yayıncı ve gazeteci Muhibbuddin el-Hatip, kitaptaki üsluba ve sağlam İslam anlayışına bakarak Kutup için 'Dinin Dili' anlamında 'Lisanuddin' adını takar ve Kutub'un her yıl böyle bir kitap yazmasını temenni eder. Daha sonraki baskılarda bu önsöz alınmamıştır.
Kutup, yukarıdaki kitabında olduğu gibi burada da Batı uygarlığının çıkmazlarını, ürettiği problemleri ve insanlığın başına açtığı belaları gözler önüne serdikten sonra bunlardan kurtuluşun ancak İslam ile mümkün olabileceğini ve dudaklardan ölü çıkan kelimelerle değil, kalpten çıkan ve kanla beslenen canlı kelimelerle alimlerin bu alanda çok büyük işler başarabileceğini belirttiği kitapta ödünsüz bir tevhid inancını okuyuculara sunar. İslami Etütler adıyla Türkçeye çevrilmiştir.
23-Hasaisu't-Tasavvuri'l-İslami.
Kur'an üzerinde on yıldan fazla süren araştırma ve incelemesinin hülasası olarak yazılan kitap,1962 yılında yayınlanmıştır. Kur'an'ın anlatım üslubunu kavrama noktasında et-Tasviru'l-Fenni kitabı bir dönüm noktası olduğu gibi, İslamı doğru anlama ve kavrama yolunda da bu kitap bir dönüm noktası sayılır. Nitekim Fi Zilali'l-Kur'an ile beraber bu kitaplar, İslam'ın doğru anlaşılması konusunda, geleneksel söylemle, bir tecrid olmuştur.
Kutup, İslam'ın Allah, kainat, hayat ve insan konusundaki anlayışını ortaya koymaya çalıştığı bu kitabı, fikri ve siyasi olarak aktif hareketin içinde bulunduğu ve İslam anlayışında zirveye ulaştığı bir dönemde yazmıştır. Budizm, Yahudilik, Hristiyanlık gibi bozulmuş dinlerin tasavvurunda uluhiyet ve rububiyet konusunda yapılan yanlışlardan örnekler verdikten sonra, doğulu ve batılı kültürlerden ve geleneksel kültürümüzü şekillendiren anlayışlardan ve yöntemlerinden uzak Kur'an'ın otaya koyduğu yalın bir İslam anlayışını ve temel niteliklerini ortaya koymaya çalışır. Metod olarak da bu inancın Kelam, Tasavvuf, Ahlak, Felsefe, vb. bilimlerin metodundan değil, ancak doğrudan Kur'an'dan alınabileceğini söyler ve bunun ölçülerini belirtir. İslam düşüncesinde rabbanilik, sebat, kapsamlılık, dengelilik, pozitiflik, gerçekçilik ve tevhid özelliklerinin egemen olduğunu, İslam düşüncesini veya tasavvurunu islamın tabiatına yabancı ithal kavramlarla değil, Kur'an'ın kendi kavramlarıyla ortaya koymak gerektiğini, çünkü sıvının içinde sunulduğu kabın şeklini aldığı gibi düşüncenin de içinde sunulduğu yöntemin şeklini aldığını veya ondan etkilendiğini söyler. Bu tespitlerinde yerden göğe kadar haklı olan Kutub'un haklılığını İslam'ın tabiatına yabancı ithal kavramlar ve kalıplarla sunmaya çalışan İslam Felsefesi, Kelam, Tasavvuf, Ahkamu's-Sultaniyye türü kitapların ortaya koyduğu idare fıkhı gibi bilimlerin gelip dayandığı manzara göstermektedir. İslam Düşüncesi adıyla Türkçeye çevrilmiştir.
24-Mukavvimâtu't-Tasavvuri'l-İslami.
Bu da yukarıdaki kitabın ikinci kısmı ve tamamlayıcısıdır. Aynı konuları ele alır. Kutub'un şehid edilmesinden yirmi yıl sonra basılan tek kitaptır. Şehit edilmeden önce cezaevinde yazmış olmasına karşın ancak 1986 yılında önsöz yazan kardeşi Muhammed Kutup tarafından yayınlanmıştır.
Muhammed Kutub'un belirttiğine göre yazar kitabın son bölümlerini, kendisine yöneltilen suçlamaların yazılı olduğu yaprakların arkasında yazmıştır. Kitabın insan, hayat, evren, uluhiyet ve ubudiyet konularını Kur'an perspektifinden açıklamaya çalıştığı belirtiliyorsa da, insan ve hayatla ilgili bölümler elde edilemediği için kitapta yer almamıştır. Ancak üstad Muhammed Kutup, ağabeyinin içindekilerle ilgili notlarından yararlanarak her iki konuda tamamlayıcı bilgiler eklemiştir. Bütün eserlerinde olduğu gibi Seyyid Kutup her iki kitabı da akıcı, güçlü, etkileyici bir üslupla kaleme almıştır. Bu da İslam Düşüncesi adıyla Türkçeye çevrilmiştir.
25-Fi Zilali'l-Kur'an. Seyyid Kutub'un en hacimli çalışması ve Kur'an'ın tam bir tefsiridir. Kitapta tevhid, İslam, hakimiyet, davet, hareket, cahiliyye ve ona karşı koyma ve değiştirme gibi konularda düşüncelerini ortaya koymuştur. Muhammed Kutub'un deyişiyle, sahibinin ruhu, bilinci, düşüncesi ve vücuduyla yaşadığı, iman dünyasında yaşadıklarını kelimelerle somutlaştırdığı en büyük eseridir. Kur'an'ın her alanda insanı ve toplumu oluşturma amacına uygun olarak yazılmış şaheser bir tefsirdir. Başta Türkiye Müslümanları olmak üzere İslam coğrafyasında Müslümanların yeni bir anlayışla doğrudan Kur'an/İslam'la tanışmaları ve İslam'ın bir hayat nizamı olduğunu öğrenmelerinde başrolü oynayan bir kitaptır.
Tefsirin yazılımı, Kutub'un el-Muslimun dergisinde 1952 yılında Fi Zilali'l-Kur'an başlığı altında tefsir olarak ilk makalesini yayınlamakla başlar ve Bakara/103. ayete kadar gelir. Tutuklanmadan önce dergide artık İslam Toplumuna Doğru başlığı altında yazar ve Fi Zilal'i ayrıca tefsir olarak yazacağını belirtir. 1952-1954 arasında 16 cüz yayınlanır. 1954 yılında Kutup hapse girer ve tefsiri tamamlaması tehlikeye girer. Ancak Kutup'la Tefsir yazması konusunda antlaşma yapmış olan Daru İhyai'l-Kütübi'l-Arabiyye yayınevinin hükümetin aleyhine açtığı davayı kazanması üzerine Kutup hapiste tefsiri tamamlar.
Tefsir, metod bakımından bir tekamül çizgisi izleyerek son şeklini almıştır. Birinci baskıda bazı zihinsel açıklamalar ve edebi sanatsal ağırlıklı olarak, ikinci baskıda, İslam'da Sosyal Adalet ve benzeri kitaplardaki gibi fikri kültürel ağırlıklı olarak, üçüncü ve son baskısında ise, Yoldaki İşaretler'de açıkladığı ve Enam suresinin tefsirinde açıkça görüldüğü şekilde somut bir cemaat içinde yaşadığı hareket metodu ile yayınlanmıştır. Bu aşamaların her birinde yeniden düzenleme ve değiştirmeler olmuş, son düzeltmeyi 1959-1965 arasında aşamalı olarak gerçekleştirerek üçüncü baskısını bu şekilde yapmıştır. Hareket metodu ile yazdığı ilk cüzler, hapiste son zamanına denk gelen 28-30.cüzler olmuştur.
Özet olarak 1-10 ve 28-30 cüzleri yeni metodla yazmış, söyleyeceklerini daha önce söylediği için aynı metodla yazdığı 11-13. cüzlerde detaylı açıklamalara gitmemiş, 14-27.cüzleri de bu yeni anlayış ve metodla düzenlemeyi düşünmüş ama hapis ve idamla önü kesildiği için bu süreci tamamlayamamıştır. (Bkz.el-Halidi, Mine'l-Milad, 545-548). Anahatlarıyla tefsir metodu şöyle özetlenebilir:
a-Kur'an dünyasına/gölgelerine önyargı ve kabullerden, muhafazakarlık ve bağnazlıktan, modernizm ve çağdaşlık özentilerinden uzak girer.
b-Sureleri konularına göre bölümlere ayırır ve aralarında bağlantı kurarak açıklar.
c-Kur'an'a bir bütün olarak bakar ve bütüncül bir anlayışla açıklar.
d-Kur'an'ın bireyi ve toplumu oluşturma amacına uygun olarak sosyal ve toplumsal edebi bir anlayışla açıklar. Bu yönden imam Muhammed Abduh'un açtığı içtimai-edebi tefsir çığırının zirve örneklerinden sayılır..
e-Masa başında tasarlanan teorik bilgilerle değil, cemaat/toplum içinde ve hayatın deneyimleri ışığında hareket metodu ile yazılmıştır.
Onun için tefsir, teorik olarak bilgilendirici olduğu kadar, yaşanan bir hareket tecrübesinin ürünü olarak insanların önüne bir hareket metodu koymaktadır.
f-Fıkıh, kelam, dil ve tarih gibi tarihsel kültürel bilgileri öğretmeyi değil, bireyi ve toplumu yetiştirerek İslam'ın egemen olmasının yolunu gösterir.
Tefsir üzerinde yapılan çok sayıda araştırma ve çalışmanın yanında şimdiye kadar en hacimli ve kapsamlı çalışmanın Salah Abdulfettah el-Halidi tarafından yapıldığı görülmektedir. Yazar Medhal ila Zilali'l-Kur'an, Fi Zilali'l-Kur'an fi'l-Mizan, el-Menhecu'l-Hareki fi Zilali'l-Kur'an, Nazariyyetu't-Tasviri'l-Fenni İnde Seyyid Kutub, şeklinde dört ciltlik bir çalışma ile detaylı olarak incelemektedir.
26-Meâlimu fi't-Tarîk.
Seyyid Kutub'un sağlığında yayınlanan son kitaptır. 1964 yılında yayınlanmıştır. İslami hareketin çalışma metodunu açıklamak ve Allaha davet yolunda yol işaretlerini göstermek üzere yazmıştır. Kahire yakınlarındaki Turra cezaevinde yatarken bölümler halinde yazıp kız kardeşi Hamide Kutup ve Zeynep Gazali aracılığıyla İhvan'a ulaştırdığı bölümlerden oluşmuştur. Tahliye olduktan sonra gözden geçirmiş ve yayınlamıştır. Kur'ani metodun tabiatı, İslam'ın tasavvuru ve kültür, Allah yolunda cihad, İslam toplumunun oluşması ve nitelikleri bölümlerini Fi Zilal'den alarak düzenlemiş ve kitaba koymuştur.
Kitapta cahiliyye sistemlerinin insanlığı yönlendirmede başarısız olduğunu, İslam'ın insanlığa rehberlik edeceğini, bunun da ancak samimi Müslüman bir cemaatin temsil etmesi ve cahileyyeye alternatif olarak sunmasıyla gerçekleşebileceğini belirtir.
Kitapta eşsiz Kur'an nesli, Kur'ani metodun tabiatı, İslam toplumunun oluşması ve nitelikleri, Allah yolunda cihad, lailahe illellah bir hayat metodudur, kevni şeriat, İslam medeniyettir, İslam'ın tasavvuru ve kültür, Müslümanın milliyeti inancıdır, uzun bir yolculuk, imanın üstünlüğü, yol budur, bölümlerinden oluşmaktadır.
Yol Budur, bölümü aslında Ashabı Uhdud kıssası ile ilgili yazılmış olup Fi Zilal'de yayınlanacaktı, ama devletin denetleyici olarak görevlendirdiği merhum Muhammed Gazali Fi Zilal'de yayınlanmasını uygun görmediğinden Yoldaki İşaretler kitabında yayınlanmıştır.
Rejimin borazanlığını yapan resmi kimi fetvacı hocalar kitaptan rahatsızlık duymuş, eleştirmiş, hatta yazarını tekfir edenler bile olmuştur. (Bkz. el-Halidi, Mine'l-Milad, 557).
Kutub'un idam edilmesinde kitabın bir gerekçe olarak kullanıldığı bilinmektedir. Aşırı kimi cemaatlerin kitabı yeterince anlamadığı, yanlış yorumladığı ve örgütlerine katılmayanları tekfir etmek, kamu kurumlarında çalışmanın haram olduğunu söylemek, maddi olarak toplumdan ayrılmanın vacipliğini savunmak, dırar mescitleri olmuştur, diyerek camileri boykot etmek, gibi Kutub'un söylemediği ve İhvanın onaylamadığı yanlış sonuçlar çıkardıkları bilinmektedir. Yaşadığımız toplumda da gerek yanlış çeviriden hareket ederek, gerekse bu şekilde yanlış anlayarak yanlış sonuçlar çıkaranlar olmuş/olmakta ve göz yapacağız derken kaş çıkarmaktadırlar.
- Kutub bu kavramı nasıl anlamlandırıyor?
- Kutub'un söylediği, Müslümanların İslamı temsil eden veya İslam'ın somutlaştığı, ete kemiğe büründüğü organik bir cemaat/toplum olması ve bu gerçekleşinceye kadar coğrafik fiziksel olarak değil, inanç, anlayış, yaşayış ve felsefe olarak zihnen cahiliyye sistemlerinden bağımsızlaşmaya çalışmasıdır. Nitekim kendisinin sözkonusu cemaatlerin seslendirdiği şekilde bu şeyleri söylemediğini ve bu yanlış anlamaları yazacağı ikinci ciltte tashih edeceğini belirttiğini Zeynep Gazali kendi ağzından aktarır. (Bkz.el-Halidi, Mine'l-Milad, 558).
Nitekim İhvan'ın o günkü lideri Hasan Hudaybi, Kutub'un düşüncelerini basamak yaparak insanları tekfir edenlerin yöntemini eleştirmek, bu tür yanlış anlamaların önüne geçmek ve Kutub'un bunları kastetmediğini belirtmek amacıyla Nahnu Duatun lâ Kudat (Bizler Yargıç Değil, Davetçiyiz) kitabını yazmıştır. Kimileri bu kitabın Kutub'un düşüncelerine bir eleştiri olarak yazıldığını ileri sürüyorsa da gerçekte ona eleştiri değil, düşüncelerini yanlış anlayan ve kullananlara bir eleştiridir. İhvan'dan Salim el-Behnesavi de yazdığı Adva ala Mealim fi't-Tarik kitabında gerek Seyyid Kutub'a, gerekse Mealim kitabına haksızca yüklenen şeylerin doğru olmadığını detaylı olarak anlatmıştır. (Bkz.el-Halidi, Mine'l-Milad, 558).
- Söyleşi için teşekkür ederim.
Röportaj: ASIM ÖZ
Haksöz Haber
|