Tekil Mesaj gösterimi
Alt 02 Nisan 2010, 21:10   Mesaj No:3

Efser

Medineweb Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:Efser isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 3125
Üyelik T.: 17 Ağustos 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 69
Konular: 15
Beğenildi:1
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart RE: Şiirin Burçlarında Açan Çiçek: Na't

Evet, Efendimiz (sas) "Sevgililer Mahşeri" dir. Bütün üşüyenlerin O'nun sevgi ışığına ihtiyacı vardır. İnsanlık yeniden O'ndan istifade etmeye başladığı gün, her şey yoluna girecek ve dünya asıl eksenini bulacaktır.

S. Karakoç, çağdaş şiirde peygamber sevgisini en çok işleyen şairdir. Onun birçok şiirinde bu sevgi hissedilir; fakat o, üslubu gereği bunu açık açık söylemez. Şair, bunun sebebini "Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine" başlıklı şiirinde açıklar mahiyettedir. Bu mısralar hem Peygamber sevgisine, hem de Allah sevgisine yorumlanabilecek niteliktedir:

Bütün şiirlerde söylediğim Sensin
Suna dedimse Sen, Leyla dedimse Sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin, Belkıs'ın
Kuşlar uçar Senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı, en derini
Sevgili
En sevgili, Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim

Günümüzde yazılmış en güzel na'tlardan biri, Nurullah Genç'in "Yağmur" başlıklı şiiridir. Yağmurun rahmet oluşu ile, Peygamberimiz'in (sas) âlemlere rahmet olarak gönderilişi arasında parelellik kuran şair, Peygamberimiz'den ayrılığı, özellikle O'nun ruhlardan sürgün edilmesinin hüznünü lirik bir tarzda ifade etmiştir. Yüz yetmiş mısradan meydana gelen şiirin özellikle "düştü" redifli bölümlerinde peygamber sevgisinin ve O'nun ölçüsünü belirlediği hayat tarzının cemiyetten sürgün edilmesiyle ne gibi hercümerçliğe sebep olunduğuna dikkat çekilmektedir. Bu şiirde Peygamberimiz’in sevgisi, âdeta her şeyi dengede tutan hassas bir terazi olarak düşünülmüş, O'nun kalb kefesinden düşürülmesiyle, her şeyin imamesi kopmuş bir tespih gibi nasıl dağıldığı tasvir edilmiştir. Bu şiirde, O'nun sevgisinden mahrum edilmiş bir cemiyetin ruhunun nasıl yağmalandığı, beyinlerin, adaletin, cemiyetin şehirlerin kıtaların ne gibi tahriplerle karşı karşıya kaldığı nazar-ı dikkate sunulmaktadır.

"Yağmur" şiirinde Peygamberimiz’den ayrılığın hüznü vardır. Fakat bu hüzün, değil Klasik şiirdeki na'tlardaki hüzünden, Asr-ı Saadet'teki hüzünden bile farklıdır. Çağımız insanının en derin trajedisinin dile getirildiği Yağmur şiirinde, çift gurbet görülmektedir. Bunlardan birincisi, Peygamberimiz'in (sas) aramızdan maddî ayrılığıdır ki, bu yönüyle bütün klasik na'tlarla birleşir; ikincisi ise, Peygamberimiz'in ruhlarımızdan göçüdür ki, bu yönüyle yalnız çağdaş insanın gurbetini anlatır. "Düşmek" kelimesinin uzak ve yakın mânâlarından istifade edilerek rediflendirilen aşağıdaki bölümlerde şair, ruhlarımızın Peygamberimiz'den (sas) uzak düşmesiyle ne hale geldiğimizi tasvir ediyor:

Yağmur, gülşenimize sensizlik, baldıran düştü
Düşmanlık içimizde, dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü
Sarardı yeşil yaprak, dal koptu, fidan düştü
Baykuşa çifte yalı, bülbüle zindan düştü
Kâtil sinekler deldi hicabın perdesini
İstiklâl boşluğunda arılar nâdan düştü
Sensizlik depremiyle hancı düştü, han düştü
Mazluma sürgün evi, zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, Sana râm olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

İnsanlık, o Yağmur'dan uzak düştüğü dönemlerde çoraklaşmış, yaratılış gayesinden uzaklaşmış ve bir keşmekeş ortamında ne yapacağını bilemez halde savrulup durmuştur. Güzelliklerin anahtarı O'ndadır ve insanlık bütün güzellikleri O'na borçludur. Bu noktada Merhum Akif'in o güzel mısralarını hatırlamamak mümkün müdür?

Dünya neye sahipse, O'nun vergisidir hep
Medyun O'na cemiyyeti, medyun O'na ferdi
Medyundur O masuma bütün bir beşeriyyet
Yâ Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.
Cumhuriyet dönemi edebiyatında, na'tın klasik tarzını devam ettirenler de vardır. Bunlardan biri rahmetli A. Ulvî Kurucu'dur. Onun "Sultanım Efendim" şiiri sevilerek okunmaktadır:

Ruhum sana, varlık Sana hayrandır Efendim
Bir ben değil, âlem Sana kurbandır Efendim
Kıtmirinim ey Şah-ı Rusül, kovma kapından
Âsilere lûtfun Yüce Fermandır Efendim

Peygamberimiz'in (sas) en güzel remizlerinden biri güldür. Bu motifle Peygamberimiz birçok kişi tarafından anlatılmıştır. M. Fethullah Gülen Hoca Efendi "Medine'nin Gülü" şiirinde bu motifi çok güzel kullanarak, 20. yüzyılın makine gürültüleri, petrol kokuları ve beton duvarları arasındaki insanının O'na olan özlemini ve ihtiyacını dile getirmiştir. O bütün zamanlarda çölleri cennetlere çeviren Gül'dür. Bu çağın o güzel kokulu Gül'e ne kadar da ihtiyacı vardır:

Ey kupkuru çölleri Cennet'e çeviren Gül
Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül
Vaktidir, ağlayan gözlerimin içine gül
Ey kupkuru çölleri Cennet'e çeviren Gül

Modern edebiyattaki en güzel na’tlardan birisini, Arif Nihat Asya yazmıştır. Bu şiirde baştan sona kadar Peygamberimiz’e duyulan hasret, O’nun olmamasının kalblerde meydana getirdiği boşluk lirik bir şekilde dillendirilmiştir. Peygamberimiz’in dönemiyle, çağımızın sık sık mukayese edildiği bu uzun şiir, içten yapılmış dualar kadar samimidir. Buraya kısa bir bölümünü alıyoruz:
Gel, ey Muhammed (sas) bahardır

Dudaklar ardında saklı / Aminlerimiz vardır
Hacdan döner gibi gibi gel / Miraçtan iner gibi gel
Bekliyoruz yıllardır

İnanan her insan, kabiliyeti ölçüsünde O'nun güzelliğini anlatabilmenin gayreti içinde olmuştur. İskender Pala'nın dediği gibi birçok şairin en güzel şiiri, Peygamberimiz’i anlattığı şiiri olduğu halde -şüphesiz O'nun ismi, şiirlere bir güzellik katmıştır- O, hiçbir zaman güzelliğine lâyık tarzda anlatılamamış, anlatılamayacaktır; çünkü O, Kâinat'ın Yaratıcısı tarafından övülmüştür. Buna rağmen gönlü O'nun sevgisiyle dolu her insan, O'nu övmenin gayreti içinde olacaktır. Şeyh Galib'in dediği gibi, Allah'a şirk koşmak en büyük günahtır; fakat Peygamberimiz’i övmede Allah'a ortak olmak isyan olmasa gerektir:
Senin medhinde şirket eylesem Mevlâ'ya ma'zurum
Bu bâbda cürm ü isyana bakılmaz yâ Rasülallah!


Kaynaklar
- Yeniterzi, Emine, Divan Şiirinde Na't, Diyanet Vakfı yay. Ankara 1993
- Yağmur Dergisi, Na't özel sayısı, Nisan-Mayıs-Haziran 2002
- Türk Dili ve Edb. Ansiklopedisi, cilt6, Dergah yay.
- Bağcı, Rıza, Bizim Edebiyatımız, Kaynak yay, İzmir, 1997
- Karakoç, Sezai, Gün Doğmadan, Diriliş yay, İstanbul, 2001
- Çalışkan, Adem, Su Kasidesi Şerhi, Diyanet yay. Ankara, 1992
- Günümüz Dilinde Hz. Peygambere Na'tlar, Diyanet Vakfı yay. Ank.,1991

Alıntı ile Cevapla