Durumu: Medine No : 10862 Üyelik T.:
01 Ekim 2009 Arkadaşları:1 Cinsiyet: Yaş:66 Mesaj:
489 Konular:
86 Beğenildi:3 Beğendi:0 Takdirleri:62 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Re: Miraç olayına kur'an onay veriyormu? Değerli arkadaşlarım önce şunu belirtmek isterim ki benim amacım kimsenin inancına saygısızlık yapmak değil, gerçekleri öğrenmeye çalışmak olduğunu bilmenizi isterim. Bu konuyu yazdığımda bu şekilde tepkiler alacağımı biliyordum ama bu konuyu gündeme getirmemizin önemini de biliyordum. Sizlere vereceğim cevapları lütfen hiçbir etki altında kalmadan, kur’an merkezli düşünelim.
Önce Esracık rumuzlu kardeşimin bana göre de mantıklı bir örneğinden yola çıkalım ve bu sözleri düşünelim.
(Yahudiler, hamile kalan Meryem 'i zina ile suçlarken, aslında olaya akılcı ve determinist bir yaklaşımla yaklaşıyorlardı, yani salt kuru mantıkla bakarsanız, bu olayın da başka bi açıklamasını bulamazsınız tabi.)
Yukarıdaki sözler üzerine düşünelim. Bizler Meryem anamızın nasıl hamile kaldığını, olayın detaylarını nereden öğreniyoruz? İnandığımız, iman ettiğimiz ve hiç kuşku duymadan güvendiğimiz KURANDAN. Şimdi sizlere desem ki bu bilgiler yani Meryem anamızın Hz. İsa ya hamile kalış bilgileri, detayları Kur’anda olmasaydı yani bizlere bu bilgiler Rabbim tarafından nakledilmeseydi, hepimiz hiç kuşku duymadan babasız dünyaya gelişine inanacak mıydık? Ya da bir komşu kızını düşünün evli değil ama bir bakıyorsunuz karnı şişiyor doktora gidiyor ve sen hamilesin diyor doktor. Bu kızın hamile oluşuna bizler ne diyebiliriz? Nasıl yaklaşırız? Sanırım hepimizde aynı şeyi düşünüyoruz. İşte benim söylediğim ve izah etmeye çalıştığımda buradan yola çıkarak gerçekci olmalıyız diyorum. Rabbim apaçık benim açıklamadığım ve hüküm vermediğim hiçbir konuya inanmayın diyor. Eğer Yahudiler indirilen İncil e iman etmiş olsaydı, zaten bu yanlışı yapmaları da mümkün olmazdı. Örneğin Allah sivrisineği bile örnek verir bizlere çünkü onda mucizeler gizlidir de ondan. Rabbim her konuda en ince detayı vermiş ve açıklamıştır. Buradan da yola çıkarak, sivrisineği örnek veren Rabbim Miraç olayı olmuş olsaydı bizlere apaçık anlatırdı. Mescidi haramdan mescidi aksaya götürdüğünü anlatan Rabbim neden bu olayı da açıkça söylemesin?
Abdulhamit kardeşimin örneğine gelince. Siz yazınızda Rabbim kur’anı Rabbim yine kendi ayetleriyle açıklar ve izah eder bizlere demiştiniz. Bende aynı düşünceye katılıyorum. Şimdi Diyanetin mealini alıntı yaptım onu hatırlayalım.
10. Böylece Allah kuluna vah yedeceğini vah yetti.
11. Kalp, (gözün) gördüğünü yalanlamadı.
12. (Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz?
13. Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü.
14. Sidretü’l-Müntehâ’nın yanında.
15. Me’vâ cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır.
Necm suresi 13. ayeti dikkatlice düşünelim. Peygamberimiz Cebrail i ne zaman daha önce görmüş burası önemli, çünkü ondan sonra gelen bilgilerde o anlamda değerlendirmemiz gerekir. Bir başka inişte daha görmüş, demek ki bu sözlerden sonra tarif edilen yerin yeryüzü yani bizlerin yaşadığı yer ya da bu bölgesi olması gerekir. Burada eğer peygamberimiz miraca çıktığında görmüş olsaydı, bir başka inişinde değil, miraçta görmüştü demez miydi? Eğer amacımız bize öğretilenleri doğrulamaya çalışmak, onlara deliller aramak değilse lütfen bunları çok iyi düşünmeliyiz. Gelelim Necm 14. ve 15. ayetlerde belirtilen yerlerin neresi olduğuna. İşte sorun burada başlıyor ve her kez kendi düşüncesine göre anlamlar yüklüyor bu sözlere. Bizler ayetin gelişine baktığımızda unutmamamız gereken şeyin Cebrail i daha önce bir başka inişte gördüğüdür. Buradan yola çıkarak bize anlatılanları çok iyi analiz etmeliyiz diye düşünüyorum. Ben şöyle bir araştırdım ve çok farklı fikirlerle karşılaştım, bunları sizlerle de paylaşmak isterim. Bir düşünce şöyle açıklamış bu sözleri.
(yapraklarının gölgesinden dolayı sidr veya sidra'nın (Arabistanın hurma ağacı) Kur’an'da ve mi‘râc ile ilgili Hadislerde cennetin “gölgesi”nin -yani, ruhî sükûnet ve esenliğinin- bir sembolü olarak kullanıldığını söyler.)
Yine bir başka düşünce;
(Sidre'nin, bir sınır olduğu, meleklerin, oradan ileriye geçemeyecekleri rivayet edilmiştir. Me'vâ, cennetlerden birinin adıdır. Oraya ancak peygamberlerle şehitler girer.)
Yine bazı meallerde Sidretü'l-Münteha sözünden (en uzak noktadaki sidre ağacının yanında) şeklinde nakletmişlerdir. Bu bölgelerin neresi olduğu konusunda birçok rivayetler günümüze kadar gelmiş olup bir düşüncede şöyle anlatılıyor.
(Hz. Peygamber’in Cibril’i ikinci defa görmesine işaret. Bu seferinde onu aslî suretindeki azametiyle görmüştü. Sidretu’l-Münteha, Hz. Peygamber’e miraç gecesinde gösterilen, hilkatin aldığı son şekli gösteren, emir âleminin sonundaki “şeceretu’l-kevn” yani yaratılış ağacı, kâinat ağacıdır. Başka izahlar arasında, en kuvvetlisi bu görünüyor.)
Diye nakletmişler. Bir başka düşünceden de alıntı yapalım.
(Yer ve Gökler Rabbinin katından gelen Kur’ân, bizim görmediğimiz, bilmediğimiz, büyüklüğünü ve güzelliğini hayal bile edemeyeceğimiz âlemleri, sanki bir mahallenin sokaklarını tarif edercesine anlatıyor, gayb âlemlerinin haritasını çıkarıyor. Bu ayetlerde adları geçen mevki ve varlıkların neler olduğu konusunda birbirinden çok farklı rivayetler gelmiş, farklı yorumlar yapılmıştır.)
Şimdide yukarıdaki fikirleri düşünelim ama kur’anın temel anlatım şeklini göz ardı etmeden. Bizler Miracın anlatılış şeklini önce bir hatırlayın. Gerçekten bu çok özel bir olay acaba kur’anda açıkca izah edilmeden, günümüzde hala tam anlaşılmayan Sidretü’l-Müntehâ’nın yanı, son sınır ağacının yanında gördü Cebrail i sözlerinden yola çıkarak, bizler peygamberimizin Miraç ta görmüştür, bu sözlerde peygamberimizin Miraca çıkışının kanıtıdır dememiz ne kadar doğru bir yaklaşım olur? Yukarıda günümüze kadar gelen rivayetlerden örnekler verdim. Hala bir beraberlik dahi olmayan bir konuyu örnek göstermemiz kur’anın anlatım şekline uyuyor mu? Düşünün lütfen bu açıklamaların hepsi birbirinden farklı ve rivayetlerle açıklanıyor. Ama Rabbim bu kadar önemli bir olayı neden bizden gizlesin, neden bir bilinmeyen günümüzde dahi tam anlaşılmamış bir kelimenin, yerin, mekânın ardına saklasın miracı, bunu hiç düşünüyor muyuz? Lütfen miracın oluşunu düşünün ve Rabbin bizlere 50 vakit namaz emrettiği anlatımını, mantığınızdan ve kur’anın süzgecinden geçiriniz. Acaba Rabbim hiç uyumadan her 28 dakikada bir kalkıp namaz kılmamızı emreder mi bizlere? Hani Rahman sizlerin kaldıramayacağı yük yüklemem diyordu? Hani geceyi sizlere dinlenmeniz için yarattım dediği ayetlerini unuttuk mu? Nasıl olurda peygamberimizin Yüceler yücesi Yaratanla pazarlık yaptığını ve namaz vakitlerinin uzun bir pazarlık sonucu düşürüldüğünü söyleriz, bunu hiç mi düşünmüyoruz?
Ben tam anlamını bilmediğim ve hala tam açıklanmayan Necm 14 ve 15. ayetlerdeki mekânın neresi olduğunu bilmediğim için fikirde yürütmem. Benim ayetten anladığım, Cebraili bir başka inişte tekrar gördüğüne göre, burasının yaşadığımız mekân ya da buna yakın bir yer olabileceğini söylerim ve ileriye de gitmem. Açıklanmayan izah edilmeyen, Rabbin hüküm vermediği konular için delil arama çabasına da girmem. Rabbim iyice anlayasınız diye her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız diyorsa, ben bu yolla Kur’anı anlamaya çalışırım. Şunu hiçbir zaman unutmam, Rabbim kur’anda açıklamadığı, izah etmediği hiçbir konuda sorumlu turmayacağını söylüyorsa, bizlerin yapacağı Rabbinde söylediği gibi KURANIN İPİNE SARILMAK OLMALIDIR. Tartıştığımız konu ise Rahmanın kur'anda hiç bahsetmediği Miraç konusuna bilinmeyen sözleri delil gösterip kanıtlamaya çalışmamızdır. Tartışmamamız gereken ise peygamberimizin Cebrail ile çok yakından karşılaşması ve tebliğ almasıdır. İman etmeyenlerde bunu anlamak istememişler ve tartışmışlardır.
Değerli arkadaşlarım bu sözlerimin eğer kur’an ile ters düştüğünü söylüyorsanız lütfen beni yine kur’an ile uyarınız. SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK |