Re: Görünen yerler müstesna Değerli arkadaşım yazdığınız cevaplarda benim için önemli iki sorunuz var. Birincisi sizin Nur suresi 31. ayettin anlaşılması ile ilgili sözleriniz, önce ona cevap vereyim. Bakın siz şöyle söylediğinizi düzelterek nakletmişsiniz. Teşbihte hata olmaz belki ben kelime eksik yazmış olabilirim ama bakın acaba anlam değişmiş mi?
(NE ANLATILDIĞINI ANLAYAMAZDIK DEMEDİM VEYASI DA VAR. YANİ AYET KOLAY ANLAŞILABİLECEK BİR AYET DEĞİL. ANLAŞILMASI O KADAR KOLAY AYET DEĞİL DEMEK İSTEMİŞTİM. )
Şimdide Rabbin ayetler için söylediklerini hatırlayalım.
Dühan 58: Biz onu (Kur'an'ı), öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
Kamer 17: Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?
Hicr1: Elif. Lâm. Râ. Bunlar Kitab'ın ve apaçık bir Kur'an'ın ayetleridir
Nur 34: Andolsun ki biz size (gerekeni) açık açık bildiren ayetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik.
Araf Sur.174. ayet: İşte biz ayetleri böyle birer birer açıklarız, umulur ki dönerler
Daha fazla örneğe gerek yok, yukarıdaki sözleri düşündüğümüzde sizin söyledikleriniz yani; (YANİ AYET KOLAY ANLAŞILABİLECEK BİR AYET DEĞİL. ANLAŞILMASI O KADAR KOLAY AYET DEĞİL) diyebilir miyiz? Ben bu ayetleri gördükten sonra şahsım adıma bu sözleri söyleyemem. Elbette size saygım var onu da belirtmeliyim. İkimizden birisi yanlış anlıyor ayeti, kimin doğru anladığını Yüce Rabbin huzurun da zaten göreceğiz.
Yukarıdaki ayetleri ve buna benzer birçok ayetleri tekrar hatırlayalım, verdiğiniz örnekte, yeni Müslüman olan birisine bu ayeti okuttuğumuzda ki düşüncesini siz şöyle yazmışsınız?
(Şimdi söylemek istediğim örnekle şu ki, Müslümanlığı yeni kabul etmiş bir bayana hiçbir hadis ve sünnet bilgisi vermeyelim. NUR 31 ayetini okutalım ve daha sonra da ne anladın diyelim. Bu ayeti okudun o halde gereğini yap diyelim.
GÖRÜNEN YERLER MÜSTESNA SÖZCÜĞÜNE TAKILIR DA KALIR.)
Bu sözleri söylediğimizde yazdığım ayetlerin dikkat edin hiçbir hükmü kalmıyor. Rabbim ne diyordu ayetlerde?
(öğüt alalar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Bunlar Kitab'ın ve apaçık bir Kur'an'ın ayetleridir. Andolsun ki biz size (gerekeni) açık açık bildiren ayetler indirdik. İşte biz ayetleri böyle birer birer açıklarız.)
Bu kadar net sözlerle açıkladığı halde ilk Müslüman olan bir insan kur’anı okuduğunda eğer anlayamaz ya da çok zor anlar dersek, acaba Rabbin sözleriyle uyum sağlar mı? Önce şunu soralım kendimize, acaba anlaşılmayan nedir? Bizlere bugüne kadar öğretilen, görünen kısımlar müstesna sözünden kast edilen el, yüz ve ayakların anlaşılmaması mı? İşte kendimize soracağımız en önemli soru sanırım bu olmalıdır. Acaba bizlere rivayetler yoluyla gelen bu bilgi doğrumu? Neden Rabbim hem açık seçik anlattım örnekler verdim diyor da, neden bu ayeti çok özel herkezin anlamayacağı şekilde göndermiş, bunu kendimize sormamız gerekmez mi? Bu ayeti okuyan ve başka hiçbir bilgisi olmayan bir insan sözlerin diziminden ve anlatılmak istenen konuya bağlı kalarak ayeti anlamaya çalıştığında çok zor anlaşılan bir ayet mi? Yoksa bize öğretileni bilmesi gerçekten imkânsız mı? İşte en önemli soru bence burada. Bu durumdaki hiçbir insanda sizin anladığınız gibi anlaması mümkün değildir. Bakın ben neden sizin anladığınız gibi anlamadım da, daha başka izah ettim, burası sanırım çok önemli. Bizler ne yazık ki bize öğretilenlerin etkisinde ayetleri anlamaya çalışıyoruz, sorunda buradan çıkıyor zaten.
Gelelim ikinci sorunuza, ben daha öncede ayette hımar kelimesinin örtü olduğunu size aktarmıştım, hatta bu konuda çok geniş bir tartışmamızda olmuştu, fakat aldığım meal de başörtüsü yazdığı için değiştirme gereği görmedim. Çünkü anlatılmak istenen konu dışındaydı da ondan. Madem konuyu açtınız tekrar söylemeliyim sanırım. Ayette geçen HIMAR kelimesi türetilen bir kelime değil KÖK bir kelimedir. Kur’anın bütününde bu kelimeden türetilmiş birçok kelimenin de anlamı bu kök kelimeye bağlı olarak anlam kazanmıştır. Örneğin Şarap kelimesi de aklı örttüğü sarhoşluk verdiği için bu kelimenin kökünden türeyip (HAMR) sözcüğüyle anılır. Dikkat edin eğer HIMAR başörtüsü anlamını taşısaydı türetilmiş bir kelimeden tekrar türemezdi bir başka kelime. Bu tüm dillerde dilbilgisi kuralıdır. Gelelim kur’anın diğer yerlerinde HIMAR kelimesinden türetilen ve yinede kök kelimeye sadık kalınan anlamlara bakalım acaba neler var.
(Dediler ki: "Bizim kalplerimiz örtülüdür.)( Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz.)( Ey Kitap Ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor….)( Kalplerimiz örtülüdür" demeleri nedeniyle….)( kalpleri üzerine kat kat örtüler ve kulaklarında bir ağırlık kıldık.)( Gece, üstünü örtüp bürüyünce.)( Şeytan, kendilerinden 'örtülüp gizlenen çirkin yerlerini')( Onlar için cehennemden yataklar ve üstlerine örtüler vardır.)( yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın)( Böylelikle onları örtüverdik, artık görmezler.)( kötülüklerini örtüp-bağışlamış,)( Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık.)( Ey örtüsüne bürünen..)( Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman.)
Yukarıdaki kelimelere ve ne anlattıklarına dikkat edelim lütfen. Mecaz anlamları dâhil hepsinde ana kök kelimenin anlamını taşıyor, yani örtmek. Demek ki Ayette geçen ve başörtüsü denilen HIMAR kelimesi kur’anın tamamında türetilmiş anlamlar dâhil örtü anlamında kullanılıyormuş. Doğrusu herkez istediğine inanır. Çünkü kimse kimseye bu konuda karışamaz. Bizlere düşen yalnız ve yalnız Rabbin doğrularını anlamaya çalışmaktır. Bu ayet mealini özellikle başörtülerini kelimesini bilerek kullandım. Amacım sadece karşımdaki düşüncenin önem verdiği bir konuya saygımı göstermek adınaydı, fakat konuyu açtığınız için size teşekkür ederim, böylece düşüncelerimi de söylemiş oldum. Saygı ve sevgilerimle Haluk GÜMÜŞTABAK |