Tekil Mesaj gösterimi
Alt 07 Aralık 2007, 18:02   Mesaj No:2

Emekdar Üye

Medineweb Emekdarı
Emekdar Üye - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:Emekdar Üye isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 16627
Üyelik T.: 11 Şubat 2012
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:48
Mesaj: 4.079
Konular: 315
Beğenildi:49
Beğendi:0
Takdirleri:149
Takdir Et:
Standart Cvp: Hac ile ilgili bütün konular (Şafii Mezhebi)




HAC ve UMRE


[B]Fıkhî Hükümleri, Delilleri ve Sırları
Hacc'ın Mânâsı
Hacdın lügat mânâsı, kasdetmektir. Lügat âlimi Halil 'Tazim edilen bir insanı çokça kasdetmektir' diyor.
Haccın şer'î (ıstılahı) mânâsı ise, özel şartlan ile özel birtakım ibadet*leri yerine getirmek maksadıyla Kabe'yi kasdetmektir.

Umrenin Mânâsı
Umre'nin lügat mânâsı ise, ziyaret etmektir. Bazıları 'Mamur olan bir yeri kasdedip oraya gitmektir' demişlerdir.
Umre'nin şer'î (ıstılah!) mânâsı da özel şartları ile özel birtakım ibadetleri yerine getirmek için hac vaktinden başka bir zamanda Kabe'yi kasdetmektir.

Hac ile Umre Arasındaki Fark
Hac, zamanı ve bazı hükümleriyle umre'den ayrılır. Çünkü hac, sa*dece belirli aylarda yapılır. Bu aylar ise Şevval, Zilkade ve Zilhicce'nin ilk on günüdür. Umre ise hac zamanı dışında senenin tüm aylarında yapılabilir. Haccın ahkâm bakımından umre'den ayrılmasına gelince, hac'da Arafat'ta vakfeye durmak, geceleyin Müzdelife ve Mina'da bulun*mak, Mina'da cemrelere taş atmak bulunmaktadır. Umre'de ise bunlar yoktur. Bunları daha ilerde açıklayacağız. Umre'de yapılması gereken şeyler-, niyet, tavaf, saçın tamamını veya birazını kesmektir. Ayrıca hac, bütün âlimlere göre farzdır. Umre'nin ise vacib olup olmadığında ihtilaf vardır. Umre, Şafii mezhebine göre vacibdir.

Hac ve Umre'nin Teşrî Kılınma Zamanı
Hac ve umre'nin teşrî kılınma zamanı hakkında söylenen sözlerin en güçlüsü, hicretin dokuzuncu yılında vacib kılındığını söyleyenlerin görüşüdür. Bunun delili de hicretin dokuzuncu senesinde Hz. Peygam-ber'e gelip yapmakla yükümlü oldukları vacibleri soran Abdulkays heyetine, Hz. Peygamber'in söyledikleridir:
Önce Allah'a iman etmenizi, sonra namaz kılmanızı, zekât vermenizi, Ramazan orucunu tutmanızı ve ganimetlerin beşte birini vermenizi emrediyorum.
Eğer hac, bundan önce farz edilmiş olsaydı, Hz. Peygamber bu emirlerin arasında haccı da sayardı.

Haccin Hükmü ve Delili
Hac, müslü mani arın ittifakıyla farzdır. İslâm'ın rükûnl arından biridir. Müslümanlardan hiç kimse buna muhalefet etmemiştir. Delili de Kur'an, Sünnet ve İcma'dır.
Şüphesiz ki insanlar için ilk kurulan ev, Mekke'deki mübarek ve âlemler için hidayet vesilesi olan Kabe'dir. Orada apaçık alâmetler vardır, İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse emin olur. Oraya (gitmeye) yol bulabilen kimseye Allah için Kabe'yi ziyaret etmek farzdır. Kim nankörlük eder (de imkânı olduğu halde haccetmez)se (bilsin ki) Allah âlemlerden müstağnidir. (Âlu İmran/96-97)
Sünnet'ten delili ise Hz. Peygamber'in şu sözüdür.-
İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın rasûlü olduğuna şehadet etmek, Namaz kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve Kabe'yi haccet*mek.[1]
İcma'ya gelince, müslümanlarm tümü haccin farziyetinde ittifak etmişlerdir. Onlardan hiç kimse haccin farz olmadığını söylememiştir. Bu yüzden haccin farziyetini inkâr eden kimsenin kâfir olduğuna hükme-dilmiştir. Çünkü bu Kitab, Sünnet ve İcma ile sabit olan bir hükmü inkâr etmektir.

Umre'nin Hükmü ve Delili
İmam Şafii'nin açık kavline göre umre de hac gibi farzdır. Umre'nin farz olduğuna dair İmam Şafii Kur'an ve Sünnet'ten delil getirmiştir. Kur'an'dan delili şu ayettir:
Hac ve umre'yi Allah için tamamlayın. (Bakara/196)
Sünnet'ten delili ise Hz. Aişe'den rivayet edilen şu hadîstir: Hz. Peygamber'e 'Ey Allah'ın Rasûlü! Kadınlara cihad var mıdır?' diye sor*dum. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Evet vardır. Ama içinde savaş olmayan bir cihaddır. Bu cihad hac ve umre'dir.
[2]
[B]Bazı Mülâhazalar
1. Hac ve umre'nin farz olan adedi[B]

Âlimler, hac ve umre'nin, gücü yeten bir kimseye hayatı boyunca bir defadan fazla farz olmadığında ittifak etmişlerdir. Ancak Allah için hac yapmayı adayan bundan müstesnadır. Onun adağım yerine getirmesi va-cibdir.
Bunun delili, Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği şu hadîstir: Hz. Peygam*ber bir hutbe esnasında 'Ey insanlar! Size, hac farz kılınmıştır, hac yapınız' buyurdu. Bir kişi 'Ey Allah'ın Rasûlü! Her sene mi?' diye sordu. Fakat Hz. Peygamber sustu. Kişi bunu üç defa tekrar edince, Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Ben sizi terkettiğim zaman benim yakamı bırakın. Eğer 'evet' desey-dim, her sene hac yapmanız vacib olurdu, sizin de buna gücünüz yetmezdi. Sizden önceki ümmetler peygamberlerine sual sorup da ihtilafa düştükleri için helak olmuşlardır, Size birşey emrettiğimde gü*cünüz yettiği kadar onu yerine getirin; size birşeyi yasakladığımda ise ondan kaçının!
[3]
Bir de Cabir b. Süraka'nın rivayet ettiği şu hadîstir: Cabir b. Süraka 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu umre bu sene için mi, yoksa ebediyyen geçerli mi?' diye sordu. Hz. Peygamber şöyle dedi:
Umre haccın içine girmiştir, umre haccın içine girmiştir. Umre ebecİiyyen geçerlidir, umre ebediyyen geçerlidir.
[4]
2. Hac ve umre'nin vacib olduğu kişi, onları tehir edebilir mi?[B]

İmam Şafii'nin mezhebine göre, hac ve umre'nin vacib olduğu kim*senin onları hemen yapması vacib değildir. İsterse onları tehir edebilir. Çünkü hac ve umre'nin zamanı, tüm hayat boyudur. Ancak kişi gele*cekte hac ve umre'yi eda etmeye kararlı olmalıdır. Bu, beraat-i zimme kaidesine ve ibadeti hemen eda etmenin sünnet olmasına ters düşmez.
Artık hayırlarda yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. Hakkında ihtilaf ettiğiniz şeyleri(n hakikatini) O size haber verecektir. (Mâide/48)
3. Hz. Peygamber'in yaptığı hac ve umre'Ierin sayısı.



Katade şöyle anlatır: Enes'e 'Hz. Peygamber kaç hac yaptı?' diye sor*dum. Enes şöyle dedi: 'Hz. Peygamber, bir hac, dört umre yapmıştır. Umre'nin birini Zilkade, birini Hudeybiye'yi takip eden senede, birini yaptığı hac ile beraber, dördüncü umre'yi de Cirane denilen yerde ihrama girerek yapmıştır. Çünkü Huneyn Gazvesi'nde elde edilen ganimetleri orada taksim etmişti1.
[5]
[B]Nevevî Şerh-i Müslim'de şöyle demektedir: Hz. Peygamber'in yaptığı umre'Ierin biri Hudeybiye senesinin Zilkade ayında idi. Fakat o sene Mekke'ye girmeleri engellendiği için kurbanlarını orada keserek ihramdan çıktılar. Fakat bu umre sayıldı. İkinci umre hicretin yedinci senesinde Zilkade ayında yaptığı urnre'dir. Bu 'Gelecek sene umre yapacaksınız' diye va'd edilen umre'dir. Üçüncü umre hicretin sekizinci senesinde Zilkade ayında yaptığı umre'dir. Bu da fetih senesinde yapılan umre'dir. Dördüncü umre ise Hz. Peygamber'in farz olan hac ile beraber yaptığı umre'dir'.
Hz. Peygamber'in, hicretten önce yaptığı hac ve umreler bu sayıya dahil edilmemiştir. Çünkü esas olan hac ve umre'nin farz kılınmasından sonra yaptığı hac ve umrelerdir.

Hac ve Umre'nin Hikmet ve Faydaları
Allah Teâlâ, kulları için şeriatlar vaz'etmiş, onların din ve dünya maslahatları için ahkâmı beyan etmiştir. Kur'an-ı Kerîm hac'dan bahse*derken insanların maslahat ve faydalarına işaret ederek şöyle demiştir:
Gelsinler, kendilerine ait olan birtakım menfaatlere şahit olsunlar. (Allah'ın) kendilerine rızık olarak verdiği (deve, sığır, koyun gibi) dört ayaklı (kurbanlık) hayvanlar üzerine bilinen (teşrik) günlerde Allah'ın ismini zikred(erek onları kes)sinler. O hayvanların etinden yeyin ve ihtiyaç içindeki fakirleri de doyurun.
(Hac/28)
İbn Abbas, bu ayetin tefsiri hakkında şunları söyler: 'Bu ayetteki menfaatlerden maksat, dünya ve ahiret menfaatleridir. Ahiret menfaati, Allah'ın nzasıdır. Dünya menfaatleri ise insanların kurbanlardan yarar*lanmaları ve ticaret yapmalarıdır'.
İbn Abbas'ın bahsettiği dinî ve dünyevî menfaatlerin ayrıntılarına gi*recek olursak, onları şöyle sıralayabiliriz:
1. Müslümanların bir araya gelmesi.
[B]
Bu dinin binası, müslümanların bir araya gelmesi ve aralarının telif edilmesi temeli üzerine kurulmuştur. Bu nedenleAllah'ın teşrî kıldığı iba*detlerin en üstünleri, müslümanlar arasındaki birliği temin eden ibadet*lerdir. Allah Teâlâ, aynı mahalledeki müslümanların bir araya gelmelerini sağlamak için beş vakit namazı cemaatle kılmayı teşrî kılmıştır. Müslümanların haftada bir defa tek bir yerde toplanmalarını sağlamak için Cuma namazını teşrî kılmıştır. Ayrıca senede bir defa müsîümanların bir araya gelmelerini sağlamak için Kabe'yi haccetmeyi emredip teşri kılmıştır.
2. İslâm kardeşliğini İhya etmek,

onu görülür bir şekilde meydana çıkarmak, dillerin değişik olmasının, memleketlerin birbirine uzak ol*masının hiçbir önemi olmadığını göstermek için Kabe'yi tavaf etmelerini, bir tek rabbe yöneldiklerini göstermek için hac ibadetini teşrî kılıp tanzim etmiştir.
[B]

3. Memleketleri ne kadar uzak olursa olsun tüm müslümanların, İslâm'ın merkezi ve tevhid nurunun fışkırıp bütün dünyaya yayıldığı
Mekke'ye yöneldiklerini görürsün. Bu, müslümanlann birliğinin manevî varlıklarının tecessümü olarak görünmesi için tanzim edilmiştir.
4. Hac, insanların eşit olduğunu gösteren bir ibadettir.

Bu ibadet, in*sanları birbirlerinden ayıran elbise ve meskenlerde birbirlerine üstünlük taslamalarını ortadan kaldırmaktadır. Arafat'ta, Mina'da, cemrelere taş at*mada, Kabe'yi tavaf etmede zenginlik ve fakirlik ortadan kalkar. Efendi ile köle eşit olur. Tüm müslümanlann üzerine ruhanî bir hava çöker; Allah'a yakın olma, O'nun rızasını neredeyse elle tutulur derecede hissetme halet-i nahiyesine girerler. Bu fevkalâde bir doğuştur. Çünkü insanlara, annelerinden eşit olarak doğdukları zamanı, hiç kimsenin kimseden üstün olmadığı o anı ve bütün insanların Allah'a hesap vermek üzere çıplak, yalınayak, soy ve sopun olmadığı günü hatırlatır.
5. Müslümanlara atalarının ve peygamberlerin hallerini hatırlatarak en büyük dersi vermektedir.
Çünkü haccın her ameliyesi bir olaya bağlıdır ki hacıların şuurunda birçok hatıraları canlandırır. Meselâ hacı, Hz. İbrahim ile Hz. İsmail'in Beyt-i Atiki yaparken çektiklerini hatırlar. Hacer'ül-Esvedi öptüğü zaman şuurunda Hz. Peygamber'in sureti, elinde sopa olduğu halde putları devirmesi canlanır. Safa ile Merve'ye çıkınca, Hz. Hacer'in, oğlu İsmail'e su bulmak için iki tepe arasında nasıl koştuğunu hatırlar. Mina'da cemrelere taş atarken, Hz. İbrahim'in, şeytanın vesveselerine nasıl karşı koyduğunu ve onu nasıl taşladığını ve rüyasında gördüğü kurban olayını ve Hz. İsmail'i kurban etmeye çalışarak Allah'ın emrini nasıl yerine getirmeye çalıştığını hatırlar. Arafat'ta, Allah'ın rahmet ve mağfiretine olan ümidi artar. Hz. Peygamber'in Veda Haca esnasında devesinin sırtında müslümanlara okuduğu şu hutbeyi hatırlar:
Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Hepiniz Ademdensiniz, Adem de topraktandır. Arab'ın Acem'e hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. Dikkat edin! Benden sonra kâfir olup da birbirinizin boynunu vurmayın.
6. O mübarek mevsimde, o memleketin fakirleri kendilerine bir yıl yetecek kadar nzıklarını alırlar.
[COLOR=#7030a0]


Bu, Hz. İbrahim'in duasının kabul edildiğine bir işarettir. Allah Teâlâ, Hz. İbrahim'in şöyle dua ettiğini bildiriyor:
Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını senin Beyt-i Haram'ının yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (bunu yaptım). Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyleder kıl ve ürünlerinden onlara rızık ver, umulur ki şükrederler. (İbrahim/37)
7. Hac; bedenî meşakkatlere, hoşa gitmeyen şeylere tahammül et*meyi kolaylaştırır.

İnsanlara tevazu göstermeyi, güzel münasebeti, eski şeylerle yetinmeyi öğretir. Kurban kesmeye, sadaka vermeye, ihsanda bulunmaya, kalbi temizleyip Allah'ı murakabe etmeye sevkeder.
Hac, bilinen aylar(da)dır. O aylarda (ihrama girmekle) haccı kendine farz kılan kimse için (hacda iken) kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek yoktur. Allah işlediğiniz her hayrı bilir. Kendinize azık hazırlayın! Şüphesiz ki azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahip*leri! Benden korkun. (Bakara/197)
Hac ve Umre'nin Farz Olmasının Şartlan
Aşağıdaki şartların kendinde bulunduğu kimseye hac ve umre farz olur:
1. Müslüman olmak.
Bu bakımdan müslüman olmayan kişiye hac vacib değildir. Çünkü hac ve umre sadece müslümanlardan istenilen ibadetlerdendir. Müslüman olmayan kişinin haccı sahih olmaz. Çünkü ibadetin sahih ol*masının şartı müslüman olmaktır.
2. Akıllı olmak.
Hac ve umre, deliye farz değildir. Çünkü delide, iyi ile kötüyü ayıracak akıl yoktur. Sorumluluk ancak akıl ile olur.
3. Baliğ olmak.
Baliğ olmayan kişiye hac ve umre vacib değildir. Çünkü baliğ olma*yan kişi mükellef değildir. Sorumluluk, ancak buluğ ile gerçekleşir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Kalem üç kişiden kaldırılmıştır: Baliğ oluncaya kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, akıllanıncaya kadar deliden.
[6]
4. Hür olmak.
Hac ve umre, köleye vacib değildir. Çünkü kölenin malı olmaz. Onun malı efendisinindir.
5. Yol emin olmalıdır.
Can ve mal güvenliği yoksa veya yolda savaş tehlikesi varsa, hac ve umre vacib olmaz. Çünkü insanın zarar görmesi sözkonusudur.
Sakın kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. (Bakara/195)
6. İstitaat (güç yetirmek).
Oraya (gitmeye) yol bulabilen kimseye Allah için Kabe'yi ziyaret et*mek farzdır.
(ÂIi îmran/97)
İbn Ömer'den şöyle rivayet edilmektedir: "Bir kişi Hz. Peygamber'e 'Ey Allah'ın Rasûlü! Haccı vacib kılan nedir?' dedi. Hz. Peygamber 'Azık ile binektir' buyurdu".
Kur'an-ı Kerim'de 'istitaat' şeklinde varid olan kelime, azık ve binek ile tefsir edilmiştir.
Güç yetirmek (=istitaa, hac ve umre'yi eda etmek için binek ücre*tine, kendisinin gidiş geliş masrafına, bir de bugün pasaport, toprak bastı parası ve benzerleri gibi masrafları kaşılayacak mala sahip olmaktır. Ayrıca kişinin malı, borcundan fazla olmalıdır ve gidip gelinceye kadar ailesinin nafakasını da karşılayacak kadar olmalıdır.
İstitaat'm Çeşitleri İstitaat iki çeşittir:
I. Bilfiil istitaat
Kişinin hac ve umre'yi bizzat yapabilmesidir.
II. Dolaylı istitaat
Yaşlılık, hastalık ve benzeri şeylerden dolayı kişinin kendi yerine ve*kil göndermesidir.
İbn Abbas'tan şöyle rivayet edilmiştir: Cüheyne kabilesinden bir kadın Hz. Peygamber'e gelerek şöyle sordu:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Annem hacca gitmeyi adamıştı. Fakat haccede-meden Öldü. Onun yerine ben hac yapabilir miyim?
- Evet, sen onun yerine hac yap! Acaba annenin bir borcu olsa sen onu öder miydin?
- Evet, öderdim.
- Öyleyse Allah'ın borcu ödenmeye daha layıktır.1
Neseî'nin rivayetinde ise şöyledir: Bir kişi Hz. Peygamber'e şöyle sordu:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Babam haccetmeden öldü. Ben onun yerine haccedebilir miyim?
- Eğer babanın bir borcu olsaydı, sen onu öder miydin? ,- Evet!
- Allah'a olan borç ödenmeye daha lâyıktır.
Buharî ve Müslim'in rivayet ettiği hadis de şöyledir: Husam kabilesin*den bir kadın Hz. Peygamber'e şöyle sordu:
- Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'ın kullarına farz kıldığı hac, çok yaşlı olan babama da farz oldu. Fakat babam binek üzerinde duramıyor. Ben onun yerine haccedebilir miyim?
- Evet, yapabilirsin. Bazı Mülâhazalar
I. Mülâhaza
Ticarî bir mala sahip olan kimseye hac ve umre farz olduğunda onu satıp hac ve umre'ye gitmesi gerekir. Yine nafakasını temin ettiği bir ara*zisi olan -hac ve umre'nin de kendisine vacib olduğu- kimseye, onu satıp hac ve umre'ye gitmesi farzdır. Çünkü bir başkasına borçlu olsaydı, ticaret malını veya tarlasını satıp o borcu ödemesi gerekirdi. Hac ve umre
Buharîde zenginin üzerine bir borç olduğu için, malını satıp hac ve umre'yi eda etmesi gerekir. Bu görüş, (Şafii mezhebinin) en sahih görüşüdür. Şafii âlimlerinden bazıları "Ticaret malı ile nafakasını temin ettiği tarlanın satılması gerekmez. (Çünkü bunlar onun geçim kaynağıdır)" demişlerdir.
II. Mülâhaza
İçinde oturulan ev ve ev eşyalarının, hac ve umre için satılması vacib değildir. Çünkü bunlar zaruri ihtiyaçlardır. Bu nedenle bunların satılması teklif edilemez.
III. Mülâhaza
Mekke'ye iki konak veya daha az bir mesafede oturan ve yürüyebilen bir kişinin, yürüyerek hacca gitmesi vacibdir. İki konak, eğer bineği veya binek kiralayacak parası yoksa yirmidört saatlik bir mesafedir.
IV. Mülâhaza
Hac masrafını karşılayacak mala sahip olan kişi, evlenmek istediğinde iki durum sözkonusudur:
a. Evlenmediği takdirde zina yapmamaktan emin olan kişinin haca öne alması gerekir.
b. Evlenmediği takdirde zinaya düşmekten korkan kişinin ise evliliği öne alması daha efdaldir.
V. Mülâhaza
Hac ve umre'nin kadına farz olması için sözkomısu şartlardan başka şu iki şartın da bulunması gerekir:
1. Kocasının da kadınla beraber olması veya yanında bir mahremi olması.
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Kadın iki günlük bir yolculuğa ancak kocası veya bir mahremiyle çıkabilir.
[7]
Kadın, ancak mahremiyle beraber sefere çıkabilir.
[8]
2. Yanında iffet sahibi güvenilir iki kadının olması.
Böyle üç kadın olursa, kocası veya mahremi olmadan yolculuğa çıkabilirler. Çünkü onların bir araya gelmesi güvenlik ve emniyet için ye*terlidir. Kendisiyle beraber hac ve umre'ye giden bir mahremi olmayan kadının, eğer parası varsa bir mahreminin ücretini vererek onunla bera*ber gitmesi gerekir. Bu, hacca gitmenin vacib olmasının şartıdır. Caiz ol*masının şartı ise yanında en az iki kadının olmasıdır. Yol emniyeti sağlandığı takdirde tek başınada hacca gidebilir. Ancak bu, sadece farz olan hac için sözkonusudur. Farz olmayan hac'da ve diğer yolculuklarda kocası veya bir mahreminin yanında bulunması şarttır. Kadının tek başına hacca gitmesinin caiz olduğunun delili, Hz. Peygamber'in Adîy b. Hatem'e söylediği şu sözdür.
Eğer benden sonra yaşarsan, bir kadının tek başına Allah'tan başka kimseden korkmadan Hire'den kalkıp Kabe'yi tavaf ettiğini görecek*sin.
[9]
Kadında bulunması gereken diğer şart, kocasının vefatı dolayısıyla iddet içinde bulunmamasıdır.
Rabbiniz olan Allah'tan korkun (da boşanan kadınların iddetlerini uzatmayın). Onları evlerinden çıkarmayın. (İddetleri bitinceye kadar) kendileri de çıkmasmlar. Meğer ki açık bir edepsizlik etmiş olsunlar. (Talak/l)
VI. Mülâhaza
Kadın, ancak kocasının izniyle hacca gidebilir. Eğer kocası gitmesine izin vermezse, kadının hacca gitmesi caiz olmaz. Kocasının izin vermemeşinden ötürü hacca gidemeyen kadın günahkâr olmaz. Onun yerine hac yapılır.
Alıntı ile Cevapla