HZ. ŞUAYB'IN DUALARI
Medyen ve Eyke halkına peygamber olarak gönderilen Hz. Şuayb, Allah'ın sınırlarını çiğneyen kavmini imana davet etmişti. (Araf Suresi, 85)
Medyen halkının Hz. Şuayb'a cevabı Nuh ve Lut kavimlerinin cevaplarından farklı olmadı. Hz. Şuayb'ın söylediklerini kabul etmeyen kavim, onu ve diğer müminleri yaşadıkları topraklardan sürgün etmekle tehdit etti:
Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) dediler ki: "Ey Şuayb, seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz..." (Araf Suresi, 88)
Hz. Şuayb ise, Medyen halkının duyarsızlığı ve tehditkar tavrı üzerine Allah'a tevekkül ederek O'na dua etti:
Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize dönmemiz Allah'a karşı yalan yere iftira düzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah'ın dilemesi dışında, ona geri dönmemiz bizim için olacak işdeğildir. Rabbimiz, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Biz Allah'a tevekkül ettik. 'Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında 'Sen hak ile hüküm ver,' Sen 'hüküm verenlerin' en hayırlısısın. (A'raf Suresi, 89)
Sonunda Lut ve Nuh kavminin başına gelenler Medyen halkının da başına geldi. Hz. Şuayb'ın duası üzerine Allah hükmünü verdi ve Allah'ın elçisini tanımayan kavim helak edildi:
Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da, kendi yurtlarında diz üstü çökmüşolarak sabahladılar. Şuayb'ı yalanlayanlar, sanki orda 'hiç refah içinde yaşamamışlar' gibi oldular: Şuayb'ı yalanlayanlar, asıl büyük hüsrana uğradılar. (Araf Suresi, 91-92)
HZ. SÜLEYMAN'IN DUALARI
Hz. Süleyman'ın önemli özelliklerinden biri, büyük bir güç ve iktidara sahip olmasıydı. Ona birçok üstün yetenekler de verilmişti. Hz. Süleyman'a verilen bu üstün yetenekler arasında cinleri yönetmek, hatta hayvanlarla konuşmak da bulunuyordu. Hz. Süleyman'ın hayvanların konuşmalarını anlaması Kuran ayetlerinde şöyle haber verilir:
Süleyman, Davud'a mirasçı oldu ve dedi ki: "Ey insanlar, bize kuşların konuşma-dili öğretildi ve bize herşeyden (bol bir nimet) verildi. Gerçekten bu, apaçık bir üstünlüktür."(Neml Suresi, 16)
Kendisine verilen üstünlüklerden dolayı Allah'a şükreden Hz. Süleyman'ın duası ise şöyledir:
"... Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat." (Neml Suresi, 19)
Allah Hz. Süleyman'a bazı özel yeteneklerin dışında büyük maddi imkanlar da sunmuştu. Hz. Süleyman da bu zenginliklere karşı O'na hep şükretmişve şöyle dua etmişti:
Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasib olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz Sen, karşılıksız armağan edensin. (Sad Suresi, 35)
Daha önceki bölümlerde dua konularının sadece şahsi ve dünyevi istekler olmaması gerektiği üzerinde durmuştuk. Hz. Süleyman'ın "hiç kimseye nasip olmayan bir mülk" istemesi de dünyevi bir istek değil, aslında ahirete yönelik bir istektir. Nitekim onun "... gerçekten ben mal sevgisini Allah'ı zikretmekten dolayı tercih ettim..." (Sad Suresi, 32) dediği ayetlerde bildirilmektedir.
Eğer bir insan elinde bulunan maddi imkanları Allah rızası için kullanıyor ve bu imkanlar onu Allah'a yakınlaştırıyor, Allah'ı anmasına vesile oluyorsa, onun dünya nimetlerini istemesi konusunda sıkıntı duymasına gerek yoktur. Çünkü artık bu nimetler onu ahirete yakınlaştıracak birer vesile haline gelmiştir.
HZ. ZEKERİYA'NIN DUALARI
Kuran'ın üç ayrı suresinde Hz. Zekeriya'nın dualarından bahsedilir. Yaşı ilerlemişolan Hz. Zekeriya, kendi ardından kavmi içinde imanı ayakta tutması için Allah'tan bir varis istemiştir. Kendisi çocuk sahibi olmak için oldukça yaşlı, karısı ise kısır olduğu için varisi yoktur ve Allah'a duada bulunmuştur:
Hani o, Rabbine gizlice seslendiği zaman; Demişti ki: “Rabbim, şüphesiz benim kemiklerim gevşedi ve baş, yaşlılık aleviyle tutuştu; ben sana dua etmekle mutsuz olmadım. Doğrusu ben, arkamdan gelecek yakınlarım adına korkuya kapıldım, benim karım da bir kısır (kadın)dır. Artık bana Kendi Katından bir yardımcı armağan et. Bana mirasçı olsun. Yakup oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim, onu razı olunan kıl.” (Meryem Suresi, 3-6)
Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin” dedi. (Al-i İmran Suresi, 38)
Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: “Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın.” (Enbiya Suresi, 89)
Ayette Hz. Zekeriya'nın Allah'a gizlice seslendiği bildirilmektedir. Bu, samimiyetin en büyük göstergelerinden biridir. Nitekim Allah, Kendisine bu tür bir samimiyet içinde çağrıda bulunan Hz. Zekeriya'nın duasını kabul etmiştir:
Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya’yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi. (Enbiya Suresi, 90)
(Allah buyurdu “Ey Zekeriya, şüphesiz Biz seni, adı Yahya olan bir çocukla müjdelemekteyiz; Biz bundan önce ona hiçbir adaşkılmamışız.” (Meryem Suresi, 7)
O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: “Allah, sana Yahya’yı müjdeler. O, Allah’tan olan bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir.” (Al-i İmran Suresi, 39)
Ayetlerin devamında bildirildiğine göre, Hz. Zekeriya Allah'ın duasına karşılık ileri yaşına rağmen kendisine bir erkek evlat bağışlamasına şaşırır. Kendisine müjdeyi ileten melek ise O'na Allah'ın kudretini hatırlatır:
Dedi ki: "Rabbim, karım kısır (bir kadın) iken, benim nasıl oğlum olabilir? Ben de yaşlılığın son basamağındayım." (Ona gelen melek "İşte böyle" dedi. "Rabbin dedi ki: - Bu Benim için kolaydır, daha önce sen hiçbir şey değil iken, seni yaratmıştım." (Meryem Suresi, 8-9)
Önceki bölümlerde Allah'ın samimi kullarının dualarına onlar için en hayırlı olacak şekilde icabet ettiğini belirtmiştik. Ve Allah'ın içten çağrıda bulunan inananların tek dostu ve yardımcısı olduğunu da bildirmiştik. Allah, çocuk sahibi olması imkansız gibi görünen Hz. Zekeriya'ya da, samimi duasına icabet ederek salih bir oğul armağan etmiştir.
HZ. YUNUS'UN DUALARI
Kuran'da, Hz. Yunus'tan şöyle söz edilir:
Şüphesiz Yunus da gönderilmiş(elçi)lerdendi. Hani o, dolu bir gemiye kaçmıştı. Böylece kur'aya katılmıştı da, kaybedenlerden olmuştu. Derken onu balık yutmuştu, oysa o kınanmıştı. (Saffat Suresi, 139-142)
Hz. Yunus peygamber olarak gönderildiği kavmini terk etmişti. Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi, binmiş olduğu gemide yolcular arasında kura çekilmiş ve kura sonucunda onun denize atılmasına karar verilmişti. Yine Kuran’da bildirildiğine göre, denize atılan Hz. Yunus, dev bir balık tarafından yutulmuştur.
Balığın karnında iken pişmanlık duyan Hz. Yunus, Allah’a şöyle dua etmiştir:
Senden başka ilah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum. (Enbiya Suresi, 87)
Allah ise Hz. Yunus'un samimi duasına karşılık onu mucizevi bir biçimde kurtarmıştır:
Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız. (Enbiya Suresi, 88)
Hz. Yunus'u Allah daha sonra da itaatli bir kavmin başına geçirmiştir:
"Onu yüzbin veya (sayısı) daha da artan (bir topluluk)a (Peygamber olarak) gönderdik. Sonunda ona iman ettiler, Biz de onları bir süreye kadar yararlandırdık." (Saffat Suresi, 147-148)
Daha önceki bölümlerde Allah'ın bir duayı kabul ederken bunu belli sebeplere bağladığını, ancak dilerse sebepsiz de istenilen şeyi gerçekleştirebileceğini ve bunun göklerin ve yerin Rabbi olan Allah için son derece kolay olduğunu söylemiştik. Allah Hz. Yunus'un duasını kabul ederken de her türlü zor görünen şartı ortadan kaldırmışve Hz. Yunus'u balığın karnından kurtarmıştır. Bu, insanın hiçbir zaman Allah'ın rahmetinden umut kesmemesi ve hep O'na dua etmesi gerektiğinin çarpıcı delillerinden biridir. İnsan Rabbimize içten yöneldiği müddetçe, kesin bir karşılık görecektir.
HZ. İSA'NIN DUALARI
Kuran'da, Hz. İsa'dan söz edilirken şöyle denir:
"... Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır.." (Al-i İmran Suresi, 45)
Kuran’da havarilerinin Hz. İsa’dan Allah’a dua etmesini ve gökten bir sofra talep indirilmesini istedikleri haber verilir. “Sofra” anl----- gelen Maide Suresi’nde anlatılan bu olay şöyledir:
Havariler: "Ey Meryem oğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi?" demişlerdi. O da: "Eğer inanmışlarsanız Allah'tan korkup-sakının" demişti. (Bu sefer Havariler: "Ondan yemek istiyoruz, kalplerimiz tatmin olsun, senin de gerçekten bize doğru söylediğini bilelim ve buna şahidlerden olalım" demişlerdi. (Maide Suresi, 112-113)
Havarilerin bu isteklerinin altında olağanüstü bir olay görmek isteği yatıyordu. Hz. İsa, bu mucize isteğinin yersiz olduğunu belirtmesine rağmen, havariler gökten sofra inerse kalplerinin daha da tatmin olacağını söyleyerek ısrar ettiler. Hz. İsa ise, havarilerin bu istekleri üzerine Allah'a dua ederken, Kuran'daki birçok dua örneğinde olduğu gibi Allah'ı sıfatlarıyla andı. Kuran'da, Hz. İsa'nın bu duasından şöyle söz edilir:
Meryem oğlu İsa: "Allah'ım, Rabbimiz, bize gökten bir sofra indir, öncemiz ve sonramız için bir bayram ve Sen'den de bir belge olsun. Bizi rızıklandır, Sen rızık vericilerin en hayırlısısın" demişti. (Maide Suresi, 114)
Allah Hz. İsa'nın duasını kabul etti ve şöyle buyurdu:
Allah demişti ki: "Şüphesiz ben bunu size indireceğim. Artık bundan sonra sizden kim inkâr ederse, ben onu gerçekten alemlerden hiç kimseyi azablandırmayacağım bir azabla azablandıracağım." (Maide Suresi, 115)
Hz. İsa'nın Maide Suresi'ndeki ikinci duası ise, havarilerin korunup gözetlenmesi ve bağışlanması konusundaydı:
Allah: "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara, beni ve anneni Allah'ı bırakarak iki ilah edinin, diye sen mi söyledin?" dediğinde (İsa şöyle dedi); "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen'de olanı bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen'sin Sen."
"Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu: ) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sen'din. Sen herşeyin üzerine şahid olansın." Eğer onları azablandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer onları bağışlarsan, şüphesiz aziz olan, hakim olan Sen'sin Sen." (Maide Suresi, 116-118)
HZ. MUSA'NIN DUALARI
[B]İsrailoğulları'na elçi olarak gönderilen Hz. Musa, Firavun'un zulmünden kurtulması için, henüz bebek iken annesine gelen vahy üzerine bir nehre bırakılmıştı. Firavun ve ailesi nehirde buldukları Hz. Musa'yı evlat edindiler. (Kasas Suresi, 7-8) Hz. Musa'ya Firavun'un sarayında ergenlik çağına geldiğinde diğer peygamberler gibi Allah'tan "ilim ve hikmet" verildi. (Kasas Suresi, 14)
Kuran'da Hz. Musa'nın Allah'a yönelerek dua etmesine neden olan bir olay şöyle anlatılır:
(Musa) Halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre girdi, orda kavga etmekte olan iki adam buldu; bu kendi taraftarlarından, şu da düşmanlarından. Derken taraftarlarından olan, düşmanlarından olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine ona bir yumruk attı ve işini bitiriverdi. (Sonra da "Bu şeytanın işindendir; o, gerçekten açıkça saptırıcı bir düşmandır" dedi. (Kasas Suresi, 15)
Ayette anlatılan olay sonucunda Hz. Musa Allah'tan bağışlanma diledi ve bir daha suçlu ve günahkarlara destek olmayacağına dair Allah'a söz verdi:
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten, ben kendi nefsime zulmettim, artık beni bağışla." Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O, bağışlayandır, esirgeyendir. Dedi ki: "Rabbim, bana verdiğin nimetler adına, artık suçlu günahkarlara destekçi olmayacağım." (Kasas Suresi, 16-17)
Söz konusu olayın duyulması üzerine, bulunduğu şehrin önde gelenleri Hz. Musa'yı yakalayarak öldürmeyi planladılar. Bunu öğrenince Hz. Musa yine Allah'a dua etti:
Böylece oradan korku içinde (çevreyi) gözetleyerek çıkıp gitti: "Rabbim, zalimler topluluğundan beni kurtar" dedi. (Kasas Suresi, 21)
Hz. Musa’nın duası kabul edildi ve Allah’ın yönlendirmesiyle Firavun’un şehrinden ayrılarak daha güvenli bir yere gitmek üzere yola koyuldu. Bu sırada da sürekli Allah’a yönelmiş, hep O’na dua etmişti:
Medyen'e doğru yöneldiğinde de: "Umarım Rabbim, beni doğru bir yola yöneltip iletir" dedi. Medyen suyuna vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de (hayvanları su başına götürmekten çekinen) iki kadın buldu. Dedi ki: "Bu durumunuz ne?" "Çobanlar sürülerini sulamadıkça, biz sürülerimizi sulayamayız; babamız, yaşı ilerlemişbir ihtiyardır." dediler. Hemencecik onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: "Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım." Çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. "Babam, bizim için sürüleri sulamana karşılık sana mükafaat vermek üzere seni davet etmektedir." dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: "Korkma" dedi. "Zalimler topluluğundan kurtulmuşoldun." (Kasas Suresi, 22-25)
Bu olayların ardından Hz. Musa Medyen’de yerleşti. Ardından geçen 8-10 yıldan sonra ailesiyle birlikte Medyen’den ayrıldı. Yolda Tuva Vadisi denilen yere geldiğinde ilk vahyi alacaktı. Allah ona Firavun’a gitmesini ve kendisine dini tebliğ etmesini emretti. Hz. Musa’nın Kasas Suresi’nde Allah’a bu konuda şöyle dua ettiği bildirilir:
Dedi ki: "Rabbim, gerçekten onlardan bir kişi öldürdüm, beni öldürmelerinden korkuyorum. Ve kardeşim Harun; dil bakımından o benden daha düzgün konuşmaktadır, onu da benimle birlikte bir yardımcı olarak gönder, beni doğrulasın. Çünkü onların beni yalanlamalarından korkuyorum." (Kasas Suresi, 33-34)
Kuran’da bildirildiğine göre Hz. Musa içinde duyduğu heyecanın tebliğ görevini yerine getirmesine engel olmasından çekinmişti. Bunun için de Allah’a dua etti:
Dedi ki: "Rabbim, benim göğsümü aç. Bana işimi kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz; ki söyleyeceklerimi kavrasınlar. Ailemden bana bir yardımcı kıl, kardeşim Harun'u. Onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işimde ortak kıl, Böylece Seni çok tesbih edelim. Ve Seni çok zikredelim. Şüphesiz Sen bizi görüyorsun." (Taha Suresi, 25-35)
Hz. Musa'nın bu samimi duasına karşılık Allah onu ve kardeşini özel bir koruma altına aldığını şöyle bildirmiştir:
(Allah) Dedi ki: "Pazunu kardeşinle pekiştirip güçlendireceğiz; sizin ikinize de öyle bir 'güç ve yetki' vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde size erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar galip olanlarsınız." (Kasas Suresi, 35)
Hz. Musa’nın Firavun’a göstermişolduğu mucizeler, Firavun’un yanındaki bazı kişilerin iman etmesine vesile olurken, Firavun ve kavminin büyük kısmı Allah’a karşı büyüklenmekte ısrar ediyorlardı. Bunun üzerine Hz. Musa’nın Allah’a şöyle dua ettiği Kuran’da bildirilir:
Musa dedi ki: "Rabbimiz, şüphesiz Sen, Firavun'a ve önde gelen çevresine dünya hayatında bir çekicilik (güç, ihtişam) ve mallar verdin. Rabbimiz, Senin yolundan saptırmaları için (mi?) Rabbimiz, mallarını yerin dibine geçir ve onların kalblerinin üzerini şiddetle bağla; onlar acı azabı görecekleri zamana kadar iman etmeyecekler." Allah, Hz. Musa'nın duasına şöyle karşılık verdi: "İkinizin duası kabul olundu. Öyleyse dosdoğru yolda devam edin ve bilgisizlerin yoluna uymayın." (Yunus Suresi, 88-89)
Hz. Musa'nın yukarıdaki duasının ardından Firavun ve tüm inkarcı çevresi helak edilmişve İsrailoğulları Mısır'dan ayrılmışlardır. Mısır'dan çıkmalarından bir süre sonra, Hz. Musa kardeşi Hz. Harun'u yerine bırakarak, kırk günlüğüne Tur Dağı'na çıktı. Burada kendisine vahyin gelmesini bekledi. (A'raf Suresi, 142) Vahy gelince de Allah'a şöyle dua etti:
"... Rabbim, bana göster, Seni göreyim"... (A'raf Suresi, 143)
Allah, Hz. Musa'nın bu isteğine şöyle karşılık verdi:
... (Allah "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince, onu paramparça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne Yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi. "Ey Musa" dedi. "Sana verdiğim risaletimle ve seninle konuşmamla seni insanlar üzerinde seçkin kıldım. Sana verdiklerimi al ve şükredenlerden ol." (Araf Suresi, 143-144)
Hz. Musa Tur Dağı'na giderken kavminden sorumlu olarak kardeşi Hz. Harun'u bırakmıştı. Ancak kavmi Hz. Musa'nın gidişi ile birlikte gevşeklik göstererek Mısır'daki putperest inanışlara dönüş yaptılar. Kendilerine bir buzağı heykeli yaptılar ve ona tapındılar. Hz. Musa kavminin buzağıya tapması üzerine aralarından müminleri ayırarak Allah'ın daha önceden vahyettiği buluşma yerine doğru yola çıktı. Ancak buluşma yerine gelmeden bunları da ayetin ifadesiyle "dayanılmaz bir sarsıntı" tutunca, Allah'tan kendisi ve yanındaki müminler için bağışlanma diledi:
... Dedi ki: "Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helâk ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla Sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." Bize bu dünyada da, ahirette de iyilik yaz, şüphesiz ki biz Sana yöneldik. Dedi ki: "Azabımı dilediğime isabet ettiririm, rahmetim ise herşeyi kuşatmıştır; onu korkup-sakınanlara, zekatı verenlere ve Bizim ayetlerimize iman edenlere yazacağım." (A'raf Suresi, 155-156)
Kuran'da Hz. Musa ile ilgili olarak anlatılanlara baktığımızda, Hz. Musa'nın dualarında en çok dikkat çeken noktalardan birinin, onun içten samimiyeti ve açıksözlülüğü olduğunu görürüz. Allah'a samimi bir biçimde dua etmişve O'ndan yardım dilemiştir. Allah, Hz. Musa'yı zamanla ve olaylarla eğiterek büyük güç sahibi bir peygamber haline getirmiştir.
Yani, önceden de vurguladığımız gibi, duanın en önemli şartlarından biri samimiyetle ve içtenlikle yapılmasıdır. İnsanı bu noktada yanıltabilecek engellerden biri, Allah'a karşı utanarak O'na bazı günah ya da kusurları itiraf etmeme eğilimidir. Bazı insanlar bu eğilimin etkisiyle Allah'a dua ederken çok "resmi" bir ruh hali içinde olurlar ve belki utanma duygusundan belki de kibirlerinden dolayı Allah'a herşeylerini açmazlar. Oysa Allah bizim her türlü kusurumuzu, yaptığımız, hatta aklımızdan geçen her türlü yanlışve anormal fiil ya da düşünceyi zaten bilmektir.
O halde yapılması gereken şey, açıksözlülükle ve samimiyetle Allah'a yönelip her sırrımızı O'na açmaktır. Allah'a karşı duyulması gereken içli korku, Allah ile kulu arasına "resmiyet" sokacak bir engel değil, kulunu Allah'a teslimiyetli ve samimi bir biçimde yakınlaştıracak bir teşviktir.
HZ.MUHAMMED (SAV)'İN DUALARI
Kuran'da "Şüphesiz sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin" (Kalem Suresi, 4) ayetiyle tanıtılan son peygamber Hz. Muhammed (sav), gecenin bir bölümünü dua, zikir ve ibadetle geçiriyordu. Bir ayette bundan şöyle söz edilir:
Gerçekten Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da. Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Sizin bunu sayamayacağınızı bildi, böylece tevbenizi kabul etti... (Müzemmil Suresi, 20)
Kuran’da Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in müminlere karşı ne kadar düşkün ve şefkatli olduğu anlatılır ve onlar için bağışlanma dilemesi emredilir:
Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi. Öyleyse onları bağışla, onlar için bağışlanma dile ve işkonusunda onlarla müşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkül et. Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever. (Al-i İmran Suresi, 159)
Kuran’da daha birçok ayette kutlu Peygamberimiz (sav)’in dualarından bahsedilmektedir. Dualarda Allah’ı sıfatları ile birlikte anmanın en güzel örneklerini Peygamberimiz Hz. Muhammed’in dualarında görebiliriz. Bunlardan bir tanesi şöyledir:
De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." (Al-i İmran Suresi, 26)
Tüm peygamberler gibi Hz. Muhammed (sav) de gönderildiği kavmin ileri gelenleri tarafından tehdit edilmişve zaman zaman şeytanın olumsuz telkinleri ile karşı karşıya kalmıştır. Böyle durumlarda Peygamberimiz (sav) Allah'a üzerindeki sıkıntıyı kaldırması için şöyle yalvarmıştır:
Ve de ki: "Rabbim şeytanın kışkırtmalarından sana sığınırım. Ve onların benim yanımda bulunmalarından da Sana sığınırım Rabbim." (Müminun Suresi, 97-98)
Müminun Suresi'nin son ayetinde ise Peygamberimiz (sav)'in bir duası şöyle aktarılır:
Ve de ki: "Rabbim bağışla ve merhamet et, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın." (Müminun Suresi, 118)