Durumu: Medine No : 89 Üyelik T.:
21 Ağustos 2007 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
555 Konular:
227 Beğenildi:15 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | hastalık ve şifa
hikmetine binaen sizlere takdim ediyorum
ahmet hulusinin güzel bir izahıdır bu yazı
Ne anlarsın sen et beyinli, “Allah” kelimesinin geçtiği her yerde “
senin özündeki gizli evrensel kuvveden” söz edilip,
O’ndaki hassaların açığa çıkartılmasının sana önerildiğini!.
Ne anlarsın sen, insandaki “healing” = “şifa” kuvvesinin beyinden kaynaklanan bir özellik olup,
hastalara “okumak” denen şeyin dahi, bu esasa dayandığını, “üfürük” olmadığını;
Amerika’da ve İngiltere de bu tür sayısız “şifacı”ların olup,
tıb mensuplarının bu olayı Rusya da bile incelemeye aldıklarını!.
-Sizin beyin doktorlarınızın ilmi, bizim nazarımızda, deliliği meydana getiren (!)
şeytanları kovmak için (!) delileri kamçılayarak kurtarmak isteyen kişiler kadar bile yoktur!
Bir takım dış ışınsal merkezlerin etkisi altında kalarak,
size göre anormal davranışlar gösteren kişilere karşı uyguladıkları tedavi şekilleri nedir?.
Uyuşturucu haplar ya da iğneler veya elektro şok dedikleri beyni sarsma işi! Netice?. Çözüm!
Kanser olmuş hastaya, morfin vererek ağrısını duyurtmamaya çalışıp,
sonra da “bu hastalığı geçirttik” demeleri gibi!
İdrâkı ayrı, yaşamı ayrı, düzeyi ayrı insanları anlayamadıkları için deli (!)
diye niteleyerek gûya meseleye çözüm getirmeleri ve sonra da kendilerine paye vererek bununla öğünmeleri!
Oysa eski bazı bilginlerinizin, deli dediğiniz hastaları müzik ile tedaviye çalışmaları,
çok daha müsbet bir yaklaşımdır meseleye! Zira burada ses dalgalarıyla beyni etkileme,
uyarma veya uyuşturma mevcuttur. Neyse, zaten esas konumuz da bu değil...
Eğer insan beynine hâkim olabilirse, beynini ayarlayabilirse, programlayabilirse,
suda da yürüyebilir, havada da uçar, zehiri de içip tesirsiz hâle getirebilir.
İspatı gene aranızda mevcut ama siz bunu farkedemiyorsunuz!.
-Nasıl aramızda mevcut?
-Karşısındakini hipnotize eden bir kişiyi ele alalım...
Bu hipnotizeden sonra, zehir gibi tuzlu suyu karşısındakine verip,
sen limonata içiyorsun dediğinde, o kişi gerçekten limonata içiyormuşçasına o nesneyi içip bundan lezzet de almıyor mu?.
Sonra da tuzlu suyu içtiğini hiç hatırlamıyor bile...
Veya daha büyük bir misâl size göre...
Hipnotize edilen bir şahsın, hiç bir uyuşturucu verilmeden
karnını açıp, mide veya başka bir organını ameliyat yapabiliyorlar mı?.
-Evet bunu gördük televizyonda...
-Peki o şahıs, hiç uyuşturulmadığı halde karnının bıçakla kesilmesini de seyretti ve de hiç acı duymadı değil mi?.
-Evet, öyle!
-Peki bunun nasıl gerçekleştiğini izah edebilen var mı?.
-Hayır! Hipnotize diyorlar ama havada kalan bir kelime, ne oluyor, nasıl oluyor bunu izah edebilen yok!.
“ŞİFÂCI”LARIN TÜM ÇALIŞMALARI,
BEYNİN KONTROLÜ VE PROGRAMLANMASIYLA
MEYDANA GELMEKTEDİR!
-Daha ötesine gidelim istersen… Filipinlerdeki "şifacı"ları duydun herhalde... Biliyorsun neler yaptıklarını?
-Evet, gazetelerde okumuştum... Hastayı, hiç bir alet veya bıçak kullanmadan ameliyat ediyor,
kan akıtmıyor, ve sonra da açtığı yeri gene eliyle kapatıyormuş.
Hattâ ameliyat izi bile kalmıyormuş! Üstelik ameliyat olan hasta da bu durumu olduğu gibi seyrediyormuş!
-İşte bütün bunlar hep beyinlerin kontroluyla ve programlanmasıyla meydana gelen şeylerdir...
İnsanın madde zindanından çıkabilmesi için tek şansı beyindir!
Kendindeki güç ve kuvvetleri keşfedebilmesi için gene tek yolu, beynini kullanabilmesini öğrenmesidir.
“BİZ, KURÂN’I ‘’ŞİFÂ’’ OLARAK İNDİRDİK!”
Efendimiz Hz. Rasûlullah zamanında sahabilerden birinin başının ağrımasına deva olsun diye;
diğer sahabi başı ağrıyanı karşısına oturtup, elini de onun başına koyarak bir şeyler okuyor...
Hasta olanın başının ağrısı geçiyor.
Bunu üzerine hasta olan, Rasûlullah efendimize geliyor, "Falanca bana okudu, başımın ağrısı geçti" diyor.
Efendimiz okuyana, "ne okudun?" diye soruyor.
Okuyan da:
"Ya Rasulullah, âyeti kerime 'Biz Kurân’ı şifa olarak indirdik' dediği için,
ben de bu âyete dayanarak Fâtiha sûresini yedi defa okudum" diyor.
Rasûlullah da "Çok iyi ve isabetli yapmışsın" diyor...
Çeşitli ağrılara, hastalıklara sadece Kurân'dan bazı âyetler şifa niyetiyle okunabilir.
Ama günümüzde bunu hakkıyla yapan yok gibi. Özellikle medyada gördüğümüz,
hoca diye lânse ettikleri cinci şarlatanlar ve falcılardır. Onların hocalıkla alâkaları yoktur.
Bazı medya organları bunu mahsus böyle bildiriyor ki, din adamları ve böylece din karalansın istiyorlar.
Halbuki bunlara hoca deneceğine, “cinci-şarlatan-falcı” dense, medya görevini yapmış olur.
BEYİN SAĞLIĞI İÇİN
NELERDEN KAÇINMALI; NELER YAPMALIYIZ?
Dünyadayken kişinin kendi hakikatine ermesinin, “
beynini” kullanıp değerlendirebilme düzeyi ve kapasitesine bağlı olduğunu,
artık sayfamızdaki eserleri takibeden herkes biliyor. (*)
Önemine binâen, beyin sağlığı konusunda gelişmeleri yakından izlediğini bildiğimiz
Aksaçlı Bilge’mizin araştırmalarından ve pratik bilgilerinden istifade etmek için,
bu konuda da kendisine sualler sorduk; lûtfetti, o da talebimizi geri çevirmedi, tesbitlerini ve tavsiyelerini bizimle paylaştı.
-Üstadım, değişen yaşam şartları ile birlikte, sağlık konusunda,
özellikle beyin sağlığı konusunda dikkat çeken inceliklerin de değiştiğini gözlemliyoruz!
Bir çok insan, hâlâ kafalarından atamadıkları ilâhi(!) “adalet”e güvenip, korunma ihtiyacı hissetmeden
önüne geleni yiyip içerek, kendince gününü gün ederken,
çok azınlık ta olsa, zamana ve gelişmelere ayak uydurmaya çalışan,
özellikle de beynine ve sağlığına önem veren bir grup insan da,
güncel bilimsel bulguları değerlendirmek suretiyle, yeni bir yaşam tarzı ve sağlık anlayışı benimsiyor.
Bu konudaki sizin gözlemlerinizden bazılarını bizimle paylaşır mısınız lütfen!
-Rahmetli “ADALET” vefat ettiğinde 1986 yılında, ki annem olur kendilerihayli üzülmüştüm…
Ama, Sistem’in bir gerçeği idi bu da; paşa paşa kabullenilecekti.
Öyle oldu…
76 yaşında vefat etmeden yaklaşık 2 sene önce çevresinden kopmaya başlamıştı…
Son günlerinde ise beni dahi zor tanıyabiliyordu.
Teşhis konamamıştı o zaman... Şeker hastalığına bağlanmıştı olay!
Ancak aradan bir kaç yıl geçip “Alzheimer’s” keşfolunup,
semptomları yazılınca, anlamıştım ki, rahmetlinin vefat sebebi de buydu!.
Altmışına merdiven dayamış bir yaşlı olarak düne baktığımda…
Biz çocukken, evde bakır kaplarda pişerdi yemekler… Arada bir kapı önünden geçen
“kalaycı”lar, bakır kapları kalaylardı. Yemekler de bu kalaylanmış kaplarda pişerdi.
Sonra birden aluminyum furyası çıktı!.
Herkes bakır kaplarını satıp evi aluminyum kaplarla doldurmaya başladı…
Büyük kolaylıktı. Hafifti, ucuzdu, kalaylanma derdi yoktu!.
Yıllar yılı aluminyum kaplarda pişmiş yemeklerle beslendi beyinlerimiz!.
Derken çelik kaplar, teflon tencereler çıktı yakın yıllarda, bizler mezara bir karış yaklaştığımızda…
Ve atıldı ortaya bir yeni keşif!
“Alzheimer’s”, yani ALUMİNYUM hastalığı!.
-Bu tamamen beynin fonksiyonlarıyla ilgili bir rahatsızlık, değil mi?
-Evet! Bu hastalığa yakalananların beyin hücrelerinde normalin 4 katına kadar aluminyum fazlalığı tespit oldu 1989 da…
Özellikle, beynin hâfızayla alâkalı hippocampus bölgesindeki hücrelerde bu birikim çok fazla olarak bulundu.
İnsanların farkında olmadan gıda ve diğer yollarla aldıkları fazla aluminyum beyni iflasa sürüklüyordu…
İsimleri, yerleri, kişileri hatırlamaz hâle getiriyordu “ALZHEİMER’S” hastalığı; insan ister fakir bir çöpçü, ister başbakan olsun!
-Ve bunda, kullanılan aluminyum kapların etkisi çok büyük!
-Yapılan araştırmalara göre, normal kapta pişen domatesteki aluminyum oranı, alimunyum kapta piştiğinde yüzde yüze yakın artıyordu.
Şimdi aluminyum tencereler kullanılmıyor pek ama tehlike geçti mi?
Bu defa en başta aluminyum “kutu”larda saklanan, içilen konserve ve meşrubat türü gıdalar çıktı karşımıza!
-Bunlar yanısıra vücuda alınan bazı ilaçlara da dikkat edilmeli sanırım!
-Meselâ, stresli toplumlar sürekli mide yanmalarına karşı antiasid almaya başladılar…
Ki alınan antiasid hap veya şurupların pek çoğunda yoğun miktarda aluminyum hydroxid ve aluminyum tuzları bulunmakta!.
Yanı sıra ishal kesici (antidiarrheal) haplar dahi aluminyumlu maddeler ihtiva etmekte.
Bir kısım ağrı kesici aspirinler, kepek olmasını önleyici bazı şampuanlar, bazı deodorantlar,
hep beynimizin belâsı aluminyumu ihtiva etmekte…
Bilmem aluminyumlu nesnelerden uzak durmamız gerektiğini yeterince anlatabildim mi?.
Yanı sıra kesinlikle LIGHT ve DIET yazan yenecek ve içeceklerden uzak durmak gerekiyor…
Rafine beyaz şeker, beyni “turn-OFF” yapan (çalışmasını durduran) madde olarak adlandırılıyor.
Tadlandırıcıların her türünden uzak durmak gerek…
-Ya beyne yararlı ne alabiliriz?.
-USA’daki benim ulaşabildiğim verilere göre... Normal, sağlıklı, orta yaş biri için...
Royal Jelly, fresh olacak, softgel (kapsül-toz olmayacak)...
Günde 500 mg. 50 yaş üstü için 1000 mg olabilir 2 defada sabah ve akşam üzeri saat 17-18 gibi aç karnına.
Ginko Biloba… günde en az iki defa; 60 mg… Softgel olursa daha iyi… Veya kapsül...
Ginseng… 500-1000 mg’lık, bir veya iki defada. (Yüksek tansiyonu olanlara tavsiye edilmiyor.)
Coenzym Q10… 30 mg, günde 2 tane.
DHEA… 25mg günlük...
Melatonin 2-3 mg’lık. Yatmadan 2 saat önce.
Kalsiyum ve Magnezyum… 1000 mg, günlük yatmadan önce…
Ayrıca kapsamlı bir multivitamin-multimineral kompleksi…
İmkânı olanlar bunları değerlendirebilirse… Bir rahmet onlara…
-Peki ya imkânı olmayanlar?
-Hiç olmazsa aluminyumdan uzak dursunlar!…
BAL yemeğe gayret etsinler sabah akşam birer yemek kaşığı yemekten 20 dakika önce…
Allah beyin sağlığı versin hepimize yaşadıkça…
Ahmed Hulûsi
|