|
Konu Kimliği: Konu Sahibi akgün,Açılış Tarihi: 14 Temmuz 2009 (21:21), Konuya Son Cevap : 09 Kasım 2010 (23:05). Konuya 22 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
14 Temmuz 2009, 21:21 | Mesaj No:1 |
Ali Şeriati'ye Reddiye Ali Şeriati'ye Reddiye Ali Şeriati, gerçekten bir fikir adamı, bir ideolog. Fakat, fikirlerini yazarken itikadi yönünü açıkca ortaya koymaktan da çekinmeyen bir insan. Koyu bir şia mensubu olması nedeni ile elbette varacağı nokta şia kaynağının nedenselliğinden daha ziyade, niçin şia ? fikrini beyinlere kazımak isteyen bir üslub ile yazıyor. Direk şia'nın övgüsüne girmiyor, ama çok güzel bir şekilde dolaylı yönden şia merkezli yazılar çıkarıyor. Tabiki fikirleri mutlak değil, kendisi de bunun farkında. Zaten amacı şia'ya taraftar toplamak değil, şia'nın haklı olduğu tezini kuvvetlendirmek. Her konunun kendince taraftarı olduğu gibi, yada bir başka açıdan aidiyet hissi her insanda olduğu gibi, bu psikoloji Ali Şeriati'de de görülmekte. Zaman zaman fanatizm boyutuna girse de, Seyyid Kutup gibi sert ve keskin olmamış. Ama, bir başka yönden de Seyyid kutub'un son deminde yaşadığı zihinsel anaforu yaşamadığı için (veya yaşadı ise biz bilmiyoruz) ehli sünnet inancına aykırı yaşadı ve o şekilde vefat etti. Bir çok kitaplarında yahut makalelerinde kaleme aldığı fikirleri, genel hatlarına bakıldığı zaman, şia hareketinin doğmasına sebebiyet veren, Ehl-i beyt’e o dönemde reva görülen zulüm ve haksızlık ekseninden sorumlu olarak gördüğü ve hedef tahtasına oturttuğu Hazreti Osman (r.anh) gibi bir büyük sahabeyi zalimlik ile bir tutma konusunu oluşturmaktadır. Hazreti Osman gibi övülmüş bir sahabenin bu kadar ağır ithamlar altında bırakılması elbette bir müslüman olarak bizi üzer. O günkü olayları ve etkenleri gördün mü ? diyesi gelir insanın. Muhakkak ki kaynağı vardır, olacaktır, fakat ne kadar güvenilir bir kaynak olduğu sanırım en çok düşünülmesi gereken sorulardan biridir. Hele de son dönemler de, hadislere bile kuşku ile bakılan bu dönemde bunu sorgulamak elbette biz müslümanların da en tabii hakkıdır. 1350 sene önce yakılmış bir fitne ateşine körükçülük yapmak, Müslümanlara ne kazandırır ya da ne kaybettirir diye düşünmek gerekir. Hazreti Ali (k.v.) gibi Alimlerin Alimi bir büyük sahabe; Hz. Osman (r.anh) gibi bir iffet ve nezaket sahibi mümtaz şahıs ile aralarında yaşandığı iddia edilen husumet, ne kadar inandırıcı? Her iki sahabe de aşere-i mübeşşere’den, her ikisi de daha dünyada iken bizzat Resulullah (s.a.v.) tarafından cennet ile müjdelenmiş, Alemlerin Rabbi Allah (celle celaluhu) tarafından da Kur’an da bir topluluk içinde zikredilerek kendilerinden razı olduğu müjdelenmiş; iki baş tacı! Bir tarafta; Müşrikler tarafından öldürüldüğü haberi gelen Hz.Osman’ın (r.anh) sırf intikamının alınması amacı ile adına daha sonra “Rıdvan biatı” denilen ve bir ağacın altında bizzat Resulullah’a (s.a.v.) Hz.Osman’ın (r.anh) intikamını almak ve müşriklere büyük bir hezimet yaşatmak için savaşmaktan ve şehid oluncaya kadar mücadeleden vazgeçmeyeceklerine dair yapılan biat’ın yegane sebebi Hz.Osman! Diğer tarafta; bir gece yarısı müşriklerin Resulullah’ın (s.a.v.) evine baskın yapacağı haberi geldiğinde gece o yatağa yatıp (Muhammed [s.a.v.] uyuyor) hissini müşriklere verip zaman kazanmak için korkusuzca yatağa yatan, “İlim şehr’i ben isem; Ali de kapısıdır” diye bizzat Resulullah (s.a.v.) tarafından övülen; Hz. Ali ! Biat kimin için yapıldı; Hz.Osman’ın (r.anh) öldürüldüğü haberi gelince O’nun (r.anh) intikamını almak için. Kime yapıldı ? Resulullah’ın (s.a.v.) şahsında alemlerin Rabbi ‘ne (celle celaluhu). Peki Allah (celle celaluhu) bu biatı nasıl tasdikledi ? “Hakikaten Allah o müminlerden razı oldu; ağacın altında sana biat ederlerken ki kalplerindekini bildi de üzerlerine o sekineti indirdi (onları sulha yatıştırdı) ve kendilerine bir yakın fetih sevap verdi, birçok da ganimetler ki onları alacaklar ve Allah bir aziz hakim bulunuyor.” ( Fetih 18-19) Daha etraflarında toplanacak fazla kimse yok iken, “ Allah buyurur ki: `Bu, işte sadıklara sadakatlerinin fayda vereceği gündür! Onlara altından ırmaklar akar cennetler var; ebediyen içlerinde kalmak üzere onlar!` Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı! İşte o fevz-i azim (büyük kurtuluş) bu!” ( Maide : 119 ) O’nlar bu biatı yaparak Allah’ın (Celle celaluhu) hoşnutluğunu ve rızasını arayan İki güzide insanın hayatta karşı karşıya geldiği görülmemiş, ama neden (se) bir hilafet mevzusu yüzünden, sanki gırtlak gırtağa bir kavganın tarafları gibi anlatılması, bir sonraki kuşaklara da bu şekilde aktarılması; esas zulümün keskin tarafını oluşturmuyor mu? Üstelik bu iddiayı desteklemek için, o günün yine mümtaz ve baş tacı sahabelerinden Ebuzer Gıfari (r.anh) gibi bir sahabenin de hareketlerini o güne uyarlayarak bu konu ile ilişkilendirmek ne kadar vijdani bir rahatlılık ? Ve bunu Maide suresinin 119. ayetinde “sadıklar” olarak zikredilen grubun içinden ( ki; bu grub aşere’i mübeşere’dir: Hz.Ebubekr, Hz.Ömer, Hz.Osman, Hz.Ali, Abdurrahman bin Avf, Zübeyr bin Avam, Talha bin Ubeydullah, Sa'd bin Zeyd, Sa'd bin Ebi Vakkas, Ebu Ubeyde [r.anhüm]); iki şaheser mükemmel bir şahısın, manevi şahsiyetlerini herc’ü merc ederek sürdürmek, sonraki nesillere yine bu nifakları taşımak ne kadar hakkaniyetlidir ? Hayır, hayır! Bu kabul edilmez ve red edilecek bir iftiradır. Bu, asla; “ben müslümanım” diyen bir insanın kabul edemeyeceği ağırlıkta bir ithamdır, bir iftiradır. Bir gün Sebr dağı üzerinde, dağın bir zelzele yaşaması esnasında “Ey Sebr! Sukunet ey Sebr! Senin üzerinde bir nebi, bir sıddık ve iki şehit var, sukun bul!” diyerek hitab eden Resulullah’ın (s.a.v.) yanında o an Ebu Bekr Sıddık, Ömer, Osman (r.anhüm ecmain) varken, ve Osman’ı (r.anh) şehit olarak tanıtan, iki gözbebeği kızını hayattayken kendi eli ile nikahlayan bir Resul (s.a.v.) Osman (r.anh) hakkında yanılmış mıdır ? Hz. Osman’ı (r.anh) halife olduktan sonra zenginlik içersinde debdebeli bir hayatın içinde olmak ile itham eden Ali Şeriati; Hz. Osman’ın İslam’dan önce ve sonrasında Mekke’nin en zengin ailesinin bir ferdi olduğunu neden atlıyor ? Hatta bu zenginliği sırf İslam uğruna tepen bir insanın, İslam ile şereflendikten sonra ve daha sonraları ailesinden diğer insanların da İslam ile müşerref olmasından sonra eski zenginliğinin daha da fazlasına sahip olduğu halde, kendi zenginliğini yaşamamasını neden izah edemiyor. Neden o zenginliğin içinde dahi, ekmeğine katık olarak sirke ve zeytinyağını tercih ettiğini açıklayamıyor ? Evine davet ettiği Resulullah’ın (s.a.v.) attığı her adımına bir köle azad eden, “Allah’ım! Osman’ın geçmiş ve gelecek günahlarını aff et!” diyen bir Resulullah’ın (s.a.v.) duasına icabet etmek yerine, muhalefet etmek hangi kişinin akıl kârıdır ? Eğer bir Müslüman; “rüzgar estiğinde yerinde kıpırdamak için arş’a gözünü diken bir yaprağın, izin verildikten sonra yerinden kımıldadığına, izin verilmediği müddetçe bir mm yerinden oynamayacağına” iman etmez ise, varsın kendi imanını sorgulasın! Eğer ölçü bu ise; düşünmek gerekir ki, Hilafet gibi çok önemli bir konuda neden aynı itikadı gösteremiyor bu insanlar ? Neden yaprağın kımıldamak için Allah’ın izni gerektiğine iman ediyor da; Hilafet gibi bütün İslam alemini çok yakından ve derinden ilgilendiren bir konuda aynı teslimiyeti gösteremiyor ? Neden İbn sebe gibi kafir köpeklerin oyununa geliyor ? Ali (k.v) de bizim, Osman (r.anh) da! Biraz utanmak, biraz düşünmek gerekir. Ve bu düşünceler neticesinde Ali Şeriati gibi bir alime bu fikrinden dolayı itiraz etmek ve bu gibi fikirlerini (birazını değil) tümden red etmek gerekir! Öyle ya; ”Meleklerin hayâ ettikleri bir kimseden ben nasıl hayâ etmem” ! diyen Resulullah’tan (s.a.v.) daha mı iyi tanıyoruz Hazreti Osman Zinnureyn (r.anh) efendimizi. Red ediyorum seni Ali Şeriati! Umarım ilmin ahirette kendini kurtarmaya yeter, diye ümit beslemek istiyorum. Her şeyin doğrusunu Allah bilir. (CENGİZ KAĞAN) | |
Konu Sahibi akgün 'in açmış olduğu son Konular Aşağıda Listelenmiştir | |||||
Konu | Forum | Son Mesaj Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj Tarihi |
Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü... | Tefsir Çalışmaları | akgün | 0 | 2166 | 21 Kasım 2010 00:12 |
Meşrulaştırılmaya çalışılan Haram: Alay etmek .... | Kur'ân-ı Kerim Genel | Vuslat Zamanı | 1 | 2375 | 14 Kasım 2010 21:18 |
Kainatın Efendisi | Hz.Muhammed(s.a.v) | akgün | 5 | 2308 | 14 Kasım 2010 21:13 |
Ali Şeriati'ye Reddiye | Alimler(Rh) | Vuslat Zamanı | 22 | 13864 | 14 Temmuz 2009 21:21 |
Yüreğim seninle mühürlensin... | Kıssalar-Hikayeler-Nasihatler | huzzam | 2 | 1897 | 02 Temmuz 2009 18:26 |
14 Temmuz 2009, 21:37 | Mesaj No:2 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | RE: Ali Şeriati'ye Reddiye
Cengiz kağan kim düşünceli000 Eline kalem alan alim kesiliyor maşAllah.... Ali şeriatide ibni teymiye gibi ne isaya nede musaya yaranabilmiş. Şiiler sünni der, sünnilerse şii... uzatmaya hacet yok şeriati, davasını şehitlikle sonlandıran ÖNEMLİ bir düşünürdür..farkını eserlerini okuyanlar bilir. |
14 Temmuz 2009, 21:42 | Mesaj No:3 |
Durumu: Medine No : 2 Üyelik T.:
10 Nisan 2008 | RE: Ali Şeriati'ye Reddiye
Din mafyasının yeni elemanlarından cengiz kağan Ali şeriatiyi ne kadar biliyor ve ne kadar okumuş ordan burdan din mafyalarının çalıntı yazıları ile din satmak ve birilerini kötülemek kolay olmamalı.Bir ali şeriati binlerece din mafyası eder ve yaptıkları olay şu yazdıkları kitapların içinden cımbızla bir parçasını alıp kendilerini haklı çıkarmak bunun adı olsa olsa İkiyüzlülüktür ..uzatmak istemiyom.
|
14 Temmuz 2009, 23:58 | Mesaj No:4 |
RE: Ali Şeriati'ye Reddiye
Ah kardeşim ah...Neresinden tutsam toz kalkıyor bu yazının..Yaw bir insan ancak bu kadar ALİ ŞERİATİ CAHİLİ olabilir. Bak sana CAHİLSİN demiyorum..ALİ ŞERİATİ CAHİLİ diyorum...diyorum çünkü anlattıklarının sadece yüzeysel bir okumayla 8 e yakın bilgi yanlışlığı ile dolu. İkincisi EHLİ SÜNNET= İSLAM değilken ne yazıkki EHLİ SÜNNET'ini al din yap ona iman et kardeşim oldu mu? Senin gibileri ŞERİATİYİ reddediyorlar HAMDOLSUN!!!İyiki REDEDİYORSUNUZ!! | |
15 Temmuz 2009, 01:28 | Mesaj No:5 |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | RE: Ali Şeriati'ye Reddiye
Faydasız yapılan tartışmalar , bir çeşit şirret*lik, şarlatanlık, huysuzluk ve geçimsizliktir. Bu şekilde ya*pılan tartışmaların Allah için olduğunu söylemek de yalan*cılık ve münafıklıktır. "Onlarla en güzel bir şekilde tartış!" (Nahl, 125) Tartışma*nın "en güzel şekilde" yapılmış olması için dikkat edilme*si gerekir.... Mezheplerle-kişilerle-şahıslarla ilgili konularda yapılması caiz olan şey, tarafsız ve iddiasız bir şekilde delilleri araştırmak ve incelemektir. Bunun yolu da, tartışmak ve tatsızlık çıkarmak değildir.Tartışma, hak ve doğru olanı bulmak gayesiyle yapıl*malıdır. kendi içindeki şeytanla tartışmayı bırakıp başkalarıyla tartışan bir kimse, vücuduna giren ve onu ısı*rıp öldürmek üzere olan yılanı bırakıp başkalarının üzerin*deki sinekleri kovmaya çalışan akılsız bir kimse gibidir. tartışırken ilim konuşturmak alim işidir.çeneyı konuşturmak cahil işidir. katılmadığımız bir düşünceyı kötülemek yerine,o düşüncenin geçersizliğini nezaketle red etmek ispatlamak lazımdır. bir ailede tek vucut fikrli zevkli iki birey bulamazsınız..6 milyar insan nasıl aynı olur ki... tartışmayı bilmiyoruz.tartışmayı kavga sanıyoruz..aldığımız yolda maalesef yerinde saymak değil geri vitesde son hızla uçuruma yuvarlanmaya... tartışmada hakaret edilemez,muhatab kınanamaz,aşağılanamaz.islam ahlakı budur..! bir tartışmayı kavga edilmeden hakaret edilmeden bitirileceği günleri görebilecekmiyim bu sitede :( |
15 Temmuz 2009, 01:50 | Mesaj No:6 |
RE: Ali Şeriati'ye Reddiye
"Mezheplerle-kişilerle-şahıslarla ilgili konularda yapılması caiz olan şey, tarafsız ve iddiasız bir şekilde delilleri araştırmak ve incelemektir" Güzel bir yaklaşım...Olması gereken bu... Ama en başından TARAFLI KÜÇÜK DÜRÜCÜ TEKFİR EDİCİ VE İDDİALI VE BİR SÜRÜ BİLGİ YANLIŞLIĞI olacak şekilde bir yazı asılınca, eee insan düşünmüyor da değil hani,SANA SATAŞTIKLARI ZAMAN SELAM DE GEÇ ayetini.. *** Arkadaş zaten düşüncelerini açmamışki yazısının sonunda HAŞIRT diye kinini GİYDİRMİŞ VE LAFINI TAMAMLAMIŞ!!! düşüncelerini aktarıp siz ne düşünüyrsnz deseydi en azından ben de uzun uzun cevab vermeyi düşünrdm... ama ehli sünneti DİN zannedip Din adı altında BEŞERİ YORUMLARIN PEŞİNE DÜŞÜP TE bir sürü asılsız eksik bilgiyle SALDIRINCA SAĞA SOLA..ee insan birşey demek yerine önce KENDİNCE BİR CEVAB VERİYOR TABİ!! SON GÜNLERİN MODASI: ŞEHİDLERE, SAVAŞÇILARA, VE MUVAHİİDLERE SALDIRMAK!!! ŞEVKET EYGİ VE CÜPPELİ HEZEYANLARI ümmete HAYIRLI OLSUN NE DİYELİM!!! | |
15 Temmuz 2009, 02:27 | Mesaj No:7 |
ALİ ŞERİATİ KİNDARI'na davet!!!!
"Koyu bir şia mensubu olması nedeni ile elbette varacağı nokta şia kaynağının nedenselliğinden daha ziyade, niçin şia ? fikrini beyinlere kazımak isteyen bir üslub ile yazıyor. " Bu cümlenin analizi için bakınız SAFEVİ ŞİASI ALİ ŞİASI! Direk şia'nın övgüsüne girmiyor, ama çok güzel bir şekilde dolaylı yönden şia merkezli yazılar çıkarıyor. Tabiki fikirleri mutlak değil, kendisi de bunun farkında. Zaten amacı şia'ya taraftar toplamak değil, şia'nın haklı olduğu tezini kuvvetlendirmek. Bu yüzden mi İRAN'LI MOLLALAR TARAFINDAN (BAŞTA mutahharri) olmak üzere ŞİA'ya düşman sayılarak İMAM HUMEYNİ'ye şikayet edildi.Ve İmam Humeyni ALİ ŞERİATİ HAKKINDAKİ İDDİALARI REDDETTİ? O halde İMAM HUMEYNİ DE GİZLİ BİR ŞİA DÜŞMANIYDI? Her konunun kendince taraftarı olduğu gibi, yada bir başka açıdan aidiyet hissi her insanda olduğu gibi, bu psikoloji Ali Şeriati'de de görülmekte. Bırak görülsün o kadar! ŞİANIN VE EHLİ SÜNNETİN TAPKINCILARI arasında en azından TAPMAYA DEĞİL SORGULAMAYA ÇAĞIRDI ŞİİLERİ VE SUNNİLERİ.. Zaman zaman fanatizm boyutuna girse de, Seyyid Kutup gibi sert ve keskin olmamış. Ama, bir başka yönden de Seyyid kutub'un son deminde yaşadığı zihinsel anaforu yaşamadığı için (veya yaşadı ise biz bilmiyoruz) ehli sünnet inancına aykırı yaşadı ve o şekilde vefat etti. Zaman zaman girdiği şu FANATİZMİN -googleden copy paste yapmamak şartıyla- KİTAP VE SAYFA NUMARASI VER DE BİZ DE BAKALIM NERDE FANATİKLİK YAPMIŞ, YAPTIĞI YERLERDE YAŞI KAÇMIŞ, DAHA SONRAKİ KİTAPLARINDA MESELA BU FANATİZMİNİ ELEŞTİRMİŞ Mİ? bunlara da bak istersen?(işine gelirse tabi) Hazreti Osman gibi övülmüş bir sahabenin bu kadar ağır ithamlar altında bırakılması elbette bir müslüman olarak bizi üzer. O günkü olayları ve etkenleri gördün mü ? diyesi gelir insanın. Muhakkak ki kaynağı vardır, olacaktır, fakat ne kadar güvenilir bir kaynak olduğu sanırım en çok düşünülmesi gereken sorulardan biridir Hz.Osman'ın BEYTÜL MAL'den kendi yakını ve akrabası olan bir kişiye MAL VERDİĞİ için ve BEYTÜL MAL'e bıorcunu ödemeyen bir yakını yüzünden BÜYÜK SAHABELERDEN İBN MESUD'un kendisine BEN SENİN DEĞİL ÜMMETİN MEMURUYUM BUNDAN SONRA SENİN EMRİN ALTINDA ÇALIŞMIYORUM diyerek BEYTÜL MAL MEMURLUĞUNU bırakması SENİN EHLİ SÜNNET KAYNAKLARINDA DA GEÇER!!! OSMAN FETİŞİZMİ yaparak EHLİ SÜNNETÇİLİK OYNAMAK yerine istersen biraz EHLİ SÜNNE VE EHLİ ŞİA etkisinden sıyrılarak TARİH OKUMASI YAP KARDEŞİM! Hz.Osman'ın SAHABE OLMASI BAŞKA BİRŞEY!!!Yönetimde bulunduğu esnada ÜMMETE HEDİYE ETTİĞİ KRİZLER/BUNALIMLAR başka birşey.Bırakta İNSANLAR TARİHE ELEŞTİREL BİR GÖZLE BAKIP DERS ÇIKARSINLAR... Hazreti Ali (k.v.) gibi Alimlerin Alimi bir büyük sahabe; Hz. Osman (r.anh) gibi bir iffet ve nezaket sahibi mümtaz şahıs ile aralarında yaşandığı iddia edilen husumet, ne kadar inandırıcı? TARİHE İMAN EDİLMEZ zaten Adamım..Tarihe bakılır! Bize bu bilgileri TARİHİ KAYNAKLAR AKTARIYOR! ELBETTE ŞİAnın tarihine bakarak kanaat sahibi olma AMA KENDİ SUNNİ KAYNAKLARINI DA MI OKUMUYORSUN SEN YAW? "Her iki sahabe de aşere-i mübeşşere’den, her ikisi de daha dünyada iken bizzat Resulullah (s.a.v.) tarafından cennet ile müjdelenmiş, Alemlerin Rabbi Allah (celle celaluhu) tarafından da Kur’an da bir topluluk içinde zikredilerek kendilerinden razı olduğu müjdelenmiş;" MİŞMİŞMİŞ.....Sıkıyorsa bu aşeri mübeşere mevzuunun UYDURMA HADİSLER KAPSAMINDA GEÇTİĞİNİ..DE söylesene kardeşim.BAKINIZ ARAŞTIRINIZ!!!6 ciltli SÜNNİ bir araştırmacı olan ve Uydurma Hadisler kitabı sahibi HARUN ÜNAL hocaya da danışabilirsiniz... Hayır, hayır! Bu kabul edilmez ve red edilecek bir iftiradır. Bu, asla; “ben müslümanım” diyen bir insanın kabul edemeyeceği ağırlıkta bir ithamdır MANUPÜLE ETTİĞİN ve proveke ettiğin bir cümle, KONTRA-İFTİRA'n... Biraz utanmak, biraz düşünmek gerekir. Ve bu düşünceler neticesinde Ali Şeriati gibi bir alime bu fikrinden dolayı itiraz etmek ve bu gibi fikirlerini (birazını değil) tümden red etmek gerekir! Öyle ya; ”Meleklerin hayâ ettikleri bir kimseden ben nasıl hayâ etmem” ! diyen Resulullah’tan (s.a.v.) daha mı iyi tanıyoruz Hazreti Osman Zinnureyn (r.anh) efendimizi. Red ediyorum seni Ali Şeriati! VEEEEEEEEEEEE DADADADAMMMMMM....ARKADAŞ GELMİŞ VE EN SONUNDA KİNİNİ BÖYLE KUSMUŞ....biz de SALAKTIK yedik!!! Şimdi bak canım kardeşim..Şimdi adam gibi önce bir TARİH OKUYORSUN! ama bak EHLİ SÜNNETÇE demedim ha? ADAM GİBİ DEDİM! Sonra EBUZER kitabının ilk yayımcısı, ve bizim de dostumuz olan BÜLENT ŞAHİN ERDEĞER kardeşe bir mail atıyorsun! Kendisine www.timeturk.com SİTESİNDEN ulaşabilirsin. OSMANA SALDIRANLAR İLE OSMANI KORUYACAĞIZ DERKEN MELEKLEŞTİRENLERE dair bir konuşma yapmanı tavsiye ediyorum.Bakalım sen hangi kanatta yer alıyorsun! Neden Bülent Şahin diye sorarsanız kendisi hem genç ve birikimli hem de ALİ ŞERİATİ MÜFTERİLERİNİ GÜZEL GÜZEL SORULAR SORARAK İFTİRALARINI elinden alan bir arkadaş.Hem de KİTABIN SAHİBİ VE YAYIMCISI OLDUĞU İÇİN İLK ELDEN MUHATTAP! hani çok merak edenler için söylüyorum.SAMİMİYETİNİZİ SIKIYORSA TEST EDİN DE GÖRELİM! Umarım BİR ŞEHİDE KUSTUĞUN BU KİNİN HESAP GÜNÜNDE BOYNUNA ASILIR DA UTANIRSIN BİRAZ DİYE 4 GÖZLE ÜMİD EDİYORUM.... | |
15 Temmuz 2009, 02:42 | Mesaj No:8 |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | konu sahibi sayın yazara reddiye
1-kişileri fikrleri düşünceleri eleştirirken,o kişi veya düşünce hakkında bilgi sahibi olmalısınız.yazınızda bilgi sahibi olmadığınızı ispatlıyorsunuz. 2-arada çaktırmadan seyyid kutup gibi bir alim şehide bunak yaftası yapıştırmış,ehli sünnetten ayrılmış diyorsunuz.birincisi edep develasyonu sözkonusu ikincisi ehli sünnet din adedecek kadar ilminiz sırıtıyor.. 3-ali şeriati şii değildir (şiilere göre),sünni değildir (ehli sünnete göre)..peki kim bu şeriati...? birazcık okusanız diyorum hani...!! 4-ashabı kirama olan saygınızı kutluyorum aynı saygıyı alimlerede göstermenizi öneriyorum..! sizle muhatap olmamız için öncellikle fanatizmi bırakın ve işkembeden de sallamayı unutun.karşınızda ne aptal vardır ne çocuk..! edep timsalı hz osmanı örnek göstermenize sevindim. birazda siz nasiplenin diyorum. 5-kayıpkentlinin reddiyesine de vereceğiniz cevabı içtiyakla bekliyorum.ama dersini çalışarak gel olur mu..? saygılar... |
15 Temmuz 2009, 15:15 | Mesaj No:9 |
Durumu: Medine No : 16627 Üyelik T.:
11 Şubat 2012 | RE: Ali Şeriati'ye Reddiye
Öncelikle şunu belirteyim SEYYİD KUTUBA Bunak diyebilecek kadar rezilleşebilen bu ve benzeri REDDİYE'çiler ilimden nasiblenmemiş ALİ ŞERİATİ'YE ve SEYYİD KUTUBA İFTİRA atmayı kendilerine meslek edinmiş kişilerdirler. Ehli Sünnet arasında çok meşhur olan ve bir kısım sahabe hakkında sürekli referans olarak gösterilen rivayetlerden birisi "Aşerei Mübeşşere Hadisi" diye bilinen Allah Resulü'nün ismini vererek cennetle müjdelediği on kişiyi anlatan rivayettir.Bu rivayet hakkında şimdilik aktarabileceğimiz bazı hususları şöyle sıralayabiliriz: 1-Evvela bu hadis en muteber hadis kaynağı kabul edilen Buhari ve Müslim'de nakledilmemiştir.Ehli Sünnet alimlerinden bir çoğu Buhari ve Müslim'de olmayan bir hadis (aleyhlerinde olduğu zaman) hemen Buhari ve Müslim nakletmediği için rivayeti kabul etmezler. 2-Bu hadis iki Sahabiden nakledilmiştir ki ikisi de bu hadise göre, müjdelenen on kişinin içerisindedir.Birisi Abdurrahman b. Avf,diğeri ise Said b. Zeyd. Bu ise sadakat ve taharetleri başka delillerle sabit olamayan kimseler hakkında, kendilerine yönelik bir tezkiye ve medhiye niteliğini taşıdığı için şüphe ve şaibeye muciptir. 3- Bu hadisin bir ravisi Abdurrahman b. Hamid isminde bir kişidir ki söz konusu hadisi, babası Hamid b. Abdurrahman ez-Zuhri kanalıyla bir defasında Abdurrahman b. Avf'tan, bir defasında ise direk olarak Resuli Ekrem'den nakletmiştir. Bu senet esastan batıl bir senettir. Zira evvela Hamid b. Abdurrahman ez Zuhrî bir kere sahabi değil tabiidir; tabii olduğu için de Resulullah'tan direk nakli söz konusu olamaz; saniyen Abdurrahman b. Avf'tan nakli de doğru değildir; zira bu adam hal tercemesinde kaydedildiği üzere Hicri 32. yılında, tam Abdurrahman b. Avf'ın vefat ettiği senede veya ondan bir sene sonra dünyaya gelmiştir.Abdurrahman öldüğünde henüz bir bebek olan veya daha dünyaya gelmemiş olan birisinin ondan hadis rivayet etmesi düşünülebilir mi?! (1) Böylece bu rivayetin senedi kopuk bir senet olduğu için muteber sayılmaz. 4- Hadisin nakledildiği diğer sahabi ise Said b. Zeyd'dir. Bu hadis iki senedle Said'den nakledilmiştir. Hadisin metnine bakıldığında, da görüldüğü gibi Said, bu hadisi Muaviye zamanında Kufe'de, Kufe mescidinde nakletmektedir. Şimdi evvela sormak lazım, bu kadar aradan zaman geçmesine rağmen neden o güne kadar Said bu hadisi nakletmemişti. Halbuki Peygamber'den sonra sahabiler, hadiste isimleri geçenler arasında çıkan ihtilaflar, kavgalar sırasında en çok bu tür hadislere ihtiyaç duyuluyordu. Eğer böyle bir hadis olsaydı hemen kendisi veya sevenleri ona sarılır ve onu referans olarak gösterirlerdi. Halbuki tarih o zamana kadar böyle bir hadise, herhangi birisi tarafından temessük edildiğini nakletmemiştir. Burada iki ihtimal söz konusu olabilir; birincisi şu ki Said, Hz. Ali'ye açıkça yapılan hakaretlere karşı onu savunmanın tek yolunu, onu da o gün kabul gören bazı meşhur Sahabilerin de yanına koyarak, cennetlik olduklarını, dolayısıyla hakaret edilmemesi gerektiğini vurgulamakta gördüğü için böyle bir yola baş vurmuş olabilir. Bundan da daha güçlü ihtimal şu ki, Said tarihlerin de yazdığı gibi Kufe'de bulunduğunda, Muaviye'nin valisinin ve Muaviye taraftarlarının Hz. Ali'ye yaptıkları hakaretlere karşı gelmesi, artı Yezid veliaht tayin edildiğinde de biat etmeyip Mervan'la sert tartışmaya girdikten sonra, Muaviye'nin hilelerinden ve başına gelecek tehlikelerden korkarak kendisini bir nebze emniyete almak için bu rivayeti uydurup, ben Ali'yi de, muhaliflerini de seviyorum imajı vermek istemiş olabilir. Belki de hiç birisi değil ve bu hadis Said'in diline uydurulmuştur (ki bizce bu en mantıklı ihtimaldir).Yoksa birbiriyle taban tabana zıt düşünce ve tavırlar sergileyen, hatta birbiriyle savaşan, on kişinin hepsinin de cennetlik olması nasıl düşünülebilir?! Bu çelişkileri gözleriyle görmek için, tarafsız bir gözle konuyla ilgili değişik kaynakları araştıran kimseler bunun açık örneklerine sık sık rastlayabilirler. Bu on kişi arasında yaşanan ihtilaf ve sürtüşmeler hakkında detaylı bilgi sahibi olmak isteyen kimselere bizzat Ehli Sünnet kaynaklarından gerekli bilgi ve belgeler sunmamız mümkündür. Hatırlatılması gereken bir diğer husus şudur ki, faraza bu hadis doğru bile olsa, bunun benzeri olan ve diğer bir kısım sahabînin cennetlik olduklarını isimleriyle vurgulayan ve senet açısından daha güçlü ve daha sahih olan hadisler de bulunduğu halde neden sadece bu hadis dillere destan olmuştur? Öyle ki mesela İmam Ahmet b. Hanbel "Bu on kişinin dışında kimseye, 'şu cennetliktir' denmesi caiz değildir." demektedir. (2) Mesela Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hakkında: "Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendisidir." diye buyurduğu hadis ittifakla sahih olarak kabul edilmiyor mu? Yine: "Hasan ve Hüseyin'in, dedeleri, babaları, anneleri, amcaları, halaları, teyzeleri, kendileri ve ikisini sevenlerin hepsi cennettedir" buyurmamış mıdır Allah'ın Resulü?! (3) Aynı şekilde Hz. Fatıma'nın cennete girecek ilk kadın olduğunu vurgulayan muhtelif hadisler, yine Hz. Hatice annemizin cennetle müjdelenmesini, cennetteki yerini açıklayan hadisler neden göz ardı ediliyor? Yine sahih senetle şöyle buyurduğu rivayet edilmemiş midir?: "Hiç şüphesiz cennet şu dört kişiye müştaktır:Ali b. Ebi TAlib, Ammar b. Yasir, Selmanı Farisi ve Mikdad." Yine şöyle buyurmamış mıdır?:Cennet üç kişiye müştaktır Ali, Ammar ve Bilal Ahmed b. Hanbel büyük bir hadisçi olmasına rağmen bu hadisleri bilmiyor muydu ki "Bu on kişinin dışında kimseye, 'şu cennetliktir' denmesi caiz değildir" diyor.Evet, neden sağlam senetlerle nakledilen bu hadislerden kimsenin haberi yok?!Ama yukarıdaki hadis senedi zayıf olmasına rağmen dillere destandır?! Kararı sizin insaf ve hür vicdanınıza bırakıyoruz. KAYNAKLAR: 1-İsteyen,Tehzibüt Tehzib ve diğer Rical kitaplarına bakabilir. 2-Celaül Ayneyn, S.118. 3-Taberani, El Kebir ve El Evsat kitaplarında bu hadisi nakletmiştir. |
15 Temmuz 2009, 15:55 | Mesaj No:10 |
RE: Ali Şeriati'ye Reddiye
ya arkadaşlar birilerine istediğiniz kadar anlatin anlamazlar. çünkü onlara göre bu din üçan kaçanlarin dinidir. yani ali şeriatilerin dini değildir seyit kutublarin dini değildir. bu din koltuk altlarindan kabeyi görenlerin dinidir. işte bunlarda o dinin mensuplaridirlar. ALLAH"I dininin savunuculari her zaman yerilmişlerdir. | |
Konuyu Toplam 1 Kişi okuyor. (0 Üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Mustafa Öztürk e Cübbeli Ahmet Hoca'dan Reddiye | vertyucek | Hafta'nın Konusu | 6 | 10 Ocak 2019 16:36 |
Şia Meddahı Mustafa İslamoğlu'na Reddiye | JAZARİ | Alimler(Rh) | 0 | 17 Mayıs 2013 18:59 |
hayrettin karamana reddiye | aslıı | Muhtelif Konular | 11 | 12 Temmuz 2012 15:57 |
Cellâdıma Reddiye… | hattabhamza | Serbest Kürsü | 1 | 06 Ekim 2010 01:21 |
Reddiye...! | MERVE DEMİR | Makale ve Köşe Yazıları | 0 | 03Haziran 2010 00:34 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|