Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Çocuk ve Aile Sağlığı (https://www.forum.medineweb.net/192-cocuk-ve-aile-sagligi)
-   -   Kalıcı öğrenmenin 3 derinlik boyutu (https://www.forum.medineweb.net/cocuk-ve-aile-sagligi/30933-kalici-ogrenmenin-3-derinlik-boyutu.html)

EyMeN&TaLhA 09 Ocak 2015 22:16

Kalıcı öğrenmenin 3 derinlik boyutu
 
Bir öğretmen arkadaş ile ayaküstü sohbet ediyorduk; “Hocam, sizin anlattığınız her şeyi harfi ile yerine getiriyorum. Öğrencilerime ne baskı kuruyorum, ne de ceza vererek aşağılıyorum. Onlarla güzel bir bağ kurduğumu da düşünüyorum. Ama yine de derste anlattığım konular bir süre sonra unutuluyor, kalıcı olmuyor. Bu da beni üzüyor” dedi.

Kendisine, “Öğrencilerinize hangi ‘erişim düzeyinde’ ders anlatıyorsunuz?” diye sordum. “Nasıl yani...” diye cevap verdi.

Şöyle ki; kişinin bilgiye erişimi, duyu organları vasıtası iledir; göz, kulak, dil, burun ve ten... Bunlar, bilgiye ‘erişim düzeyini’ belirler.

Bir eğitici, öğrencisine ‘hangi erişim düzeyinde’ hitap ediyorsa, bilgi o erişim düzeyinin ‘derinlik boyutunda’ içtenleşir.

‘Edinerek öğrenme’nin 3 derinlik boyutu vardır.

1-Yüzeysel Temas
2-İçsel Öğrenme
3-Kalıcı Edinim

Yüzeysel temas; ‘İşitme ve görme’ duyusu vasıtası ile çocuğa bilgi aktarmaya çalışmaktır. Örneğin, bir öğretmenin tahtaya çıkıp, öğrencilerine ‘sözel’ olarak ders anlaması, anlattığı dersin içeriğini de ‘görsel’ olarak desteklemesi, öğrencileri ancak ‘yüzeysel temas’ derinliğinde bilgiye eriştirir. Böylesi bir öğrenme geçicidir.

Hâlbuki minimum düzeyde bir kalıcı öğrenme için en az üç duygu organı işlevsel olmalıdır. Bir başka deyişle, öğretmen, öğrencisinin hem gözü, hem kulağına hitap ettiği gibi, anlattığı dersin özelliğine göre, dokunma, tatma, koklama gibi, öğrencisinin en az bir duygu organını daha deveye sokacak çözüm üretmesi gerekir.

Ayaküstü sohbet ettiğim arkadaş, birden tebessüm ederek; ‘Hocam matematik dersinde üçüncü duyu organını nasıl devreye sokabilirim ki; ne rakamları koklatabilirim ne de tattırabilirim.’ dedi.
Kendisine ‘bence yanılıyorsunuz hocam’ dedim. “Eğer biraz farklı düşünürseniz üçüncü bir duyu organını da devreye sokacak çözümler üretebilirsiniz. Örneğin, siz 2’nci sınıf öğretmenisiniz. Bu yaştaki çocuklar ‘kokuya’ karşı duyarlıdır. Her bir rakamı ayrı bir kokulu mumdan yaptırırsanız, çocuklar rakamları tahtada yazdığınız hali ile değil, bir de her bir rakamı kendisine has kokusu ile ‘duyarsa’, öğrenme düzeyini ‘yüzeysel temas’tan, ‘içsel öğrenmeye’ çıkartmış olursunuz.”
“Ama bu uzun iş hocam!” dedi.

Evet, eğitim uzun ve ciddi bir iş... Pedagojinin temel prensiplerinden yararlanılmazsa, hem çocuğun hem de eğiticinin yıprandığı bir iş.

Sanırım bu konuşma, kendisinde yeni yeni düşünme pencereleri açmış olacak ki; “Peki rakamları tahtaya yazmasak da çocuğun eline versek, o zaman yine 3’üncü duyu organını devreye sokmuş olur muyuz?” diye sordu.

Evet, çok basit gibi gelse de ahşaptan yapılmış ve artık neredeyse pazarlarda satılır hâle gelen rakamları çocuğun eline vermek, öğrenme seviyesini ‘içsel öğrenme’ye dönüştürür.
Hatta ahşap rakamların her birinin üzerine ayrı koku sürseniz ve öğrencilere; ‘Bunun adı 5’ diye gösterseniz... Sonra da çocukların ellerine verip bu rakamla tensel temas etmelerine ve koklamalarına zaman tanısanız, 4 duygu organını işlevsel hâle getirdiğiniz için, öğrenme boyutu, ‘kalıcı edinim’ düzeyine çıkar.

Bu, sadece ilkokul seviyesinde matematik dersi için değil, her öğrenme düzeyinde kullanılacak temel pedagojik prensiptir.

Örneğin, tarih dersinde hem görsel hem işitsel materyaller kullanıldığı gibi, anlatılan tarihî olayların geçtiği mekânları ziyaret etmek... Coğrafya dersinde Konya Ovası’nı resimlerle anlatmak değil, bizzat yerinde görmek... Fen dersinde laboratuvar etkinliği için her çocuğa ‘yeterince’ izin vermek, öğrenme düzeyinin ‘‘kalıcı edinime’ çıkarılması anlamına gelir.

Ayaküstü sohbet ettiğim öğretmen arkadaş; “Peki şuna ne demeli? Ben, öğrencilerime ders anlatırken kendim de öğreniyorum. Bu hangi düzeye girer?” diye espri yaptı.
Dil, sadece tat almak değil, aynı zamanda ‘konuşma eyleminin’ yöneticisi olduğu için, konuşan kişi aynı zamanda öğrenen kişidir.

Bir başka deyişle her öğretmen aynı zamanda kendisinin öğrencisidir...


adem güneş

twetter


SAAT: 14:52

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321