|
Konu Kimliği: Konu Sahibi Muhteşem,Açılış Tarihi: 18Haziran 2008 (00:48), Konuya Son Cevap : 08Haziran 2009 (12:40). Konuya 29 Mesaj yazıldı |
| LinkBack | Seçenekler | Değerlendirme |
18Haziran 2008, 01:25 | Mesaj No:11 |
Durumu: Medine No : 2004 Üyelik T.:
25 Mayıs 2008 | Cvp: nikah hiç bayatlarmı.....
[quote=KEVİR] Muhteşem arkadaşın üstüne fazla gitmişsiniz. Elbette nikah sadece bir tarafın rızası ile oluşamaz ve tazelenemez. pamuk ipliğine bağlı olmadığı için kopmazda. dolayısıyla camide tazelenen nikah aslında bir anlam ifade etmez Muhteşem bu durumu nasıl bertaraf edeceğini soruyor size, siz onun yaptıklarını eleştirmeye kalkıyorsunuz. Muhteşem kardes ben senin yanındayım. hay allah razı olsun bir anlayan çıktı ama ben beni anlayanları ve konuya olumlu yaklaşanları tenzih ederim
__________________ Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var. Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur.Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var. Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur. |
18Haziran 2008, 01:37 | Mesaj No:12 |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: nikah hiç bayatlarmı.....
canım muhteşemim biz seni yalnış anlamadık,amacınıda,iyiniyetinide öğrendik...sen derdini anlatamadın ona güldüm konu şu: nikah ya vardır ya yoktur...nikahta şaka ciddi de yoktur(hassas bir kurum)..boşadım dedinmi vitez boştadır.. selemenin anlattığı gibi rici bain talak ince ayarlardır zaten.. ama benim 17 yıllık nikahım hala taptaze dipdiridir...böyle saçma bir hurafeye itibar etmeyınız...cemaat istiyor diye mezhepmi kurcağız... oldumu seyda kevir sende benzincisin ha |
18Haziran 2008, 01:38 | Mesaj No:13 | |
Medineweb Site Yöneticisi Durumu: Medine No : 1 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: nikah hiç bayatlarmı..... Alıntı:
boşanmamışlarsa eski nikah yeterlidir.. | |
18Haziran 2008, 15:25 | Mesaj No:14 |
Cvp: nikah hiç bayatlarmı.....
çek taze bir nikah kanlı olsun. bana da bu konuda ricacı oldular gelenekçi cemaat, dedimki,hadi bir hakkını kullandık ikiyi kullandık üç ve sonrasını nasıl tazeleyeceğiz ? bu iman gibide değil sınırsız dönme hakkın olsun. kaldıki nikah iman yalan gibi şeylerde ne şaka ne latife nede numara olmaz.şakasıda ciddi dir ciddisi de ciddi dir. -- üç talakla boşamak bid'at dır.ama yinede boşanma vaki olur diyen alimlerimizde var ama bunun aksine 3 talakla boş ol desede 1 talak hakkını kullanmış olur diyen alimlerimizde var. -- ric i ve bain talak lara dikkat etmek lazım. | |
18Haziran 2008, 21:54 | Mesaj No:15 |
Cvp: nikah hiç bayatlarmı.....
sadece boşanmaktan bahsedilmişse yani boş ol gibi sözler sarf edilmeden ben onu merak ettim bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim ben anladım yazdıklarınızdan | |
20Haziran 2008, 20:36 | Mesaj No:16 |
Cvp: nikah hiç bayatlarmı.....
direk boş ol, boşadım iddetini bekle gibi sözler ile şaka ile kızgınlık ile söylenmiş dahi olsa talak vaki olur.bu şekil boşama ile boşayan biri nikahsız eşine dönebilir.nikaha gerek kalmaz. ama dolaylı sözlerle boşayan biri ,misal:babanın evine git (ve kasıt boşama ise) talak vaki olur fakat dönmek için tekrar nikah ve mehir gerekir. | |
11 Temmuz 2008, 00:58 | Mesaj No:17 |
Durumu: Medine No : 2004 Üyelik T.:
25 Mayıs 2008 | .........nikah tazeleme....... Nikah iki insan arasında şahitler huzurunda belli şartlara uyularak yapılan bir akitleşmedir. Nikah sırasında iki şahidin bulunması yapılan akdi işitmesi gerekir. Nikah: Kabul, icap, mehir ve velisinin izni olarak özetlenen olayın tescili ile teşekkül eder. İslam, aile yuvasına önem verdiği gibi, bu yuvanın oluşumunu sağlayan nikah bağına da saygı gösterilmesini ister. Her önüne gelenin boşamayı diline dolamasını hoş görmeyen İslam, nikah üzerine yemin etmeyi de haram kılmıştır. İmam nikahı diye bilinen nikah toplumumuzda yeterince anlaşılmadığından yada nikahın ve boşanmanın şartları küçümsendiğinden evlilik müessesi sağlam temeller üzerine inşa edilmemektedir. Resmi olan nikahta devlet tarafından belli güvencelere bağlanmış olan evliliğin boşanma noktasında caydırıcı olması verilen güvence ve cezalarla alakalıdır. Buna karşılık imam tarafından nikahı kıyılan ancak herhangi bir resmi bağlantısı olmayan nikahlarda evlilik kolayca bırakılabilen bir olgu haline gelmektedir. Yani Allah'ın (c.c.) huzurunda verilen sözler unutulmaktadır. Evlilikte boşanmada belli başlı şartların gerçekleşmesiyle meydana gelebilmektedir. Nikah zamanla aşınan ve durduk yerde zarar gören bir şey değildir ki; zaman zaman yenileme- tazeleme gereği duyulsun. Hiçbir kimse kafasına göre kimseyi nikahlayamadığı gibi kafasına göre de boşayamaz. Bunun için gerekli olan şartlara ihtiyaç vardır. Eğer taraflar nikahı bozacak bir iş yaptıysa bu bir evlilik için iki defa olur. Üçüncüsünde nikah bir daha dönmemek kaydıyla biter. Her Cuma gecesi tazeleme eylemi ile bozulan nikahlar yenilenmiş olmaz. Özellikle Türk İslam toplumları içerisinde ortaya çıkan bidatlerden bir tanesi de camilerde Perşembe geceleri yatsı namazından sonra topluca yapılan Tecdid-i iman ve nikah tazeleme bidatidir. Yatsı namazından sonra imam ile birlikte cemaat toplu halde şu duayı okurlar; Ya Rabbi! Büluğa erdiğim andan bu ana gelinceye kadar, İslam düşmanlarına ve bid'at ehline aldanarak, edindiğim yanlış, bozuk itikadlarıma ve bid'at, fısk olan söylediklerime, dinlediklerime, gördüklerime ve işlediklerime pişman oldum, bir daha böyle yanlışları yapmamaya azm, cezm ve kasd eyledim. Peygamberlerin evveli Âdem aleyhisselam ve ahiri bizim Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdır. Bu iki Peygambere ve ikisi arasında gelip geçmiş Peygamberlerin hepsine iman ettim. Hepsi haktır. Bildirdikleri doğrudur. (Amentü billahi ve bi-ma cae min indillahi, alâ muradillahi, ve amentü bi-Resulillahi ve bi-ma cae min indi Resulillahi alâ muradi Resulillah. Amentü billahi ve Melaiketihi ve kütübihi ve Rüsülihi velyevmil-ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel-ba'sü ba'delmevti hakkun eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulühü) Bunun arkasından nikah tazelemek için şu dua okunur: "Allahümme innî ürîdü en üceddide'l-îmâne ve'n-nikâha tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illâllah, Muhammedün Resûlüllah." "Ey Rabbim, imanımı ve nikahımı, lâ ilâhe illâllah Muhammedün Resûlullah diyerek yeniliyorum. Benden imanıma aykırı düşecek ne kadar söz, hareket ve fikir meydana gelmişse, hepsine tevbe istiğfar ediyor, pişmanlık duyup af diliyorum. Beni affet, nikahımı da sabit kıl." Peygamberimizin namazdan sonraki sünnetine bakıldığında yukarda geçtiği gibi bir tesbihat onun sünneti içerisinde bulunmamaktadır. İhtiva ettiği dualar ayrı ayrı peygamberimizden rivayet edilmiştir. Ancak bu haliyle, namazdan sonra ve devamlı perşembe yatsı namazını müteakip olarak ne ashabı kiram ne de seleften kimse bunu yapmamıştır. Buhari’nin Ümmü Seleme’den rivayetine göre Resulullah (s.a.v.) namazdan sonra selam verince çok az bir süre beklerdi. Müslim’in Hz. Aişe’den yaptığı rivayette ise şöyle geçer: Resulullah (s.a.v.) selam verdikten sonra : “Allahumme ente’s-selâmu ve minke’s-selam tebârekte yâ ze’l celâlive’l ikram” diyecek kadar otururdu. Resulullah’dan sonra gelen imamların yani halifelerin bu konudaki uygulamalarına gelince, sahih kitapların dışında fıkıhçılar Enes (r.a.) hadisinden şunu naklettiler: Enes dedi ki: Ben Hz. Peygamberin arkasında namaz kıldım; o selam verdiği zaman ayağa kalkardı. Hz. Ebu Bekir’in arkasında da namaz kıldım; o selam verdiğinde sanki kızgın bir taş üzerindeymiş gibi yerinden fırlardı. İbn Yunus es-Sıkılli, ibn Vehb’den, o da Harice’den rivayet ettiğine göre o, imamların selam verdikten sonra oturmalarını ayıplardı ve şöyle derdi: imamlar aynı anda selam verirler ve ayağa kalkarlar. İbn Ömer dedi ki: İmamın selam verdikten sonra yerinde oturması bidattir. İbn Mes’ud (r.a.) şöyle dedi: İmamın kızgın bir taşın üzerinde oturması kendisi için bundan daha hayırlıdır. Fıkıhçılar selam verdikten sonra ayağa kalkmakta acele etmeyi namazın faziletinden saydılar. Selamdan sonra orada oturmanın kibirlenmeye ve cemaate tepeden bakmaya yol açabileceği yorumunu yaptılar. (İmam Şatıbi – Bidatler Karşısında Kitap ve Sünnete Bağlılıkta Yöntem s.388-392 Peygamberimiz (s.a.v.) ve sahabesinde namazdan sonra toplu tesbihat ile yukarda geçtiği gibi Tecdid-i iman ve nikah tazeleme olayı görülmemiştir. Bazıları bunun ne sakıncası olabilir insanlar haftada bir iman ve nikah tazeleyip tevbe ediyorlar diyebilmektedir. Bizde onlara şunu soruyoruz? Peygamberimiz ve Ashabı bunda hayır göremedi de siz mi gördünüz? Eğer onlar bunda hayır görselerdi emin olun ki sizden çok daha önce bunu yaparlardı.
__________________ Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var. Ben sana 1 yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur.Bende 1 bilgi var, sende 1 bilgi var. Ben sana 1 bilgi versem, sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi, sende de 2 bilgi olur. |
11 Temmuz 2008, 11:13 | Mesaj No:18 |
Cvp: .........nikah tazeleme....... bu ince çizginin sırrına vakıf olmak bile bir ferasettir sevgi değer dost güzel bir konu seçmişsin sağolasın işbu konuya birazda delleriyle güncellik katayım istedim. Evliliğin Dayandığı Deliller ve Nikah A) Nikah Terimi Ve Kapsamı: Nikah sözcüğü arapça "nekeha" fiilinden bir mastar olup, erkeğin kadınla evlenmesi ve onunla cinsel temasta bulunması anlamına gelir. Bu sözcüğün "evlilik akdi" anlamı mecaz, " cinsel temas" anlamı ise gerçek anlamdır. Bir fıkıh terimi olarak nikah; şer'an evlenme engeli bulunmayan bir kadının, cinsel yönlerinden yararlanmayı erkeğe mubah kılan rizaî bir akittir. Müteairün (12. M. yüzyıldan sonraki) fakihlerinin tarifi ise şöyledir; nikah kasten mülk-i mut'ayı ifade eden bir akittir. Yani erkeğe kadının cinsel yönlerinden yararlanma mülkiyeti hakkı veren bir sözleşmedir. Evlilik, nitelikleri dikkate alınarak aşağıdaki şekilde tarif edilebilir: Evlenmeleri yasak olmayan bir erkekle bir kadın arasında yapılan, birbirinin cinsel yönlerinden yararlanmayı meşru kılan, ortak hayat ve nesli sürdürmek için bir bağ meydana getiren akittir. (bk. İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadîr, II, 339, vd.; el-Meydani, el-lübab, III, 3; İbn Abidîn, Reddü'l-Muhtar II, 335-357; eş-Şirbinî, Muğnî'l-Muhtac, III, 123.) İslam'da nikah akdi hem medenî bir muamele ve hem de bir ibadettir. Çünkü nikahın rükün ve şartlarını İslam belirler ve eşlerin evlilik nedeniyle pek büyük ecirlere ulaşacağını haber verir. Evliliğin niteliğini İbnü'l-Hümam (ö. 861/1457) şöyle belirtir: " Nikah ibadetlere daha yakındır. Hatta evlenmek, sırf ibadet niyetiyle bekar kalmaktan daha üstündür." (İbnû'l Hümam, a.g.e., II, 340) Son devir fakihlerinden İbn Abidîn (ö. 1252/1836) ünlü Reddü'l-Muhtar adlı eserinde nikah konusuna şu cümlelerle başlar: " Bizim için Hz. Adem devrinden günümüze kadar meşru olmuş, sonra cennette de devam edecek, nikah ile imandan başka ibadet yoktur." (İbn Abidin, a.g.e., II, 258) Nikahın mescid içinde aktedilmesi ve uygun olursa cuma gününe rastlatılması müstehaptır. Bu durum da onun ibadet yönünü güçlendirir. (el-Askalanî, Bulugu'l-Meram, terc. Davudoğlu, İstanbul, 1967, II, 228 vd.) Şafiîlere göre evlilik, alış-veriş gibi dünyaya ait alelade işlerden olup, ibadet niteliğinde değildir. Dayandıkları delil, gayri müslimlerin nikahının da İslam nazarında geçerli sayılmasıdır. Eğer ibadet olsaydı, onların nikahlarının geçersiz olması gerekirdi. Evlilikten gaye, kişinin cinsel isteklerini teskinden ibarettir. İbadet ise yüce Allah için bir iş ve bir amel yapmaktır. Bu yüzden Allah için iş yapmak kendi nefsi için iş yapmaktan daha faziletlidir. Şafiîlerin bu görüşüne çoğunluk mezhep müctehitleri karşı çıkmıştır. Şöyleki: Çoğunluk müctehitlere göre evlilik akdinin müslim veya gayri müslim için geçerli olması dünyada toplum düzeni ile ilgilidir. Nitekim mescit, yol yapımı ve benzeri hayır işleri müslüman için bir ibadet olduğu halde, gayri müslim için bir ibadet sayılmaz. Genel anlamda Allahü Teala'nın hoşnut ve razı olduğu her iş ve davranış mü'min için bir ibadettir. Bu yüzden İslam'ın belirlediği esaslara göre kurulan ve buna göre yürütülen evlilik de ibadet niteliğindedir. Çünkü evlenmekle, nefsi haramlardan korumak ve nesli sürdürmek gibi bir çok toplum maslahatları gerçekleşir. Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Sizden birinizin evliliğinde sadaka sevabı vardır." ( Müslim, Zekat, 53; Ebu Davud, Tatavvu', 12, Edeb, 160; A. b. Hanbel, V, 167, 168.) "Bir kimsenin sarfedeceği en faziletli para (dinar), kendi aile fertlerine harcayacağı para ile, Allah yolunda hayvanına ve yine Allah yolunda cihad edecek olan arkadaşlarına harcayacağı paradır." (Müslim, Zekat, 38; Tirmizî, Birr, 42; ibn Mace, 4; A. b. Hanbel, V, 279, 284.) " Çocuklarına, eşine ve hizmetçine yedirdiğin senin için bir sadakadır." (A.b. Hanbel, IV, 121,122.) Diğer yandan kocaları yoksul olan iki varlıklı kadın, Allah'ın elçisine gelerek, kocalarına sadaka verip veremeyeceklerini sormuşlardı. Hz. Peygamber onlara şu cevabı verdi: " Kocalarınıza yardım ederseniz size iki ecir vardır. Hısımlık ecri ve sadaka ecri." (Müslim, Zekat, 45) İslam'da nikah akdi sırasında bir din adamının veya resmi bir devlet memurunun hazır bulunması zorunlu değildir. Evlenecek erkekle kadının veya bunların veli ve vekil gibi temsilcilerinin ve şahitlerin hazır bulunması yeterlidir. İslamî hükümleri bilen bir din adamının nikah akdini yönetmesi, evliliğin İslam'a uygun olarak yapılmasına yardımcı olmaktan ibarettir. Çünkü bir İslam bilgininin nikah akdini yönetmesi, gerekli soruları sorup, cevap alması nikahın rükün ve şartlarından değildir. Bu durum onun dinî niteliği ve ibadet yönü için bir engel teşkil etmez. Batı ülkeleri hıristiyan toplumlarında nikahın dinî veya medeni niteliği uzun süre tartışılmış, kimi ülkelerde nikah yalnız kiliselerde akdedilirken, kimi ülkelerde de medeni nikah esası benimsenmiştir. Resmi devlet memuru önünde akdedilen nikaha "medenî nikah" denir. B) Evliliğin Meşru Olduğunu Gösteren Deliller: Evliliğin meşru oluşu Kitap, Sünnet ve İcma delillerine dayanır. Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Sizden bekarları ve kölelerinizle cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer onlar fakir iseler, Allah onları fazlu kereminden zenginletir. Allah her şeye gücü yeten ve her şeyi bilendir." (en-Nur, 24/32.) "Size helal olan kadınlardan ikişer, üçer ve dörder tane nikahlayın. Bu kadınlar arasında adalet yapamayacağınızdan korkarsanız, o zaman tek kadınla evlenin veya ellerinizin altında bulunan cariyelerle yetinin. Bu, haksızlığa yol açmamanız için daha uygundur." (en-Nisa, 4/3; Nikahla ilgili diğer ayetler için bk. el-Bakara, 2/102, 221, 228, 230, 232, 235; en-Nisa, 4/4, 5, 19, 22-26; el-A'raf, 7/189, 190; en-Nur, 24/3, 32, 33; er-Rûm, 30/21; el-Ahzab, 33/37; el-Mümtehine, 60/10-12.) Evlilik konusunda pek çok hadis nakledilmiştir. Allah elçisi, gençlere hitap ederek şöyle buyurmuştur: " Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlilik yükümlülüklerine gücü yeterse evlensin. Çünkü evlilik gözü ve ırzı harama karşı daha fazla koruyucudur: Kimin evlenmeye gücü yetmezse oruca devam etsin. Çünkü oruç onun için bir kalkandır." (Buharî, Savm, 10, Nikah, 2,3; Müslim, Nikah, 1, 3; Ebu Davud, Nikah, 1; Tirmizî, Nikah, 1; Nesaî, Sıyam, 43; Nikah, 3; ibn Mace, Nikah, 1; Darimî, Nikah, 2; A.b. Hanbel, l, 378, 424,425.) Ashab-ı kiramdan üç kişi Hz. Peygamber (s.a.s)'in eşlerine onun gece ibadetini sormuşlar, belki azımsayarak birincisi "sürekli olarak gece namazı kılmaya", ikincisi "sürekli oruç tutmaya", üçüncüsü ise " kadınlardan sürekli ayrı kalmaya ve hiç evlenmemeye" karar verir. Onların bu konuşmalarını haber alan Hz. Peygamber şöyle buyurur: " Bazı kimselere ne oluyor ki, şöyle şöyle demişler. Fakat ben hem namaz kılıyorum, hem uyuyorum; oruç tutuyorum, tutmadığım da oluyor; kadınlarla da evleniyorum. Kim benim sünnetimi terkederse benden değildir." (Müslim, Nikah, 5; Nesaî, Nikah, 4; Darimî, Nikah, 3; A. b. Hanbel, II, 158, III, 341,359, V, 409.) Hz. Aişe'nin naklettiği bir hadiste şöyle buyurulmuştur: "Nikah benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimle amel etmezse, benden değildir. Evleniniz, çünkü ben (kıyamet gününde) diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övüneceğim. Kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Evlenme gücü bulamayan da oruca devam etsin. Çünkü oruç, onun için (harama karşı) bir kalkandır." (İbn Mace, Nikah, 1. Bu hadisin senedi, rivayet zincirinde bulunan İsa b. Meymun el-Medini yüzünden zayıf sayılmışsa da, hadisi destekleyen başka rivayetler de vardır.) Ebu Umame (r.a.)'ın naklettiği başka bir hadiste ise şöyle buyurular: "Mü'min, Allah korkusundan ve O'na itaattan sonra, iyi bir kadından yararlandığı kadar hiçbir şeyden yararlanmamıştır. Çünkü eşine emretse sözünü dinler, yüzüne baksa sevinç duyar, üzerine yemin etse, yeminini doğru çıkarır, dışa gitse, kendisinin bulunmadığı sırada iffetini ve kocasının malını korur." (İbn Mace,Nikah,5.) Diğer yandan evlenmenin meşruluğu üzerinde, bütün ümmet görüş birliği içindedir. Ancak evlenmenin hükmü evlenecek kişinin özel durumu dikkate alınarak değerlendirilir. Aşağıda çeşitli durumlara göre konuyu açıklayacağız. C) Evlenmenin Hükmü: Evleneceklerin durumuna göre nikahın hükmü farz, vacip, sünnet, haram, mekruh veya mubah kısımlarına ayrılır. 1) Evlenmediği takdirde zinaya düşeceği kesin olan kimsenin evlenmesi farzdır. Ancak bunun için erkeğin mehri verecek ve eşinin geçimini sağlayacak güce sahip olması da gereklidir. 2) Yine evlenmezse zinaya düşme tehlikesi bulunan kimsenin - mehir ve nafakayı sağlayacak durumda ise - evlenmesi vaciptir. Hanefiler dışındaki çoğunluk fakihlere göre farz ile vacip arasında bir fark bulunmaz. (el-Kasanî, a.g.e., ll, 260 vd.; İbnü'l-Hümam, a.g.e., II, 342.) 3) Evlenince, eşine zulüm ve işkence yapacağı kesin olan kimsenin evlenmesi haramdır. ,Hem zinaya düşme ve hem de eşine zulüm yapma korkusu bulunan kimsede haramlık yönü tercih edilir. Çünkü bir konuda helal ve haram birleşince, prensip olarak haram üstün tutulur ve ondan kaçınmak gerekir. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de; "Evlenmeye güç yetiremeyenler, Allah kendilerini fazlu kereminden zenginletinceye kadar iffetlerini korusunlar." (en-Nur,24/33.) buyurulur. 4) Eşine zulüm yapma ihtimali bulunan kimsenin evlenmesi mekruhtur. (el-Mevsili, el-ihtiyar, III, 82) 5) Cinsel bakımdan itidal halde bulunanların evlenmesi sünnettir. İtidal; evlenmezse zinaya düşeceğinden korkulmayan, evlenirse de eşine zulüm yapacağından endişe duyulmayan kimsenin durumunu ifade eder. Bir toplumda çoğunluğun bu durumda olması asıldır. Yukarıda zikrettiğimiz, evlenemeyen gençlere oruç tutmayı tavsiye eden ve evlilik konusunda aşırı çekimser kalmaya karar veren üç sahabeyi uyaran hadisler bunun delilidir. Diğer yandan Hz. Peygamber ve ashabı kiram evlenmişler ve onlara uyanlar da bu sünneti sürdürmüşlerdir. Tercih edilen görüş budur. (el-Fetava'l-Hindiyye, l, 267.) İmam Şafiî'ye (ö. 204/819) göre yukarıda belirttiğimiz itidal durumunda evlenmek mubah olup, mü'min evlenme veya, evlenmeme arasında serbest bırakılır. O'na göre, boş vakitleri ibadete ayırmak ve ilimle uğraşmak evlilikten daha üstündür. Dayandığı deliller şunlardır: Allahü Teala, Yahya Peygamberi överken "...efendi, nefsine hakim ve iffetli." (Al-i İmran,3/39.) buyurarak, onun evlenmeye gücü yettiği halde kadınlardan uzak durduğuna işaret etmiştir. Eğer evlilik daha üstün olsaydı, bunu terketmek övülmezdi. Çoğunluk müctehitler ise bu örneğin daha önceki şeriat uygulaması olduğunu, İslam ümmetini bağlamadığını söylemişlerdir. Şafiî'nin başka bir delili şu ayettir: "Haram olanlar dışındaki kadınlar, onları mallarınızdan harcayarak almak, onlarla evlenmek ve zina etmemek şartıyla size helal kılındı." (en-Nisa, 4/24.) Bir şeyin helal olması mubah olması demektir. Çünkü helal ve mubah sözcükleri eş anlamlıdır. Buna göre evlilik; yeme, içme, alış-veriş gibi mubah olan fiillerdendir. (ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 33,34; el-Askalanî, a.g.e., III, 228 vd.: Döndüren a.g.e.. s: 183-184) | |
03 Eylül 2008, 08:41 | Mesaj No:20 |
Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 | Cvp: nikah hangi durumda tazelenir?
Boşamak için kullanılan kelimeleri erkeğin hanımına karşı söylemesi ile talak yani boşama hasıl olur. Boşamak için kullanılan sözler iki çeşittir: Açık sözler ve kinayeli sözler. "Sen benden boş ol", "Ben seni boşadım" gibi sözler açık sözdür. Bu sözleri, şaka olarak veya şaşırarak da söylediği anda, manasını bilmese bile, boşamış olur. "Seni bıraktım, seni terk ettim" kelimeleri açık söz kabul edilir. Bir veya iki defa böyle açık sözle boşamaya, yani geri dönüşü mümkün olan boşamaya talak-ı rici denir. Ama yine de üç haktan biri gitmiş olur. Bu sözlerden herhangi biri bir defa söylendiğinde, pişman olunmuşsa, eski nikaha dönmek niyetiyle hanımının elini tutarsa tekrar nikah yapmadan iki bağ ile evliliğe devam eder. Evlilikte üç bağ vardır. Yani, boşama sözleri üç defa tekrarlanırsa, "seni boşadım, boşadım, boşadım" derse, veya "seni üç defa boşadım" derse üç bağı birden koparmış, geri dönüşü olmayacak şekilde boşamış olur. Böyle üç kere boşayınca talak-ı rici, talak-ı baine dönmüş olur. "Babanın evine git!", "Defol git!", "Cehenneme git!", "Senin kocan değilim artık" gibi, başka manalarda da kullanılan sözler kinayeli, kapalı sözlerdir. Bu sözler, boşamak niyeti ile söyleyince boşamış olur. Buna bain talak, yani iddet müddeti içinde geri dönüşü olmayan kesin boşama denir. Bu şekilde boşamada, iddet müddeti geçip yeniden nikah yapılmadıkça bir araya gelinemez. Kayın pederine "Ben senin kızını istemem, kime ister ise varsın" demek ve hanımı gezmek için izin istediğinde, "Ben seni ip ile bağlamadım git", "İstediğin yere gidersin. Bana hanım olmazsın" veya "Artık ben seni istemem”, "Seni boşamak istiyorum" gibi şeyler söylese, boşamak niyet etmedikçe, boşamış olmaz. "Şart olsun", "Dilediğini yap!" sözleri, boşamak manasına kullanılan yerlerde, hanımına böyle söyleyince, niyet etmese bile, bir bain talak olur. Hanımına, anam, kızım, kardeşim demekle boşama olmaz. Fakat (şimdiden sonra anam, kızım veya kardeşim ol) derse boşama olur. Bu bir talak-ı bain olur. Kinayeli sözle boşamada, bain talak iddetinde, hanımının odasına giremez. Kadın süslenemez, koku sürünemez, yabancı kadın gibi talak veren kocasından uzak durur. İddet sonunda yeniden nikah lazımdır. Boşamada, sayı bildirilmezse bir boşama olur. Üç veya fazla sayı söylerse, üç talak ile boşamış olur. "Bedenimdeki kıllar adedince" veya "Denizdeki balıklar adedince" yahut "Gökteki yıldızlar kadar" veya "üçten dokuza" deyince, yine üç boşama olur. Hanımını boşayan erkeğin akıllı ve uyanık olması gerekir. Sarhoşun, hastanın ve tehdit edilenin sözü ile veya mektubu ile, e-maili ile, faksı ile boşama geçerli olur. Bunlar kadının eline vardığı anda, boş olur. Yani kadın bu boşamayı öğrenince, haberdar olunca boşama gerçekleşmiş olur. Delinin, bunağın, baygının, uyuyanın ve hastalıkla ve kızarak dalgın olanın söylemesi ile boşama olmaz. Kızarak dalgın olmak, söylediğini bilmemek demektir. Bu da iki türlü olur: Manasını bilmeden, kast ve arzu etmeden söyleyince, boşama olmaz. Bu kinaye sözler içindir. Yoksa açık kelime ile yani seni boşadım dese, kast ve arzusu olmasa bile yine talak vaki olur. Manasını bilerek ve isteyerek söyleyip, sonra söylediğini bilmemek, hatırlamamaktır. Bu sözünü iki şahit işitip, sonra söylerlerse, boşama olur. Yani seni boşadım der, fakat sonra bunu hiç hatırlamaz, sen böyle demiştin denilince hayır ben hiç hatırlamıyorum, böyle bir şey söylemedim derse, eğer iki şahit, evet biz duyduk bu hanımını boşadı derse, o zaman boşama vuku bulur. Demezlerse, adam inkâr ettiği için boşama vaki olmaz. Hiç ilişki olmamış veya bir odada veya tenha bir yerde hiç beraber kalınmamış ise, bir kere boşayınca, kadın iddet beklemeden aynı gün bile, başkası ile evlenebilir. Hanımına başka başka üç zamanda birer kere boşarsa veya bir defa, "Üç kere boşadım" derse, geri dönüşü olmayacak şekilde nikah bozulmuş olur. Bu kadını tekrar alabilmek için, hulle lazım olur. Hulle demek, kadın başka erkekle nikahlanıp, düğün olup, ilişki olup, o erkek de boşayıp ve bundan sonra, tekrar iddet zamanı geçmek demektir. Ancak bundan sonra, birinci kocası yeni bir nikah ile tekrar alabilir. Bu ise, bir erkek için zillettir, aşağılıktır. Allahü teâlâ, erkeklere boşamak hakkını verdi ise de, bu hakkı gelişi güzel kullanmamaları ve kadınlar, erkeklerin elinde oyuncak olmamaları için, erkeklere bu hulle zilletini yüklemiştir. Hulle korkusundan müslüman bir erkek, boşama lafını ağzına bile alamaz. Aile arasında boşanmak lafı, şakası olamaz. Korkutmak için şaka için de olsa boşama sözlerini hiç kullanmamalıdır. Hatta ayrılmaya karar verilse bile yine bu kelimeleri kullanmamalıdır. Daha sonra ayrılmaktan vazgeçilebilir. Yakınları ile dostları ile istişare edip ayrılmaya kesin karar verildikten sonra bir talak vermelidir. Hiçbir zaman üç talak birden vermemelidir. Zaten üç talak birden vermek günahtır. Hayat şartları insanı birçok şeye katlanmayı gerektirebilir. Olmaz denilen şey olabilir. Bir talakla boşama yapılırsa kapı tamamen kapatılmamış olur. Boşamamak bir risk getirmez; ancak boşamak hele üç talak vermek çok büyük risktir. Telafisi mümkün olmayabilir. İddet, boşanmadan sonra, kadının yeniden evlenmesi haram olan zamandır. İlk temizlik başından, üçüncü hayzın sonuna kadar olan zamandır. Hayz görmüyorsa, talak için üç ay, ölüm için dört ay on gündür. Nikahı bozan şeyler: Boşadım demek, boşamak niyetiyle kinaye sözler söylemek, mesela hanımına çık git demek. Bir de küfre düşürücü söz söylemek. İnsan elfaz-ı küfür söyleyince imanı ve nikahı gidiyor mu? Nikah tazelemesi nasıl yapılır? Nikah tazelemek demek, yeniden nikah yapmak demektir. Bunu bir hocanın nezaretinde yapmak gerekmez. Nikah tazelemek için hanımdan vekalet aldıktan sonra, iki erkek şahit yanında, (Öteden beri, nikahlım olan hanımımı, onun tarafından vekaleten ve tarafımdan asaleten kendime nikah ettim) denirse nikah tazelenmiş olur. Boşamak ayrı, küfre düşmek ayrı. Bu talak sayılmıyor. Yani bağın biri kopmuyor. Bin kere küfre düşse bin kere nikah tazelemek gerekir, fakat bu talak sayılmaz. Küfre düşen karı-kocanın, tecdid-i imandan sonra, iki şahit yanında tecdid-i nikah yapmaları gerekir. Kolaylık olmak için, nikahı yenilemeye hanımdan vekalet almalı, iki erkek şahit yanında, (Öteden beri, nikahım altında bulunan hanımımı, onun tarafından vekil olarak ve tarafımdan asil olarak kendime nikah ettim) demelidir. Camilerde yapılan meşhur tecdid-i iman ve tecdid-i nikahı cemaat ile okumak bu hükme dayanmaktadır. Selam ve dua ile... Sorularla İslamiyet Editör --------------------------------------------------------------------------- başlık bir bilene soralım kategorisine taşınmıştır.
__________________ Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |
Konuyu Toplam 8 Kişi okuyor. (0 Üye ve 8 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Medineweb Ana Kategoriler | Cevaplar | Son Mesajlar |
Doğum hakkında genel bilgi | MERVE DEMİR | Tıbbı Nebevi ve Alternatif Tıp | 1 | 12 Nisan 2009 00:48 |
Taharet hakkında genel bir bilgi | MERVE DEMİR | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 0 | 10 Nisan 2009 08:53 |
Hadesten temizlik hakkında genel bilgi | MERVE DEMİR | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 0 | 10 Nisan 2009 00:51 |
Cuma Namazı Hakkında Genel Bilgi | MERVE DEMİR | Namaz-Abdest-Teyemmüm | 0 | 09 Nisan 2009 22:03 |
Uzakdoğu kültürleri hakkında genel bilgi | MERVE DEMİR | Soru Cevap Arşivi | 0 | 07 Nisan 2009 21:21 |
.::.Bir Ayet-Kerime .::. | .::.Bir Hadis-i Şerif .::. | .::.Bir Vecize .::. |
|