![]() |
Akleden Kalpler için Sözün Gücü İmam Ebu Hanife kalbin yeri neresidir? diye sorulduğunda; kafayı göstermiştir. Bu yeni bir şey değildir. İmam-ı Azam olmak kolay değil, ondan dolayı Büyük İmam. Kalp sorulduğunda kafayı gösteriyor, kan pompasını değil. Akleden kalp ile tamamen aklı, beyni gösteriyor. Akleden kalp duyguların düşünce ve akılla kontrol altına alınması demektir. Yani Kurʼanʼda geçtiği bir orijinal ibareyle; onların kalpleri var onlarla aklederler, onunla akletmezler. Yani insan duygularının insan düşüncesiyle kontrol altına alınmasıdır. Akıl kontrol altına alan, bağlayan ve tutan şey demektir. Onun için bağ anlamından türetilmiştir. İşte bu anlamda duygu ve güdülerin aklın yönetimine verilmesi işlemini ifade eder kurani ifadeyle. Kurʼan kalbi akıl anlamında kullanır. Oradaki kalp duyguları ifade ediyor, duygular ise aslında limbik sistem dediğimiz alt beynin bir sonucu. Alt beyinde hormonlar cirit atıyor. Oksitosin, serotonin, pinolin, dimetiltriptamin ve diğerleri. Dolayısıyla o alt beynin güdülere hız kazandıran, güdülere ivme kazandıran o alt beynin faaliyetlerini üst beyin/korteks/frontal lob, insanı insan eden, insana üflenen ruhun fiziki bir karşılığı olan o üst beyinle kontrol altına alır, onları yönetir. Korkusunu, sevgisini, öfkesini, kinini, açlığını, hırsını, şehvetini yönetirse işte bu akleden kalp oluyor. Mustafa İslamoğlu |
Akıl vahyin iniş nedenidir. Vahye muhatap olmanın asgari şartı akıl sahibi olmaktır. Kur’an muhatabından aklını işe dâhil etmesini ister. “Akletmezler mi?” diye sorar. “Ne kadar da azınız aklediyor?” diye sitem eder. “Onlar Kur’an’ı hiç tedebbür etmezler mi?” diye sorar. “Biz Kur’an’ı ders almak için kolaylaştırdık; o halde yok mu ders alan?” (Kamer 17) diye sorar. Bu soruyu bir tek surede (Kamer) tam dört kez sorar. “İbret alın ey aktif akıl sahipleri!” diye seslenir. |
Kur’an “Varlıkların en şerlisi kimdir?” sorusuna hiçbirimizin durup dururken vermeyeceği muazzam bir cevap verir: “Allah katında hareket eden varlıkların en şerlisi, akletmediği için hakikate kör ve sağır davranan kimselerdir.” (Enfal 22) Yine Kur’an Allah’ın akletmeyenleri pisliğe mahkûm edeceğini söyler (Yunus 100). Haris b. Esed el-Muhasibi şu muhteşem cümleyi kurar: “Akıl Kur’an’dır, Kur’an akıldır.” Aklın Kur’an, Kur’an’ın akıl olması için o aklın vahiyle inşa olması gerekir. Vahiyle inşa olan akıllar “Kur’an’ın format attığı akıl” olmayı hak ederler. ‘Hamili Kur’an’ olmak ‘hâfız-ı Kur’an’ olmakla eş değer değildir. Hamil-i Kur’an olmak, önce aklı Kur’an’a kesmek, sonra o akılla iki ayaklı Kur’an olmaktır. El-Muhasibi’ye göre “akletmek, anlamaktır”. Okumaktan murat anlamaktır. Bir uyarıcının davetini işitip de onu anlamayan kişi, Kur’an tarafından, çobanın uyarısını sadece çığlık bağlık olarak algılayan koyun sürüsüne benzetmektedir (Bakara 171) |
Vahiy aç ruhları doyurmak için indirilmiş bir gök sofrasıdır. Bu sofradan yemek için, insanın, ruhunun acıktığını bilmesi lazım. Midemizin açlığını beynimize haber veren enzimler vardır. Bu enzimler organizma ile beyin arasında bir “elçi” işlevi görürler. Bu elçilerin getirdiği haberle insan açlığını fark eder ve yiyecek arayışına yönelir. Hayatı idame ettirmek için karın doyurma süreci işte böyle gelişir. Ne var ki aç ruhlara açlıklarını haber veren “enzimler” yoktur, fakat Allah’ın seçtiği “elçiler” vardır. Allah o elçiler aracılığıyla yolladığı vahiyleri, aç ruhların önüne bir gök sofrası gibi sermiştir. |
Kur’an’ın amacı muhatabının aklını karanlıklardan kurtarıp ışığın kaynağına kavuşturmak, yani doğru yola yöneltmektir (hidayet). Kur’an indiriliş amacı olan hidayeti ancak anlamı kavrandığında gerçekleştirebilir. “Biz Kur’an’ı anlayamayız” diyerek Kur’an’ı “yalnız/mehcûr” bırakanlarla, Kur’an’a “apaçık sihirdir” (Maide 110) diyenler arasındaki fark şudur: Anlayamayız diyenler Müslümanları Kur’an’dan uzak tutarken, sihrun mubîn diyenler ise müşrikleri Kur’an’dan uzak tutmayı amaçlıyorlardı? Sizce ikisi arasında fark var mıdır? Vahiy, Âlemlerin Rabbi tarafından, âlemlere rahmet olan bir Peygamber eliyle, âlemlere (bütün bir insanlığa) gönderilmiş olan bir doğru yol rehberidir. Vahyin hitap şekillerinden biri de “Ey insanlar!” (yâ eyyuhe’n-nâs) şeklindedir. Bu hitaba muhatap olmadığını düşünen, kendini insanlık ailesinin üyesi saymıyor demektir. |
Dedim: Zulüm bizdense ben bizden değilim! Dedi: Zulüm bizdense, vardır bir hikmeti. | Mustafa İslamoğlu |
Sizi ağlatacak bir şeyle karşılaştığınızda bir an durun ve düşünün. Gözyaşını duyguya değil akla ve bilgiye bağlayın. Burası Şark. İnsanı ağlatarak aldatır, acındırarak soyar, sevdirerek ezer, kızdırarak rezil ederler. Bunlara karşı korunmanın yolu duyguyu akılla yönetmektir. |
"Kuran'ın gösterdiği büyük bir Kuran vardır; Tabiat ve Kainat! |
“Camiye gitti, kendini yoksulluğa ve ezilmişliğe mahkum edenleri Allah’a şikayet edecekti. Bir de baktı ki, onlar en ön safta namaz kılıyorlar.” M. İslamoğlu |
Üç kelime özgür kılar: 1 Hayır 2 Bilmiyorum 3 Özür dilerim Mustafa İslamoğlu Ahlak dinin hem sebebi, hem gayesidir. Ahlaksız din Allahsız dindir. Mensubunun ahlakını güzelleştirmeyen bir din yozlaşmış ve bir dindar ise yoldan çıkmıştır. M.İslamoğlu |
SAAT: 23:55 |
vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
User Alert System provided by
Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) -
vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.