Medineweb Forum/Huzur Adresi

Medineweb Forum/Huzur Adresi (https://www.forum.medineweb.net/)
-   Hadis-i Şerif (https://www.forum.medineweb.net/494-hadis-i-serif)
-   -   "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları" (https://www.forum.medineweb.net/hadis-i-serif/19029-vequothaluk-ge-te-anin-itiraflarivequot.html)

kamer34 31 Mart 2011 04:53

"Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
"Haluk GE-TE-A'nın itirfları"

“Bismillahirrahmanirrahim”

HALUK gümüştabak adlı üyemiz daha evvel Medineweb forum paylaşım sitemizde yazar olarak görev yapmakta idi kendisi forum kurallarını ihlal ettiğinden dolayı yazarlığının sona ermesine site yönetimimiz tarafından uygun görülerek iptal edilmiştir.

Kendisi piyasada mealci olarak bilinen grupların fikirlerinden çokça etkilendiğinden dolayı sürekli aynı konu etrafında dönüp durmaktadır. Sitemizde daha evvel mealcilik fikrine karşı reddiyeler gerek Muhsin hoca olsun gerek Mevlüt Hönül arkadaşımız olsun gerek acizane ben makaleler yayınladık.
Bu yazıyı yazmamdaki amaç mealcilik gibi sapkın bir görüşü tekrar tekzip etme değil onların siyasi görüşlerinin de ne kadar sapkın olduğunu ortaya koymaktır.
Haluk bey şöyle diyor

Bizleri, güzelim dinimizi kullanarak, aldattıkları gibi, laik devlet yönetim şeklinin ülkemizde doğrusunu uygulamamakla da, bu yönetim şekline düşman etmişlerdir. Laik yönetim dinsizlik değil, tüm inançlara karşı özürlüktür. Din ve inanç Allah ile kul arasında olduğu için, buna hiç bir beşerin etkisinin müdahalesinin olmaması, yani tüm inançların özgürçe korunmasının sağlanmasıdır laiklik.
Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı

Laiklik, devletin, vatandaşlarıyla olan ilişkilerinde inançlara göre ayrım yapmaması ve ayrıca, herhangi bir inancın, özellikle de bir toplumda egemen olan inancın, aynı toplumda azınlıkların benimsediği inançlara baskı yapmasını önlemesi demektir. Kısaca laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.

Genel Anlamı: Laik olma durumu ( din işleriyle dünya işlerini ayıran, dinin dünya , özellikle devlet işlerine karışmasını istemeyen kişi, toplum, devlet.).

Felsefi Anlamı: İman ve inancın yerine, aklın egemenliğini kabul eden bir inançtır.

Hukuki Anlamı: Somut olarak devlet ile dinin birbirine karışmaması olarak ifade edilebilir.

Siyasi Anlamı: Siyasal iktidarın, dinsel kudret ve otoriteden arındırılarak bağımsız hale getirilmesidir. Yada dinin siyasal erk ve yaptırım gücüne sahip olmamasıdır.

Şimdi haluk beyin laiklik dinsizlik değil diyerek nihayet doğru bir cümle kullanmış olduğunu görmek şahsen beni mutlu etmiştir. Evet laiklik dinsizlik değildir laiklik kendi içerisinde bir yaşam biçimi ve bir felsefesi bulunmaktadır. Dolayısıyla laikliği dinsizlik olarak nitelemek yanlış olur. Peki asıl sorulması gereken şey laiklik bir din olduğuna göre bu din islammıdır?

Allah katından gönderilmiş her dinle amaçlanan, yaşama yön vermektir. Pratik, gerçekçi bir yaşam biçimi belirlemekdir. Allah'ın dine yüklediği misyon, insanların yaşam biçimlerini belirlemek, düzenlemek, yönlendirmek ve koruma altına almaktır.


Dinler insanların, heykellerin, ikonların ya da mihrapların karşısına geçerek tapınmalarını sağlamak üzere, kişinin salt iç dünyasına yönelik olarak indirilmemiştir.

Ancak otorite parçalanacak olursa...Anlayışlar farklı kaynaklarla temellendirilecek olursa... Allah'ın otoritesi sadece vicdanlara ve insanların iç dünyalarına indirgenerek, rejim ve yasalar konusundaki otorite Allah'ın dışında birine verilecek olursa...

Ahiretteki ceza ve mükafatlar konusundaki otorite Allah'ın, dünyadaki cezalar konusundaki otorite ise bir başkasına ait kabul edilirse... İşte o zaman, insanlığın ruhu, farklı iki otorite, farklı iki yönelim, farklı iki yöntem arasında parçalanmış demektir.

İşte bu durumda insanların yaşamlarında aksaklıklar, bozukluklar ortaya çıkmaya başlar. Nitekim, Kur'an'da çeşitli vesilelerle bu bağlamdaki aksaklıklara ve bozukluklara işaret edilmektedir:


"Eğer yerle gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı ikisi de bozulurdu" (Enbiya Suresi, 22)


"Eğer gerçek, onların keyfi arzularına göre belirlenseydi, gökler, yer ve oralarda bulunanlar bozulup giderdi." (Müminun Suresi, 71)


"(Ey Muhammed!) Seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık, ona uy; bilmeyenlerin keyfi arzularına uyma."(Casiye Suresi, 18)


Tevrat, -Allah'ınindirdiği biçimiyle- yahudileri doğru yola iletmek, Allah'a ulaştıran yol ve yaşam süresince izlenmesi gereken yol konularında onları aydınlatmak üzere indirilmiş bir ilahî kitaptı. Bu kitap, tevhid inancını içermekteydi. Kapsamlı bir ibadet sistemi içerikliydi. Ve aynı zamanda bir şeriat içermekteydi. Fakat Yahudiler bu kitabı tahrif etmişlerdir.Yüce Allah şöyle buyuruyor

"Gerek Allah'a teslim olmuş peygamberler ve gerekse Allah'a bağlı bilginler ile din adamları, Allah'ın bu kitabının görevli koruyucuları ve doğruluğunun şahitleri sıfatı ile yahudiler arasında buna göre hüküm verirler."


Kur'an-ın dışında dinde otoriter tanımam peygamber ayrı kuran ayrı diyen bir zihniyet bu ayeti sanki görme acizliği içerisindedir. Yahudilere tevratı verdik Allah'a bağlı din adamları bu kitap ile insanlara hüküm verirlerdi peki laiklik dini hangi kitapla insanlara hüküm vermektedir. Her fırsatta biz Allah’ın elçisini inkar etmiyoruz diyenlere sorum şu Allah’ın rasulu hangi kitapla hangi yönetim şekli ile insanlara hüküm verirdi.


Sana da daha önceki kutsal kitabı onaylayıcı ve içeriğini koruyucu olan bu hak kitabı indirdik. Buna göre onların arasında Allah'ın indirdiği ayetlere göre hüküm ver, sana gelen gerçekten saparak onların keyfi arzularına uyma. Maide/48


Bu kadar açık ve net olan ayetleri görmemezlikten gelerek adeta peygamberi dinden soyutlamaya çalışmak ancak Allah’ın kalplerini mühürledik dediklerinden başkası olamaz.


Medeni Dünya Ülkelerini düşünün, hepsi laik yönetim şekli ile yönetilir.
Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı

Haluk beyin Kur’an anlayışına göre medeniyet yani çağiçilik (çağdışılığın zıddı) laikliğin icat edilmesiyle ve hayata aktarılmasıyla mümkün olmuş. Bu düşünce şirkin ta kendisidir.

Bugün ahlak ve aile bakımından çökmüş toplumları yedikleri her lokmayı adeta mazlum halkları sömürerek köleleştirerek onların kafalarına bomba yağdırarak kafirliklerine zalimliklerine zalimlik katarak elde ettikleri servet ve konforu bay sözde ehli kuran arkadaşımız medeniyet olarak tanımlamaktadır.
Haluk bey şeref ve izzeti bu kana susamış güya medeniyetler sahiplerinden aramaktadır sanırım oysaki medeniyet şeref izzet insanların insanlara olan kulluklarının olmadığı yegane din islamdır.


”Habibim, onların lafları seni üzmesin. Çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah'ındır. O her şeyi işitiyor, hepsini görüyor.””Yunus/65

“”Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah'ındır. O'na hoş kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azab vardır. Onların tuzakları hep darmadağın olur.””Fatır/10

“”İblis: "Öyle ise izzet ve şerefine yemin ederim ki, ben onların hepsini mutlaka aldatır, saptırırım."”Sad/82

“”Diyorlar ki: "Andolsun, eğer Medine'ye dönersek, daha üstün olan, daha alçak olanı oradan mutlaka çıkaracaktır." Üstünlük, ancak Allah'a, O'nun elçisine ve müminlere mahsustur. Fakat münafıklar bilmezler.””Münafikun/8

İranı düşünün. Bir kısım Müslüman var, başın örtülmesi Allah emri değildir diyor ve bunu uygulamak istiyor. Ama İranda laik bir yönetim olmadığı ve kendi inançlarını topluma zorla kabul ettirmeye çalıştıkları içindir ki, başını zorla kadınların örtmelerini sağlıyorlar. Bu Allahın emrettiği bir inanç ve yönetim değildir. Her beşer bu Dünyada imtihandadır, yaptıklarını da özgür iradesi ile yapacakki kur'anın emri yerine gelsin. İnanmadığı birşeyi zorla yaptırmak ne kur'an ile açıklanır nede akılla. Zorla başın örtülmesi ile, zorla başının açılması arasında hiç bir fark yoktur.
Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı

Bir zihniyet düşünün hem Kuran okusun hemde Yahudi ve hırıstiyanlar gibi düşünsün bunlar kendilerini birde demokrat olarak da nitelendiriyorlar. Şimdi İslam dininin hukukunu azıcıkta olsa bilen bir insan asla yukarıdaki cümleleri kurmaz kuramaz.

Nedeni şu kişi Allah ile akit yaptığında kendi kafasına göre yaşama yetisini tamamen dine has kılma zorunluluğu doğar.Kişi artık Allahın emirleri doğrultusunda hayatını ikame etmek zorundadır. Bu kaide devlet içinde aynen böyledir.

İslam şeraitinin hakim olduğu beldelerde toplumun ahlak yapısını bozucu Allah'ın Haram kıldığı yiyecek içecek ve gayri meşru her ne varsa hepsini kökünden siler atar.Ve bunların toplumda yapılmasına izin vermez. Peygamberin şeriat devletinde durum buydu.
Fakat ahlaktan yoksun ahlaksız kişiler ve milletler demokrasi adı altında her şeyi meşru kabul ederler. Onların din çerçeveleri oldukça geniştir.

Tekrar özetlemem gerekirse, LAİK yönetim tüm dinlerin özgürlüğünün garantisidir.
Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı

İşte bu cümleyi alalım Allah’ın kitabı ile karşılaştıralım bu cümlenin küfür olduğunun teminatı bay haluk beyin tekelindedir.İslam gibi ulvi bir dinin özgürlüğü batı dünyası Siyonistlerin teminatı altındaymış bu nasıl bir iddia böyle anlamak mümkün değil.

Dillerinden Allah'ın kitabının ayetlerini hiç bırakmayanlar şunu bilmiyorlarmı ki? Bu din ve bu dinin temel kaynağı bu dinin sahibinin teminatı altındadır. Kafirlerin ve onların dostlarının değil.
Sonra şehadet kelimesi, "La ilahe İllallah Muhammedun Resulüllah -Allah'dan başka ibadete layık ilah yoktur. Muhammed Allah'ın Rasulüdür bütün yönleriyle İslâm Ümmetinin hayat düzeninin üzerine kurulduğu bir temele dönüşür.
Bu temel atılmadan bu hayat var olamaz.

Aynı şekilde bu temel üzerine kurulmayan ya da onunla birlikte başka bir temele de dayanan veya kendisine yabancı bir temele dayanan hayat da İslami ve insani bir hayat olamaz.
"Hükmetmek sadece Allah'ındır. O'ndan başkasına ibadet etmemenizi emretti. Dosdoğru olan din de budur. " (Yusuf, 40)

"Kim de Resül'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." (Nisa, 80)

"Allah, "iki ilah edinmeyin. O ancak bir tek ilahdır. Sadece Ben'den korkun" dedi. Göklerde ve yeryüzünde her ne varsa O'nundur. Din de daima O'nundur. Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?" (Nahl, 51-52)

Allah-u teala’dan başkasına veya O'nunla birlikte bir başkasına ibadet eden ondan başkasına kanun koyma yetkisi tanıyan dinde onun ortakları olarak Siyonistleri gören bir kul yada kişiler asla müslüman olamaz:
Kafirlerin yasaları da Allah’ın yasaları gibi adil onun yasaları gibi medeni onun yasaları insan haklarına bağlı olduğunu iddia etmek tek olan “ilah”ı ikilemek demektir.

"De ki: "Namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi, Allah içindir."

"O’nun hiçbir ortağı yoktur. İşte ben, bununla emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim." (Enam, 162-163)

Kendisinin bize bildirdiğinin bu, Allah Rasulü (sav) dışında bir yerden, bir kimseden hukuki (Yasama ve yürütme ile ilgili) yasa alan ve bunu kabul eden kul da müslüman olamaz.
Bireylerinin fertlerin inanç ve anlayışların da,düşüncelerin de olduğu gibi ibadetlerinde, toplumsal düzen ve yasalarında da tek olan Allah-u teala'ya ibadet ilkesinin kendini göstermediği toplum yada toplumlar medeniyet olamazlar.
Bu alanlardan yönlerden hangisi genel yapıdan ayrı düşerse, İslami yapı tümden ortadan kalkmış olur. Çünkü kelime-i şehadetin ilk bölümü ortadan kalkmıştır.

Laik yönetim şeklinin günümüzde Avrupa ve Amerika gibi ülkelerden aldığımız çok doğrudur. Fakat siz isterseniz Avrupa ve benzerleri ülkelerin geçmişlerini bir inceleyin ya da hatırlayınız, acaba sizin çocukların anlayacağı şekliyle izah ettiğiniz gibi, Allah ım sen yukarda otur bize karışma, düşüncesinde bir yönetimlerimi olmuştur, yoksa dinin ağırlık bastığı, kilisenin sözünün geçtiği, hatta kendi inançlarından olmayanlara karşı haçlı seferleri bile düzenleyen bir zihniyet midir o zaman daha iyi anlarsınız.
Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı

Haluk beyin ve mealci taifesinin işte Kur’an anlayışı bu. Okudukları Kur’an onları haçlı kafirlerinin ortaya çıkardıkları bir din anlayışının Avukatlığına soyundurmuş olduğunu görmekteyiz. Ama bizim okuduğumuz Kur’an bizi Allah’a onun rasulunun yoluna ve medeniyete götürmektedir. Kur’an öylesine mucize bir kitaptır ki dileyenin imanını artırır dileyeninde küfrünü.

Haluk bey ısrarla laikliğin hak bir yol olduğunu fakat bu sistemi insanların yanlış uyguladıklarını vurgulamaktadır. Bu anlayışı peygamberi inkar ettiğinizden dolayı onun sünnetinden sormuyorum siz Kur’an-ın neresinden çıkarıyorsunuz? Bunun cevabı varmı? Hehalde laikliği Kur’an-ın birkaç ayetinden örnekler vererek açıklayacaktır. Biz daha o ayetlere rastlayamadık.

Ülke yönetiminin dinsel kanunlara dayanmamasından bahsetmişsiniz. Bakın yanıldığınız çok önemli bir bölümü size hatırlatmak isterim. Kanunların dinsiz olduğunu söylemişsiniz. Toplumu yöneten kanunları Avrupa da ya da Ülkemizde inceleyiniz lütfen. Hiçbirisinde hiçbir inanca ters düşen tek bir kanun bulamazsınız. Tabi sonradan değiştirilen bazı kanunlar hariç. Bunları ıslah etmek yerine reddetmek yanlış olur. Çünkü her inancın kurallarına saygı gösterir, uygulanmaları içinde zemin hazırlar. Beşerin yaptığı her şeyde eksiklik hatalar vardır. Önemli olan bunların zamanla düzeltilmesidir.
Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı

Allah aşkına bana biri söylesin bu yukarıdaki cümleleri hiçbir peygamber hiçbir Müslüman alim hiçbir aklı selim insanın kullandığını gördünüz mü? Diyor ki gerek Avrupa da gerek ülkemizde beşer aklının koymuş olduğu kanunların hiçbir tanesinde inanç esaslarına tersliği yoktur.
Bak şurası doğru sizin inanç esaslarınıza tersliği yoktur fakat İslam inanç esaslarına tersliği yukarıda da açıklamıştım tek olan ilah-ı (çoğaltma) iptal etme ve ortak koşma anlamına gelir.

Halbuki ilah yalnız bir tek ilah'dır. Dediklerinden vazgeçmezlerse, onlardan inkar edenler kesinlikle elem verici bir azaba uğrayacaklardır"(Maide, 73)

“İlah” Allah’ın sıfatlarından biridir bu sıfatın anlamını daha önceki birçok yazımda izah etmiştim. İlah sıfatının bir anlamı da kanun koyma helal haram sınırlarını belirleme insanlar için ceza hukukunu tayin etmedir. Bu hakkı insanlara yada kurumlara yada meclislere yada Avrupalılara tanımak şirktir. Şirk ise yeryüzünde en büyük zülümdür şirke düşen birinin İslam termolojisinde tanımı MÜŞRİKİLKTİR.

Zina eden kadın ve erkeğin herbirine yüzer sopa vurunuz. Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, O'nun dini konusunda onlara acımayınız. Onların ceza görmesine mü'minlerden bir grup da şahit olsun.Nur/2

Allah size sadece leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanın etini kesinlikle haram kıldı.Bakara/173

Ana-babanın ve yakın akrabaların bıraktıkları mirasta erkeklerin payı olduğu gibi kadınların da payı vardır. Bu miras ister az, ister çok olsun, onda erkeğin ve kadının belirlenmiş payları vardır. Nisa/7

Haluk bey eğer doğru sözlü ve samimi isen şimdi cevap verin bakalım,Allah’ın şeraitinin emirleri senin tağutların yasaları bu konulardaki hükümleri nelerdir bir görelim bakalım terslik varmıdır? Yokmudur?
Domuz etini kendisine helal kılanları sarhoş edici maddelerin dinimizce haram olan bir çok şeyin Kur’an-dan geçtiği halde bu kafirlerin yasalarının İslam inanç esaslarına ters olmadığını savunanların gözlerine bu ayetleri alıp……
'
'Allah hüküm koyar, onun hükmüne hiçbir değiştirici yoktur.'' (Ra'd/41)

''O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.'' (Kehf/26 turkce

''İhtilâf ettiğiniz herhangi bir şey hakkında hüküm Allah'a aiddir.'' (Şûrâ/10 )
''Huküm, yalnızca Allah’a aiddir.'' (En'am/57 )

''Haberiniz olsun hüküm Ona aiddir'' (En'âm 62)

Hüküm, yalnızca Allah'a aiddir. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur lakin insanların çoğu bilmezler." (Yûsuf /40)

''Huküm, yalnızca Allah'a aiddir.'' (Yûsuf/ 67)

''Allah odur ki Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Dunyâda da âhirette de bütün hamdler O’na mahsusdur. Hüküm yalnızca O’nundur.'' (kasas/70 )

Ben bu siteye yeni üye olduğumda bir cümle kullanmıştım sanırım Muhsin hocam olsa gerek karşı çıkmıştı. Ben şunu demiştin son zamanlarda Ehl-i kitabın avukatlığına bir takım insanlar soyunmuş onların da cennete gidebileceklerini söylüyorlar.

Kan emici haçlı ordularının mensuplarının torunları halen bu hallerini devam ettiriyorken ellerinde Kur’an olan bir takım insanlar tarafından medeniyet beşiği verdiklerin hükümlerin yaptıkları yasaların İslam inanç sistemine aykırı olmadığını savunuyorlar.
Hainlerin savunuculuğunu yapıyorlar.


Şüphesiz, Allah'ın sana gösterdiği gibi insanlar arasında hükmetmen için biz sana Kitabı hak olarak indirdik.(Sakın) Hainlerin savunucusu olma.Nisa/105

Haluk bey Kur’an-ın ne için indiğini bu ayetlerden inşallah anlıyorsunuzdur.
Kur’an ne duvarlara süs olsun diye inmiştir ne ölülere okunmak için inmiştir nede kendi egolarımızı tatmin etmek için inmiştir. Kuran insanların arasında hak adalet medeniyet getirmek için inmiştir. Her Müslüman’ım diyen idarecinin aile reisinin komutanın insanlara hüküm vermesi için inmiştir.

''Allah hüküm koyar, onun hükmüne hiçbir değiştirici yoktur.'' (Ra'd/41)

''O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.'' (Kehf/26 turkce

''İhtilâf ettiğiniz herhangi bir şey hakkında hüküm Allah'a aiddir.'' (Şûrâ/10 )
''Huküm, yalnızca Allah’a aiddir.'' (En'am/57 )

''Haberiniz olsun hüküm Ona aiddir'' (En'âm 62)

Hüküm, yalnızca Allah'a aiddir. O, kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur lakin insanların çoğu bilmezler." (Yûsuf /40)

''Huküm, yalnızca Allah'a aiddir.'' (Yûsuf/ 67)

''Allah odur ki Ondan başka hiçbir ilâh yoktur. Dunyâda da âhirette de bütün hamdler O’na mahsusdur. Hüküm yalnızca O’nundur.'' (kasas/70 )


Siz Kur’an-ı okusaydınız bu ayetleri de görürdünüz. Kendi yanlışlarınızı Allah’ın kitabına doğrulatmak sevdasından vaz geçin hemen tevbe ederek derhal iman edin sakın kafirler olarak ölmeyin
"Ey iman edenler! Allah'tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve siz ancak müslümanlar olarak ölünüz."(Al-i İmran; 3/103)

Allah Rasulunu hiçe sayarak ona (sav) uymanın bidat olduğu dinde ona tabi olmanın Mekke müşriklerinin atalarının yoluna uymayla eş değer olduğunu durmadan vurgulamanın hamiliğini yapan bazı sapkın görüşlü zihniyetler kalkıp bana kitap ehl-i müşrik toplumlarının yasalarını övmekteler.

"Yahudiler "Uzeyr Allah'nın oğludur" dediler. Hristiyanlar da "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, daha, önce inkar edenlerin sözlerine benzeterek ağızlarında geveledikleri sözdür. Allah onları kahretsin! Nasıl da uyduruyorlar." (Tevbe, 30)

"And olsun ki "Allah üçten biridir" diyenler kafir olmuşlardır. Halbuki ilah yalnız bir tek ilah'dır. Dediklerinden vazgeçmezlerse, onlardan inkar edenler kesinlikle elem verici bir azaba uğrayacaklardır" (Maide, 73)

"Yahudiler "Allah'ın eli sıkıdır" dediler. Dediklerinden dolayı elleri bağlansın, lanet olsun! Hayır, O'nun iki eli de açıktır. Nasıl dilerse öyle sarfeder." (Maide, 64)
"Yahudi ve Hıristiyanlar, "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. "Öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azab ediyoruz?" de." (Maide, 15)

Be adam sen hiç mi bu ayetleri okumuyorsun neden kendini helak ediyorsun. Yahudilik ve Hıristiyanlık var olduğundan bu yana Kur’an’daki tanımlarını görmemek için hakikaten kör olmak gerekmektedir. Bunların Allah’ın kitaplarının hükümlerini değiştirdiklerini peygamberleri öldürdüklerini sen okuduğun Kur’an’dan göremiyormusun? Amerikan’ın Israil’in Almanya’nın İngiltere’nin gittiği her yer kan,acı isyan,yokluk,açlık,sefalet,ölüm,olduğunu görmüyormusun? Bumu medeniyet? Bumu inançlara ters düşmeyen yol yordam?

Son söz: Bu yazıyı okuyan herkese bir Müslüman olarak tavsiyem şudur. Allah’ın rızasını kazanmak onun rasulunun yolundan geçer. Onun rasulunun dininden (yolundan) başka tüm dinler ve yollar batıldır. Çıkmaz sokaktır.

Ona (sav)e tabi olmak Allah’a tabi olmaktır onun yolundan sapmak cehenneme gitmenin ta kendisidir. Eğer bu dünyada bir cehennemlik birde cennetlik görmek isterseniz peygamberin yoluna tabi olana ve onun yolundan sapmış olana bakmanız yeterlidir.

Benim şahsen en çok kızdığım şey kendime dert edindiğim meselelerden biride bizler ona (sav)e inandığımızı söylüyoruz fakat her nedense ne düşüncelerimizi oluştururken nede günlük muamelatlarımızda onun temsil etmiş olduğu dininin kaidelerine bakma ihtiyacı duymuyoruz.Peygamberi sevmek ona tabi olduğunun ifade şekli bu değildir.

Bizler siyasi görüşlerimizi,arkadaşlarımızı,çocuklarımızın eğitimini,ticaretimizi, yememizi içmemizi,helal haramlarımızı,eşimize karşı nasıl davranacağımızı,akraba bağlarımızın sınırları vs. vs. işte hayata dair tüm duygu düşünce yaşam biçimimizi Hz.Muhammed (sav)in temsil ettiği dinin esaslarına gereği olarak yaptığımızda ona (sav)e gerçek manada sevgi beslemiş oluruz.
Allah’a emanet olunuz

HALUK GÜMÜŞTABAK 03 Nisan 2011 15:53

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın itirfları"
 
Sayın Kamer Bey. Yazıma cevap vereceğinizi söylemiştiniz, ama her nedense yazdığınız yazı beni uyarmadı yani bana gelmedi. Yoksa benim okumamı istemiyor muydunuz? Şans eseri siteyi gezinirken gördüm. Hatırlayınız bana şöyle bir cümle kurmuştunuz, yarın size cevap vereceğim diyerek.

(Yarın bakarız kim doğru kim yanlış haluk bey.)

Acaba bu sözünüz ile kendinizin doğru yolda olduğunuzu mu kanıtladınız yazınızla. Unutmayın Rabbim sakın kendinizi temize çıkmış göstermeyin diye uyarır. Kimin takvaca üstün olduğunu yalnız ben bilirim der bizlere. Doğrusu ben hiçbir zaman sizin kullandığınız bu cümleyi kullanamam, çünkü Rabbimden korkarım.


Ben yazdığım tüm yazılara eğer inanmasaydım asla yazmazdım. Eğer yanılıyorsam da beni kur’an ile uyardıklarında, söylediklerimin kur’an a ters düştüğünü bana gösterdiklerinde, derhal kabul eder, karşımdaki insandan da özür dilerim. Hatta onun kulu kölesi bile olurum, rabbim şahittir. Ama hiçbir zaman sizin yaptığınız gibi, benim gibi düşünmeyenlere saldırmam ve onu inancından dolayı dışlayıp, kırıcı sözler söylemem. Çünkü her insan kendisinden sorumludur da ondan.


Yazdığınız yazının son kısmında geçen son söz bölümüne cevap vermek istiyorum, çünkü söyleyeceklerim burada özetlenmiştir. Bakın bana şunları yazmışsınız.


Son söz: Bu yazıyı okuyan herkese bir Müslüman olarak tavsiyem şudur. Allah’ın rızasını kazanmak onun resulünün yolundan geçer. Onun resulünün dininden (yolundan) başka tüm dinler ve yollar batıldır. Çıkmaz sokaktır.


Allah gözlere perde çekerde, gönülleri mühürlerse, kur’an gerçeklerini asla göremez onlar der. Allahın elçisi yalnız ve yalnız kur’anı tebliğ etmek, onu topluma kabul ettirmek için görev almıştır. Yani Allahın yolundan giden, kur’anın yolundan gider. Kur’anın yolundan giden, onun elçisinin yolundan gitmiş demektir. Eğer işe tersten başlarsan araya beşeri alıp onun rivayetlerini din edinirseniz, hem Allahın rehberliğinden, hem de resulünün takipçiliğinden uzaklaşmış olursunuz.


Okulda eğitim aldığınız dersi düşünün. Önce ana kitabı, yani imtihan olacağınız kitabın dersine çalışırsınız, daha sonrada bu kitabın örneklerini veren yardımcı kitaplara da bakabilirsiniz. Hiçbir zaman bunun tersinden yola çıkıp, ana ders kitabını okumadan, onu anlamaya çalışmadan, yardımcı kitaplardan faydalanmayı düşünmezsiniz. Bunu yaptığınızda başarı oranınız sıfır olacağını bilirsiniz. İşte kur’an da aynen öyledir. Allah sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim, bu kitaptan sorumlusunuz diyorsa, önce bu kitabın dersine çalışacaksınız, daha sonrada başöğretmenimiz Hz. Muhammet in günümüze kadar gelen sözlerinden istifade etmenin yollarını arayacaksınız ki, onun adını kullanıp, bizleri aldatmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmeyesiniz. Daha açıkçası hesap günü yüzlerimiz kapkara olmasın, resulümüze mahçup olmayalım.


Karar sizin, siz istediğiniz yolu izlemekte serbestsiniz. Bu sizin imtihanınız. Şunu sakın unutmayınız, Allahın elçisi, örnek insan, toplumu yalnız kur’anın hükümleri ile uyarma görevi almıştır. Onun hükmünün dışına çıkamayacağının tebliğini de, Rabbim kur’an da bizlere vermiştir. Sözlerinize gelince. Peygamberimizin duasını almak isteyen, mahşer günü onun huzurunda mahcup olup, rezil olmak istemeyen, rabbin kitabına sarılır. Zaten bizzat kendisi kur’anın ipine sarılın, sizleri doğruya ilecek diye tebliğ etmemiş miydi kur'anı? Şöyle bir hayal edin lütfen. Allah emretmediği, hüküm vermediği halde, bunlarda Allah katından elçisinin hükümleridir diye önümüze sunulanlar için, hesabın görüleceği gün, Allahın elçisine şahitlik adına sorduğunda Rabbim, Ey resulüm benim hüküm vermediğim konularda senmi hüküm verdin dediğinde, acaba Allah elçisi, hayır Rabbim ben vermedim, vermiş olsaydım sen bunu bilirsin derse, bu hurafelere iman edenlerin durumu nice olur dersiniz? Rabbim şahittir, ben tüm bunların olmaması ve hesap günü yüzlerimiz kapkara olmasın diye, kardeşlerimi kur’ana davet ediyor düşünerek iman etmelerini öneriyorum. ŞAHİT OL YARAB.

Çok ilginçtir benim ile ilgili yazdığınız yazıda, LAİKLİK konusu üzerinden cevap vermişsiniz. Bu konu sizin gözlerinizi öyle perdelemiş ki sanırım gerçekleri göremez olmuşsunuz. Bu konu hakkında bana sorulmadığı taktir de hiç bahsetmem, çünkü konuşacak, anlatacak, rabbimin ayetlerini tebliğ edecek o kadar çok konu var ki.

Benim hakkım da söylediklerinizin tamamını Rabbim e havale ediyorum. O yücedir, hesap görenlerin en adaletlisidir. Mahşer günü her şeyin doğrusu önümüze çıkacak, yaptıklarımızın da karşılığı tastamam verilecektir. Ben İslam ı konuşurken, kur’anı anlatırken, sinirlenerek, karşımdakine asla saygısızlık yapamam. Daha doğrusu böyle bir lüksümde yok zaten. Bu konudaki terbiyeyi ben Peygamberimizden aldım. Eğer Allahın elçisinden nasiplenen, onu örnek alan, İslam ı anlatırken güzel sözlerle yaklaşır karşısındakine. Lütfen düşününüz, acaba Allah elçisi kendisine iman etmeyenlere nasıl davranmıştır? Yorum sizlerin.

Saygılarıma haluk GÜMÜŞTABAK

kamer34 03 Nisan 2011 23:35

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın itirfları"
 
Okulda eğitim aldığınız dersi düşünün. Önce ana kitabı, yani imtihan olacağınız kitabın dersine çalışırsınız, daha sonrada bu kitabın örneklerini veren yardımcı kitaplara da bakabilirsiniz. Hiçbir zaman bunun tersinden yola çıkıp, ana ders kitabını okumadan, onu anlamaya çalışmadan, yardımcı kitaplardan faydalanmayı düşünmezsiniz. Bunu yaptığınızda başarı oranınız sıfır olacağını bilirsiniz
Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı.

BAKIN HALUK BEY size bir fıkra anlatayım.

Çocuk odada yüksek sesle bağırarak kitap okuyordu.

Annesi de mutfakta yemek pişiriyordu derken çocuğun kitap okuması bitti.

Anne : Oğlum okuman bittimi dedi?
Çocuk : Evet anne bitti dedi.
Anne : Peki oğlum anlat bakalım kitapta okuduklarından ne anladın?
Çocuk : Bilmiyorum anne dedi.
Anne : Oğlum sabahtan yüksek sesle okuyordun ya
Çocuk : Evet anne okuyordum fakat dinlemiyordum dedi.

Haluk bey sizde birşeyler yazıyorsunuz fakat sanırım yazdıklarınızı okumuyorsunuz yada okuduğunuzu dinlemiyorsunuz.Yukarıya alıntı yaptığım yazınızda diyorsunuz ki Okulda eğitim aldığınız dersi düşünün. Önce ana kitabı, yani imtihan olacağınız kitabın dersine çalışırsınız, daha sonrada bu kitabın örneklerini veren yardımcı kitaplara da bakabilirsiniz

Fakat şunu unutuyorsunuz okulda okuduğumuz bu kitabın bir öğretmeni vardır.Bu öğretmen bu kitabı bizden daha bilen bu kitabtan nasıl istifade edeceğimizi ve nasıl anlamamız gerektiğini öğretendir.

Hiç bir yerde öğrencinin öğretmeninin öğretisinin dışında bir mantıkla kitabı okuyup öğretmenden olumlu not alındığı görülmemiştir.

Siz öğretmeni kaale almayalım kendi kafamızdan kitabı okuyalım sonrada edindiğimiz doğru yanlış bilgilerden öğretmenin bize olumlu not vermesİni talep edelim gibi anlamsız bir mantık içindesiniz.

Benim tam olarak söylediğim şey şu bizler Allah'ın kitabını öğretmenlerin bilgilisi öğretmenlerin öğretmeni Hz.Muhammed (sav)i devre dışı bırakarak öğrenme çabamız boş bir çabadan öteye geçmez.Allah'ın rızası da bu yöndedir gerekli ayetleri yukarıda zikir etmiştim.
Şöyle bir hayal edin lütfen. Allah emretmediği, hüküm vermediği halde, bunlarda Allah katından elçisinin hükümleridir diye önümüze sunulanlar için, hesabın görüleceği gün, Allahın elçisine şahitlik adına sorduğunda Rabbim, Ey resulüm benim hüküm vermediğim konularda senmi hüküm verdin dediğinde, acaba Allah elçisi, hayır Rabbim ben vermedim, vermiş olsaydım sen bunu bilirsin derse, bu hurafelere iman edenlerin durumu nice olur dersiniz?

Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı.

Haluk bey sizin demokrasi laiklik veya başka dinlerin başka ideolojileriyle ilgili yazdığım bölümlere cevap vermenizi isterdim.Fakat siz yine konuyu kaynatmak başka tarafa çekmek hususundaki maharetinizi maşallah ortaya koymuşsunuz.

Dikkat edersneiz ben yukrıdaki yazımda peygamberlik ve peygamber tanımlarına girmedim sizin kuranı okuyarak hangi dinlere hangi beşeri rejimlere davet ettiğiniz ortaya koydum.Bunu yaparkende sizi iftira etmedim sizin kendi yazdıklarınızdan alıntılar yaparak orAtaya koydum.

Konumuz laiklik demokrasi batı rejimlerinin Kur'an-a uygun olduğunu savunmazdır .Size yukarıda zina iligili ve bazı Kur'an-daki Allah'ın yasalarının tağutların yasaları ile nasıl çeliştiğini ortaya koydum.

Siz onlara cevap verin peygamber tanımı ile ilgili meseleleri daha sonra konuşuruz.

Bakın Allah emretmediği, hüküm vermediği halde, bunlarda Allah katından elçisinin hükümleridir diye önümüze sunulanlar için diye cümleye başlamışsınız.

Eğer bir parça adil olmayı başarabilseydiniz benim fikirlerimi bildiğiniz halde bana bu cümleyi kullanmazdınız. Gelenekçi islam anlayışlarına klişe sözler ezberleyerek bu sözlerle beni itham etmeniz hakikaten anlaşılır bireşy değildir.

Ben peygamber adına söylediği söylenen şeylerin Kur'an-a Kur'an-ın ruhuna aykırı her ne varsa bu sitetede günlerce mücadelesini verdim yazılarım ortada.

Şimdi burdaki cümlenizden yola çıkarak diyorumki Allah emretmediği, hüküm vermediği halde, siz bu hakkı atatürke yada avrupa hıristiyan dünyasına nasıl veriyorsunuz. bu çelişki değilmidir. Allah'ın rasulune dahi bu hakkı tanımadığnız halde ki bu noktada hemfikiriz (helal haram yetkisi sadece Allaha mahsustur) nasıl oluyorda
bunu beşere tanıyorsunuz bunu açıklayın.

Ülke yönetiminin dinsel kanunlara dayanmamasından bahsetmişsiniz. Bakın yanıldığınız çok önemli bir bölümü size hatırlatmak isterim. Kanunların dinsiz olduğunu söylemişsiniz. Toplumu yöneten kanunları Avrupa da ya da Ülkemizde inceleyiniz lütfen. Hiçbirisinde hiçbir inanca ters düşen tek bir kanun bulamazsınız. Tabi sonradan değiştirilen bazı kanunlar hariç. Bunları ıslah etmek yerine reddetmek yanlış olur. Çünkü her inancın kurallarına saygı gösterir, uygulanmaları içinde zemin hazırlar. Beşerin yaptığı her şeyde eksiklik hatalar vardır. Önemli olan bunların zamanla düzeltilmesidir.

Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı.

Bakın Haluk bey bu sözler sizin sözleriniz eğer yanlışsam beni düzeltiniz şimdi Kur'an okuyan biri bu cümleleri kurarmı?

Yukarıdaki yazımda konuyla ilgili ayetleri verdim.Hükümde peygamber Allah'ın ortağı olamaz diyen siz - ki bu doğrudur,fakat siyonistlerin kafirlerin ehl-i kitabın müşriklerin yasaları islam ile çelişmez diyorusunuz.Onları Allah'a ortak koşuyorsunuz.

Hatta dahada ileri giderek islama aykırı bir tek yasa hüküm bulmazsınız diyerek kendizi gülünç duruma sokuyorsunuz.
Ben size onları yasaları ile Allah'ın yasalarını örneklendirdim buyrun bu konudaki yanlış kanaatinizi açıklayınız.

Ben size cevap yazacağım dediğimde sözümde durdum 31 martta yazımı astım. Kemal kılçdaroğlu gibi biz söz verip sözümüzün arkasında durmamazlık yapmıyoruz.Yada söz verip ertesi gün çark etmiyoruz.

Çünkü biz müslümanız müslümanlar söz verince sözlerine riayet ederler.allah verdikleri "la ilahe illallah Muhammeden abduhu ve rasuluh'u"daki söz gibi.

Medine-web 04 Nisan 2011 00:04

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
haluk bey,
nezaketinize sabrınıza kimsenin muhalif olduğu yok bilakis takdir ediyorum.Allah razı olsun.
sizinle sorunumuz bir cimleden ibaret.o cümle düzelmediği sürece sizinle hiç bir konuda anlaşmamız imkansızdır.o cümle şudur;
ben Allahın var ve birliğine(kurana),muhammedin onun resulu olduğuna(tartışılmaz kuran öğreticisi canlı tatbikatçısı sonucu sahih sünnete) iman ediyorum.
kuran+sahih sünnet tartışılmazdır.
bu konuda anlaşamadığımız sürece sizin konuları eskiden okurdum sonuna kadar,şimdi okumuyorum açıkçası.
çelişkileriniz o kadar çok ki.okumadan dinlemeden sorularımıza cevap vermeden,ezberlemiş olduğunu sümleleri dizip duruyorsunuz.ve inanın cümlelerinizi ezberledik.biz kuran düşmanı değiliz haşa.biz kurana resulullahsız yaklaşımın düşmanıyız.
kamer hocamıza sonuna kadar katılıyorum.

kamer34 04 Nisan 2011 01:03

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Muhsin hocam Haluk bey öylesine bir yaklaşımla yaklaışyorki sanki biz haşa Kuran bizim neyimize diyormuşuz gibi gibi bir tavır içerisnde.

Bizim bu fikirlerimizi yansıtan yazılarmız ortada olduğu helde halen bizi Kuran-a düşmanmışız gibi göstermesi anlaşılır birşey değil.

Rllah'ın rasulu sağ olsaydı gider ona sorardık ya rasululla bu konuda niçin böyle hüküm verdin bu hüküm senin şahsi görüşünmü değilmi?
Fakat böyle bir durumumuz söz konusu olamamakta.

Zaten onun can yoldaşları dindaşları mübarek ve altın nesil olan arkadaşları (ashabı) Nebiye (sav) gerekli tüm soruları bizim yerimize sormuşlardır. Allah'ın rasulude bunları bizim anlayabileceğimiz bir dille cevap vermiş uygulamaların nasıl olacağını bize göstermiştir.

Artık bunun üstüne söz söylenir mi? artık Allah ve rasulunun arasına girilir mi? Bunu ancak kafirler yapar müslümanlar böyle bir şeye cesaret edemezler.

Bidat hurafe islam dışındaki batıl dinler anlayışlar örfler gelenekler her ne varsa topyekün hep birlikte karşı çıkalım. Buna kim hayır dmeiş ki,varmı hayır diyen söylesin?

Onun için ezbere konuşmamak lazım ben konularımı hazırlaken hep rabbime sığınıyorum ondan yardın istiyorum diyorumki.Ya rabbim din adına yazdığım bu makalem birilerinin küfrüne sebep olmasın yarabbim bu düşüncelerimde din adına yanılırsam senin yüce adaletine sığınırım derim. Din adına konuştuğumuzda dikkat etmemiz gerekir.

kamer34 04 Nisan 2011 09:10

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
"Sonra o canlar gerçek sahipleri olan Allah'a götürülürler. İyi biliniz ki, egemenlik yalnız O'nun tekelindedir ve hesap görenlerin en çabuğudur" enam/62

Ahirette gerçekleşecek hesap, ceza ve hüküm, insanların dünyada yaptıklarına göre olacaktır. Ortada neyin helal, neyin haram olduğunu belirleyen Allah'dan gelmiş bir şeriat olmadığı sürece, insanların dünya hayatında kazandıklarından dolayı hesaba çekilmeleri söz konusu olmayacaktır.

Çünkü ahirette bu şeriatın esaslarına göre hesaba çekileceklerdir. Dünyada ve ahirette hakimiyet bu temele dayanılarak birlenebilir.
İnsanlar yeryüzünde Allah'ın şeriatının dışında bir yasayla hükmederlerse, ahirette neye göre hesaba çekileceklerdir? Acaba yeryüzünde hükmettikleri ve hükmüne başvurdukları insanların yasalarına göre mi hesaba çekileceklerdir?

Yoksa, onunla hükmetmedikleri gibi hükmüne de başvurmadıkları Allah'ın semavi şeriatına göre mi hesaba çekileceklerdir?
İnsanlar şunu iyice bilmek zorundadırlar, yüce Allah onları kendi şeriatına göre hesaba çekecektir, kulların yasasına göre değil.

Şayet hayat düzenlerini, dinsel sembol ve kulluklarını olduğu kadar, toplumsal ilişkilerini Allah'ın şeriatına uygun bir şekilde düzenlemeyecek olurlarsa, Allah'ın huzurunda ilk bundan hesaba çekileceklerdir. O gün, yeryüzünde Allah'ı ilâh edinmeyip, O'nun dışında birçok rabbler edinmelerinden ötürü hesaba çekileceklerdir.

O halde Allah'ın ilâhlığını inkâr etmekten -ya da ibadet ve sembolik kulluk davranışlarında O'nun şeriatına, sosyal, siyasî ve ekonomik düzen bakımından, uygulama ve ilişkilerinde O'ndan başkasının yasasına uymak suretiyle şirk koşmaktan- dolayı hesap vereceklerdir.

Kuşkusuz yüce Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz bunun dışındaki günahları dilediğine bağışlar.Sonra ilâhlık gerçeğini bilen ve zorluk anında gerçek ilâhına sığınan fıtratlarıyla, onları muhakeme etmektedir.

Bu fıtratın korku ve sıkıntı anındaki durumu gözler önüne getirilmektedir. Kısa ve süratli, ancak net, kesin, duygulandırıcı ve etkin bir sahnede rahatlık ve güven ortamında, bu fıtrata karşı çıkışları da sergilenmektedir.

HALUK GÜMÜŞTABAK 04 Nisan 2011 12:46

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Daha önce söylediğim gibi, eğer bir işe doğru yerden ve çok iyi düşünerek planlı başlamadıysanız, yapacağınız hiçbir işten doğru verim almanızda mümkün olmayacaktır. Oğlu ve annesinin konuşma kıssasından doğru kıssadan hisse çıkardığınızı düşünmüyorum. Birde şu pencereden bakın isterseniz bu kıssaya. Bizler kur’anı yüzlerce yıldır anlamadan yüksek sesle okuduk durduk, ama hiçççç düşünmeden, aklımızı kullanmadan. Çünkü okuduğumuz kitabı sizler anlayamazsınız dediler de ondan. Kitabın okunması değildir amaç, amaç Rabbin önerdiği gibi yavaş yavaş düşünerek ve akıl yürü terektir okumaktaki amaç. Çocukta istediği kadar okusun, eğer dikkatle okumuyor da üzerinde düşünmüyorsa, anlaması mümkün değildir. Hatta okulda bazı arkadaşlarım şöyle derdi. İnan ki on kere okudum, ama aklıma girmiyor. İşte aradaki farkı çok iyi analiz etmeliyiz.

Şimdide sizin bu örneğinizden aldığınız manaya bakalım. Bana şunları yazmışsınız.

(Fakat şunu unutuyorsunuz okulda okuduğumuz bu kitabın bir öğretmeni vardır. Bu öğretmen bu kitabı bizden daha bilen bu kitaptan nasıl istifade edeceğimizi ve nasıl anlamamız gerektiğini öğretendir.

Hiç bir yerde öğrencinin öğretmeninin öğretisinin dışında bir mantıkla kitabı okuyup öğretmenden olumlu not alındığı görülmemiştir.)


Ben verdiğim örnekleri çok dikkatle veririm, hiçbir zaman Rabbin rehberiyle, beşerin kitaplarını karşı karşıya getirmem. Bunu yapmak şirktir. Hatırlayınız Rabbim hadi bir ayetini getirsinler diye meydan okuyorsa, demek ki Rahmanın rehberi KUR’AN ın beşeri kitaplarla karşılaştırılması da büyük yanlıştır. Biz verdiğiniz örneğe bakalım. Bugün günümüzde açık öğretim diye bir eğitim vardır, hatta bu eğitim bütün Dünyada hızla yayılmakta. Yani kitaplar veriliyor, öğrenci çalışıyor ve imtihana gidiyor. Yeni öğrendim ülkemizde Bilgisayar Mühendisliliği dahi, bu eğim yoluyla verilmeye başlanmış.

Gelelim peygamberimizin öğretmenliğine. Peygamberimiz gerçekten başöğretmendir, bunda asla şüphe yok. Onun görevi öğretmenlikten öte ikna edebilme, topluma dini yayma, ilimle güçlenmiş bir misyonun başıydı. Zorluklardan yılmayan, güçlüklere göğüs geren, inatla azimle kur’anı tebliğ etmek için çaba gösteren bir adalet timsaliydi O.

Allah sizlere öyle bir kitap gönderdim ki, bütün şanınız şerefiniz ondadır dedikten sonra, bizlerin kur’anı gereği gibi okumamızı ve üzerinde düşünmemizi emreder. Bunlara benzer yüzlerce ayet vardır. Daha açıkçası kur’an öyle bir kitaptır ki, her anlayarak okuyanın kalbine güneş gibi doğar der bizlere, tabi bunları söyleyen rabbimdir. Bizler bu kitabı kendi düşüncelerimizle anlayamayız dediğimizde, kur’anın tüm tılsımını, özelliklerini, yüceliğini alıp, beşeri bir kitap özelliklerine indirgemiş oluyoruz. Daha da kötüsü var, bunu kabul ettiğimizde ise, şeytanın işini kolaylaştırıyoruz. Çünkü kulu ile Rabbimin arasına çok daha rahat girebiliyor.

Hatırlayınız peygamberimizin ölümünden sonra, Rabbim hiç kimseyi görevlendirmemiştir, çünkü İslam ı anlatma, yayma görevi iman eden tüm insanların görevidir. Sizin söylediklerinizi düşünmeye devam edelim. Diyelim ki peygamberimizin hadisleri olmasa, bizler kur’anın ne söylediğini asla öğrenemeyiz dediğimizi düşündüğümüzde, yine kur’anın değerini beşeri aklın, değerlerin sınırına indirmiş oluyoruz. Oysa bu kitap tüm cihana ve iman edenlere rehber olarak gönderilmiş, gücünü, değerini hala tam olarak anlayamadığımız bir kitaptır.

Peygamberimizin devrini düşünelim. İlk önceleri peygamberimizin sözleri, yani bizlerin anlayacağı tabirle hadislerinin nakline izin veren örnek insan peygamberimiz, daha sonra yapılan yanlışlar, kur’anın devre dışı bırakılarak bu sözlerin dolaşması ve dolaşırken ilavelerin yapılmasına şahit olduğu için, hadis yazımını ve naklini yasaklamıştır. Bunu tüm din âlimleri kabul eder, fakat bir kısmı daha sonra izin verdiğini söyler. İşin ilginci Dört halife devrindeki hadis yazımı yasağı devam etmiştir. Eğer izin verseydi en yakınları niçin yasağın devamını sağlasın. Hepside bu konuya çok dikkatle devam etmiş ve yasağın dikkatle uygulanmasını sağlamış, hadis nakline izin verememiştir. Bu konuda sanırım dört halife devrine dair, hadis yasağının devamını gösteren hadisleri yazmış olmam gerekir, isterseniz tekrar yazarım.


Şimdi hemen sizin sözlerinizi kendimize soralım. Madem peygamberimizin hadisleri olmadan bizler kur’anı anlayamaz isek, bu durumda peygamberimiz bu yasağı getirmekle, bizlerin kur’anı tam olarak anlamasını istemiyordu diyebilir miyiz? Elbette diyemeyiz. Bu yasakla gelecekte doğacak büyük yanlışları önlemeye çalışmıştır. Tabi dört halife devrinin bitimi, siyasi çekişmeler neticesinde, rabbimin sakın bölünmeyin ayetlerine kulaklarını tıkayanlar, güzelim İslam ı bölmüşler ve mezheplere ayırmışlardır. Peygamberimizin yasakladığı hadis naklini de duymazdan gelip, hepsi aynı konuda dahi farklı hadisler toplayıp, günümüzdeki işin içinden çıkılmaz ortamın oluşmasını sağlamışlardır.


Şimdide yapılan yanlışların tehlikesini düşünelim. Bizlere peygamberimizin sözleridir diye nakledilen, ayetlerin açıklanmasıdır dediği örneklere baktığımızda, kur’an ile tamamen zıt bilgileri görüyoruz. İşin ilginci kur’an dan örneklerle değil, hadis bilgileri ile ayetler açıklanmaya çalışılıyor ve inanılmaz bir şekilde, rabbimin vermediği hükümler, Allah katındandır diyerek bizlere naklediliyor. Daha da ilginci dinin mezheplere bölünmesiyle aynı konularda bile farklı rivayetlerle ayetler çok farklı anlaşılmaya çalışılmaktadır. Hâlbuki Allah sizlere açık, seçik ve her şeyden nice örneklerle anlattım, sakın velilerin ardına düşmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim diye üstüne basa basa anlatması görmezden gelinmiştir. Daha açıkçası kur’an ayetlerini kendisi içinde açıkladığını söylüyor.

Gelelim laiklik, Avrupa birliği ve Atatürk konusuna. Önce şunu söylemeliyim ki bu ülkede hiçbir zaman laik bir yönetim yaşanmadı, eğer yaşansaydı her insan istediği gibi dinini yaşardı. Örneğin başını örtüp Üniversitelere de rahatlıkla girerdi. Bunu Avrupa ülkelerinde, Amerika da görüyoruz. Her insan inancını çok rahatlıkla yaşıyor. Dikkat edin yönetim ve kanunlarından bahsetmiyorum, yalnız laiklik konusunu söylüyorum. Kendi ordularında bile eğer Müslüman varda imam kadrosu bulunuyor. Gelelim Atatürk konusuna, sanırım size Atatürk ün bu ülkemize yaptıkları değil, özel hayatı anlatılmış. Rahmetli Abdulhamit kardeşim, bir öğretmen olarak bunun değerini idrak ediyordu, Allah gani gani rahmet eylesin. Özel hayatına da neler katıp ilaveler yapıldığını, yalnız Allah bilir. Bırakalım da bir beşer olarak yaptıklarının hesabını Rabbime versin. Bizi ilgilendiren bu ülkeyi birlik ve beraberlikle düşmandan kurtarıp, bugün özgürce yaşamamıza vesile olmasını konuşalım. Avrupa birliği konusuna gelince. Bu birlik İslam âleminin apaçık düşmanıdır, bunu zaten kur’an söylüyor. Onların çatısı altında olmak bizler için ölüm demektir. Fakat ne yazık ki bizleri yönetenler, bizleri ölüme götürdüğünü ya fark edemiyorlar, ya da işin içinde başka bir şey var, doğrusu bunu anlayamadım. Söylediğiniz gibi bizleri yönetenler bizlerin inancından çok uzak bizleri yönettiler şimdiye kadar. İnancımıza ters düşen yaşamları bizlere layik gördüler, bunda size katılırım. Ama buradaki suç yine bizlerin. Allah sizleri yönetecek ehil insanları seçin diyor da, bizler hala yanlış insanları, bizleri aldatanları seçiyorsak, daha başımıza neler gelir, onları da göreceğiz. Ben kanunların her inanca saygılı olması gerektiğini söylüyorum. Sözlerimi taraflı düşünürseniz elbette istediğiniz anlamı çıkarabilirsiniz. Zaten bizler eğer kur’ana da taraflı ve yanlı barksak, gerçek anlamı dışında anlamlar çıkartırız.
Yazınızın sonunda ise şu sözleri söylemişsiniz.

(Ben size cevap yazacağım dediğimde sözümde durdum 31 martta yazımı astım. Kemal kılçdaroğlu gibi biz söz verip sözümüzün arkasında durmamazlık yapmıyoruz.Yada söz verip ertesi gün çark etmiyoruz.)


Sayın kamer Bey. Siz yazdınız ama benim yazdığınızdan haberim yok. Yani cevap vereceğim dediniz, ama cevap vereceğinizi söylediğiniz yere bir not yazıp, verdiğim cevabı okuyun demediniz, Allah şahittir. Ben siteyi gezerken şans eseri okudum yazınızı, yanlış mı söylüyorum yoksa. Dağ dağa küsmüş, dağın haberi yok misali olmuş sanırım. Hâlbuki meyil adresime her gün merakla girdim, ama cevap gelmemişti.

Benim sizi kur’an düşmanı olarak gösterecek tek bir sözüm yoktur, zaten bunu yapmaktan rabbim e sığınırım. Bunu söylemek kimsenin harcıda değildir. Benim söylediğim ve anlatmak istediğim, kur’anın özüne uymak, onu bizlerin anlayamayacağını söylemek büyük yanlıştır diyorum. Bu konuda da çaba gösteriyorum.





Değerli Abdulmelik kardeşim, Allah sizden razı olsun, yine kibarlığınızla sözlerinizi sıralamışsınız. Hata yapmaktan rabbim e sığınırım. Ben hiçbir zaman hata yapmam demedim dememde. Yeter ki beni kur’an ile ikna etsinler. Değerli arkadaşım sizin sözlerinizi aşağıya önce yazıyorum.

(Ben Allahın var ve birliğine(kurana),muhammedin onun resulu olduğuna(tartışılmaz kuran öğreticisi canlı tatbikatçısı sonucu sahih sünnete) iman ediyorum.
kuran+sahih sünnet tartışılmazdır.)


Bu sözlerinizin hepsine katılıyor ve bir Müslüman olarak kesinlikle iman ediyorum, ama bir cümlesi hariç. Şu cümleniz üzerine gelin düşünelim, eğer kur’an onay veriyorsa, başımın üstünde yeri var. Lütfen bu sözlerimi yatağa yattığınızda, sakin bir kafayla düşününüz.

(kuran+sahih sünnet tartışılmazdır.)


Bu cümleyi değerlendirdiğimizde, eğer bu düşünceye iman ediyorsak, şunu kabul ediyoruz demektir. Kur’an gibi sahih hadis kabul ettiklerimizi de, aynen kabul etmeli ve iman etmeliyiz, bunlar da kur an değerinde, şüphe edilmeden iman edilmelidir demiş oluyoruz. Bu durumda emin olmadığımız, hatta kur’an da hiç bahsedilmeyen hükmü olmayan, bir kur an daha kur’anın karşısına koymuş oluyoruz. Değerli dostum, tartışılmaz olan YALNIZ VE YALNIZ KUR’ANDIR. Onun berisinden gelen tüm beşeri rivayetler de mutlaka ilaveler, yanlışlıklar olma ihtimali nakil zinciri içinde mutlaka olacaktır da. Bunu söylemek ŞİRKTİR. Çünkü bu gerçeği zaten peygamberimiz görmüş ve gerekeni yapmıştır. Lütfen şunu da düşünelim. Sahih hadis adı altında nakledilen hadislere bir göz gezdirin, sanki Rabbim direk hitap ediyor gibi nakledilmişlerdir. Bu hadislerin birçoğunun kur’an da hükmü dahi yoktur, onay almaz. Eğer bunlarda vahiy ise, neden kur’an da geçmez? Hani kur’an dan hesaba çekilecektik. Bakın nasıl sorular geliyor akla. Elbette bir çoğu da kur’an dan ayetlerden esinlenmiştir, zaten bunlarda bir sorunda yoktur.

İşin korkutucu tarafı da budur. Sahih hadis adı altında beşeri nakilleri güçlendirmişler ve ne yazık ki bu yolla içimize daha güçlü nifak sokmuşlardır, din düşmanları. Özellikle peygamberimiz devrinde korkularından Müslüman olan, Yahudiler nifak sokucular dinimizin içine çöreklenmişlerdir. Lütfen artık bunların farkına varalım, yoksa hiç kimse peygamberimizi devre dışı bırakamaz, buna güçleri de yetmez. Hiç birimiz kur’ana elçisinin, resulünün özünün dışında yaklaşamaz, çünkü örnek insan bu kitabı bizlere tebliğ etmiştir. Elçi nasıl olurda bir kenara itilir. Allahın elçisi onlarca ayeti tebliğ ettiğinde, sizlere kur’an ile hükmettim ona sarılırsanız doğru yola ulaşırsınız diyorsa, bizlerin kur’ana sarılması da elçisinin izinde gittiğimizi apaçık göstergesi değil midir?

Bakın hepimiz bir imtihandayız, hatta bu yazdıklarımız da imtihanımızın bir parçasıdır. Çok değerli Abdulhamit kardeşim, Hakkın rahmetine kavuştu, Rabbim mekânını cennet yapsın inşallah. Onunla birkaç senedir başka sitede de çok güzel faydalı tartışmalarımız oldu, birbirimize fayda sağladık, Allah ondan razı olsun. Hatta bu siteye de ben davet ettim kendisini. Özel meyille konuştuğumuzda, bu siteyi çok sevdiğini söylemişti. Bende, sizde yazılarınızı lütfen bu sitede de yazın demiştim. İşte hepimiz bir gün son nefesimizi vereceğiz. Allahın huzuruna gideceğiz. Ben her zaman bunu düşünüyorum ve diyorum ki, Allah bizlere bu kitabı rehber olarak göndermiş ve bizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorsa, bizlerin asla anlayamayacağı bir rehber göndermez. Zaten kur’anı okuduğumda bu düşüncemi onaylıyor, fakat bizlere her nedense bu düşüncenin tersi öğretilmiş.

Bizlere düşen yanlışları bulmak olmalıdır. Çoğunluğa uymanın tehlikesinden bahseden rabbim, bizlerin çok net dikkatini çekiyor ve diyor ki; Sizlerin sorumlu olduğu, apaçık bir kitap gönderdim sizlere, ona sarılın. Bu kitap sizlerin gönül gözlerinizi açacak ve sizleri doğru yola yöneltecektir diyor. Ben bu ayetleri tebliğ alan bir kul olarak, bunların gereğini yapmaya çalışıyorum. Elbette hatalarım olacaktır. Önemli olan kur’an ile uyarılmak ve en az hata yapmaktır, daha da önemlisi büyük hatalardan uzak kalmaktır. Eğer kur’ana ters düşen bir iş yapıyorsak işimiz çok zor demektir. Bunu çok iyi düşünmeliyiz, ama emanetimizi teslim etmeden tabi bunun farkına varmalıyız. Bir daha geri dönüşümüz asla olmayacak, hesap günüde yanımızda hiç kimseyi bulamayacağız, çünkü herkes yaptığı yanlışların utancından, birbirinden kaçacaktır diyor Rahman.

Bir örnek vermek istiyorum son olarak. Aldığımız bir elektronik cihazın önce kullanma kılavuzunu okuruz. Peki, neden okuruz? Hatalı kullanıp arıza yapmasın diye, çünkü dünya para verdikte ondan. Hiç birimiz bu kullanma kılavuzu hakkında, ben bunu okusam da anlayamam bunu yalnız ustası anlar demez. Okur ve ne şekilde kullanılması gerekiyorsa öyle kullanır. İşte kur’an da bizlerin bedenimizin ve ruhumuzun kullanma kılavuzudur. Onu anlayamayız dersek, bu bedenide ruhu da doğru kullanmamız mümkün olmayacaktır.

Rabbim cümlemize kur’anın ışığını kalbinde taşıyan, onun ışığıyla aydınlanan, nurlanan kullarından eylesin. Eğer kur’an ışığı yerine, beşerin ışığını almış isek kalbimize, asla kur’an gerçeklerini göremeyiz, çünkü peygamberimizde kalbine kur’anın ışığını almış onunla aydınlanmıştı. Onun dışında hiçbir hükmün peşinden gitmemişti. Peygamberimizin yolundan gitmek isteyen, kur’ana sarılmalıdır. Peygamberimizin güzel örnek yaşamını hayatına geçirmek isteyen, kur’anın nuruyla nurlanmalıdır.

SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK

Numan Yalçın 04 Nisan 2011 13:08

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın itirfları"
 
Alıntı:

kamer34 Üyemizden Alıntı (Mesaj 125338)
Şöyle bir hayal edin lütfen. Allah emretmediği, hüküm vermediği halde, bunlarda Allah katından elçisinin hükümleridir diye önümüze sunulanlar için, hesabın görüleceği gün, Allahın elçisine şahitlik adına sorduğunda Rabbim, Ey resulüm benim hüküm vermediğim konularda senmi hüküm verdin dediğinde, acaba Allah elçisi, hayır Rabbim ben vermedim, vermiş olsaydım sen bunu bilirsin derse, bu hurafelere iman edenlerin durumu nice olur dersiniz?

Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı..

Allah'ü Teâlâ böyle bir soru sormaz bu mümkün değil. Eğer biz bunu böyle kabul edersek Peygamberimizin(s.a.v.) Allah tarafından terbiye edildiğini, Allah'ın istemediği bir şey söylemeyeceğini, Allah'ın razı olmadığı bir şeyi bize tavsiye etmeyeceğini Hatta daha önce bir cevabımda yazdığım gibi aşağıdaki ayeti inkâr etmiş sayılırız.

مَا اَفَاءَ اللَّهُ عَلَى رَسُولِهِ مِنْ اَهْلِ الْقُرَى فَلِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِى الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَابْنِ السَّبِيلِ كَىْ لَايَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْاَغْنِيَاءِ

مِنْكُمْ وَمَا اَتَيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ اِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ

Allah'ın, fethedilen memleketler halkının mallarından Peygamberine verdikleri; Allah, Peygamber, yakınlar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir; ta ki içinizdeki zenginler arasında elden ele dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verirse onu alın, sizi neden menederse ondan geri durun; Allah'tan sakının, doğrusu Allah'ın cezalandırması çetindir. (HAŞR 7)

Neyi Tartışıyoruz bu durumda...? Peygamberin hüküm verme yetkisinin olmadığını savunanlar bu ayeti inkâr etmiş olmuyorlarmı sizce...

HALUK GÜMÜŞTABAK 04 Nisan 2011 13:41

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Sayın Numan Bey. Düşüncenize ve inancınıza saygı duyarım. Haşr 7. ayeti birde benim yazıdığım ve baktığım penceren okurmusunuz lütfen. Saygılarımla

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]

kamer34 04 Nisan 2011 17:45

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
haluk bey maşallahınınz var konuyu yine başka mecralara çekmeyi başardınız.hakikaten bu konuda ustasınız. ben bu konuyu açarken dikkat edin ne kuran nede peygamber tanımıyla ilgili başlık açmadım.siz laikliğin bir din olduğunu ve budinin hıristiyan ve yahudi dünyası tarafından ortaya çıkarıldığını kabul ediyor ve dinin doğru uygulnmadığını iddia etmiştiniz ben onun üzerine size reddiye yazdım.

siz bunu savunacağınıza yine konuyu kaynatmayı başardınız.allah ve rasulunun arasını ayıranlar başlıklı yazımda size peygamber tanımınızı yaparmısınız dediğim halde oradada yine konuyu başka mercilere çekmiştiniz şimdi burada peygamberi konuşyorsunuz.kuran okuyup peygamber tanımını gerçekleştiremeyen biriniyle peygamberin dideki konumunu tartışmak yanlış olur.

Allah sizlere öyle bir kitap gönderdim ki, bütün şanınız şerefiniz ondadır dedikten sonra, bizlerin kur’anı gereği gibi okumamızı ve üzerinde düşünmemizi emreder.
alıntı

haluk ben ben kuranı gereği gibi okudum şan ve şerefin kurandaki tanımına baktım şöyle yazıyor
“”Habibim, onların lafları seni üzmesin. Çünkü şan ve şeref bütünüyle Allah'ındır. O her şeyi işitiyor, hepsini görüyor.””Yunus/65


“”Her kim izzet istiyorsa bilsin ki izzet tamamıyla Allah'ındır. O'na hoş kelimeler yükselir, onu da salih amel yükseltir. Kötülükler kuranlara gelince, onlara şiddetli bir azab vardır. Onların tuzakları hep darmadağın olur.””Fatır/10

“”İblis: "Öyle ise izzet ve şerefine yemin ederim ki, ben onların hepsini mutlaka aldatır, saptırırım."”Sad/82

İşte rabbim şan ve şerefin kimim yanında olduğunu bize bildirdi.Benim okduğum kuran şan ve şerefin Allah'ın peygamberin ve müminlerin olduğunu buyuruyor. Fakat şerefi şanı medeniyeti tağutların yanında arayanları ben bilemem.

Diyelim ki peygamberimizin hadisleri olmasa, bizler kur’anın ne söylediğini asla öğrenemeyiz dediğimizi düşündüğümüzde, yine kur’anın değerini beşeri aklın, değerlerin sınırına indirmiş oluyoruz.
alıntı

Sayın bay haluk bey ben bu iddiayı hangi yazımda söyledim.siz böyle düşündüğümü hangi cümlemden çıkardıınız bunu mutlaka açıklayınız.
Size daha evvel söyledim sizin sözleriniz klişe olmuş ezeber sözlerdir. Siz daha benim dine bakış açımı dahi kavrayamamışsınız.Ezbere konuşuyorsunuz haluk bey ezbere.insan biriyle bir konuyu mülaza ederken onun fikirlerini tam olarak öğrenir ondan sonra cevap yazar.
peygamberi inkar eden birine ben kalkıp hadis örnek verdimmiki yukarıdaki cümleyi kuruyorsunuz.konuya dönelim

Siz çok büyük bir söz söylemiştiniz batı eksenli bir dinin kuran diniyle hiç bir çelişkisi olmadığını söylemiştiniz bu çok büyük bir söz.Bende bu düşüncenin şirk olduğunu kanıtlamıştım siz buyrun ona cevap verin.

Siz peygamber tanımızı ortaya koyabilseydiniz ben sizinle peygamber tanımı üzerinde konuşurdum.


HALUK GÜMÜŞTABAK 04 Nisan 2011 18:48

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Eğer bu söylediklerinizi kanıtlamazsanız, Rabbin huzurunda hakkımı size helal etmem.
( siz laikliğin bir din olduğunu ) ben hangi yazımda laikliğin din olduğunu söyledim? Bunu söylemek aptallıktan öte geri zekalılıktır. Lütfen biraz saygılı olalım. Laik yönetim anlayışı, tüm dinlere özgürce inançlarını yaşamalarını sağlar dedim. Bunun dinle ne alakası var. İşte art niyet bu olsa gerek. Söylemediğim bir sözü bana isnat ediyorsanız, sizinle diğer konuları konuşmanında bir anlamı yoktur.

Numan Yalçın 04 Nisan 2011 18:55

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Bence de iyi olur. Konuşup da bu güzel konuları dağıtmanın iyi bir şey olduğunu zannetmiyorum. Sizinle aynı fikri paylaşmak zorunda değiliz. Ne demek söylediklerimize katılmazsanız hakkımı helâl etmem? Mecburmuyuz sizi sapık düşüncelerinize katılmaya? Bize hakkı geçenler Peygamberin sünnetine düşmalık eden değil aksine bizi sünnete yönlendirenlerdir... Bu durumda sizi ciddiye bile almıyorum.... Bakalım sizin hakaret ettiğniz kişiler size hakkını helâl ediyormu .. Bence sizde düşünün kimlerin hakkına girdiğinizi... Sizin saygısızlığınız yanında hiçbir tavır saygısızlık olamaz.

Medineweb 04 Nisan 2011 19:24

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
katılmazsanız dememiş kanıtlamazsanız demiş..yanlış okumuşsunuz

kamer34 04 Nisan 2011 19:47

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Laik yönetim şeklinin günümüzde Avrupa ve Amerika gibi ülkelerden aldığımız çok doğrudur. Fakat siz isterseniz Avrupa ve benzerleri ülkelerin geçmişlerini bir inceleyin ya da hatırlayınız, acaba sizin çocukların anlayacağı şekliyle izah ettiğiniz gibi, Allah ım sen yukarda otur bize karışma, düşüncesinde bir yönetimlerimi olmuştur, yoksa dinin ağırlık bastığı, kilisenin sözünün geçtiği, hatta kendi inançlarından olmayanlara karşı haçlı seferleri bile düzenleyen bir zihniyet midir o zaman daha iyi anlarsınız.
Haluk gümüştabak adlı üyeden alıntı

Bakın ben size kitap okuyan anne ve çocuğun misalini verdim beğenmediniz.tartıştığınız konu laiklik karşı görüş size lakilkik rejimi dini referans kullanmadığını bu yüzden sistem olarak dinsizlik olduğunu ispatlamaya çalışyorken sizin ona verdiğiniz cevap bu cümleler.

laikliğin hiçte dinsizlik olmadığını tam tersi kilisleride işin içine katarsak dini referans aldığını kanıtlamaya çalşıyorsunuz buda yetmemiş gibi birde bu batı kökenli dinlerin ve rejimlerin semavi dinlerin temantı olduğunu iddia ediyorusunuz buyrun sizin sözleriniz

Ülke yönetiminin dinsel kanunlara dayanmamasından bahsetmişsiniz. Bakın yanıldığınız çok önemli bir bölümü size hatırlatmak isterim. Kanunların dinsiz olduğunu söylemişsiniz. Toplumu yöneten kanunları Avrupa da ya da Ülkemizde inceleyiniz lütfen. Hiçbirisinde hiçbir inanca ters düşen tek bir kanun bulamazsınız.

buyrun bu iddianızı ispat edin

Numan Yalçın 04 Nisan 2011 20:15

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Alıntı:

mecnun Üyemizden Alıntı (Mesaj 125423)
katılmazsanız dememiş kanıtlamazsanız demiş..yanlış okumuşsunuz

Sağolun ...

Haluk Bey ! Katılma ile ilgili bölüm için özür dilerim.... Yanlış okumuşum...

HALUK GÜMÜŞTABAK 04 Nisan 2011 20:44

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Benim sözlerimden alıntı yapmışsınız. Bu sözlerden LAİKLİK DİNDİR diye bir sonuca mı varmışım, yoksa onu siz mi söylüyorsunuz. Gelin şimdide söylediklerimi tekrar anlatmaya çalışayım. Önce ilk alıntınızdan bir bölüm alalım.

(…….yoksa dinin ağırlık bastığı, kilisenin sözünün geçtiği, hatta kendi inançlarından olmayanlara karşı haçlı seferleri bile düzenleyen bir zihniyet midir o zaman daha iyi anlarsınız.)

Yukarıdaki sözleri neden söylemişim önce düşünelim. Avrupa laik yönetim şekline geçmeden önce, aşırı din ağırlıklı, kilise baskısıyla oluşan yönetimler tarafından yönetiliyordu. Onun içindir kendi inançlarından başka hiçbir inanca saygıları yoktu diyorum. Haclı seferlerinin nedeni de budur. Dikkat edin bunların yapıldığında Avrupa da laik devlet yönetimi yoktu. Hemen sizin cevabınızdan alıntı yapalım.

(lakilkik rejimi dini referans kullanmadığını bu yüzden sistem olarak dinsizlik olduğunu ispatlamaya çalışyorken….)


İşte yaptığınız başka bir hata, tek bir dini referans kullanmaz, tüm dinlerin, inançlarına göre sistemi oluşturur. Örneğin ben Müslüman’ım başımı çalışırken örtmek istiyorum, benim inancım böyle diyorsa, laik yönetim inancına saygı gösterir ve ona izin verir. Bir başka inanç ben Cuma günü Cuma namazına gitmek istiyorum benim inancım bunu emrediyor diyorsa, ona çalışma hayatında kolaylık sağlar. Hıristiyan olan benim dini bayramım var, ben üç gün tatil yapıp ibadet etmek istiyorum diyorsa, ona izin verir. İşte tam burada düşünelim, peki madem biz laik bir yönetimle yönetiliyoruz neden çalışanlar cumaya gidemiyor, izin verilmiyor? İşte bizim laik yönetimimizin adı var, kendisinin içi boşaltılmış. Daha açıkçası laik yönetim, şunu söyler. Vatandaş olarak sen inancını özgürce yaşa. Ben sana kolaylıklar sağlayayım işine karışmayayım der. Gelelim bizi yönetenleri seçmeye. İşte burada yine kur’an a ses vermeliyiz. Rabbim ne diyordu? Ehil insanları yönetici olarak seç, işte demokrasi, cumhuriyet yönetimi. İşte bu ehil insanlar da, çıkaracağı kanunları yine toplumun refahını sağlayacak onların istediği şekilde, genel çoğunluğun doğrultusunda yönlendirecektir, ama hiçbir inanca sınırlama getirmeden, engel olmadan.

Kanunları çıkartırken elbette referans bizler için kur’an olmalıdır, çünkü laik yönetim sergileyen Avrupa nın da kanunları dinlerinden referans alınmıştır, bunda hiçbir şüphe olamaz. Örneğin Allah kısasa kısas yapın diyorsa, bu toplumun çıkarınadır. Örneğin fuhuşun, cinsel sapıklığın önlenmesi gerektiği söyleniyorsa, mutlaka önlemler alınmalıdır kanunlarla. Bakın bunlar hangi dine inanca tabi olursa olsun, tüm insanların ortak paydasıdır, rabbin önerileridir. Tüm Dünyada ki Laik yönetim şekli bunların hiçbirisine karşı çıkmaz. Bu kanunlar sürekli ihtiyaçlara göre zaten değişkendir, bunu laik yönetim şekliyle karıştırmamak gerekir. Örneğin İran da laik yönetim yoktur ve derki bütün kadınlar başını örtmelidir. Ama ben başın örtülmesini dinin bir gereği görmediğim halde bana zorla bunu yaptırıyorsa, bu Allah ile benim arama girmek, yani benim imtihanıma müdahaledir.


Devletler, yönetimler buna asla karışamaz, kur’an buna müsaade etmez. İman, Allah ile kul arasındadır. Laik devlet yönetimindeki kanunlar, dine müdahale etmez, özgür bırakır. Ama tüm inançların yaşanması için önlemler alır. Bakın Avrupa ya ve Amerika ya bizim din kardeşlerimiz nasılda özgürce dinlerini yaşıyorlar. Onların içinde de laik yönetime karşı olanlar var. Hatta Müslümanlara verilen bu hakkın kısıtlanmasını istiyorlar. Kilisenin yine eskisi gibi yönetime müdahale etmesinin gerektiğinden bahsediliyor, ama elbette bunlar azınlıkta olanlar.

Tüm bu sözlerim acaba laik yönetim şeklinin din olduğunu mu anlatıyor? Yoksa siz benim asla söylemediğim bir düşünceyi, bana isnat mı ediyorsunuz? Laiklik bir din dedikten sonra, onu da benim savunmam, benim dinden çıkmam demektir. Bunu yapmaktan Rabbim beni korusun. Çünkü bu sapıklıktır. Bakın o kadar çok kur’an dan konuşmamız gereken konular varken, laik yönetim şeklini tartışıyoruz. Bizlere bazı şeyleri öyle anlatmışlar ki, artık ne söylerseniz söyleyin kabul ettirmek çok zor.

Ben hiç kimseye bu konuyu kabul etmesi konusunda ısrar etmedim, etmemde zaten. Geriye dönüp araştırın. Hiçbir yerde bu konuyu özellikle ben açıp konuşmamışımdır. Bir konu geçmiştir, ya da açılmıştır orada düşüncemi yazmışımdır. Bakın ben sizin benim gibi düşünmediğiniz için, size herhangi bir ısrar da bulunmuyorum. Bunu kabul etmek zorunda da değilsiniz zaten, yeter ki benim düşünceme saygısızca yaklaşmayın.

Saygılarımla Halukgta

HALUK GÜMÜŞTABAK 04 Nisan 2011 20:44

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Numan Bey ben sizin yanlış anladığınızı fark ettiğim için, size cevap yazmadım. En güzel günler dileklerimle.

kamer34 04 Nisan 2011 21:33

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
İşte konu tam olarak açılmış olan başlığın mecrasına girmiştir. bu söyledikleriniz sizn güya kurandan edindiklerinizdir. kurndaki din kavramını nasıl katl edildiğinin güzel bir örneğidir.din allah ile kula arasında tamamen vicdani bir meseledir bizim kanunlar yasalr koymamıza referans olamaz.din ayrı devlet işleri ayrdır mantığını çok güzel izah etmişiniz.

Bende tam olarak sizin bu düşüncelerinize reddiye yazmıştım.Bu düşünce firavunun düşüncesi nemrutun düşüncesi cahillerin babası ebu cehillerin düşüncesiydi.

Kuran okuduğumuzu iddia ediyoruz daha kuranın din tanımını yapamıyoruz ,kuran okuyoruz daha peygamberin kurandaki tanımını yapamıyoruz.
laikliği bir din gibi sunuyoruz sonrada kalkıp laikliğin dinin teminatı olduğunu savunuyoruz.İşte batıl dinler ve ideolojiler böyledir hep çelişkilerle doludurlar.İnsanlar bu düşüncelere sahip olunca her konuştukça çelişkileri daha çok ortaya çıkmakatdır.

Devletler, yönetimler buna asla karışamaz, kur’an buna müsaade etmez. İman, Allah ile kul arasındadır. Laik devlet yönetimindeki kanunlar, dine müdahale etmez, özgür bırakır.

Bu cümleler kuran okuyan islama inanan islam dinin bir hayat tarzı olduğuna inanan biri kullanbilirmi? Daha islam devletinin hukukunu nasıl işlev gördüğünü bilmeyen bir mantık sadece gözünü tağutların koymuş olduğu ülkelerdeki rejimlere dikmiş biri tabiki bu cümleleri kullanması normaldir.

İslam devleti hukukunda zımmi olan halklar ve zımmı olmayan halkalar diye sınıflandırma vardır. İslam dini kendi kendi varlığını uluhiyet ve rububiyet tevhide üzerine bina eder. Yani sosyal siyasal ekonomik kısacası tüm düşünce ve hayata dair HER NE VARSA sistemini vahy istikametinde inşa eder.

Batıl dinler sosyal siyasal ekonomik ceza hukuklarını insan kaynaklı inşa eder.Din olarak sadece Allah ile kul arasındadır der.

Allah bizim yeryüzndeki işlerimize müdahle edemez der. O rızık veren yeri göğü yaratan gökten yağmur yağdıran bizi yaradandır der. onun bizim baş örtümüzle ticaretimizle sokata nasıl giyibip ne nasıl konuşacağımıza karışamaz der.

Biz kimi istersek düşman kimi istersek müttefik olarak seçeriz Allah buna karışamaz der. Bizim devlet işlerimiz ayrı din işlerimiz ayrı der. İşte bu düşünce tam olarak mekke putperestlerinin düşüncesiydi. Buna geniş olarak ayetlerle delillendireceğim inşallah.

Haluk bey siz bu arada Hz.Musa ve firavunun davası neydi onu okuyun ben yazımı hazırlayana kadar.

kamer34 04 Nisan 2011 22:44

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
"Bismillahirrahmanirrahim"
“İbrâhim de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Ya’kub da, ‘oğullarım! Allah sizin için o dini (İslâm’ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz’ (dedi).” Bakara/132

Din; Anlam ve Mahiyeti

Geleneksel islam anlayışlarında din sadece yahudilik,hıristiyanlık ve islam olarak beyinlerde daha çok yer almıştır.Her ne kadar budizm , Pentakostalist,dini,jainizm, hinduizm ve daha bir çok din varsada bu dinler fazlaca bilinmediğinden konumuzun dışındadır.

DİN:
“”Yalın manasıyla millet vera ve vasiyet :Birşeye zorlamak :Aziz veya zelil olmak :İtaat etmek: Asil olmak: iyi ya da kötü bir şeyi alışkanlık haline getirmek anlamına gelmektedir.
Kaynak:(el-firuzabadi, el-kamusu’l muhit,beyrut 1407-1987 sayfa 1546ebu’l-hasen ibn side,el muhasas beyrut sayfa 155-156,ebul beka el-külliyat,ebu’l –Ala ,el – mevdudi kurana göre 4 bölüm
konu din bahsi)

Arapça bir kelime olarak “dal” "ye" “nün” harflerinden meydana gelen din kelimesi dilimizede aynı kelime olarak geçmiştir.

Üstünlük, egemenlik, itaat, zorlamak, itaatkar olarak kendini bir güce teslim etmek, borçlanmak, boyun eğmek, hakkını almak, ödünç almak, boyun eğdirmek, egemenlik, idare etmek anlamlarına gelir.Birinin emrine girmek, onun emrine amade olmak, onun hâkimiyet ve otoritesi altında boyun eğmeyi kabul etmek, şeriat, kanun, yol, millet, âdet, taklit, hesaba çekmek, ceza veya mükâfat vermek de din kelimesinin anlamlarındandır.

İsim olarak ‘din’ kelimesi şu mânâları kapsamaktadır:
İyi ya da kötü karşılık; âdet ve alışkanlık; itaat, zillet, bağlılık, üstünlük sağlamak, galip gelmek; hâkimiyet, mülk ve hüküm; bir şeye zorlamak; itaat etmek, ya da tersi olarak isyan etmek; bir şeyi alışkanlık haline getirmek; şeriat ve millet, yani tevhid inancı

Aynı kökten gelen ve yüce Allah’ın sıfatı olan “ed-Deyyan”(yapılan işlerin karşılığını veren, kahreden ,yani istediğine zorlayan,egemen ,hikmetle yöneten ,hesaba çeken ,hiç bir ameli karşılıksız bırakmayıp hayrada ,şerrede karşılık veren demektir.)
"Din"
kelimesi kuran ve sünnette bir çok manada kullanılmıştır.Özetle din insanın tüm beyin olgusunun algıladığı ,algıladıklarını bir inanç haline getirdiği ve insan bedeninde bu inancı bir yaşam biçimi haline
getirmesidir.


Örneğin:İnsanın ideolojisi, sevinci ,vuslatı, hüznü ,dostları ,düşmanları ,ibadetleri,kullukları , örfleri, gelenekleri, yasaları, kanunları kısacası hayatının “A” dan ,”Z”’ye her alanını kapsayan bir inanç sistemidir.Mesela insanın günlük yaşadığı yaşantısı ve inançları diyerek özetleyebiliriz.

Şimdi bazı çevreler din kelimesinden sadece inanç sistemi olarak ele almaktalar ,bu çok yanlış bir anlayıştır.Halbuki, bizim anayasalarımız ve babayasalarımız dinkapsamı içerisine girerler.
İnsan ancak ve ancak tevhidi bir iman esasına dayalı bir inanç sistemi doğrultusunda bir yaşam tarzı kendisine şiar edinmedikçe ve bu şiarı dil ile ikrar,kalp ile tasdik,amel ile gerçekleştirmedikçe islam diniüzerine sayılmaz.

Kişi islam din sistemini gerçekleştirirken elbetteki,bazı aksaklıklar yaşacaktır.Fakat bu aksaklıklar itikadi bir sapmaya yol açmamlıdır.Aksi takdirde kişinin islam dini üzere olduğunun iddiası boş bir iddadan öteye geçmez.
Terim olarak din
:Akıl baliğ insanların kendi irade ve arzularıyla iyiye güzelliğe yönlendirir.islam dini akıl üstü bir dindir fakat akla aykırı değildir.islam dini insanın ahirete dair düşüncelerini dünya hayatını düzenleyen ilahi bri sistemdir.İslam dini Hz.Ademden Hz.Muhammede kadar olan tüm peygamber silsilesi içerisnde gelmiştir.Bu peygamberlerin her ne kadar şeriatlerinde farklılıklar olmuşsada inanç noktasında temel aynıdır.

“İbrâhim de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Ya’kub da, ‘oğullarım! Allah sizin için o dini (İslâm’ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz’ (dedi).”
Bakara/132

İslam terimlerini güncel bir şekilde değerlendiremediğimiz müdetce ancak tozlu kitapların içerisinde yazılı kalmaktan öteye geçmez,yada sadece tarihte yaşanmış birer hikaye olarak anlaşılmaktan kurtulamaz.
Beşeri sistemlerin ortaya koyduğu yasalar birer dindir,fakat hak din değillerdir.Her inanç ve yaşayış biçimi bir dindir.

Her inanç ve sistemin bir dünya görüşü ve ahiret görüşü vardır.

“De ki: 'Allah’a dininizi siz mi öğreteceksiniz?' Oysa Allah, göklerde ve yerde olanlarıbilir. Allah her şeyi bilendir.”
(49/Hucurât, 16).

Bu ayette bu istismarcı politik düşüncelere kendi Allah dininin sahibi olduğunu hatırlatıyor hemde Allah'ın razı olacağı dinin ancak Allah'ın koyduğu din olduğunu hatırlatmaktadır.


“De ki: ‘Ben, Allah’a dini hâlis kılarak, ibâdet etmekle emrolundum. Bana Allah’a teslim olan müslümanların ilki olmam emredildi.”
(39/Zümer, 11-12)
Ayette din ve ibadet birlikte zikir edilmiş inanç ve eylem aynı anda olduğunda islam dini üzere olduğu beyan edilmiştir.

“Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur, din de (itaat ve kulluk da) sürekli olarak O’nundur. Böyleyken Allah’tan başkasından mı ittika ediyorsunuz (korkup çekiniyorsunuz)?”

(16/Nahl, 52; ayrıca bkz. 3/Âl-i İmrân, 83; 40/Mü’min, 64, 65; 39/Zümer, 2-3; 98/Beyyine, 5 vd.).

Bu ayetlere dikkatle baktığımızda din yüksek bir makama bir otoriteye boyun eğmek olarak tanımlanmıştır,bu yüksek makama ve otoriteye itaat etme ve kul olma emir edilmiştir.Yani dini sadace Allah'a has kılmak otoriteyi kanun koyma yetkisini ibadetleri kullukları din gününün sahibi tekelinde olma gerçeğine iman etmektir.Otoriteyi beşere tanımak dini has kılmak anlamı ile tabana tabana zıtlık arz eder.Kulluğu itaati beşere tanıma anlamına gelir.

“Zina eden erkek ve zina eden kadının her birisine yüzer değnek vurun. Eğer Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsanız, onlara Allah’ın dinini (hükmünü, şeriatini uygulama) konusunda sizi bir acıma tutmasın…”
(24/Nûr, 2; ayrıca bkz. 12/Yûsuf, 76; 40/Mü’min, 26; 42/Şûrâ, 13, 21 .)

Bazı insanlar islam dinini tarif ederken,yada ayetleri tefsir ederken,çok yuvarlak kelimeler kullanarak anlaşılması zor yorumlar yapmaktalar,aynı haluk arkadaşımız gibi,oysaki bu ayetleri nekadar sadde bir üslüp ile ve güncelleyerek anlatabilirsek o kadar faydalı olacağı kanısındayım.Şimdi bu ayete baktığmızda islam şeriatinin (dininin) bir ceza uygulamasını görmekteyiz.Zina eden erkek ve zina eden kadına her birine ayrı ayrı yüzer değnek vurun diyor,bu uygulama esnasında siz 99-101 değnek vuralım derseniz yeni bir din icat etmiş olması bakımından,kafirliğinizi tescillemiş olursunuz.

Şöyle bir soru akla gelebilir peki Allah'ın dini bu kadar katı bir dinmidir,evet helal ve haram koyma konusunda,ceza hukuku belirleme konusunda,insanların manevi düşünceleri konusunda son derece katıdır,ne başka bir makam nede başka bir otorite kabul etmez.

'Allah hüküm koyar, onun hükmüne hiçbir değiştirici yoktur.'' (Ra'd/41)

''O, hükmüne hiç kimseyi ortak etmez.'' (Kehf/26 turkce

Yukarıdaki ayette Allah'ın dininin zina edenler için koymuş olduğu ceza bu,peki bugün muhatıbımız olan resmi ideolojiler zina eden erkeğe ve kadına nasıl bir ceza uygulamaktadır ona bakmak gerekir,eğer bu resmi din Allah'ın bu ayetine göre hüküm veriyorsa bu din islam dini demektir,yok eğer bu ayete göre değilde,insanların heva ve heveslerinde uydurdukları başka bir ceza uyguluyorlarsa o halde onların dini batıldır.

Kim batıl olan bir dine göre zina eden erkeğe zina eden kadına ceza verir ise bu Allah'ın hükümlerini uygularken sizi bir acıma tutmasın kapsamına girer.Yani siz kendinizi ya Allah'tan daha cezalandırcı,yada Allah'tan daha merhametli görme durumuna koymuş olursunuz,bunun da adı şirktir.

Her iki durumda insanı islam dininden çıkarır,tabi eğer islam dini üzerine ise.Kur’an’da ‘din’ en çok bu anlamda kullanılmaktadır ki, bu mana içerisinde hem Allah’ın hakimiyeti, otoritesi, hükmünün üstünlüğü, hem bu üstünlüğe kulların boyun eğip itaat etmeleri, hem de Allah’tan gelen hüküm, kanun ve şeriat konuları yer almaktadır.

Din terimi araplarda çok dağınık bir anlamda kullanılırda,fakat vahiy kuranı bu terimi ıslah ederek mükkemmel manalar yüklemiştir,din insanın dünya hayat görüşünü yansıttıığı gibi aynı zaman ahiret görüşünüde tanımlamıştır.
12/Yûsuf sûresi 76. ayetinde geçen kralın (melikin ) dini, kralın uyguladığı veya uyduğu hüküm, yargı demektir. (Ayrıca bkz. 24/Nûr, 2)

Burası çok önemli.Allah melikin dini ifadesini kullanırken ayetin içerikliğine baktığmızda bir vaka ile karşılaşmaktayız.Bir hırsızlık vakası ve bu vakaya verilen bir cezayi hükmü Allah melikin dininde diye ifade etmektedir.O halde biz günümüzde hırsızlık,zina,miras evlilik,boşanma,kısacası helal haram ve ceza hukuku her ne varsa bir dindir.

Eğer bu din Alah'ın hükümleri ile icra ediliyorsa bu islamdır,yok beşeri cezalar uygulanıyorsa bu din batıldır.Ne bir peygamber,nede hiç bir müslüman zina eden birine bu ayetin dışında hüküm veremez.Fakat günümüz de verenler var o halde bu hükümleri verenlere Allah ne buyuryor bakalım

“Onlar Allah’ın dininden başka din mi arıyorlar. Oysa göklerde ve yerde her ne varsa, istese de istemese de, O’na teslim olmuştur ve O’na döndürülmektedir.”
Al-i İmran/83 “Hiç şüphesiz Allah katında din, ancak İslâm’dır…”

Al-i İmra/19

İşte batıl dinlerin sonu bu,fani yasaları ve bu yasalarla insanlara helal haram ve ceza uygulayanların dini ahirette kabul görmeyecektir.Allah bu fani yasaların savunucuları ile savaşmamızı ve taki onlar Allah'ın helal dediklerine helal,haram dediklerine haram deyinceye kadar devaam edecektir.

Fakat bazı çevreler bu fani yasalarla hüküm vermenin caizliğine inanmakla yetinmeyip hadlerini dahada aşarak müslümanlarında bu fani yasalarla,yani Allah'ın dininin dışında ki helal haramlarla hüküm edenlere itaati ayetlerin kapsamına alarak,aksinin Allah katında sorumlu tutalacağını idda etmektedirler.Peki bu batıl dinler Allah'ın helal dediklerine haram,haram dediklerine helal demiyorlarmı? bugün bunun aksini idda edebilen varmı,o halde Allah'ın ayetlerine kulak verelim.

Kendilerine Kitap verilenlerden Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah ve Rasûlünün haram kıldığını haram saymayan ve hak dîni (kendine) din edinmeyen kimselerle, küçülerek elleriyle cizye verinceye kadar savaşın.”
(9/Tevbe, 29)

Şimdi bu ayet bize değil ehl-i kitaba hitap etmiştir demekten başka çaremiz kalmamıştır.Başka türlü bu ayeti tevil etmemiz adeta imkansızdır,şu ifadelere bakarmısınız,Allah ve Rasulü'nün haram kıldığını haram saymayan kim? Bu Allah ve Rasulü'nün haram saydığnı haram saymayan kim? Eğer biz değilsek o halde ayetin devamındaki cümlesine bakalım,müthiş bir ifade,kendi elleriyle cizye (vergi) verinceye kadar onlarla savaşın.
Haluk bey bakın bu ayetleri iyi okuyun onlar cizye verinceye kadar onlarla savaşın.Kuran nasıl İslam devletinin hukukunu belirlemektedir.

O (Allah), müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlünü hidâyet ve Hak Din ile gönderendir.”
Tevbe/33

"Sen yüzünü hanîf/Allah’ı birleyen olarak dine, yani, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise o fıtrata çevir..." Rum/30


Peygamber Hz.Muhammed (sav) şöyle buyurmuştur
“Akıllı kişi, nefsine boyun eğdiren (dâne) ve onu (Allah’a) ibâdet ettirendir.” (Tirmizî, Kıyâme 25; İbn Mâce, Zühd 31).

Bu hadiste geçen “dane” kelimesi, boyun eğdirip itaat ettirmek anlamına gelir. Aynı zamanda “hesaba çeken” manasına geldiği de söylenmiştir.

“Kureyş’ten, söyledikleri takdirde bütün Arapların kendilerine boyun eğecekleri (dâne) bir tek söz söylemelerini istiyorum.” (Tirmizî, Tefsir sûre 38, bâb 1; Ahmed bin Hanbel, 1/237)


Nebinin buyurduğu bu ravyette de din (dane) kelimesi aynı anlamda kullanılmıştır.
"Peygamberler, anaları ayrı, babaları bir kardeştirler; dinleri birdir." (Buhârî, Enbiyâ, 113)

"Kitab ve Sünnet'ten başka uyulması gerekli üçüncü bir yol yoktur. Sözlerin en güzeli Allah'ın kelâmı ve yolların en güzeli, Muhammed'in yolu, sîrettir. Dikkat! (Sonradan) dinde ihdas edilmek istenen şeylerden sakının. Çünkü şer işlerden birisi de, ihdas edilen şeylerdir. (Dinde) icat edilen her şey bid'attir. Bid'atler dalâlettir."
(İbn Mâce, Mukaddime, 46)

Peygamberimiz (sav) ne güzel buyurmuş yolların en güzeli Muhammed'in yoludur,üzerinde bulunulan yol dindir en güzel din Muhammed'in (sav)dinidir.Fakat bazı çevreler peygamberi devre dışı bırakmak çabası içerisndeler.Kendi kendilerine bir uydurma din ortaya çıkarmışlar onada gereği gibi iman etmemişler,kendi dinlerinin yalancısı olmuşlar.
Allah ve Rasulü'nün arasını ayırarak güya yeni bir yol (din) tayin etmek suretiyle kendilerini islama nispet etmek hiçte doğru bir yaklaşım değildir.Peygamberin yolunu yol kabul etmeyip,sözde demokrasi laiklik onların dinlerine tabi olup takkiye adı altında Allah'ın helal saydıklarını haram,haram saydıklarını da helal sayan,resmi bir ideolojiye her hususta tam bir teslimiyet ve kulluk sunanlar,Allah'ın peygamberini yalanlamışlardır.

Müslümanlar batıl dinlere mensup insanların cenaze namazını kılmazlar,kızları ile evlenmezler,kestikleri hayvanların etlerinden yemezler,onlara Allah razı olsun demezler,onlar için Allah'tan mağfiret dilemezler,ki peygamber bile onlar için mağfiret dilemekten men edilmiştir,onlarla dostluk kurmazlar,onlarla özel sırlarını paylaşmazlar,onlarla her zaman Allah'ın kavli gereği sözlü fiili savaş halinde olduklarını unutmazlar,velevki onlar müslümanların anneleri babaları evlatları olsun.

şimdi haluk bu tanımların tamamı kuranda islam dininin hukukunu oluşturur.İslam devleti tüm bu Allah'ın emirleri doğrultusunda yapısını inşa eder. islam dini fuhuşu fuhuşa gidebilcek tüm yolları kökünden kaldırır. İSLAM dinininde devlet yapısı içerisinde ister zımmi ( anlaşmalı) olsun ister müslüman olsun kendi kafasına göre yaşayamaz. İran örneğini vermişsiniz İRAN dveleti anayasası "şi-i" devleti olmasına rağmen Kur'an-ı sizden daha iyi anlamış. Bakın ben islam devletinde yaşayorum

İstersem namaz kıların istersem zekat veririm istersen oruç tutarım diyerek kendi kafanıza göre yaşayamzsınız.çünkü sizin mantığınıza göre din kul ile Allah arasındadır ibadetleri isteyen yapar isteyen yapmaz. Bu düşünce müşrikçe bir düşüncedir.Hz. Ebubekir döneminde bir kabilenin zekat vermediği haberi gelir hz.ebubekir halife derhal orduya haber vererek savaşa hazırlık yapmasını emir eder.Bu durumu savaş sebebi olarak kabul eder.

BENCE siz biraz islam hukunu okuyun peygamber dönemindeki devlet yapısını inceleyin belki o zaman biraz dolu dolu konuşursunuz.matığa bak bayan her yerini açacak sokaklarda ahlaksızca gezecek islam dini buna müsade edecek ne biçim mantık bu.


Mü'min kadınlara de ki;
gözlerini harama bakmaktan sakındırsınlar, mahrem yerlerini korusunlar.
Kendiliğinden görünenleri dışındaki süslerini teşhir etmesinler.

Baş örtülerinin uçlarını yaka altlarına kadar sarkıtsınlar.
Süslerini ve cazibelerini kocalarından, babalarından, kayınbabalarından, öz oğullarından, üvey oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından,

kız kardeşlerinin oğullarından, müslüman kadınlardan, elleri altındaki kölelerden, cinsel arzuları sönmüş erkek hizmetçilerden, kadınların avret yerlerinin henüz farkında olmayan erkek çocuklarından başka hiç kimseye göstermesinler. Yabancı bakışlardan gizledikleri süsleri ve cazibeleri belli olsun diye ses çıkaracak adımlarla yürümesinler.
Ey mü'minler, hepiniz tövbe ederek Allah'a yöneliniz ki, kurtuluşa eresiniz.

Haluk bey bizim kitabımız bunları emir ediyor sokağa çıkarken öyle kendi kafana göre çıkamazsın kendi kafana göre yaşayamazsın. Bunlar islam dininin hukuku peki laiklik demokrasi dininin bu konularla ilgili görüşü nedir onu DA siz anlatın.

Benim dinimin temelinde şöyle bir kaide vardır."Dinde zorlama yoktur" bakara/256

kamer34 05 Nisan 2011 03:08

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Rububiyyet Tevhidi
Yüce Allah'ın rab olması, yaratması, yetiştirmesi ve imkan vermesi bakımından tekliğidir.

Rasulullah (s.a.v) dönemindeki müşrikler tevhidin bu türünü kabul ediyorlar, bunu inkara kalkışmıyorlardı.

Fakat tevhidin bu çeşidini kabul etmeleri, onların İslam'a girmeleri için yeterli değildi. İşte bu yüzden Rasulullah (s.a.v), döneminin müşrikleriyle savaşmış, onların canlarını ve mallarını helal kabul etmiştir.

Müşriklerin mal ve can güvenlikleri söz konusu olmadığından mü'minler, bu durumdaki müşriklerin malı ve canı konusunda bu ölçüler çerçevesinde hareket edebilirler.Bu islam devletinin hukukudur.Tevhidin bu türü, Allah'ı fiillerinde birlemektir. Bunun delili yüce Allah'ın şu ayetleridir:

"De ki: "Size gökten ve yerden rızık veren kimdir? Ya da kulak ve gözlere sahip bulunan kimdir? Ölüden diriyi çıkaran ve diriden ölüyü çıkaran, her türlü işi düzene koyan kimdir? "Allah'tır" diyecekler. "Öyle ise (ona karşı gelmekten) sakınmaz mısınız?" de." (Yunus: 10/31)

"(Ey Muhammedi) De ki:
"Eğer biliyorsanız söyleyin bakalım yeryüzü ve onda bulunanlar kimindir? "Allah'ındır" diyecekler.
"Öyleyse hiç düşünmez misiniz?" de.
"Yedi kat göklerin Rabbi ve yüce Arş'ın Rabbi kimdir?" diye sor.
"Allah'tır", diyecekler. "Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız?" de.
"Eğer biliyorsanız söyleyin, her şeyin mülkiyet ve yönetimi elinde olan, her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir?" diye sor. "Bunların hepsi Allah'ındır", diye cevap verecekler. "Öyleyse nasıl aldanıyorsunuz?" de.(Müminun: 23/84-89)

Kur'an'ı Kerim'de, bu konuya ilişkin ayetler sayılamayacak kadar çoktur. Bunların tümünü hatırlatmaya bile gerek yoktur.
İşte bu ayeteler mekke müşriklerinin Allahı "Rab" olarak kabul ettiklerinin bir kanıtıdır.Peki onlar neden müşrik olarak kabul edildiler ona bakalım.
Uluhiyyet Tevhidi

Bu Tevhid, kulların yaptıkları fiillerde yüce Allah'ı tek olarak tanıma, bilme ve inanmaları anlamındaki tevhiddir.

Allah'ı ibadete layık yegane ilah olarak tanırken, başkasını asla ona ortak koşmamaktır. Yani sadece ve sadece Allah'a dua edip, yalnızca O'na yalvarmak, yalnızca O'nun için adak adamak, O'nun adına kurban kesmek, O'ndan umutvar olup beklemek, O'ndan korkmak, hep O'na tevekkülle dayanıp güvenmek, rağbette, korkuda ve yönelmede yalnız Allah'ı tanımak kanun koyma yetkisi ona vermek vb. amellerdir.

İbadetinın aslı Yaptığını sırf Allah için, ihlas, samimiyet ve içtenlikle yapmak, başkalarını aradan çıkarmaktır. Yalnızca Rasulullah'a tabi olup (ona tabi olmak Allaha tabi olmak demektir) rasullahın getirdiği din üzere hüküm verenlere tabi olmak başka da kimselere tabi olmayı reddetmektir.Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Şüphesiz mescidler yalnız Allah'ındır. O halde Allah ile birlikte hiçbir kimseye dua (ibadet) etmeyin." (Cin: 72/18)

"Senden önce hiçbir rasül göndermedik ki ona "Benden başka ibadete layık ilah yoktur; şu halde yalnız bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım." (Enbiya: 21/25)

"Keza, hak yalnız Allah'tır. O'nun dışında tapmakta olduklarıysa batıldır. Doğrusu Allah, yücedir, büyüktür." (Hac: 22/62

"Rasul size neyi verdiyse onu alın, neyi de yasak ettiyse ondan da sakının."(Haşr: 59/7)

"De ki: 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah muhakkak ki Gafur'dur, Rahim'dir." (Al-i İmran: 3/31)

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"(Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını; hırıstiyanlar da) rahiplerini ve Meryemoğlu Mesihi (İsa'yı) rabler edindiler. Oysa tek ilahtan başkasına ibadet etmemekle emrolunmuşlardı. O'ndan başka ibadete layık ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden münezzehtir."(Tevbe: 9/31)

Kişi her ne kadar bilginlerine ibadet etmese de, Allah'a isyan olabilecek şeylerde onlara itaat etmek suretiyle, bir bakıma onlara ibadet etmiş oluyorlar. Adiyy b. Hatem bunu, bilginlerine ibadet etme olarak anlayıp, şöyle demişti:

"Biz onlara (bilginlere) ibadet etmiyoruz ki."

İşte bu noktada Rasulullah (s.a.v) konuya açıklık getirerek, burada söz konusu ibadetin, Allah'ın emrine zıt olan konularda, bu kimselere itaat edilmesi olduğunu bildirmiştir

Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

"Elbette öyle. Ancak bunlar Allah'ın helal kıldığını haram ve haram kıldığını da helal kılıyorlar, onlar da bunlara tabi oluyorlardı. İşte bu, onların onlara ibadetidir."

Bütün bu delillerden sonra din Allah ile kul arasında bir mevzudur denilebilirmi? Yani Allah bizim yeryüzündeki işlerimize karışmaz o göklerin rabbidir. Yukarıdaki ayetlerin bakıyoruz mekke putperestlerin düşüncelerinin aynısı.

Din (Allah) bizim sokaktaki halimize karışamaz istersek başı açıkta gezereiz istersek zil takıp oynarız mantığı kuranın red (tekfri) ettiği bir mantıktır.

Bizim din işlerimiz ayrı devlet işlerimiz ayrı yada demokrasi ner neyse anlayışını kim anlayışını Kur'an-ın hangi ayetlerinden çıkarıyor sormak lazım.

Allah hem "ilah" hemde "Rab'dır" mekke müşrikleri gibi biz Allah-ı "Rab" olarak ediyoruz fakat dediğimizde "ilah" sıfatını inkar etmiş oluruz.


HALUK GÜMÜŞTABAK 05 Nisan 2011 11:34

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
düşünce ve inanç adına her söylenene saygı duyarım, fakat kabullenemediğim şey, bir insanın karşı düşüncede, fikirde olan birisine saygısız bir üslup kullanmasıdır. Bir düşünün isterseniz siz benim gibi düşünmediğiniz ve inanmadığınız için, ben size sizin bana takındığınız üslubu, sözcükleri kullanıyormuyum? Kullanmış olsaydım kimbilir neler söylerdiniz.


Ben ne söylersem siz söylemediğim sözleri, anlamları bana malediyorsunuz. Doğrusu bu sözlerinizden Rabbim e sığınırım. Herşeyin doğrusunu huzuru mahşerde göreceğiz, onun için kendimizi temize çıkarmak yerine, nasıl daha temiz olmalıyız ona bakmanın en doğru yol olacağını unutmayalım.

Size artık bu konu ile ilgili cevap vermeyeceğim. Dikkat edin ben hiddetli ve sinirli değilim. Sinirlenen ve hiddetlenen kendi inancından emin olmayandır, lütfen bunu unutmayınız. Ne siz benim inancımdan sorumlusunuz, nede ben sizin inancınızdan, peki bu hiddet niye. Medeni tartışma bu üslupta olmaz, önce bunun farkına varmanızı dilerim. saygılarımla

HALUK GÜMÜŞTABAK 05 Nisan 2011 11:34

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Hiç unutmadığım bir söz vardır. Bunu her zaman dostlarıma hatırlatırım.


( Suçlamak için işaret parmağınızla birini gösterdiğinizde geri kalan parmaklarınızın çoğunun SİZİ gösterdiğini UNUTMAYIN !)

kamer34 05 Nisan 2011 12:06

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 

DUYURU

Haluk bey peygamber konusu tarafımdan medineweb forum paylaşım sitemizde artık kapanmıştır.Gerekli tüm deliller verilmiş ve üzerine mülaza edilmiştir. Artık dileyen dilediği görüşü kabulde serbestir. Dinde zorlama yoktur. Başka konularda konulara katılım sağlayabilir peygamber konusu hariç görüşlerinizi açıklayabilirsiniz.

Bizi adil olmamakla size karşı sert uslup ile itham etmeketsiniz.Eğer bir parça adil olsaydınız emin olun böyle düşünmezdiniz.Biz sitemizde tabana taban zıt fikirlere dahi bu kadar tahammül ettik bazen bize karşı saygısızca ithamlara rağmen kimseyi paylaşım sitemizde banlamadık yazı yazmasını engellemedik.

Sizden istirhamım bu almış olduğum karara saygı duymanızdır. Bu konuyu artık dilerseniz şahsi aramızda konuşabiliriz. Bana akşam [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] dan ulaşabilirsiniz.

Saygılarımla Medineweb forum baş editörü kamer34

HALUK GÜMÜŞTABAK 05 Nisan 2011 12:13

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Demekki yanılmamışım, söylenen sözleri çok düşünüp daha sonra söylemek önemlidir. Bu sözü acaba bu sitede yada herhangi bir yerde hiç kimse birbirine söyleme hakkına sahipmi?

( Başka konularda konulara katılım sağlayabilir peygamber konusu hariç görüşlerinizi açıklayabilirsiniz.)

Peygamberimizin konusunu sizmi tekelinize aldınız yoksa? Lütfen söylediklerinizi önce düşününüz. Yanlış anlaşılmalar olabilir. Ben inanıyorumki siz içinizden daha farklı düşündünüz, ama sözcükleriniz çok farklı.

kamer34 05 Nisan 2011 15:03

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
bakın haluk bey insanlar niçin mülaza ederler bir sonuca varmak için. siz bu kadar delile rağmen ikna olmuyorusunuz. O halde konuyu uzatmanın bir faydası yoktur.

Her iki tarafta delillerini ortaya koymuştur.artık söz kalmadı aynı cümlelri tekrar edip duruyoruz. bırakalım herkes salim kafayla kendi düşüncesini oluştursun.

Sizin bir değil düşüncelerinizin bir çoğu Kur'an aykırı şu aşağıdaki cümlerinize bakın ve düşünün Kur'an-ı tekrar okuyun

Gelelim bizi yönetenleri seçmeye. İşte burada yine kur’an a ses vermeliyiz. Rabbim ne diyordu? Ehil insanları yönetici olarak seç, işte demokrasi, cumhuriyet yönetimi. İşte bu ehil insanlar da, çıkaracağı kanunları yine toplumun refahını sağlayacak onların istediği şekilde, genel çoğunluğun doğrultusunda yönlendirecektir, ama hiçbir inanca sınırlama getirmeden, engel olmadan.

Ehil insanları yönetici olarak seç, işte demokrasi, cumhuriyet yönetimi. ve demokrasi sizce batıdaki tanımı bumu. Size söylüyorum siz okuduklarını anlamıyorsunuz bunada alınganlık gösterdiniz.

Koskoca islam dinini getirdiniz batının dinin temanatı altına koydunuz. Batıdaki demokrasi tanımı halkın kendi kendini yönetmesi yasama yetkisinin o üzden tağuti sistemlerde "yasama yetkisi kayıtsız şartsız milletindir.diye yazılır hemde kocaman harflerle tabi bunu görebilene.

Oysaki benim tabi olduğum islam dininde o cümle şöyledir "yasama yetkisi kayıtsız şartsız Allah'ındır.GÖRÜDNÜZMÜ radaki farkı?

Demokrasilerde siznde söylediğiniz gibi allah yeryüzündeki işlere karışamaz kişi dilediği gibi yaşar bayan ister mini etek ister başı açık ister etlerini teşhir eder buna allah karışamaz.

Demokrasilerde erkek ve kadın ön evlilik adı altında izna ederler eğer bu iş hoşlarına giderse evlenirler daha neler neler.

Demokrasilerde heykeller yapıp ona saygı duymak onun önünde put olmak vardır.

Oysaki islamda puta tapmak şirktir haramdır necistir.

Oysaki islam dininde kadın sokağa çıktığında nur /31. ayeti okuyarak çıkar Allah'tan korkar etlerini insanlara teşhir etmez. eveleneceği zaman peygamber sav in sünnetine uygun hareket eder eşini takvası olanlardan seçer şimdi gördünüzmü farkı.

Farkın olması doğaldır çünkü biri Allah'ın dini biri kulların dini.Bu aradaki farkı ancak müslümanlar anlar.Allahı yeryüzü işlerinizde soyutladığınız için ilah sıfatını iptal etmiş bulunuyorunuz.

Allah'ın rab sıfatına yukarıdaki yazımdada belirtim mekke putperestleride inanıyorlardı.

HALUK GÜMÜŞTABAK 05 Nisan 2011 18:22

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Siz şu sözün bile anlamını anlayamamış ve kendinizce saptırıyorsanız, doğrusu sözün bittiği nokta gelmiş demektir. Burada ne anlatılmak isteniyor lütfen birkez daha düşünün.

yasama yetkisi kayıtsız şartsız milletindir.

kamer34 05 Nisan 2011 20:45

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Siz şu sözün bile anlamını anlayamamış

Haluk bey cümlelerinizi kurarken kelimlerinizi dikkatli seçin lütfen BEN BİRİLERİ gibi salakmıyım bu kelimenin ne manaya geldiğini anlamayayım.

Tağutların ortaya çıkardıkları terimlerin içlerini kalkıp Allah'ın ayetleriylemi doldurayım. "o söz tam olarak şöyledir"Hakimiyyet kaıtsız şartsız milletindir" Bu söz şirk!tir. Sen şimdi söyle bakalım bu sözün anlamı ney. Demokrasi tanımı nedir buyrun sizden dinleyelim.


kamer34 05 Nisan 2011 21:21

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
İranı düşünün. Bir kısım Müslüman var, başın örtülmesi Allah emri değildir diyor ve bunu uygulamak istiyor. Ama İranda laik bir yönetim olmadığı ve kendi inançlarını topluma zorla kabul ettirmeye çalıştıkları içindir ki, başını zorla kadınların örtmelerini sağlıyorlar.

bakın haluk bey bu cümleler sizin

Her zaman olduğu gibi yine ezbere konuşmuşsunuz. Siz İrana gittinizmi oradaki başını başka yerlerini açan insanlar acaba kuranda baş örtüsü olmadığına inandıkları içinmi bunu yapıyorlar.

Size bişey söyleyeyim mi siz hakikaten ezbere konuşuyorsunuz.Siz şöyle irana gidin o muhalif kuruplarala bir konuşun ondan sonra bu cümleleri kullanın.

İranda mollallar ve Amerikan ve batı dünyası hayranı insanlar arasında kıyasıya bir ölüm yaşam mücadelesi var. Batı ve Amerika güdümümdeki muhalfiler iktidarı elinde tutan mollalar arasında dini yönde değil siyasi yönde problem var.Muhalif gruplar şah döneminde kalma dinle islamla alakası olmayan kafirlerdir.Bunlar şuanda batı tarafından besleniyorlar.

Tabi batı hayranı ve kuklası durumundaki mujalif gruplar her ülkede olabilir oradada var.İran bir şii devletidir. tahranda imam humeynin kabristanı var burada atatürk nasıl put edinmişse orada da imam edinilmiş.

Mollalar inanılmaz şekilde dikkatli tabiri caizse 24 saat tetikte bekliyorlar çünkü batı güdümündeki bir avuç zındık heran iranın başına iş açabilirler.fakat size şunu söyleyeyim bu muhalif ve zındık grupların sayısı bizim ülkemizdeki batı güdümündeki medyanın anlattığı kadar değildir.

İran yapı olarak çok sağlam bir ülkedir dışa bağımlılığını en askari düzeye indirmeyi başarmıştır.Orada tüm arabalar aynı tiptir otübüsler kamyonlar taksiler hep kendi üretimleri.Otobüsler ortadan ikiye ayırmışlar bayanlar ve erkekeler ayrı ayrı oturoyorlar.Bu uygulama süper.istanbul gibi kadın erkek hayvan sürüsü gibi üst üste bindirmiyorlar.

Tek en büyük kusuru Şii olması değil şuan ankai anayası Kuran (şeriat) eksenli olmaması.Fakat Kuranın bir çok emirleri orada uygulanıyor.Gönül isterdeki islam devleti olsun.


kamer34 05 Nisan 2011 21:28

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
MÜSLÜMANLARDAN kardeşim ben sizin dediklerinizi güzel anladım hakikaten fark çok büyük.

kamer34 06 Nisan 2011 00:39

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Bugün bu ülkede, başka devletlerin boyunduruğunda yaşamıyorsak, bunu Mustafa Kemal Atatürk e borçlu olduğumuzu asla unutmamalıyız.
HALUK beyden alıntı

HALUK bey daha öncede sormuştum fakat cevabını alamamıştım.tüm kalbimle söylüyorum buna inanın atatürkün kazandığı hangi savaş var bana söylermisiniz. Bu mantık bana çook seneler önce daha ilk okula giderken daha hiçbirşey bilmezken bana birileri tarafından anlatılmıştı.

Şimdide bu sözü siz iddia ediyorsunuz. Ben şahsen birinci dünya savaşının osmanlı komutasında geçtiğini biliyorum. Eğer bu konuda yanıldığımı söyleyenler varsa lüyfen beni uyarsınlar.

HALUK GÜMÜŞTABAK 06 Nisan 2011 11:21

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Kamer bey Atatürk ün savaşlarını tarihini, kitaplardan öğreneceksiniz benden değil. Eğer öğrenemediyseniz, sizi birileri ona düşman yaptıysa, artık ne söyleseler boş demektir. O birileri artık görevini başarmış demektir. Daha öncede söylediğim gibi, ben isimler üzerinde fazla tartışmam, benim üzerinde durduğum rabbin rehberidir, onu anlamaya çalışıyorum çabam, dikkatim onun üzerinedir. Atatürk ü ben savunacak değilim, O kendisini zaten savunuyor yaptıklarıyla.

Gelelim HÂKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR sözüne. Dikkat ediniz bu söz Türkiye hariç diğer Müslüman ülkelerde pek söylenmez, öğretilmemiştir işte onun içindir ki bugün isyan halindeler, onlarda zamanında yöneticilerine bu sözü söyleyebilmiş, kabul ettirebilmiş olsalardı, bu durumlara düşmezlerdi. Çünkü onların hiçbirisi kendilerini yönetenleri seçmezler. Bir kısmı da seçer görünür, hatta yönetimleri cumhuriyet demokrasidir, ama sözdedir hepsinde. Tüm medeni ülkelerde inançları ne olursa olsun, bu söz herkes tarafından bilinir ve kabul edilir, tabi onları yönetenlerde çok iyi bilir. Peki, ne anlama gelir? İşte ne yazık ki bizim ülkemizde de bunu unutturmaya çalışanlar, kısmi başarmışlar gibi görünüyor.

Dikkat ederseniz toplum yani halk birilerine bir şeyler anlatmak, ihtar etmek adına söylüyor bu sözü. Peki, kimlere söylüyor. Toplum kendisini yönetenlere, seçtiklerine haykırıyor ve diyor ki, seni oraya getiren güç benim elimdedir, seni ben seçtim, bunu sakın unutma. Onun içindir ki benim refahım için çalış ve çaba göster. Bunları yapmazsan seni oradan indirecek güçte benim. İşte değerli kardeşlerim anlatılan, anlatılmak istenen bunun dışında bir şey değildir. Birileri bizler ile oynuyor, değerlerimize düşman ediyor. İslam ülkeleri içinde en güzel hayatı bizler yaşıyoruz, bunu istemeyenler içimize öyle bir zehir sokmuş ki, inanın farkında bile değiliz.

Ben elimden geldiğince, içimize sokulan nifak tohumlarının farkına varmamız için çaba gösteriyorum, tıpkı İslam dinine Yahudilerin soktukları hurafe inançlar gibi. Gelin bize öğretilenleri kayıtsız şartsız kabul etmek yerine, tarafsızca birazcık düşünelim, bakın o zaman nasıl daha farklı bir pencereden bakacağız.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

**** 06 Nisan 2011 12:53

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Haluk bey Atalar dediğiniz TAĞUT'lar ve yapmış olduğu zalimlikler savunuluyorsa sizle işim olmaz buyrun anıt denen PUTHANEYE gidin ona ve onun kitabına tapın bu kadar sapkınlık kabul edilemez. alimlere dil uzat kabul etme ama kafirleri kabul et bu islami bir mantıktan öte sosyete dininin öğretisidir zekere beyazdan ne farkınız kaldı?

Birde sizden şunu öğrenmek isterdim halihazırda varolan ordu TAĞUT ordusumu değilmi ?
Şehidlik kavramı hakkında fikriniz?

kamer34 06 Nisan 2011 13:27

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Haluk bey inanın ben samimiyetle sormuştum ben şahsen onun savaşlarını bilmiyorum.Yoksa atatürkü küçümsemek için sormamıştım inanı.onun şahsıylada hiç bir problemim yok.

Ben insanları değerlendirirken onları yaptıkları söyledikleri üzerinde değerendiririm.Şahsında herhangi bir hakarette bulunmam.Bir ara ataput demiştim bunu şunun demiştim.Evet atatürk şuan ataput edinilmiştir bunu herhalde sizde kabul edersiniz.

Birinci dünya savaşı
Osmanlı Conephesi, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]'nda [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]'nun katıldığı cephelerdir.

Bu cepheler;[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1914-1918), Rusya'ya karşı.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1914-1918), İngiltere'ye karşı.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1914-1918), İngiltere'ye karşı.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], İngiltere ve Araplara karşı.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1915), İngiltere, Fransa ve Commonwealt(İngiliz Milletler Topluluğu) güçlerine karşı.

İkinci Dereceden Cepheler [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1914-1918), Rusya ve İngiltere'ye karşı.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1916-1917), bir Osmanlı kolordusu 1916-17'de Berezhany kasabası çevresinde Rusya'ya karşı Avusturya-Macaristan safında savaşmıştır.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1916-1918), 10. ve 20. Osmanlı Kolordusu Alman ve Bulgar birliklerinin yanında İngilizlere, Fransızlara ve Sırplara karşı savaşmıştır.

Osmanlı donanmasının Rus gemi ve limanlarına saldırması üzerine [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] 1914 günü Rus ordusu [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]’da sınırı geçerek Osmanlı topraklarına girdi. Hemen ardından [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]'da Rusya, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]'da İngiltere Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etti. Osmanlı Devleti buna 14 Kasım'da Cihad-ı Ekber ilanıyla karşılık verdi.

PARİS BARIŞ KONFERANSI 18 OCAK 1919
İtilaf devletleri savaşı kazanınca Paris te bir konferans düzenlediler.
Bu konferansın toplanmasındaki ana sebepler
Kendi aralarındaki problemleri çözmek
Yenilen devletlerin barış şartlarını belirlemek
ABD savaşın bitmesindeki rolünü göz önüne alarak buraya Wilson ilkeleri ile geldi fakat konferansa ağırlığını koyamadı.
Bu konferansta İngiltere başta olmak üzere Fransa ağır bastı.
Wilson ilkelerinden Cemiyet-i Akvamın kurulması karalaştırıldı.
Osmanlının parçalanmasında burada karar verildi.
Yunanın İzmir e çıkma kararı da burada alında.
Ayrıca Kürt ve Ermeni temsilcileride çalışmalar yaparak burada birer devlet kurma sözlerini aldılar.
Bu konferansta itilaf devletleri arasındaki anlaşmazlıklar daha da artı.
SAVAŞ İÇİNDEKİ GİZLİ ANTLAŞMALAR
Çanakkale savaşı devam ederken itilaf devletleri arasında bazı gizli antlaşmalar yapılmıştır.
Bu gizil antlaşmaların sebeplerine bakıldığında
Osmanlının yok olacağına inanılması
İtilaf devletleri arasındaki kopmaları önlemek
İtilaf devletlerine yeni müttefikler almak

İSTANBAL ANTLAŞMASI 10 NİSAN 1915
İngiliz ve Fransa nın Çanakkale cephesine yüklenmesi bir müddet sonra Rusya yı telaşlandırdı.
Ruslar bu devletleri burayı almaları sonrası tekrar çıkmayacaklarını biliyordu.
Bu duruma itiraz etti ve savaştan çekilme tehdidi doğdu.
Rusyanın bu tavrı gizli bir antlaşma ile son buldu.
Buna göre boğazlar alındığında Rusya ya verilecekti.

l. DÜNYA SAVAŞININ SONUÇLARI
ll. Dünya savaşına neden oldu.
Merkezi devletlerin yıkılması ile Avrupa da ve Ortadoğu da denge boşlukları doğdu ve karışıklıklar çıktı.
Cemiyet-i Akvam doğdu.
Sömürgecilik yerini mandacılığa bıraktı.
İmparatorluklar yıkıldı.
Türkiye Litavnya Estonya Ukrayna Polonya Macaristan Çekoslovakya Yugoslavya gibi devletler doğdu.
Almanyanın rekabetinden kurtulan Rusya ve Fransa nın etkisiz kalmasından yararlanan İngiltere en avantajlı duruma geldi ve dünyanın bir numaralı devleti oldu.
İtalya galip olmasına rağmen toprak alamdı.
Milliyetçilik güçlendi.
Kemalizm faşizm nazizm komünizm gibi rejimler doğdu.


Şimdi Osmanlıya karşı bu kadar cephe açılmış hem dışardaki hainler hem içerideki hainler yüzünden osmanlı savaşı bitmiş bir şekilde ancak atlatabildi.Daha sonra toprak paylaşımı gerçekleşmeye başlandı

Bizim şu anki sınırlarımız o zaman çizilmiştir.Koca imparatorluktan bize ancak bu kadar toprak verdiler.Şimdi kim kimi kimden nasıl kurtarmış ben onu anlamadım.


Falanca kişi olmasaydı diyerek ki bu söz Allahın kitabına göre şirktir neyi anlatmaya çalışıyoruz ben anlamadım. Şimdi diyelimki Türkiye şuanda bir çok ülkeyle savaş haline girdi bu savaş kazanıldı yada kaybedildi farketmez biz bunu kalkıp henüz yarbay rütbesinde olan birine mal edebilirmiyiz.

Bu saçma birşey Osmanlının son padişahı 1922 tahtan düşmüştür.Bunu yapanlarda itthat terakicilerdir.Halktan gerçek emellerini gizleyerek dış güçlerin kontrolunde padişahı devre dışı ettiler.Bunu yapan emperyal güçler kendi kraliyetlerini bertaraf etmediler halen kraliyetler bu ülkelerde ülkelerin başındalar.

İngiliz fransa ispanya halen kraliyet ailesi devletin en yüksek makamını teşkil etmektedirler. Hinler daha sonra kalkıp padişahı ülkeyi satmakla itham ederek sahte bir tarih oluşturdular.Şimdi düşünün bir padişah ülekesini satarmı ülke zaten onun.

Gelelim HÂKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR sözüne. Dikkat ediniz bu söz Türkiye hariç diğer Müslüman ülkelerde pek söylenmez, öğretilmemiştir işte onun içindir ki bugün isyan halindeler, onlarda zamanında yöneticilerine bu sözü söyleyebilmiş, kabul ettirebilmiş olsalardı, bu durumlara düşmezlerdi.
alıntı

Haluk bey hakikaten sanki bu ülkede yaşamıyorsunuz
yaw türkiye her dakika isyanların eşiğindedir bunu görmüyormusuz hergün doğuda devletle halk arasında inanılmaz çatışmalar var.İstanbulda kundaklanan araçların haddi hesabı yok bunlar isyan değilmi? BAKIN BEN oy kullanmıyorum fakat hakkını vermek gerekirse türkiye siyasi ve ekonmik olarak bitmişti bu damlar çok çalıştılar şuanda türkiye kendine geldi.

İttihat terakicileri devre dışı yapmayı başardılar türkiye düzeldi.ittihat terakiciler 90 senedir türkiyenin kanını emdiler şimdi düzeliyor.eğer kürt meselesinide çözerlerse türkiye çok daha güçlü bir duruma gelecektir.Haluk bey analizleriniz kuran okuyan birinin analizleri gibi değil daha çok sosyal demokrat laiklerin analizleri gibi.

bu ülkedeki kukla iktidarlar olmadımı bu güne kadar.bu usulü bozan iki lider olmuştur.Bunlardan biri adnan menderes diğeri özal idi ikiside ikiside ittihat terakiciler tarafından öldürüldüler. Şimdi tayyip erdoğan onların bu gücünü kırdı hatta paramparça etti.

Bumu demokrasi diğer ülkelrin perde arkasından yönetildiklerini söyleyip türkiyeyi bunun dışında tutmak son derece basit tutarsız bir analizdir.Türkiyede 410 millet vekilin evet dediği bir baş örtüsü meselesine ittihat terakiciler perde arkasında bunu iptal ettiler. Bumu demokrasi haluk bir müslüman olayları analiz ederken ırkçı kemalist duygularla analiz etmez.

Müslüman Allahın kitabına göre analiz eder.Başını kuma gömmez.

İslam ülkeleri içinde en güzel hayatı bizler yaşıyoruz, bunu istemeyenler içimize öyle bir zehir sokmuş ki, inanın farkında bile değiliz.
alıntı
Ne kadar güzel bir hayat yaşıyoruz gerçekten sizinle siyaset konuşmak din konuşmaktan daha faydalı olduğunu kanısına varıyorum.Bakın yıllardır darbeler yüzünden türkiyedeki insanların ekonmik yönden ne çektiğini siz görememişsiniz.muhtemelen siz hiç ticaretle uğraşmaız sabit maaş ile çalışmışsınız yoksa böyle konuşmazdınız.


94 teki 5 nisan kararlarında ben dahil insanlar bir gecede binlerce dolar borçlandılar.borcumu 1 dolar iken sabah uyandık borcumuz 9 dolarlara çıkmıştı gerisini varın siz düşünün. Kuran okuyun haluk bey kuran.Bakın Allahın rasulu o kuranı nasıl anladı nasıl uyguladı nasıl ölçtü nasıl biçti bunları bir okuyun sonra inşallah yine mülaza ederiz

selmaetle kalın


kamer34 06 Nisan 2011 13:27

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Haluk bey inanın ben samimiyetle sormuştum ben şahsen onun savaşlarını bilmiyorum.Yoksa atatürkü küçümsemek için sormamıştım inanı.onun şahsıylada hiç bir problemim yok.

Ben insanları değerlendirirken onları yaptıkları söyledikleri üzerinde değerendiririm.Şahsında herhangi bir hakarette bulunmam.Bir ara ataput demiştim bunu şunun demiştim.Evet atatürk şuan ataput edinilmiştir bunu herhalde sizde kabul edersiniz.

Birinci dünya savaşı
Osmanlı Conephesi, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]'nda [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]'nun katıldığı cephelerdir.

Bu cepheler;[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1914-1918), Rusya'ya karşı.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1914-1918), İngiltere'ye karşı.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1914-1918), İngiltere'ye karşı.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...], İngiltere ve Araplara karşı.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1915), İngiltere, Fransa ve Commonwealt(İngiliz Milletler Topluluğu) güçlerine karşı.

İkinci Dereceden Cepheler [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1914-1918), Rusya ve İngiltere'ye karşı.

[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1916-1917), bir Osmanlı kolordusu 1916-17'de Berezhany kasabası çevresinde Rusya'ya karşı Avusturya-Macaristan safında savaşmıştır.
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] (1916-1918), 10. ve 20. Osmanlı Kolordusu Alman ve Bulgar birliklerinin yanında İngilizlere, Fransızlara ve Sırplara karşı savaşmıştır.

Osmanlı donanmasının Rus gemi ve limanlarına saldırması üzerine [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] 1914 günü Rus ordusu [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]’da sınırı geçerek Osmanlı topraklarına girdi. Hemen ardından [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]'da Rusya, [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]'da İngiltere Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etti. Osmanlı Devleti buna 14 Kasım'da Cihad-ı Ekber ilanıyla karşılık verdi.

PARİS BARIŞ KONFERANSI 18 OCAK 1919
İtilaf devletleri savaşı kazanınca Paris te bir konferans düzenlediler.
Bu konferansın toplanmasındaki ana sebepler
Kendi aralarındaki problemleri çözmek
Yenilen devletlerin barış şartlarını belirlemek
ABD savaşın bitmesindeki rolünü göz önüne alarak buraya Wilson ilkeleri ile geldi fakat konferansa ağırlığını koyamadı.
Bu konferansta İngiltere başta olmak üzere Fransa ağır bastı.
Wilson ilkelerinden Cemiyet-i Akvamın kurulması karalaştırıldı.
Osmanlının parçalanmasında burada karar verildi.
Yunanın İzmir e çıkma kararı da burada alında.
Ayrıca Kürt ve Ermeni temsilcileride çalışmalar yaparak burada birer devlet kurma sözlerini aldılar.
Bu konferansta itilaf devletleri arasındaki anlaşmazlıklar daha da artı.
SAVAŞ İÇİNDEKİ GİZLİ ANTLAŞMALAR
Çanakkale savaşı devam ederken itilaf devletleri arasında bazı gizli antlaşmalar yapılmıştır.
Bu gizil antlaşmaların sebeplerine bakıldığında
Osmanlının yok olacağına inanılması
İtilaf devletleri arasındaki kopmaları önlemek
İtilaf devletlerine yeni müttefikler almak

İSTANBAL ANTLAŞMASI 10 NİSAN 1915
İngiliz ve Fransa nın Çanakkale cephesine yüklenmesi bir müddet sonra Rusya yı telaşlandırdı.
Ruslar bu devletleri burayı almaları sonrası tekrar çıkmayacaklarını biliyordu.
Bu duruma itiraz etti ve savaştan çekilme tehdidi doğdu.
Rusyanın bu tavrı gizli bir antlaşma ile son buldu.
Buna göre boğazlar alındığında Rusya ya verilecekti.

l. DÜNYA SAVAŞININ SONUÇLARI
ll. Dünya savaşına neden oldu.
Merkezi devletlerin yıkılması ile Avrupa da ve Ortadoğu da denge boşlukları doğdu ve karışıklıklar çıktı.
Cemiyet-i Akvam doğdu.
Sömürgecilik yerini mandacılığa bıraktı.
İmparatorluklar yıkıldı.
Türkiye Litavnya Estonya Ukrayna Polonya Macaristan Çekoslovakya Yugoslavya gibi devletler doğdu.
Almanyanın rekabetinden kurtulan Rusya ve Fransa nın etkisiz kalmasından yararlanan İngiltere en avantajlı duruma geldi ve dünyanın bir numaralı devleti oldu.
İtalya galip olmasına rağmen toprak alamdı.
Milliyetçilik güçlendi.
Kemalizm faşizm nazizm komünizm gibi rejimler doğdu.


Şimdi Osmanlıya karşı bu kadar cephe açılmış hem dışardaki hainler hem içerideki hainler yüzünden osmanlı savaşı bitmiş bir şekilde ancak atlatabildi.Daha sonra toprak paylaşımı gerçekleşmeye başlandı

Bizim şu anki sınırlarımız o zaman çizilmiştir.Koca imparatorluktan bize ancak bu kadar toprak verdiler.Şimdi kim kimi kimden nasıl kurtarmış ben onu anlamadım.


Falanca kişi olmasaydı diyerek ki bu söz Allahın kitabına göre şirktir neyi anlatmaya çalışıyoruz ben anlamadım. Şimdi diyelimki Türkiye şuanda bir çok ülkeyle savaş haline girdi bu savaş kazanıldı yada kaybedildi farketmez biz bunu kalkıp henüz yarbay rütbesinde olan birine mal edebilirmiyiz.

Bu saçma birşey Osmanlının son padişahı 1922 tahtan düşmüştür.Bunu yapanlarda itthat terakicilerdir.Halktan gerçek emellerini gizleyerek dış güçlerin kontrolunde padişahı devre dışı ettiler.Bunu yapan emperyal güçler kendi kraliyetlerini bertaraf etmediler halen kraliyetler bu ülkelerde ülkelerin başındalar.

İngiliz fransa ispanya halen kraliyet ailesi devletin en yüksek makamını teşkil etmektedirler. Hinler daha sonra kalkıp padişahı ülkeyi satmakla itham ederek sahte bir tarih oluşturdular.Şimdi düşünün bir padişah ülekesini satarmı ülke zaten onun.

Gelelim HÂKİMİYET KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR sözüne. Dikkat ediniz bu söz Türkiye hariç diğer Müslüman ülkelerde pek söylenmez, öğretilmemiştir işte onun içindir ki bugün isyan halindeler, onlarda zamanında yöneticilerine bu sözü söyleyebilmiş, kabul ettirebilmiş olsalardı, bu durumlara düşmezlerdi.
alıntı

Haluk bey hakikaten sanki bu ülkede yaşamıyorsunuz
yaw türkiye her dakika isyanların eşiğindedir bunu görmüyormusuz hergün doğuda devletle halk arasında inanılmaz çatışmalar var.İstanbulda kundaklanan araçların haddi hesabı yok bunlar isyan değilmi? BAKIN BEN oy kullanmıyorum fakat hakkını vermek gerekirse türkiye siyasi ve ekonmik olarak bitmişti bu damlar çok çalıştılar şuanda türkiye kendine geldi.

İttihat terakicileri devre dışı yapmayı başardılar türkiye düzeldi.ittihat terakiciler 90 senedir türkiyenin kanını emdiler şimdi düzeliyor.eğer kürt meselesinide çözerlerse türkiye çok daha güçlü bir duruma gelecektir.Haluk bey analizleriniz kuran okuyan birinin analizleri gibi değil daha çok sosyal demokrat laiklerin analizleri gibi.

bu ülkedeki kukla iktidarlar olmadımı bu güne kadar.bu usulü bozan iki lider olmuştur.Bunlardan biri adnan menderes diğeri özal idi ikiside ikiside ittihat terakiciler tarafından öldürüldüler. Şimdi tayyip erdoğan onların bu gücünü kırdı hatta paramparça etti.

Bumu demokrasi diğer ülkelrin perde arkasından yönetildiklerini söyleyip türkiyeyi bunun dışında tutmak son derece basit tutarsız bir analizdir.Türkiyede 410 millet vekilin evet dediği bir baş örtüsü meselesine ittihat terakiciler perde arkasında bunu iptal ettiler. Bumu demokrasi haluk bir müslüman olayları analiz ederken ırkçı kemalist duygularla analiz etmez.

Müslüman Allahın kitabına göre analiz eder.Başını kuma gömmez.

İslam ülkeleri içinde en güzel hayatı bizler yaşıyoruz, bunu istemeyenler içimize öyle bir zehir sokmuş ki, inanın farkında bile değiliz.
alıntı
Ne kadar güzel bir hayat yaşıyoruz gerçekten sizinle siyaset konuşmak din konuşmaktan daha faydalı olduğunu kanısına varıyorum.Bakın yıllardır darbeler yüzünden türkiyedeki insanların ekonmik yönden ne çektiğini siz görememişsiniz.muhtemelen siz hiç ticaretle uğraşmaız sabit maaş ile çalışmışsınız yoksa böyle konuşmazdınız.


94 teki 5 nisan kararlarında ben dahil insanlar bir gecede binlerce dolar borçlandılar.borcumu 1 dolar iken sabah uyandık borcumuz 9 dolarlara çıkmıştı gerisini varın siz düşünün. Kuran okuyun haluk bey kuran.Bakın Allahın rasulu o kuranı nasıl anladı nasıl uyguladı nasıl ölçtü nasıl biçti bunları bir okuyun sonra inşallah yine mülaza ederiz

selmaetle kalın


kamer34 06 Nisan 2011 13:47

Cevap: "Haluk GE-TE-A'nın İtirafları"
 
Haluk bey kurandaki tağut tanımınız nedir

Mesela kim tağutu red etmez ise iman iddiasının boş olduğunu kuran söylüyor.

Birde Allah'a ve ahiret gününe iman ettiğiniz iddia ediyorsanız tağuta muhakeme olmayınız diyen yine Kurandır.

TAĞUT'a muhakeme olmak kurana göre insanı kafir yapmaktadır. siz bu konudaki ayetleri nasıl değerlendiriyorsunuz.


SAAT: 15:23

vBulletin® Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.

User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.2.6 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2025 DragonByte Technologies Ltd.


1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321